onedio
Görüş Bildir

sığınmacı Haberleri

sığınmacı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. sığınmacı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

'Halkınızı Dinlemek İçin Altyapı Kurarsanız ABD ve Diğer Ülkeler de Sizi Dinler'
Julian Assange: Google artık ABD savunma sisteminin bir parçası.Wikileaks'in kurucusu Julian Assange İstanbul’daki “Internet Ungovernance Forum”da önceki gün telekonferansla konuştu. Assange, “Halkınızı dinlemek için altyapı kurarsanız ABD ve diğer ülkeler bu altyapı üzerinden sizi dinler” dediİstanbul’da düzenlenen Internet Ungovernance Forum’un son gününe Wikileaks’in kurucusu Julian Assange katıldı. Birleşik Krallık’taki Ekvador Büyükelçiliği’nde iki yıldır sığınmacı olan Assange, etkinliğe telekonferans yöntemiyle bağlandı ve Türkiye’deki gözetim devletinin sonuçlarıyla ilgili önemli açıklamalar yaptı.Birgün’den Onur Erem ’in haberine göre, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün çok kötü durumda olduğunu söyleyen Assange, otoritelerin ellerindeki gücü denetimsizce kullandığını belirtti. Assange açıkladıkları belgelerde ABD-Danimarka-Türkiye üçlüsünün Roj TV’nin kapatılması hakkında ve Ermeni Soykırımı’na yönelik çalışmaların sansürlenmesi hakkında önemli bilgiler olduğunu hatırlatırken medyanın etkisine dair şunları söyledi: “Büyük medya şirketleri hayatımızın her alanını etkiliyor. Kültürlerimizi endüstriyel kültürler haline getiriyor.”Fransa Libya’yı içerden bitirdiBugün halkını dinlemek isteyen küçük ülkelerin bunun karşılığında kendisini en az bir büyük ülkenin dinleyeceğini kabullenmesinin gerektiğini söyleyen Julian Assange “Fransa Libya’ya sattığı gözetim teknolojileri sayesinde ülkeyi gözetledi ve Kaddafi’yi rahatça düşürdü. Bugün kriptolu telefon satanlar veya yapanlar bile kullandıkları parçalara göre kendilerini dinleyecek devletler arasında tercihte bulunmaktan öteye geçemez halde. Türkiye de yıllar boyunca halkını dinlemek için ekipman aldı, iletişim altyapısını halkını dinlemek üzerine kurdu. Ancak Batı’dan aldığı bu ekipmanlar hükümetin de dinlenmesine olanak sağladı” ifadelerini kullandı.Kriptolu telefon imkânsızKriptolu telefon veya kripto uygulamaları konusunda özel girişimlere güvenmenin imkânsız olduğunu söyleyen Assange “Buraların yöneticilerinden, çalışanlarından rüşvetle, şantajla, tehditle bilgi edinmek gizli servisler için çok kolaydır. Bu nedenle özel şirketlere değil, herkesin denetimi altında bulunan açık kaynak kodlu uygulamalara güvenmeliyiz” dedi.İdeolojiler tohum gibidirDünyada farklı ideolojilerin birbirleriyle sürekli yarışacağını söyleyen Assange “İdeolojiler toprağa ekilmiş tohumlar gibidir. Hangisinin yeşerip büyüyeceğine bazen toprağın kalitesi, bazen iklim karar verir, bilemezsin. Endüstri devriminden beri teknoloji sürekli gelişiyor ve hayatımızı etkiliyor. Günümüzde vermemiz gereken mücadele bu teknolojileri insanlığın faydasına kullanabilmek” diye konuştu.Assange’dan internette gerilla taktikleriJulıan Assange ABD’nin ve gizli servislerin ağlar üzerindeki etkisini anlatırken şu ifadeleri kullandı: “Bir ağa dominant bir güç dahil olduğunda, zamanla o ağı kendi kontrolüne alır ve homojenleştirir. Bu eğilim kaçınılmazdır. Roma döneminde bu yollarla yapılmıştı, bugün ağ bağlantıları ve finansal bağlantılarla yapılıyor. İşte bizim de bu eğilime karşı elimizdeki tüm silahlarla mücadele vermemiz gerekir. Geçmişteki kurtuluş örgütlerine, gerilla organizasyonlarına baktığınızda, hiçbiri AK-47 silahını sevdiği için bu işe girişmemiştir. AK-47 onlar için bir araçtı. Bizim mücadelemizde de kripto bir amaç değil, araç.Herkesin kripto kullanması kitlesel gözetime karşı kitlesel bir direniş haline gelir, kitlesel gözetimi imkânsızlaştırır. Karşı tarafa sürekli huzursuzluk verecek şekilde davranmalı, ancak geri çekilmek zorunda kalınca geri çekilmeliyiz. Onu da mümkün olduğunca zarar verici şekilde yapmalıyız. Latin Amerika’nın özellikle de son 10 yılda bağımsızlaşması kıta içindeki aktörlerin birbirleriyle iletişiminin artması, gözetimin bunun gerisinde kalması sonucunda gerçekleşmiştir. Kripto aracımız demiştim, amacımız ise adalet. Adalete ancak dayanışma ile varabiliriz.”Assange: Google artık ABD savunma sisteminin bir parçasıJulIan Assange Google, Facebook gibi şirketlerin farklı amaçlarla yola çıksalar bile, ele geçirdikleri büyük veriler nedeniyle dünya istihbarat örgütlerinin hedefi olmaya mahkûm olduklarını söyledi: 1999 yılında New York Times köşe yazarı Thomas Friedman köşesinde “Serbest piyasanın gizli eli, gizli yumruğu olmadan bir işe yaramaz. Bugün o gizli yumruk rolünü ABD’nin hava gücü, deniz gücü ve silikon vadisi üstlenmiştir” demişti.Artık Google’ın kritik spesifik görevler için kullanılabilecek hale geldiğini anlatan Assange “Dünyada her gün 1,5 milyon Android cihaz satın alınıyor. Tüm Batı istihbaratının Çin’den edinemediği bilgileri Google, Android ve YouTube aracılığıyla edinmeyi başardı” dedi.Snowden’dan yazılı açıklama: Gezi direnişçilerine teşekkürlerForuma telekonferans ile katılması planlanan ancak teknik sorunlar nedeniyle yazılı mesaj göndermek zorunda kalan, Rusya’da sığınmacı durumundaki eski NSA çalışanı Edward Snowden mesajında şunları söyledi: “Türk toplumu yoğun bir şekilde sansür ve gözetime maruz kalmaktadır. Türkiye’de hükümet en temel insan haklarını bile ihlal etmekten çekinmezken, gözetim araçları ile yabancı gizli servislerin de ülkeyi gözetlemesine zemin hazırlıyor. Dün Gezi Parkı’nda direnen, bugün Ungovernance Forum’da mücadele gösteren herkese teşekkürler. Desteğim ve dayanışmam sizinle.”Almanya dinleme yazılımını Türkiye'ye yasadışı sattıGlobal Voices Online adlı ifade özgürlüğü örgütünün önceki gün yayımladığı bir rapora göre Alman şirketler, aralarında Türkiye, Bangladeş, ABD, Bahreyn ve Rusya gibi otoriter rejimlere sattığı dinleme yazılımlarını yasadışı bir şekilde satıyor. Alman yasalarına göre suçluları takip etmenin yanı sıra insan hakları savunucularına saldırmak ve kitlesel gözetim yapmak için kullanılabilecek FinFisher gibi casus yazılımların ülke dışına satılabilmesi için Alman Hükümeti’nden lisans alması gerekiyor. Raporda tek bir şirketin lisanssız ihracatının bile Almanya'daki tüm şirketlerin lisanslı satışlarından yedi kat fazla olduğu yazarken bu satışların muhasebe sistemlerinde başka yazılım satışları olarak gösterildiği yer alıyor. Alman Hükümeti, baskıcı rejim nedeniyle Türkiye'ye casus yazılım satışı yapılmaması gerektiğini açıklamıştı.T24
Davutoğlu: 'Suriyeli Sığınmacılara 2,5 Milyar Dolardan Fazla Harcandı'
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriyeli sığınmacılara bu güne kadar 2.5 milyar ABD dolarından fazla toplam harcama yapıldığını söyledi. Bakan, yurt dışından 183 milyon ABD doları yardım alındığını açıkladı. Bakanın verdiği bilgilere göre, Geçici korumadan yararlanan Suriyeliler 10 ilde 22 barınma merkezinde kalıyor. 2011 yılı Nisan ayından 16 Mart 2014 tarihine kadar 466.474 Suriyeli bu merkezlere geldi. Şu anda ise barınma merkezlerinde 221.829 Suriyeli var.Davutoğlu, BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın 2011 Nisan ayından bu yana Türkiye’ye giriş yapan Suriyeli sığınmacıların sayısı, yerleştirildikleri kamplar ve bunlar için ayrılan bütçeye ilişkin verdiği yanıtlar şöyle: Türkiye Suriyelilere yönelik uluslararası insani hukuk yükümlülüklerine uygun olarak “açık kapı politikası” izlemekte, ayrım gözetmeksizin “geçici koruma” sağlamaktadır. Geçici korumadan yararlanan Suriyeliler 10 ildeki 22 barınma merkezinde kalmaktadır. 2011 yılı Nisan ayından 16 Mart 2014 tarihine kadar 466.474 Suriyeli bu merkezlere gelmiştir ve an itibariyle 221.829 Suriyeli barınma merkezlerinde kalmaktadır. Sınırdan geçen sığınmacıların kayıtları İçişleri Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Sığınmacılar Adana, Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kilis, Şanlıurfa, Osmaniye, Mardin, Malatya, Kahramanmaraş’taki çadır ve konteynırkentlere yerleştirilmiştir. Bu kapsamda 16 çadırkent ve 6 konteynırkent mevcuttur (Hatay 4 çadırkent 1 konteynırkent, Gaziantep 3 çadırkent 1 konteynırkent, Kilis 2 konteynırkent, Şanlıurfa 3 çadırkent, 1 konteynırkent, Kahramanmaraş 1 çadırkent, Osmaniye 1 çadırkent, Adıyaman 1 çadırkent, Adana 1 çadırkent, Mardin 2 çadırkent, Malatya 1 konteynırkent olmak üzere). Barınma merkezlerinin bulunduğu Hatay’da 14.781, Gaziantep’te 34.421, Kilis’te 37.607, Şanlıurfa’da 73.413, Kahramanmaraş’ta 15.624, Osmaniye’de 9.418, Adıyaman’da 10.016, Adana’da 11.621, Mardin’de 7.713 ve Malatya’da 7.215 Suriyeli sığınmacı kalmaktadır. Barınma merkezlerinin dışında 500.000 civarında Suriyeli sığınmacının bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu alandaki kayıt çalışması devam etmektedir. 10 ildeki 22 geçici barınma merkezinde toplam 10.731 personel çalışmaktadır. Geçici barınma merkezlerinde kalan Suriyeli sığınmacıların barınma, beslenme ve sağlık ihtiyaçlarını gidermek için gereken bütçe Başbakanlık Acil Yardım Ödeneğinden karşılanmaktadır. 2011 Nisan’dan beri çadır ve konteynır kentlerde kalan Suriyeli sığınmacıların barınma, beslenme ve sağlık ihtiyaçları için 1.751.281.019,40 TL harcanmıştır. Tüm Suriyeli sığınmacılar için bugüne dek yapılan toplam harcama ise 2,5 milyar ABD dolarından fazladır. Yurtdışından alınan yardım ise 183 milyon ABD doları olmuştur. Ankara-ZETE
Engel-SİZ 8 Film
Otizm, sosyal ve iletişim becerilerini engelleyen bir genel gelişim bozukluğudur. Küçük yaşlarda ortaya çıkar ve otistik çocuklar öğrenme ve algılama bozukluğu çekerler. Her ne kadar bir çokları otistik çocuklara 'aptal, idiot' gözüyle baksalar bile bir çoğu normal zeka seviyesindeyken sadece bunu dışa vurmakta, eyleme geçirmekte güçlük yaşarlar. Bu çocukların yaşamlarına dokunan bazı filmler yapılmıştır.
BM Kampına Saldırı: 48 Ölü
Güney Sudan’da silahlı bir grubun BM kampına girerek sivillerin üzerine ateş açması sonucu en az 48 kişi öldü, 60 kişi de yaralandı. Güney Sudan’ın Bor kentinde, dilekçe sunmak istediklerini ve barışçıl gösterici olduklarını belirterek yaklaşan silahlı kişiler zorla BM kampına girdi. Sivillerin sığındığı yerleşkeye zorla giren silahlı grubun açtığı ateş sonucu en az 48 kişi öldü, 60 kişi de yaralandı. BM’nin Güney Sudan’daki yöneticisi Toby Lanzer, 350 kişilik grubun ana kapıyı kırıp içeri girdiğini ve içerdekilere rastgele ateş açtığını söyledi. BM Barış Gücü'nün saldırganlara ateşle karşılık verdiğini ve onları püskürttüğünü belirten Lanzer, saldırganların sivil kıyafet giydiğinden ötürü kim olduklarını söylemenin zor olduğunu belirtti. Saldırının gerçekleştiği esnada Bor kentindeki yerleşkede, beş bine yakın sivil sığınmacı bulunuyordu. ABD'den kınama ABD'nin BM Büyükelçisi Samantha Power, Güney Sudan'da BM hedef alan saldırıyı kınadı. BM'nin Güney Sudan'daki bu yerleşkelerinin 'dokunulmaz' kabul edilmesi gerektiğini söyleyen Power, 'Bu korkunç saldırıların sorumlularının bulunması için ABD olarak elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz' dedi. Çatışmalar yaşanıyor Güney Sudan Cumhurbaşkanı Salva Kiir ile eski vekili Riek Machar arasındaki siyasi çekişme 15 Aralık'ta etnik çatışmalara yol açmıştı. Bölgede ufak çaplı silahlı direnişler, sığır kaçırma yüzünden çatışmalar ve sınır gerginlikleri görülse de, bütün bunlar başkent Juba'dan uzakta yaşanıyordu. Gerginlik sinyalleri ise geçen Temmuz ayında, etnik çoğunluk Dinka grubundan Cumhurbaşkanı Kiir'in, ikinci en büyük etnik grup Nuer'dan olan yardımcısı Machar'ı görevden almasıyla başladı. Güney Sudan'da 15 Aralık'tan bu yana süren çatışmalarda binlerce kişi yaşamını yitirdi, 1 milyondan fazla kişi de yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kaldı. Petrol büyük sorun Dünyanın en yeni devleti olan Güney Sudan, uzun ve kanlı çatışmaların ardından 2011 yılında Sudan'dan ayrıldı. Petrol zengini olan Güney Sudan, bununla birlikte yıllarca süren iç savaşın yüzürden dünyanın en az kalkınmış bölgelerinden biri. Güney Sudan, 2011 yılındaki referandumda oy çoğunluğuyla Sudan'dan ayrılma kararı aldığından beri, hükümetin başlıca kaygısı Hartum yönetimiyle anlaşmazlıkları takiben, petrol akışını sağlamak oldu. Kaynak: Reuters ve Anadolu Ajansı
Kuzey Kore ABD'li Turisti Gözaltına Aldı
Kuzey Kore, 24 yaşındaki bir ABD'li turisti, pasaport kontrolündeki 'uygunsuz davranışlar' nedeniyle 10 Nisan'da gözaltına aldığını açıkladı.Kuzey Kore'nin resmi haber ajansı KCNA, gözaltına alınan kişinin isminin Miller Matthew Todd olduğunu belirtti.Ajansın haberinde, ABD'li turistin pasaport kontrolü esnasında Kuzey Kore vizesini yırttığı ve 'Kuzey Kore'ye sığınmacı olarak geldim' diyerek bağırdığı ifade edildi.Gözaltının neden iki hafta gecikmeli olarak kamuoyuna duyurulduğuyla ilgili ise bir açıklama yapılmadı.ABD ve Güney Kore vatandaşı olan Kenneth Bae, hala Kuzey Kore'de 'hükümeti devirmeye teşebbüs' suçundan mahkum olarak tutuluyor.Bae, 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmış durumda. Washington'un Bae'yi kurtarmak için yürüttüğü diplomatik girişimler şu ana kadar sonuç vermiş değil.
Afgan Mülteciler Ankara'da Ağızları Dikili Adalet Bekliyor
Ankara'da Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği önünde kamp kuran Afgan mülteciler arasında ağızlarını dikerek ölüm orucu başlatan bir grup da var. Afgan mülteciler iltica başvurularında adil ve eşit muamele gözetilmesi için başlattıkları mücadelenin yedinci haftasına girdi.  Radikal'den Özgün Özçer'in haberine göre; Ankara’da Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) genel merkezi önünde kamp kuran mülteciler arasında ağızlarını dikerek ölüm orucu başlatan bir grup da var. Kimileri ailesiyle, kimileri dostlarıyla, yarısı kadın ve çocuktan oluşan yaklaşık yüz kişi gece gündüz demeden, polis baskısına karşı göğüs gererek eylemlerini sürdürüyorlar. Ama onlar henüz ne seslerini geniş kitlelere duyurabilmiş, ne de talepleri yetkililer tarafından dikkate alınmış. “Bize ölsek bile hiçbir şeyin değişmeyeceğini, özellikle de ölüm orucunu sürdürdükçe herhangi bir cevap verilmeyeceğini söylediler. Dediklerine göre, aksi takdirde ‘açık vermek’ olurmuş ve sonra herkes ölüm orucuna başlarmış” diye anlatıyor mültecilerden Farzad Şafahi. Afganların tepkisini bu boyutlara taşıyan ise BMMYK’nın aylar öncesinden bütün iltica başvurularını askıya alması, hatta daha önce verilen randevuları dahi iptal etmesi olmuş. BMMYK’dan yetkililer bunun için üçüncü ülkelerin artık Afganistan’dan mülteci kabul etmek istemediklerini gerekçe gösteriyor. Ancak Farzad, zaten normal sürelerinin çok üzerinde bekletilen Afgan mültecilerin önüne yeni engeller örülmesi karşısında çaresiz durumda kaldıklarını söylüyor. “Bizlere üçüncü ülkelerin kotalarının tamamen dolu olduğunu ve başka ülkelerden mültecileri tercih ettiklerini belirttiler. Hatta bir yetkili bize Afganistan’da 40 yıldır sorunların bitmediğini ve Suriyelilerin ‘artık daha çekici geldiğini’ söyledi. Biz ise onlara bütün bunları bildiğimizi, tam da bunu değiştirmek için burada olduğumuz anlattık” diyen Farzad, bu yaklaşımın ayrımcılık göstermeme ilkesiyle de çeliştiğine işaret ediyor. 'İLK UÇAKLA ABD'YE GİDELİM DEMİYORUZ' 24 yaşındaki Farzad iki yıldır iltica başvurusunun üçüncü ülkeye gönderilmesini bekliyor ancak söylediğine göre beş, hatta sekiz yıldır bekleyenler dahi var. Oysa iltica işlemleri diğer mülteciler için ortalama bir sene sürüyor. Farzad, en son BMMYK’yı aradığında ise yetkililerin ilgisizliğiyle karşılaşmış. “Telefonu açan kişi Afgan olup olmadığımı sordu. ‘Evet’ deyince ‘başvurularınız askıya alınmıştır’ diye cevap vererek telefonu kapattı” diyen Farzad, kendilerinden çok sonra başvuru yapan nice mültecilerin iltica etmeleri için çeşitli ülkelere dağıtıldığını söylüyor. Yazıştıkları üçüncü ülkeler ise kendilerine kesinlikle bir ayrımcılık uygulanmadığını ancak Afganların dosyalarının bir türlü ellerine geçmediğini belirterek topu BMMYK’ya atmış. En büyük endişe ise, İran’da yaşayan iki milyonu aşkın Afgan mültecinin Türkiye üzerinden iltica başvurularının artması. “Taleplerimiz kesinlikle mantıksız talepler değil. Ben ilk uçakla ABD’ye gönderilmeyi beklemiyorum. Tek istediğimiz, başka mültecilere uygulanan muamelenin aynısının bize de gösterilmesi” diyor Farzad. Türkiye’de yaklaşık 30 bin Afgan iltica başvurularını yaptıktan sonra kendilerine tanınan geçici sığınmacı statüsüyle yaşamını sürdürüyor. Ancak statü gereği çalışamadıkları için çoğu aile zor ekonomik koşullarda yaşamaya mahkûm. Ayrıca, Türkiye 60 yıldır kaldırmaya direndiği coğrafi çekince nedeniyle doğu sınırlarından giriş yapan mültecilere iltica hakkı tanımıyor. Dolayısıyla Afganların Türkiye’ye iltica etme gibi herhangi bir şansı yok. Öte yandan Afgan mülteciler bu süreçte sadece üç defa görüşebildikleri BMMYK yetkilerinin binanın önünde durmamaları için kendilerini polise şikâyet etmeleri ve fenalaşan olduğunda ambulans çağırmaya bile tenezzül etmemelerine de sitem ediyor. Milliyet
Mülteci Kampında Fuhuş İddiası!
Taraf yazarı Amberin Zaman, Suriyeli mültecilerle ilgili bir ses kaydını köşesinden yayınladı. Bunlardan birinin anlattıkları durumunun vehametini ortaya koyuyor. 22 yaşındaki Suriyeli kadın 20 gün boyunca yetkili kişi de dahil çok sayıda kişiyle ilişkiye girmeye zorlanmış. İşte Amberin Zaman'ın köşe yazısı Uzun zamandır mülteci kamplarında bizzat askerî ve sivil görevlilerin oluşturduğu fuhuş çetelerinin de bulunduğu yoğun olarak iddia ediliyor. Mültecilerle çalışan güvenilir bir STK’nın Taraf’la paylaştığı Suriyeli kadın mültecinin ses kaydında tarif ettikleri eğer doğruysa bu iddiaları somut hâle getiriyor. Adının ve bulunduğu kampın yerinin açıklanmaması koşuyla 22 yaşında üç çocuk annesi Suriyeli kadın mülteci geçen ay yaşadıklarını kaynağımıza şu ifadelerle anlatıyor: “Konteynır kentte eşimle birlikte yaşıyorduk. Benden yaşça büyük olan ve güvendiğim Suriyeli bir bayanla birlikte evlere temizlikçi olarak gidiyordum. Bir gün temizlik yapmak için dışarı çıktığımızda o kadın beni bir tarlaya götürdü. Buraya niye geldik diye sorduğumda Suriyeli bayan birden üzerindeki kıyafetleri çıkarmaya, yani soyunmaya başladı. Çok korktum. O esnada bir jandarma aracı yanımızda durdu içinden inen bir adam burada ne yaptığımızı sordu ve ben ağlamaya başladım. Adam diğerlerine gitmelerini söylerken beni yanına çağırdı. Kimliğimi elimden alarak bana, gözlerimin ne kadar güzel olduğunu, bana vurulduğunu söylemeye başladı. 20 GÜN BOYUNCA... Daha sonra bana, kimliğine el koydum, eğer şikâyet edersem veya birine söylersem benim kadın ticareti yaptığımı ve kendimi pazarladığımı söyleyeceğini, bunlardan sonra hapishaneye veya Suriye’ye gönderileceğimi söyleyerek beni tehdit etti. Daha sonra kimliği alabilmem için ertesi gün kamptan çıktıktan sonra 200 metre ilerde bir aracın beni bekleyeceğini, oraya gitmezsem tehditlerini yerine getireceğini söyledi. Korkumdan kimseye söyleyemedim. Ertesi gün dediklerini yapıtım. 200 metre ilerledikten sonra beni bekleyen araca bindim. Araçta adını ‘Ci’ diye hatırladığım ama yüzünü bildiğim jandarma komutanı ile Nizip’te bir eve gittik. Orada bana zorla sahip oldu. Bana esrar içirdi. Bunu eşime de içirmemi istedi. Bani daha sonra tekrar gelmem ve arkadaşları ile birlikte olmam için tehdit etti. Eşimden korktuğum için konuşamadım. Eşim durumumu her sorduğunda hasta olduğumu bu yüzden böyle olduğumu söyledim. Psikolojik sorunlar yaşamaya başladım. İntihar girişiminde bulundum. 20 gün boyunca her gün gitmek [fuhuş yapmak] zorunda kaldım En son dayanamayıp şikâyet ettim ama kimse hiçbir şey yapmadı Her şeyi yetkililere anlatmama rağmen yardımcı olunmadı. Beni başka bir kampa gönderdiler.” KADIN MÜLTECİLER PAZARLANIYOR Basınla konuşmayı ret eden kadınla yüz yüze görüşemediğimiz için ses kaydının kendisine ait olduğunu teyit etme imkânımız olmadı. Ancak benzer iddialar Gaziantep’te çalışan Suriyeli kadın aktivist Raja Altalli tarafından da dillendiriliyor. “Fuhuş olduğunu biliyoruz. Son olarak Kilis’te bir zihinsel özürlü Suriyeli kadın mültecinin pazarlandığını duyduk. Ama son derece hassas konular olduğu için kimse konuşmak istemiyor.” Bu arada kampta çalışan vicdan sahibi görevliler dolaylı yollardan ihbarda bulunuyorlar. Taraf’ın ulaştığı bir ihbar mektubunda şu satırlar yer alıyor: “12 yaşında kız satan (çocuk gelin adıyla) çetelere ne demeli? Esat zalim. Ya bunlara ne ad konulmalı, yeter yeter. Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var. Hadi dua edelim. Buğz edelim. Tanıdığımız etkin ve yetkin dost -arkadaş ve siyasileri şuurlandıralım.” MAZLUMDER’e konuşan Batman Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyesi Av. Seçil Erpolat ise, Batman’da da komisyoncular aracılığıyla küçük yaştaki Suriyeli kızların imam nikâhıyla yapılan ve ticarete dönüşen evlilikler yapılarak istismar edildiğini belirtiyor ve karşılaştıkları adli vakalardan ve duyumlardan elde ettikleri bilgileri şöyle anlatıyor: “Bölgede komisyoncular aracılığıyla para karşılığı çocukların evlendirilmesinin çok yaygın olduğunu biliyoruz. Özellikle çocukların başlık parası adı altında belirli bir ücret karşılığında evlendirilmesi durumu çok sık yaşanmaktadır. Bu olaya Suriye ve Türkiye arasında bazı komisyoncular aracılık ediyorlar. Fotoğrafları gösterilerek kadınlar alıcılara seçtiriliyor. Genç kadınlar ya da aileleri daha iyi yaşam vaadi, az bir miktar para ya da altın vaadiyle kandırılıyor. Maalesef daha çok 15-18 yaş arası çocuklar tercih ediliyor. Ancak bu yaş 25 yaşa kadar yükselebilmekte. Çocuk yaştaki kızlar çoğu zaman evlilik amacıyla gönderildiklerini bilmeksizin, Türkiye’de yaşama vaadiyle gelmekte, yaşça çok büyük erkeklerle ailenin aldığı başlık parası karşılığı evlenmek zorunda kalmakta. Bu çocuklarla ve genç kadınlarla çoğunlukla ikinci eş olarak yapılan bu gayrı resmî evliliklerde, genç kadın, hem erkek hem diğer eş tarafından köle gibi kullanılmakta. Bildiğimiz bir olayda, Nusaybin’de bir benzinlikte kadınların fotoğraflarından oluşan bir katalogdan seçtirilerek ikinci eş olarak bin ya da iki bin TL başlık parası karşılığı evlendirilen bir Suriyeli sığınmacı kadın, hem erkekten hem de ilk eşten gördüğü şiddet nedeniyle evden kaçarak bir kişinin evine sığınıyor. Daha sonra resmî kurumlar aracılığıyla önce Hatay’a, daha sonra Ankara’daki bir sığınma evine gönderiliyor. Bir diğer vakada ise 16 yaşındaki Suriyeli bir kız çocuğu 60 yaşlarındaki evli bir erkek tarafından 10 bin TL karşılığı satın alınıyor. Kız çocuğu getirildiği GAP mahallesindeki yaşlı adamın evine girmemek için direniyor ve elinden kurtularak kaçıyor. Mahalleli durumu karakola haber veriyor ve kız çocuğu emniyet görevlilerince götürülüyor.”Vatan
'Suriyeli Kadın Sığınmacılar Fuhuşa Sürükleniyor'
Türkiye’ye sığınan Suriyeli kadınları araştıran Mazlumder, vahim sonuçlara ulaştı. Kadınlar ucuz işgücü, ikinci evlilik ve fuhuş için kullanılıyor. Daha vahimi, fuhşa sürüklenen Suriyelilerin yaşı 12-13’e kadar düştü. Kamp dışındaki kadın ve çocukların acilen koruma altına alınması gerekiyor. İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (Mazlumder), Suriyeli kadın mültecilerin yaşadığı dramı 52 sayfalık rapor hâline getirdi. 13 ilde 72 sığınmacıyla yüz yüze görüşen derneğin Kadın Çalışma Grubu, dehşete düşüren sonuçlara ulaştı. ‘Kamp Dışında Yaşayan Suriyeli Kadın Sığınmacılar’ başlıklı rapora göre, Türkiye’ye sığınan mülteci kadınlar ucuz işgücü, fuhuş ve ikinci evlilik için kullanılıyor. Evlilik, sektör haline getirildi, fuhuş için kullanılanların yaşı 12-13’e kadar düştü. Şanlıurfa, Hatay, Batman gibi illerde kızlara 20-50 lira karşılığında fuhuş yaptırılıyor. Evlerde gündelikçilik yapanlar, 75-100 liralık işiçin 10-15 lira alıyor. Kadınlar barınma, giyim, istismar gibi sorunlarla karşı karşıya, çoğu psikolojik desteğe muhtaç. Türkiye’de 22 geçici barınma merkezinde 220 bin sığınmacı yaşıyor, bunlardan 107 bini kadın. Kamp dışında kalanların sayısı ise 667 bin. İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği’nin (Mazlumder), Suriyeli kadın mültecilerle ilgili yaptığı araştırma, acı gerçeği gözler önüne serdi. Kampların dışında yaşayan kadınların sorunlarına mercek tutan derneğin kadın çalışma grubu, 72 sığınmacıyla yüz yüze görüştü. 5 ay süren mülakatlar sonunda ‘Kamp Dışında Yaşayan Suriyeli Kadın Sığınmacılar’ başlıklı rapor kamuoyuyla paylaşıldı. Raporda dehşete düşüren tespitler var. En vahimi, mülteci kadınların fuhuş ve ikinci evlilik için kullanılması. Evlilik, sektör haline getirilmiş. Fuhşa zorlanan Suriyelilerin yaşı 12-13’e kadar düşmüş durumda. Dini nikâhla yapılan ikinci evliliklerin sayısı ciddi boyutlarda. Boşanmalarda da artış yaşanıyor. Para karşılığı evlilikler yapılıyor. Bunlar daha çok yaşlı ve ikinci, üçüncü evliliğini yapmak isteyen erkeklerde görülüyor. Suriyeli kuma sayısının yaygınlaştığına dikkat çeken bir sivil toplum temsilcisi, yerel kadınların bu durumdan çok rahatsız olduğunu dile getiriyor. Rapora konu olan 72 kadından 6’sı (yüzde 8-9) cinsel tacize maruz kalmış. 5 kadın ise ya ikinci ya da üçüncü eş. Evlilik de ticarete dönüşmüş. Suriyeli kadınlarla evlenmek isteyenlere 250 ila 500 lira karşılığında aracılık yapanlar var. Ailelere de 2 bin ile 5 bin lira arasında başlık parası veriliyor. Gaziantep, Kilis, Hatay, Urfa ve Batman gibi sığınmacıların yoğun olduğu illerde görülen evliliklerde özellikle 15-20 yaş arası kadınlar tercih ediliyor. Rapora göre sınır illerinde, Türkiye’ye kaçak giren Suriyelileri şehir merkezine götüren çeteler var. Kişi başı bin–bin 500 Suriye lirası (15-20 TL) karşılığında Kilis merkeze yolcu taşıyorlar. Bazıları da otogardan göçmen kaçakçıları aracılığıyla başka illere dağılıyor. Öyle ki sınırda kaçakçılık sektörleşmiş ve bu işten ciddi paralar kazanılıyor. Vahim bir iddiadan da bahsediliyor. Jandarmaya, kaçakçılığa göz yumması için günlük bin-2 bin lira rüşvet veriliyor. Göçmen kadınların karşı karşıya kaldığı en ciddi sorun fuhuş. İnsan ticareti yapan çeteler tarafından Suriyeli kadınlar ve aileleri kandırılıyor. Suriye’de dini nikâhı kıyılan kadınlar Kilis’e getirildikten sonra evlere yerleştiriliyor, fuhşa zorlanıyor. İtiraz etmeleri halinde şiddete, baskı ve tehdide maruz kalıyor. Ailelere ise ‘başlık parası’ adı altında, ortalama 2 bin ile 5 bin lira veriliyor. Bu aileler, kızlarının Türkiye’de iyi şartlarda yaşatılacağı vaatleri ile ikna ediliyor. İnsan ticaretine kurban giden kadınların yaş ortalamasının 15-18 arasında olması dikkat çekiyor. Göçmen kaçakçılığı bölge halkı tarafından da biliniyor ve olumlu karşılanıyor. Bunun sebebi ise bu sistem olmazsa bütün Suriyelilerin kendi illerinde yığılacağını düşüncesi. Günde bin-2 bin kişinin kaçak giriş yaptığı Gaziantep, Urfa başta olmak üzere Türkiye’nin her yerine göçmen gönderiliyor.3 Acilen korumaya alınmalılar Mazlumder’in raporu, Suriyelilerle ilgili gerçekleri gözler önüne seriyor. Kamp dışında kalan kadın ve çocukların acil şekilde korunması çağrısı yapılıyor. Göçmenlerin hayat kalitesinin artırılması ve istismara fırsat verilmemesi gerektiği vurgulanıyor. Kamp dışında yaşayanların da ihtiyaçlarının giderilmesinin önemine dikkat çekiliyor. Kadın sığınmacıların ‘dini nikâhla kandırıldığı’ ve ‘fuhuş ağına düşürüldüğü’ yönündeki iddiaların araştırılması isteniyor. Raporun sonuç bölümünde yer alan önerilere göre kamp dışında kalan kadın sığınmacıların daha güvenli, sağlıklı şartlarda yaşayabilmesi için çalışmalar yapılmalı. Sığınmacıların Türkiye toplumuna entegrasyonunu sağlayacak politikalar hazırlanmalı. İstihdam sorunu çözülmeli ve çalışma izinleri verilmeli. Çocukların dilencilik yapması önlenmeli ve sığınmacı kadınlara yönelik cinsel istismar engellenmeli. SEVGİ KORKUT - SATI KILIÇER | Zaman
Bülent Arınç: 'Yaygın Kanaat Başbakan'ın Aday Olabileceği Yönünde'
Başbakan Yardımcısı Arınç, 'Ülkede yaygın kanaat Başbakan’ın cumhurbaşkanı adayı olabileceği yönünde' dedi. İSTANBUL Katar merkezli El-Cezire kanalında yayınlanan 'Lika el-Yevm (Günün Görüşmesi)' programına katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye ve bölgedeki son gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Soma'daki maden faciasına ilişkin Arınç, maden ocağının özel sektöre ait olduğunu belirterek, 'Şüphesiz burada tedbir alması gereken, işçilerimizin sağlıklı çalışmalarını temin etmekle görevli olan maden şirketidir. Hükümetimizin ise burada denetimleri, kontrolleri yapması gerekir' diye konuştu. Daha önce de çeşitli nedenlerle madenlerde ölümle sonuçlanan kazaların meydana geldiğini ancak bu büyüklükte bir olayın Türkiye tarihinde ilk defa yaşandığını ifade eden Arınç, kazaya yol açan sebeplerin ve sorumluların bulunması için soruşturmanın devam ettiğini anlattı. Soruşturma kapsamında bazı tutuklamalar olduğunu belirten Arınç, 'Meseleye çok önem veriyoruz. En kısa zamanda kazanın sebeplerini ve bu kazanın oluşumunda sorumluluğu bulunanları adalet önüne çıkaracağız' ifadesini kullandı Cumhurbaşkanlığı seçimi Arınç, cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili bir soru üzerine cumhurbaşkanlığı seçim takviminin işlediğini, AK Parti'nin adayının muhtemelen haziran ayı ortalarında açıklanacağını belirtti. Başbakan Erdoğan'ın bu çerçevede temaslarını sürdürmekte olduğunu belirten Arınç, 'Bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi 28 Ağustos’ta dolmaktadır. Peki Başbakan aday olacak mı, olmayacak mı? Ülkedeki yaygın kanaat Başbakan’ın cumhurbaşkanı adayı olabileceği yönünde. Böyle bir irade ortaya konulduğunda mevcut cumhurbaşkanımız da buna saygı gösterecek ve destek verecektir' dedi. 'Bu kadar uzun iktidarda kalan partiye rastlamıyoruz' AK Parti'nin 12 yıldır aralıksız iktidarda olduğunu hatırlatan Arınç, 'Bu zamana kadar üç milletvekili seçimi, 3 tane de yerel seçim yapıldı. İki defa da referandum yapıldı. AK Parti hepsinde büyük başarı kazandı. Hem bölgemizde hem de Avrupa'da bu kadar uzun süreli iktidarda kalan ve her seferinde daha büyük bir başarı gösteren partiye rastlamıyoruz. Halkımızın bizi sevdiğine ve bizi sürekli desteklediğine inanıyoruz. Biz de halkımızı seviyor ve onlara hizmet ediyoruz. En son 30 Mart’ta önemli bir seçim yaptık. Genelde yüzde 45,5 oy aldık' diye konuştu. Arınç, son seçimlerde büyük başarı kaydettiklerini belirterek, şöyle devam etti: 'Buna karşılık muhalefet ne yaptı? Seçimde muhalefet partileri, AK Parti karşısında neredeyse tek adayı desteklediler. Ama tüm bunlar boşa çıktı. AK Parti halkın büyük desteğini aldı. Bu, güvenin devam ettiğini gösterdi. Şimdi önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimi var. AK Parti'den kim aday olursa olsun, şimdi Başbakanımız gibi görünüyor, kim olursa olsun biz parti olarak yanında olacağız ve bu görevi kazanacaktır. Bir sene sonra da milletvekili seçimleri var. AK Parti'nin bu seçimden de başarıyla çıkarak dördüncü dönemde görevine devam edeceğine inanıyoruz.' 'Fevkalade kabul edemeyeceğimiz olumsuz bir durum' Mısır'daki askeri darbeye ilişkin görüşlerini aktaran Arınç, 'Mısır'da prensip olarak halkın oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanının askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılmasını hiçbir şekilde kabul edemeyiz' dedi. Mursi'nin yüzde 50'lerin üzerinde oyla cumhurbaşkanı seçildiğini, demokratik sisteme dönüşün başladığını hatırlatan Arınç, 'Belki siyasi tecrübeleri azdı. Mısır'ın şartları da çok müsait değildi hem ekonomik hem de toplumsal bakımdan. Ama halkın oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanının başarısız olduğu takdirde yine halkın oylarıyla gitmesi gerekirdi. Oyla seçilmiş bir insanın silah zoruyla görevinden uzaklaştırılması, hayali suçlamalarla tutuklanması, yargılanması fevkalade kabul edemeyeceğimiz olumsuz bir durumdu.' Birçok ülkenin Mısır'daki olayları görmezden gelerek Sisi'nin yanında yer aldığına işaret eden Arınç, 'Buna karşılık biz kendi görüşümüzü ifade ettik. Sonunda öyle bir noktaya geldik ki karşılıklı olarak büyükelçilerimizi çektik. Şu an diplomatik ilişkilerimiz en asgari düzeyde' dedi. 'Halkın oyuna karşı bir darbe' Mısır'da yaşananları 'halkın oyuna karşı bir darbe' olarak nitelendiren Arınç, ordunun yönetime el koymasının ardından Türkiye'nin tutumu hakkında şunları kaydetti: 'Siyasi tutuklamalar olmamalı, siyasi suçlamalar olmamalı ve adaletsiz yargılamalar olmamalı. Siyasi partiler yasası, anayasa gözden geçirilmeli ve bir an önce de seçimlere gidilmeli. Bu seçimlerde de toplumun bütün kesimlerinin katılabilmesine izin ve imkan verilmeli. Bunu yüksek sesle söyledik. Fakat gelişmeler bizim beklediğimiz gibi olmadı. Suçlamalar, tutuklamalar ve göstermelik yargılamalar devam etti.' Mısır'da verilen idam cezalarını da değinen Arınç, 'Bu kadar yüksek oranda tutuklama, yargılama ve idam cezasının verilmesi Mısır yargısı için bir ayıptır. Şimdi seçimler yapılıyor. Dolayısıyla bunlara da karşı çıktık. Bu seçimlere toplumun büyük bir kesimi tepki gösteriyor. Göstermelik bir cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu düşünen bazı siyasi görüş sahipleri bu seçimlere katılmamayı tercih ettiler' diye konuştu. Arınç Mısır'daki cumhurbaşkanlığı seçiminin demokratik olmadığını savunarak, 'Mısırla ilgili gelişmeleri her zaman takip edeceğiz çünkü Arap coğrafyasının, İslam coğrafyasının önemli bir devletidir. Mısır halkıyla her zaman dayanışma içindeyiz. Halkın özgürlük ve demokrasi taleplerin de yanında duracağız' ifadelerini kullandı. 'Yaptığınız korsanlıktı' İsrail'in Mavi Marmara saldırısına ilişkin Arınç, 'Bu sivil bir hareketti ve gönüllülük esastı. Gemi açık sularda İsrail’in karasularına girmemişken İsrail komandoları tarafından durduruldu' dedi. Türkiye'nin, 10 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan bu olay karşısında hem yargı hem de diplomasi bakımından gerekenleri yaptığını savunan Arınç, 'Hükümet olarak İsrail'den 3 talebimiz oldu. Yaptığınız korsanlıktı. Sivillere karşı silah kullandınız ve insanlarımızın ölümüne yol açtınız. Dolayısıyla Türk halkından, Türk hükümetinden açıkça özür dileyeceksiniz, ölenlerin ve yaralananların ailelerine tazminat ödeyeceksiniz. Bu insanlar insanlık dışı ablukanın bir an önce kaldırılması için gidiyordu. Kadınlar çocuklar sıkıntı içerisindeydi. Onlara ilaç gidiyordu. Onlara insani yardım gidiyordu. Dediğim gibi bu nedenle üçüncü isteğimiz Gazze ablukasının kaldırılması oldu' ifadelerini kullandı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun açık bir şekilde özür dilediğini belirten Arınç, şöyle devam etti: 'Şimdi ikinci şartın gerçekleştirilmesi gerekiyor. Başbakanımız hükümet sözcüsü olarak beni görevlendirdi. İsrail ile tazminat görüşmelerini yürüten komisyonun başında yer alıyorum. Bazen Türkiye’de bazen İsrail'de görüşmeler devam etti. İsrail tazminatları ödemeyi önce kabul etti ancak aramızda bu tazminatın hangi şartlarda ve hangi sebeple ödeneceği konusunda bir noktanın da kabul edilmesi gerekiyordu' Arınç, İsrail'in yargılanması için Uluslararası Ceza Mahkemesine bazı başvurular yapıldığına dikkati çekerek, 'Eğer bir anlaşmaya varsaydık bu anlaşma yargıya yol gösterecekti' şeklinde konuştu. 'Ayrımcı politikalar sebebiyle bazı ihtilaflar olduğunu söyleyebilirim' Irak-Türkiye ilişkileri hakkında da değerlendirmelerde bulunan Arınç, şunları ifade etti: 'Irak merkezi hükümetiyle ilişkilerimiz çok iyiydi ama sonraları maalesef Başbakan Maliki’nin davranışları, kendi ülkesindeki ayrımcı politikaları sebebiyle bazı ihtilaflar olduğunu söyleyebilirim. Gerçi yakın zamanda seçimler yapıldı. Seçimlerden çıkan tablodan hemen hemen birçok kesimi bir araya getirmek suretiyle hükümet kurulabileceği ve bu hükümet kurulduğu takdirde de Maliki’nin ayrımcı politikalarının devam edemeyeceği anlaşılıyor. Sünniler, Şiiler, Türkler, Kürtler, Türkmenler bunların hepsi temsil hakkına kavuştu. Bölgesel Yönetim açısından da önemli sonuçlar meydana geldi.' Irak ile ilişkilerinin iyi ve istikrarlı olmasını arzu ettiklerini belirten Arınç, 'Irak’ın toprak bütünlüğünün esas olduğuna inanıyoruz. Irak’ın sahip olduğu zenginliklerin Irak halkına ait olduğunun bilinci içindeyiz. 2003’ten beri bu politikamızı sürdürdük. Bu politikamızın Irak halkına da çok iyi geldiğini tahmin ediyorum' şeklinde konuştu. Arınç, güvenlik ve çözüm sürecinin sonucu bakımından bölgesel yönetimin Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini kaydetti. Arınç, 'Kuzey Irak çıkardığı petrolü yurt dışına satmak istiyor. Kendi aralarındaki anayasada bazı anlaşmalar, bazı hükümler var. Biz, bunu dikkate alırız. Kendi aralarındaki ilişkiler bizim için de önemlidir. Ancak Kuzey Irak’taki yönetim, merkezi yönetimle ihtilaf içinde. Bu ihtilaflar çözülebilir. Ancak bu ihtilaf sebebiyle petrolden para verilmemesi veya kuzeydeki yönetimin haklarının gözetilmemesi, Kuzey Irak yönetimini rahatsız ediyor' diye konuştu. Bölgesel yönetimin Türkiye ile anlaşma yapmak istediğini ancak henüz sözleşme imzalanmadığını belirten Arınç, bu konuda mutabakata varıldığını ifade ederek, petrolün Türkiye üzerinden pazarlanmasını istediklerini, bunun Türkiye lehine olacağını vurguladı. 'Kendi aralarındaki ihtilaflara Türkiye'yi ortak etmemeliler' Merkezi ve bölgesel hükümet arasındaki anlaşmazlıklara değinen Arınç, 'Kendi aralarındaki ihtilaflarları, kendileri çözmesi lazım. Biz merkezi hükümetin bizden istediği hassasiyeti gösteriyoruz. Ama kendi aralarındaki ihtilaflara Türkiye’yi ortak etmemeleri gerekir. Şu anda mutabakatımız çerçevesinde Irak ile petrol ilişkimiz devam ediyor. Kuzey Irak'ı kastediyorum. Kendi aralarındaki anlaşmazlıkları da bundan sonra kurulacak hükümet çerçevesinde çözebileceklerini tahmin ediyorum' dedi. 'Suriye'de seçimin meşruiyeti olamaz' Arınç, Suriye'de yaşananları 'facia' olarak nitelendirerek, 'Türkiye bunun en yakın şahidi. 900 kilometre sınırımız var. İki ülkede birbirine akraba olan aileler var. Başta sınır bölgesindekiler olmak üzere iki halk arasında güçlü ilişkiler mevcut. Biliyoruz ki Esed dört seneden beri halkına silah doğrultuyor. Şehirleri tarumar etti. Yaklaşık 200 bin insan hayatını kaybetti. İki milyondan fazla kişi Suriye’den çıkmak zorunda kaldı' şeklinde konuştu. Durumun trajik olduğuna ve rejimin dış güçlerin desteğiyle halkına silah doğrultmaya devam ettiğine dikkati çeken Arınç, 'dış dünyanın, ABD ve Avrupa Birliğinin Suriye'de yaşananlara kayıtsız kaldığını buna karşın Türkiye'nin yaşananları görmezden gelmediğini, insani açıdan gerekli yardımların yapıldığını ve Suriyeli sığınmacıların ülkede barındırıldığını' dile getirdi. Esed'in Cumhurbaşkanlığı adaylığına dair Arınç, şunları kaydetti: 'Suriye içinde 6 milyondan fazla evsiz insan var. 2 milyondan fazla Suriyeli sığınmacı ülke dışında. Kalanlar yani kendisine bağlı olduğunu bildiği insanlarla bir seçim yapacak. Bu çok gülünç bir şey. Böyle bir durumda cumhurbaşkanlığı seçimi yapılabilir mi! Yapılsa bile bunun kesinlikle bir meşruiyeti olamaz. ‘Çok benzemese de ben de cumhurbaşkanlığı seçimi yaptım halk beni istiyor' demeye çalışıyor. Esed rejiminin, bu kadar insanın ölümünün ardından halkın güvenini kazanması, demokrasiyi inşa etmesi mümkün değil' Esed rejimini başarısız gördüğünü belirten Arınç, 'Hiçbir rejimin yönetimde kalmak uğruna halkına silah doğrultması kabul edilemez. Bu aşamada sadece Türkiye değil uluslararası kamuoyu ve Arap dünyasının da üzerine düşen görevi yapması gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.AA