onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Dünyanın En Büyük Güreşçilerinden Korkunç Türk Koca Yusuf'un Yüreğinizi Dağlayacak Hazin Öyküsü

Dünyanın En Büyük Güreşçilerinden Korkunç Türk Koca Yusuf'un Yüreğinizi Dağlayacak Hazin Öyküsü

400 kiloluk taşı 800 metre taşıyan bir dev, Korkunç Türk Koca Yusuf'un hikayesine çok şaşıracaksınız!

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Lütfen bildiğiniz bütün güçlü insanları şimdilik unutun; çünkü sizi Koca Yusuf ile tanıştırmak istiyorum!

Lütfen bildiğiniz bütün güçlü insanları şimdilik unutun; çünkü sizi Koca Yusuf ile tanıştırmak istiyorum!

Belki de pehlivanlığın bir gelenek olduğu bu topraklarda 'Cihan pehlivanı' ünvanını gerçekten hak eden bir isim Yusuf İsmail... 'Koca' lakabını Feylosof Rıza Tevfik'ten alan, hayatında tek bir güreş maçı kaybeden ve ünü, Türkiye bir kenara Avrupa'yı aşarak Amerika'ya ulaşan 188 cm boyunda ve 138 kilo The Terrible Turk Yusuf Pehlivan'ın 41 yıllık kısa hayatına ve oldukça enteresan ölümüne gelin birlikte bakalım.

1860 yılında Bulgaristan'da başlar Koca Yusuf'un hikayesi, aslında o bir bakıma doğuştan pehlivandır zaten; Çünkü babası da dedesi de güreşçidir.

1860 yılında Bulgaristan'da başlar Koca Yusuf'un hikayesi, aslında o bir bakıma doğuştan pehlivandır zaten; Çünkü babası da dedesi de güreşçidir.

Hatta abisi Ferhat ile o zamana kadar köy düğünlerinde güreşen Yusuf’un annesi, kocası öldükten sonra artık evin geçimini üstlenecek biri olmadığı için köydeki ihtiyar heyetine sitem eder. Heyet ise iki kardeşin meydanda güreş tutmasını ve hangisi galip gelirse onun güreşe devam edip, mağlup olanın ise tarla işlerinde koşturacağına karar verir. Yapılan müsabakada abisini yenen Yusuf, bundan sonra hiç tarla işine girmeyip meydanlarda güreşmeye hak kazanır. 

Sonrasında ise yolu İstanbul'a düşer. Burada da dönemin çok önemli pehlivanları tarafından yetiştirilmeye devam eder. Hangi alanda olursa olsun başarı, emeğin hak edilmiş bir sonucudur ve Koca Yusuf, daha 25 yaşındayken önüne çıkmış birçok büyük pehlivanı yendikten sonra bölüm sonu canavarı sayılabilecek dönemin en büyük pehlivanının karşısına çıkarak başarısını tesciller.

Usta henüz yeterince açık düşmedin? Eh, Aliço da ancak bu kadar açık düşer...

Usta henüz yeterince açık düşmedin? Eh, Aliço da ancak bu kadar açık düşer...

Koca Yusuf'un 25 yaşında hayatını değiştiren olay dönemin en büyük Pehlivanı Gaddar Kel Aliço ile güreşi olur. Başlıktaki diyalog sizin de tahmin edeceğiniz üzere Aliço ve Yusuf Pehlivan arasında geçer. 1885'te karşı karşıya gelen pehlivanlardan Koca Yusuf, Sultan Abdülaziz'in hem şamdancıbaşısı hem de başpehlivanı olan, 27 yıl Kırkpınar Başpehlivanı ünvanını taşıyan  Gaddar Kel Aliço'yu henüz 25 yaşındayken pes ettirir. 

Anlatılanlara göre Yusuf ve Aliço Pehlivan arasındaki güreş bütün gün sürer ve yenişemezler. Yusuf'un, 'Ustam vur artık sırtımı yere!' isteğine karşın Aliço, 'Bu meydanlar senin artık!' der ve Kel Aliço, Koca Yusuf'un kispetine vurarak yenilgiyi kabul eder. Böylece Koca Yusuf, ülkenin başpehlivanı olur.

"Te be Mümin Pehlivan, bana öyle gelir ki bugün bana zamanımızın bir tanesinin kim olduğunu gösterecek gibisin. Kısmet bugüneymiş."

"Te be Mümin Pehlivan, bana öyle gelir ki bugün bana zamanımızın bir tanesinin kim olduğunu gösterecek gibisin. Kısmet bugüneymiş."

Koca Yusuf, bu sözleri, Çolak Mümin Pehlivan'ın, 'Zamanımızın bir tanesi sizsiniz, biz sizin yolunuzda yürümeye çalışıyoruz.'  sözü üzerine söyler. Tarih 1894'ü gösteriyordur ve Koca Yusuf, hayatının ilk ve tek yenilgisini almak üzeredir. Evet, doğru okudunuz; Yusuf'u yenen gerçekten çolak bir pehlivandır. Aldığı medrese eğitiminden ötürü 'molla' olarak da anılan Çolak Mümin'in sol kolu iki kere kırılır ve yanlış kaynar; bu yüzden sağ koluna göre kısadır. 

İki namağlup pehlivanın heyecanlı maçı başlar. Mümin Pehlivan'ın yaptığı oyunlar Koca Yusuf'u şaşırtır ve Büyük Pehlivan, 'yarı açık' düşer. Başhakem Kel Aliço maçı durdurur ve Çolak Mümin'i galip ilan eder ve ağzından şu sözler dökülür, 'Mümin, bu çolak koluyla ancak bu kadar yenebilir seni Yusuf…' 

Türk'ün gücü Avrupa'da! 1894 yılında Paris'e gider Koca Yusuf. Fotoğrafta gördüğünüz ortadaki alafranga beyefendi ise Joseph Doublier.

Türk'ün gücü Avrupa'da! 1894 yılında Paris'e gider Koca Yusuf. Fotoğrafta gördüğünüz ortadaki alafranga beyefendi ise Joseph Doublier.

Kendisi de bir güreşçi olan Doublier, rakibi Sebes'e yenildikten sonra onu yenecek bir güreşçi ararken yolu Osmanlı'ya düşer. Böylece Kara Osman, Filiz Nurullah ve Koca Yusuf Pehlivan ile Fransa'ya geri dönen Doublier, aynı zamanda bu güreşçileri grekoromen güreş tarzında eğitmek zorundadır. Tahmin edeceğiniz üzere güreşçilerimiz özellikle zekalarıyla bu tarza çok çabuk adapte olurlar ve iki ay gibi kısa bir sürede güreşmeye başlarlar. Koca Yusuf, değil Paris, Fransa'da yenmedik bir Fransız bırakmaz. Sonrasında organizatörler düşünür ki, 'Bir Türk'ü ancak bir Türk yenebilir...'

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Seyircilerin çığlıkları arasında polis müdahalesi ile biter İbrahim ile Yusuf'un maçı. Avrupa'da yenecek rakip bırakmayan Deli Yusuf'un karşısına bu sefer Deliormanlı İbrahim Mahmut çıkar.

Seyircilerin çığlıkları arasında polis müdahalesi ile biter İbrahim ile Yusuf'un maçı. Avrupa'da yenecek rakip bırakmayan Deli Yusuf'un karşısına bu sefer Deliormanlı İbrahim Mahmut çıkar.

İbrahim Pehlivan, rakibi kadar cüsseli olmasa da anlatılara göre tam bir taktik adamıdır ve bunu da müsabakada gösterir. Maçın polis tarafından sonlanmasından hemen önce Hergeleci, Yusuf'un paçasını kapar, Yusuf da Hergeleci'ye boyunduruğu vurur. Hergeleci'nin ağzından ve burnundan kan gelir ve seyirciler, 'Pehlivanı boğuyor!' diye mindere fırlar, güreş yarıda kalır. Polisin sopalarla ancak ayırdığı güreşçilerden Yusuf'u azarlamaları üzerine Hergeleci şöyle der:  'Biz kendi usulümüze göre güreşiyoruz. Şikayet edilecek ve azarlanacak bir şey yok. Bizde erkekler güreşirken kadınlar ağlar.'

Amerikan The San Francisco Call gazetesi 20 Mart 1898'te okuyucularına Koca Yusuf'u şöyle tanıtır, “Tüm rakipleriyle güreşmek için ülkeye gelen bir Türk devi.”

Amerikan The San Francisco Call gazetesi 20 Mart 1898'te okuyucularına Koca Yusuf'u şöyle tanıtır, “Tüm rakipleriyle güreşmek için ülkeye gelen bir Türk devi.”

Fransa'dan hemen sonra ABD'ye geçer Koca Yusuf bu kıtada da çok önemli güreşçilerin sırtını yere getirerek yenilmezliğini sürdürür. Ama burada güreştiği iki isim oldukça önemlidir. Onlardan biri ağır siklet şampiyon Evan Lewis'tir. Amerikan şampiyonu üst üste iki defa yenen Koca Yusuf'a Amerikalılar artık 'Korkunç Türk' demeye başlarlar. Ve bu korkunç Türk lakabı Koca Yusuf sayesinde bütün coğrafyamızın bir bakıma namı olur. Yusuf'un sırtını yere getiremeyen bir diğer Amerikalı rakibi ise Ernest Roeber olur.

Yaptıkları ilk maçta Yusuf Pehlivan, Roeber'i ringden dışarı fırlatınca yine seyircilerin protestosuna uğrar.

Yaptıkları ilk maçta Yusuf Pehlivan, Roeber'i ringden dışarı fırlatınca yine seyircilerin protestosuna uğrar.

Anlaşılan o ki dostlar, gerek Avrupa'da gerekse Amerika'daki güreşler bizimkine oranla daha 'kibarmış' bir zamanlar... Paris'te Hergeleci ile maçında yaşadıklarının bir benzerine yaşayan Koca Yusuf, artık Roeber'i nasıl fırlatmışsa ringten güreşçinin öldüğünü düşünen seyirciler tarafından linç edilmek istenir. Bunun üzerine ise diskalifiye edilir. 

Bu iki güreşçi yaklaşık 1 ay sonra tekrar karşılaşır ve bu karşılaşma bugün keyifle opera dinlenilen New York Metropolitan Opera Binası'nda olur. Ancak bu maç da bitmez, menajerler ringe girer, seyirci galeyana gelir ve maç iptal edilir. Hatta opera yönetimi nasıl korktuysa bir daha bu binada hiç güreş maçı yapılmaz.

Artık yurduna ve ailesine dönme gününün geldiğini düşünen Koca Yusuf, 21 Mayıs 1898'te Fransız bandıralı La Bourgogne Transatlantiğine binerek yola çıkar.

Artık yurduna ve ailesine dönme gününün geldiğini düşünen Koca Yusuf, 21 Mayıs 1898'te Fransız bandıralı La Bourgogne Transatlantiğine binerek yola çıkar.

Ancak gemi, 4 Temmuz sabahı bir İngiliz şilebiyle çarpışır ve Atlas Okyanus'unda batar. Bir rivayete göre güreşlerden kazandığı altınların ağırlığı ile dibe çöker Koca Yusuf. Başka bir rivayet ise korkunçtur; can havliyle tutunduğu filikadaki insanlar, kendilerini batıracak endişesiyle ellerini keserler Koca Yusuf'un... 

Genel kabul ise naaşının okyanusun altında olduğudur; fakat Sunay Akın, bir papazın şahitliği ile Koca Yusuf'un mezarının Azorlar Adası'ndaki kimsesizler mezarlığında  olabileceğini söyler. Bankalara yönetici yetiştirmek bir tarafa Güreş Federasyonu'muzun bu iddiaya eğilmesi içeriği hazırlarken ayrıca temennim oldu.

Belki mezarının peşine düşmemişiz ama dünyanın en güçlü adamlarından birini de unutmamışız ülke olarak.

Belki mezarının peşine düşmemişiz ama dünyanın en güçlü adamlarından birini de unutmamışız ülke olarak.

2001 yılında 'Bin Yılın Türkleri Hatıra Para Serisi'nde Koca Yusuf'a da yer verilir. Bunun yanında adı Wuhan'da kalan vatandaşlarımızı Türkiye'ye getirmesiyle anılan askeri kargo uçağın yaşatılır. Ayrıca Haliç'te bulunan bir yüzer vinçin adı da Koca Yusuf'tur. Bugün doğduğu ev de müze yapılan Koca Yusuf, gelmiş geçmiş en iyi güreşçilerden biri olarak anılmaya devam eder. Son olarak, başka bir güreşçinin şu söylemi oldukça duygulandırdı beni, sizlerle de paylaşmak istedim, 'Koca Yusuf kesinlikle sırt üstü boğulmamıştır.'

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Dilerseniz büyük güreşçimizin hayatının anlatıldığı keyifli bir animasyonu da buradan izleyebilirsiniz.

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

Bu içerikler de ilginizi çekebilir.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
191
64
37
8
6
4
2
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
gaydırı guppak

resmen bir kahramanın hayat hikayesini zevkle okudum. umarım kimsesizler mezarlığında değildir çünkü bu beni çok üzer :(

1913

İBB itfaiyesinin en güçlü araçlarından birinde de ismi yaşatılmaktadır.Can kurtarmaya giderken ,Koca Yusufu da alalım denmesi ne kadar güzel bir şey..

merve

Hikayesini daha önce Sunay Akın'ın önce çocuklar ve kadınlar adlı kitabında okuyup çok etkilenmiştim. Şimdi tekrar karşıma çıkınca hem hüzünlendim hem de çok... Devamını Gör