Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Milli Savunma ve İçişleri HDP’ye Verilmelidir | Mehmet Barlas | Sabah
Başbakan Davutoğlu'na Allah kolaylık versin... Diğer partilerin liderleri ile yapacağı koalisyon görüşmelerinde kim bilir ne tür ön şartlarla karşılaşacaktır... Bu ön şartlardan bazılarını, 7 Haziran genel seçimleri ertesinde yapılan açıklamalar sayesinde öğrendik.
Ön şart enflasyonu
Mesela bu partilerin liderlerinden bir tanesi Davutoğlu'na 'Koalisyona girmemizi istiyorsanız Cumhurbaşkanı Erdoğan Saray'ı terk etmeli ve Çankaya fanusuna girmelidir'derse, Davutoğlu da o lidere 'Daha önce sizi bir akvaryuma hiç seçim kazanmamış süs balıklarının yanına koymamız daha doğru olur' diyebilecek midir? Ya da bir başka lider'Bizim koalisyona katılmak için belirlediğimiz 14 maddelik ön şartlar listesindekiler evrensel değerleri içeriyor' derse, Davutoğlu da ona 'Ama siz kendiniz çok fazla yerel değil misiniz' cevabını verebilecek midir?
Alternatif Survivor: Kim Daha Dönek? | Mehveş Evin | Milliyet
Survivor’a annemin sayesinde ara sıra göz atıyordum. Ne var ki bağırış çağırışlara, hele yarışmacıların birbirlerinin kuyusunu kazmalarına dayanma sınırım iki dakikaydı.
Survivor biraz bronzluk, biraz kas, az zeka ve bolca gıybet demek benim için... Küçümsemek amacıyla söylemiyorum. Memleketin “fikir önderleri” ve siyasi liderlerinin Survivor yarışmacılarından pek de farkları yok.
MHP’nin “tarihçi hocası”ndan AKP’nin “ilahiyatçı hoca”larına, ekonomistinden gazetecisine, seviye ortada. Son örneği, Ergun Babahan ve Ali Bayramoğlu’nun birbirlerini “döneklik” ve “müptezellikle” suçlaması. Haklarında ben de atıp tutacak değilim; zaten birbirlerini Survivor ateşinin başında haşlayan alfa erkekleri gibi yemişler. Ancak konu, gazetecilik üzerinden “kim daha dönek” tartışmasına döndüğü için mazuratım var.
Kim daha has demokrat?
Bu ülkede “döneklik” çok kolay ve bazen acımasızca yapıştırılan bir etiket. Gazeteci, entelektüel, ya da fikir önderlerinin de yanılma payı var.
Temel sorun, kamuoyunu yönlendirenlerin ilkesel tutarsızlıkları.
Hırsızın Elinden Türkiye’yi Kurtarmak Lazım… | Bekir Coşkun | Sözcü
“Milletin a… koyacağız” diyen adam yine…
Bu kez Artvin’de…
Karadeniz’in o muhteşem ormanını kesip altında siyanürle altın arama ruhsatı verdiler, bunun için Artvin’de kıyamet kopuyor…
Cerattepe’de direniş var…
Kadınlar, gençler, çocuklar sabahları ormanlarını kurtarmak için koşup ağaçlara sarılıyorlar…
Türkiye’nin her yerinde Artvin’e destek için eylemler başladı…
İstanbul, Ankara, İzmir’de her gün sokaklarda insanlar Artvin’e destek olduklarını haykırıyorlar…
Şehirler, kasabalar, köyler kendi başlarına mücadele edemiyorlar, çünkü hırsızın gücü büyük, önüne çıkanı ezip geçiyor…
Ulusal güç birliği lazım…
Yalnız yapamayız…
Yanımıza birbirimizi almalıyız…
Gençler, yaşlılar, çocuklar, kadınlar, erkekler, köylüler, kentliler…
Herkes hırsıza karşı bir araya gelmeli…
Hodri Meydan! | Emre Kongar | Cumhuriyet
Koalisyon isteği değil “aklanma” kaygısı:
Haksızlıkların, hukuksuzlukların, yağmanın, rüşvetin, yolsuzlukların sineye çekilmesi, aklanması!
Herkes olup bitenin farkında:
“Milli İrade” diye saptırdıkları seçmen çoğunluğu artık kendisini ve partisini istemiyor...
Oysa zaten hiçbir zaman sadece “çoğunluk” “Milli İrade” de değildi, değildir...
Muhalefetin çeşitli renkleri de “Milli İrade”nin bir parçasıdır:
Muhalefetsiz ne “Demokrasi” olur ne de “Milli İrade!”
Kimi çıkarından, kimi suç ortaklığından, kimi güce tapmasından, kimikorkusundan, kimi feodal ilişkilerinden dolayı hâlâ destek veriyor...
Şans eseri gelen iktidarın, atamalar ve benzeri eylemlerle istismarı, hükümetin kurulması geciktirilerek ve sanki seçim olmamış gibi davranılarak devam ettiriliyor...
Tekrar Seçim İçin Mırıldanılan Cümleler | Ahmet Hakan | Hürriyet
SARAY: İki puan oradan, iki puan buradan gelir... Ve AK Parti yeniden tek başına iktidar olur... Muhalefet de oturur aşağı... Fanustu, 17 Aralık idi, 25 Aralık idi... Hepsi gündemden düşer... Şöyle rahat bir nefes almış oluruz.
DAVUTOĞLU: Seçim başıma bela... Tek başına iktidar çıkarsa Saray vesayeti sürer... Oysa koalisyonu kuruversem... Saray vesayetini gevşetirim... 'Lider' olurum. 'Tek muhatap' olurum.
CHP: 13 yılın ardından adamları ne güzel tek başına iktidar olamamışken yakalamıştık. Tekrar seçimde yeniden tek başına iktidar olurlarsa... Yandı gülüm keten helva! Ne yapıp edip koalisyonu kurmalıyız.
MHP: Acaba fazla mı uzlaşmaz tavır koyduk? Acaba oyları AK Parti'ye kaptırır mıyız? Acaba yeni seçimden en zararlı biz çıkar mıyız? Son anda bir koalisyon manevrası yapsak ne olur?
HDP: Keşke barajı yüzde 15'e çıkarsalar... Bizim oylar da yüzde 15'i aşsa... Bize göre hava hoş aslında... Koalisyon da olur, seçim de olur. Her halükârda oyumuz düşmez, artar. Aslında no problem yani.
Şimdi Ne Olacak Heval? | Ahmet Kekeç | Star
Heval, “Barajı yıktık. Yüzde 13 oy aldık... Üstelik MHP kadar milletvekiline sahibiz. Şimdi ne olacak?” diye soruyor.
Heval’ın sorduğu soruyu, muhtemeldir ki yüz binlerce Heval ve bir kısım HDP yöneticisi de soruyordur.
Diğer kısım HDP’lilerin böyle bir derdi yok. “Başkanlık sistemi heveslerini kursaklarında bıraktık, AK Parti’yi gerilettik. Görevimiz burada biter” havasındalar.
Parti’yi kuşatan (partiye hiza ve istikamet veren) sol-Kemalist ekip de böyle düşünüyor.
Hedef, zaten, “birilerinin” başkanlık hevesini kursağında bırakmak, iktidar partisini geriletmekti.
Ertuğrul Kürkçü ya da muadili birine sorun (Demirtaş’a da sorabilirsiniz), ortaya çıkan “sonuç”un hedeflenmiş olduğunu doğrulayan cevaplar alacaksınız.
Erdoğan'ın Kaderi ve AK Partililer | Oral Çalışlar | Hürriyet
AK Partililerle konuşuyorum. 7 Haziran'da oylarının neden azaldığını anlamaya ve değerlendirmeye çalışıyorlar.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın seçim meydanlarında AK Parti lideri gibi hareket etmesinin yaptığı artı veya eksi etkiyi, anlamlandırma çabasındalar. Bundan sonraki süreçte oynayacağı, oynayabileceği rolü, bu rolün olası sonuçlarını sorguluyorlar.
Kafalar karışık. 'Erken seçim'e o kadar da eğilimli görünmeyen, Erdoğan'ın 'erken seçim stratejisi' uyguladığı yönündeki değerlendirmelere, inanmak istemeyen ciddi bir eğilim var. Cumhurbaşkanı'nın sürece bu kadar yoğun şekilde müdahil olmasından; belli ki, pek hoşnut görünmeyen bir kesim var.
Tabii; bu, bir grup AK Partili'nin eğilimi. Bir başka eğilim ise; tersine, Erdoğan'ın liderliğinde yürünmesinden yana. Erken seçimi, gerekli görüyorlar. Partideki oy eksilmesinin asıl nedeninin, 'liderlik zaafı' olduğunu düşünüyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, karizmatik imgesi; AK Parti yönetimini, çelişmeli bir ruh haline soktuğu gibi, yönetim zaafı da yaratıyor.
Yanlış Dövmeyin | Nazlı Ilıcak | Bugün
Siyasette kırılan pot, insanın üzerine yapışıp kalır. Devlet Bahçeli’nin maksadını aşan cümleler kurduğuna inanıyorum. Ama keşke öyle konuşmasaydı.
Ahmet Hakan’ın yaptığı röportajdan:
Devlet Bahçeli: “Bizim Ülkücü gençliğimiz Çin’deki zulme karşı hassastır. Demokratik haklarını kullanmaları gerekir. Bu sorunu kamuoyuna mal etmek, uluslararası arenaya taşımak açısından bu eylemler faydalıdır.”
Ahmet Hakan soruyor: “Çinli’yle Koreli’yi ayırt edememe durumu da oldu. Çinli diye Koreli’yi kovalayanlar vardı.”
Ve Bahçeli’nin cevabı: “Bunlar genç çocuklar. Birisi sürükler, bunlar da arkasından gider. Hem Koreli ile Çinli’yi ayırt edecek özellik nedir? Baktı ki ikisi de çekik göz. Fark eder mi efendim?”
Herkese bir etiket
Düşünce ve İktidar İlişkisi… | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Demokratik toplumların kimi varoluşsal önkoşulları vardır.
Siyasi alanın devlet karşısında, toplumsal alanın siyaset karşısında, düşüncenin ise her üçü karşısında özerk olması demokratik bir toplumun olmazsa olmazları arasındadır.
Siyasi tarihimiz bir yönüyle siyasi alanın darlığının tarihi...
Cumhuriyet geleneğinde siyaset hemen her zaman devlet gücünün bağımlı değişkeni olmuş, devlet alanına hapsolmuştur.
Bu durumun türevleri de vardır.
Siyaset nasıl devlet karşısında özerk olamamışsa, toplum ya da sivil saha da siyaset karşısında özerk olamamıştır.
Benzer bir şekilde, ''düşünce'' de mutlak faydacı bir beklentiyle siyasetin lojistik unsuru olmaya indirgenmiş, böyle tanımlanmış, böyle algılanmıştır.