onedio
Görüş Bildir

Mayın Haberleri

Mayın ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Mayın ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Genelkurmay: 'Musa Somay Tuzakla Şehit Edildi'
Genelkurmay Başkanlığı, Uzman Çavuş Musa Somay'ın şehit olmasıyla ilgili 'Yola tuzaklanan uzaktan kumandalı patlayıcının patlatılması sonucu şehit olmuştur.' açıklaması yaptı.Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklama şöyle; 'Şırnak/Uludere Ortasu köyü yaklaşık altı km güneyinde, Türkiye-Irak hudut hattında, 06 Mart 2014 günü meydana gelen El Yapımı Patlayıcı (EYP) ile yapılan saldırı mahalinde, olay yeri incelemesi yapmak maksadıyla, beş adet Taktik Tekerlekli Zırhlı Araç ile bir Mayın EYP Tespit ve İmha Timi ve bir Jandarma Özel Harekat Timi ile bölgeye intikal edilmiştir. Faaliyet esnasında, saat 06.45 sularında, hududun Irak tarafından, bölücü terör örgütü mensuplarınca, unsurlarımızın bulunduğu bölgeye bir adet havan atışı yapılmıştır. Bunun üzerine Beyaz Tepe Üs Bölgesinden, bölücü terör örgütü mensuplarının bulunduğu bölgeye havan ile atış yapılmıştır. Ayrıca; Düğün Dağı Üs Bölgesine Türkiye-Irak hudut hattı üzerinde 07 Mart 2014 günü saat 09.47 sularında, Üs Bölgesinin yaklaşık 1000 metre güneydoğusundan, bölücü terör örgütü mensuplarınca, Kannas keskin nişancı silahı ile ateş edilmiş, birliklerimiz tarafından ateşle karşılık verilmiştir. Müteakiben aynı bölgeden, bölücü terör örgütü mensuplarınca saat 10.05 sularında yine Düğün Dağı Üs Bölgesine Biksi makineli tüfek ve Kannas keskin nişancı silahı ile ateş açılmıştır. Açılan ateşe birliklerimiz tarafından yine anında karşılık verilmiş, açılan ateşlerimiz üzerine terörist atışları kesilmiştir. Teröristlerin açtığı ateşler sonucu herhangi bir zayiat olmamıştır. Diğer taraftan, 06 Mart 2014 günü Beyaz Tepe Üs Bölgesinin güneydoğusunda meydana gelen olay mahallinde yapılan inceleme sonucu; Şehit J.Uzm.Çvş. Musa SOMAY'ın yola tuzaklanan iki adet EYP'nin bölücü terör örgütü mensuplarınca uzaktan komutalı olarak patlatılması sonucu şehit olduğu tespit edilmiştir.'DHA
Çanakkale'de Batırılan İlk Gemide Yeni Bulgu
18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazı'nı geçmeye çalışırken 'ilk batırılan gemi' olan Fransızların ''Bouvet'' zırhlısının suya gömülmesine ilişkin yeni bir tespit yapıldı.Çanakkale Deniz Savaşları sırasında, 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazı'nda ilk olarak sulara gömülen Fransızların ''Bouvet'' adlı zırhlısının batırılmasıyla ilgili yeni bir bulguya rastlandı. Buna göre, zırhlının hem mayın çarpması ve top atışlarına maruz kaldığı hem de içerideki bir patlamanın etkisiyle çok kısa sürede sulara gömüldüğü belirlendi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mithat Atabay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Selçuk Kolay'ın yürütücülüğünde, kendisinin yanı sıra Okan Taktak ve Savaş Karakaş'ın da bulunduğu 'Derinden Yansımalar' adlı kitap projesi gerçekleştirildiğini söyledi. Projenin Çanakkale Boğazı, Saros Körfezi, Gökçeada, Bozcaada yakınlarında,Çanakkale Savaşları'nda batan 33 geminin yerlerinin tespit edilip nasıl ve zaman sulara gömüldüğünün ortaya çıkarılmasını amaçladığını aktaran Atabay, Kolay, Taktak ve Karakaş'ın, gerekli izinler alındıktan sonra dalış yaparak gemilerin su altı fotoğraflarını çektiğini dile getirdi. Atabay, Çanakkale Boğazı'nı geçerek İstanbul'a ulaşmayı hedefleyen İtilaf Kuvvetlerinin, o dönem son teknolojiyle donatılmış gemilerle Çanakkale önlerine geldiğine işaret ederek, şöyle konuştu: 'Fransızların Bouvet gemisi, Kumkale açıklarında deniz savaşının ilk günü olan 18 Mart'ta boğazın karanlık sularına gömüldü. Bouvet'in mayına çarparak ya da top atışlarıyla battığı yönünde bazı tartışmalar yaşanmıştı. Bu çalışma sırasında geminin içinde bir patlamanın da olduğu ortaya çıktı. Bu çerçevede zırhlının hem mayın çarpması ve top atışlarına maruz kaldığı hem de içerideki bir patlamanın etkisiyle çok kısa sürede sulara gömüldüğü anlaşıldı.' Olayda, gemide bulunan 639 denizciden 603'ünün öldüğünü bildiren Atabay, o gün su sıcaklığının 8 derece civarında olması nedeniyle askerlerin suda şok geçirip hayatlarını kaybettiğini tahmin ettiklerini belirtti. Bouvet'in, 18 Mart'ta yapılan saldırıda ikinci hat gemiler içinde yer aldığını aktaran Atabay, şu bilgileri verdi: 'Birinci hat ilk saldırıyı gerçekleştirdikten sonra komutanın emriyle ikinci hat gemiler ön plana çıkmıştı. İşte tam bu sırada hem top atışları hem mayına çarpması, bir taraftan da içeride bir infilak gerçekleşmesi sonucu Bouvet, yan yatarak ve yanarak 55 saniyede sulara gömüldü. Su altında geminin 3 boyutlu fotoğrafları çekildi. Bu konuda çalışma yapan diğer insanlarla da tartışıldı. Belgeler gözden geçirildi. Böyle bir sonuç elde edildi. Geminin gövdesinde, dışarıya doğru açılan delikler var.' Bouvet zırhlısı Pre-dreadnought tipi bir savaş gemisi olan Bouvet, 16 Ocak 1893'te yapılmaya başlandı. 27 Nisan 1896'da kazığa indirildi ve 1 Haziran 1898'de tamamlanıp hizmete alındı. Bouvet,18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazı'nın 7 mil içinde ilerleyen savaş filosunda 4'lü Fransız gemilerinin soldan 3'üncüsüydü. Öğleye doğru İngiliz donanması bombardımana uzaktan devam ederken Fransız gemilerine yakın bombardıman emri verildi. Gaulois ve Suffren, kalelerden açılan ateşle ağır hasar aldı. Türk topçusu 5 kez Bouvet'i vurdu ve öndeki topu etkisiz hale geldi. Bouvet, Erenköy Koyu'na doğru manevra yaptı. Saat 13.54'te sancak (sağ) topunun tam altından fark edilmemiş bir mayına çarptı ve çok şiddetli bir patlama yaşandı. Bunun ardından Bouvet, kısa sürede suya gömüldü.AA
2013’te 1172 Çocuğun Yaşam Hakkı İhlal Edildi
Göç Vakfı’nın 2013 yılını kapsayan Çocuk Hak İhlalleri Raporu’nda Türkiye’de çocukların maruz kaldığı çok sayıdaki hak ihlaline dikkat çekiliyor. Yasaların çocuk haklarıyla uyumlu hale getirilmesinden önleyici ve koruyucu tedbirlere kadar birçok öneri gündeme getiriliyor. Raporda dile getirilen hak ihlallerine ve bunlara bağlı saptamaların bazıları şöyle: Ulaşılabilen verilere göre, 2013'te yaşam hakkı ihlal edilen 2013’te 343 çocuk hayatını kaybetti. Yaralanmalarla birlikte toplam yaşam hakkı ihlali sayısı 1172. “Kamu otoritesi çocuk ölümlerine yol açan olayların analizlerini yapmak ve önleyici tedbirler almak, ailelere çocukların korunması konusunda gerekli eğitimleri vermek gibi sorumluluklarını yok sayıp ‘çocukların yaşam hakkını korumak her koşulda devletlerin sorumluluğu altındadır’ ilkesini çiğniyor. Çocuğun korunması hakkı çerçevesinde 89 ayrı olayda yaşanan hak ihlallerinde devletin ihmali olduğu, yaşanan beş olayda da devletin fiili ihlali olduğu görüldü. Erken zorla evlilik başlığı altında devletin ihmalinden kaynaklı 12 olay yaşandı, bu olaylardan 13 çocuk etkilendi. “Özellikle kız çocukların zorla çocuk yaşta evlendirilmesi sorunu ile ilgili kadın örgütlerinin yıllardır yaptıkları önerilere rağmen etkili önleyici mekanizma kurulmamakta, aksine ‘aile rızası’ ve ‘dini nikah’ yöntemleri ile çocuk evliliklerinin yapılmasına göz yumuluyor.” Çocukların cinsel istismarı ve cinsel sömürüye alet edilmeleriyle ilgili 44 olay yaşandı, bu olaylardan 83 çocuk etkilendi. “Çocukların cinsel istismarı vakalarında failleri cezalandırmayı engelleyen ‘rızası ile‘ veya ‘çocuğun ruh sağlının bozulma’ şartlarına bakılmasına son verilmelidir.” Çocuğa yönelik şiddet vakalarında devlet hem ihlalci hem ihmalkar; 12 olayda 21 çocuk şiddete uğradı. “Türkiye’de çocuklara yönelik şiddet e ilişkin toplumsal algıyı değiştirmeden sorunun gerçek boyutlarını görmek imkansızdır. Vaka analizleri yaygın ve olağan sayılan psikolojik ve fiziksel şiddete işaret ediyor.” İhmal istismar, başlığı altında devletin ihmalinden kaynaklı yaşanan 20 ayrı olaydan 32 çocuk etkilendi. Bu çerçevede hak ihlalleri çoğunlukla çocuğun kendini ilgilendiren konularda içinde yer aldığı toplantı ve gösterilere müdahalelerde belirginleşti. Raporlama döneminde meydana gelen 23 olayda 24 çocuk tutuklandı, 68 çocuk gözaltına alındı ve mahkemeler beş çocuk için çeşitli hapis cezalarına hükmetti. Çocukların kişisel gelişimi için yükümlülüklerini yerine getirmeyen devlet kurumları ve yetkililer kanunlarla sorun yaşayan çocukları cezalandırma yaklaşımına son vermeli. Çocuklar bakımından tutuklama son seçenek olmalı. Mersin’de yaşanan ve Mersin Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanarak Mersin Çocuk Ağır Ceza Başkanlığı’na gönderilen bir raporda bir çocuk için “Bu çocuk esmer vatandaşlardan” betimlemesi yapıldı. Raporda Silahlı Çatışma Ortamında Çocukların Korunması başlığı altında 22 çocuğun etkilendiği yedi ayrı olayda devletin fiili ihlali tespit edildiği belirtildi. Rapordaki ihlal verileri internet üzerinden yerel medya ve yaygın medya sitelerinin taraması ile elde edilen bulgulardır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa ve yasaları Çocuk Hakları Sözleşmesiyle uyumlu hale getirmelidir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bireysel başvuru hakkı ile ilgili ek protokolü onaylanmalıdır. Çocuğa yönelik şiddet ve çocuk intiharlarına ilişkin önleyici mekanizmalar oluşturulmalıdır. TÜİK istatistiklerinde çocuklar görünür kılınmalıdır. İstatistikler 0–18 yaş grubuna ilişkin verilerin net olarak görülebileceği yöntemler ve yaş aralıkları bazında toplanmalıdır. Medeni Kanun’un 124 maddesi değiştirilmeli ve aile rızası ile 18 yaş altındaki çocukların evlendirilebilmesi yasaklanmalıdır. Din adamlarının 18 yaş altındaki çocukların dini nikahlarını kıymalarına cezai müeyyide getirilmelidir. Engelli çocukların eğitim, sağlık ve sosyal süreçlerden en yüksek düzeyde yararlanabilmesinin önünü açacak düzenlemelerin ilgili sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapılarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Çocukların yaşamlarını sürdürdükleri veya bulunduğu tüm kapalı kurumlar bağımsız sivil izlemeye açılmalıdır. Devletin Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki çekinceleri kaldırması, anadilde eğitim başta olmak üzere, çocukların toplumsal süreçlere katılımlarının önündeki engellerin kaldırılması için gerekli düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Özellikle snır bölgeleri dışında kalan alanlardaki kara mayınları temizlenmeli; temizleme sürecinde gerekli işaretlemeler ve mayın risk eğitimleri yapılmalıdır. İşaretleme ve eğitimler risk gruplarının anadillerinde yapılmalıdır. Rapor Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları sözleşmesi'nde güvence altına alınan ve tüm çocukların hiçbir ayrımcılığa uğramadan yararlanması gereken haklar üzerinden hazırlandı, sözleşmeye uygun olarak 0–18 yaş arası bireyler çocuk olarak kabul edildi. İhlal verileri internet üzerinden yerel medya ve bianet'in de aralarında bulunduğu yaygın medya sitelerinin taraması ile elde edildi. (YY) Bianet
100. Yılında 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'ne Etki Eden 15 Kişi ve Olay
100. yılında hala hafızalardaki yerini koruyan, Türk insanının sevgi, saygı ve biraz buruklukla andığı Çanakkale deniz zaferi ile ilgili mutlaka bilmeniz gereken 15 kişiyi ve olayı sizler için derledik. İtilaf devletleri savaş bakanlarından, savaş emrini verenlere, donanma komutanlarından 275 kiloluk top mermisini sırtlananlara, Anafartalar kahramanı Atatürk'ten Enver Paşa'ya kadar işte Çanakkale deniz savaşlarına etki eden 15 kişi ve olay.
'PKK 3 Köylüyü Kaçırdı'
Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli köyünde kaybolan üç kişiden pazar gününden beri haber alınamıyor. Köy muhtarı, akrabası olan üç kişinin PKK tarafından kaçırıldığını öne sürdü. Anadolu Ajansı'ndan alınan bilgiye göre Çevrimli köyünde yaşayan Emin, Nimet ve Abdullatif Özbey, pazar günü alacaklarını tahsil etmek için Yatağan köyü yakınlarında yaşayan göçer ailelerle görüşeceklerini belirterek köyden ayrıldı. Üç kişiden bir daha haber alınamadı. Çevrimli köyü muhtarı İbrahim Özbey, yaptığı açıklamada, yeğenleri olduğunu belirttiği köylülerin PKK üyeleri tarafından kaçırıldığını ileri sürdü. 'Terör' nedeniyle geçmişte köylerinde çok acılar yaşandığını, kendisinin de mayın patlamasında iki bacağını kaybettiğini ifade eden Özbey, 'Çözüm sürecine destek veren bir insan olarak yeğenlerimin kaçırılmasından üzüntü duyuyorum. Artık birbirimizi affetmemiz gerekiyor. Böyle bir süreçte bunun olmaması gerekiyordu. Umarım en yakın sürede yeğenlerim bırakılır' dedi. Muhtar Özbey, kaçırıldığını iddia ettiği Nimet Özbey'in geçici köy korucusu olduğunu, babasını da 10 Haziran 1990'da 27 kişinin yaşamını yitirdiği Çevrimli köyü katliamında kaybettiğini belirtti. 'Van'da şantiye şefi kaçırıldı' Genelkurmay Başkanlığı ise, Van'ın Başkale ilçesinde görevli bir şantiye şefinin PKK tarafından kaçırıldığını açıkladı. Genelkurmay'ın açıklamasında PKK'nın bölgede düzenlediği diğer eylemlere de yer verildi. Mardin'in Dargeçit ilçesi Kısmetli köyünde bulunan sivil bir petrol arama şirketine ait şantiyeye gelen silahlı PKK üyelerinin bir yakıt tankını, bir kamyonu ve üç de pikabı yaktığını bildirdi. Saldırganların 'Burada bizden habersiz çalışma yapamazsınız' diye şantiye çalışanlarını tehdit ederek bölgeden uzaklaştığı belirtildi. Diyarbakır-Bingöl yolunda da iki kamyonun yine PKK mensupları tarafından yakıldığı açıklandı. Kaynak: Anadolu Ajansı, TSK
Türkiye'de 2013 Yılında 633 Çocuk Yaşam Hakkı İhlallerinin Kurbanı Oldu
Gündem Çocuk Çocuk Hakları Merkezi, ‘Türkiye’de Çocuğun Yaşam Hakkı 2013 Raporunu’ açıkladı. 2013 yılında Devlet eliyle ya da ihmalinden 633 çocuk öldü. Bu rakam geçtiğimiz 2012 yılında 609′du. 2013 yılında kolluk güçlerinin orantısız kullandığı biber gazından Berkin Elvan gibi 8 çocuk yaşamından oldu.146 çocuk ise son anda ölümün kıyısından döndü. İş kazaları hız kesmedi. 89 Çocuk iş cinayetinden öldü. 1 çocuk nefretin kurbanı oldu. Hülya Karabağlı'nın Zete'de yer alan haberine göre, devlet eliyle ortaya çıkan yaşam hakkı ihlaleri kapsamında, ‘toplumsal olaylarda’ 3, ‘Kara Mayın ve Mühimmat’ 5, ‘Yargısız infaz’ 4, ‘kamu görevlilerinden’ 21 olmak üzere toplam 33 çocuk öldü. Devlet önlem almadığı için ortaya çıkan yaşam ihlalleri kapsamında ise; ‘Suriye’deki savaş’ yüzünden 8, ‘Nefret’ 1, ‘Şiddet’ sebebiyle (bunun içinde akran ve ev içi şiddet var) 41, ‘Bireysel silahlanma’ 8, ‘intihar’ 19, ‘iş cinayeti’ 89, ‘afet’ 11 çocuk hayatını kaybetti. Gündem Çocuk, Türkiye’de 2013 yılı Raporunu açıkladı. Rakamlar ve olaylar çocukların durumlarının ne kadar zor olduğunu ortaya koyuyor. Bu yılki raporda, “Kolluk Güçlerinin Biber Gazı Kullanımı Sebebiyle Yaşam Hakkı İhlalleri” başlıklı özel bir bölüm açıldı. Bu bölüme, Gezi direnişine, masum çocukların erkenden hayata vedalarına yer verildi. Rapor kapsamında yaşam hakkı ihlalleri iki başlık altında, “Devlet Eliyle Ortaya Çıkan Yaşam Hakkı İhlalleri (Devletin Negatif Yükümlülüğünü Yerine Getirmemesi Nedeniyle Ortaya Çıkan Yaşam Hakkı İhlalleri)” ve “Devlet Önlem Almadığı İçin Ortaya Çıkan Yaşam Hakkı İhlalleri (Devletin Pozitif Yükümlülüğünü Yerine Getirmemesi Nedeniyle Ortaya Çıkan Yaşam Hakkı İhlalleri)” toplandı. “2013 yılında Çocuğun yaşam hakkı ihlalinde cezasızla mücadele” bölümünde, Medeni Yıldırım, Ceylan Önkol ve Mazlum Akay’ın davalarındaki son duruma yer verildi. SON BİR YILDA 609 ÇOCUK ÖLÜMÜ 633 OLDU Gündem Çocuk, 73 sayfalık raporlarının girişinde şu değerlendirmeyi yaptı: 2011 yılından bu yana hazırladığımız Çocuğun Yaşam Hakkı Raporu’nun üçüncüsü elinizde. Her yıl raporu hazırlarken ulaşabildiğimiz yaşam hakkı ihlalleri sayısının elbette ki azalacağını umuyoruz. Çünkü Haydar Ergülen’in de dediği gibi bir çocuğun ölümünün yalnızca kendi ölümü olmadığını, bundan sonraki çocukların ölümlerini bize haber verdiğini ne yazık ki biliyoruz. 2012 yılında yaşam hakkı ihlaline uğrayan en az 609 çocuk, 2013 yılında yaşamını kaybedecek 633 çocuğun haberini veriyordu bize. Çocukların yaşadıkları ihlallerin üstü örtülmeye devam edildikçe, sorumlular cezasız bırakıldıkça, olanlardan dersler çıkartmak ve acil yapısal önlemler almak yerine her bir olayı münferit olaymış gibi gösterdikçe, her bir çocuğun ölümünün bir başka çocuğun ölümünü haber verdiğini biliyoruz.ÇOCUKLAR YOKSULUK, AYRIMCILIK VE IRKÇILIKLA KARŞI KARŞIYA Bu yılki raporumuzdaki rakam geçen yıla oranla artış gösterdi. Bu artış elbette ki Türkiye’de ne yazık ki azalmayan ve belki de artan çocukların yaşadıkları yoksulluğun, yoksunluğun, ayrımcılığın, ırkçılığın, şiddetin sonucu olarak karşımızda duruyor. 2013 yılında polis tarafından gaz fişeği ile yaşam hakkı ihlaline uğrayan 15 yaşındaki Berkin Elvan’ı, rapor hazırlığı sırasında kaybettik. Berkin’in öldürülmesinin ardından yüzbinler sokağa çıktı. Biz Berkin’in ardından sokağa çıkanların sadece Berkin değil devlet eliyle doğrudan ya da ihmaliyle öldürülen tüm çocuklar için çıktığını düşünmek istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki başka çocukların ölmemesi için yapılması gerekenleri çok daha kalabalık, çok daha yüksek sesle, hep birlikte söylemeliyiz. Gündem Çocuk Derneği olarak hak ihlalleri raporlarımızı, konuyu görünür kılarak, kamuoyunun dikkatini çekmek ve devletin yükümlülüklerini hatırlatmak amacıyla hazırlıyoruz. Çocuk haklarına ilişkin politikalarda, otoritelerin tutum ve davranışlarını değiştirmede olumlu yönde etki sağlaması için yaygınlaştırıyoruz. Bu nedenle bu yılki raporumuzda, geçen yıllardan farklı olarak kolluk güçlerinin biber gazı kullanımı sebebiyle, yaşam hakkı ihlaline uğrayan çocuklara özel yer verdik. Bu bölümde biber gazının yoğun olarak kullanılmaya başlandığı, 2006 yılından beri çocukların yaşamlarını kaybettiklerini ve ölümle sonuçlanmayan ağır yaşam hakkı ihlallerine maruz kaldığını göreceksiniz. Bu bölümü hazırlamamızdaki sebep, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve Anayasa’da yer alan çocuğun yüksek yararı ilkesine karşın, polisin vazgeçmeyerek kullanmaya devam ettiği biber gazının onlarca çocuğun yaşam hakkı ihlaline yol açtığını görünür kılmak, biber gazının yasaklanması çabasına katkıda bulunmak… ÇÖZÜM SÜRECİ RAPORA YANSIDI Kürt sorunuyla ilgili olarak uzun yıllardır yaşanan ve 2011 ile 2012 raporlarında yer alan Silahlı Çatışmada Yaşam Hakkı İhlali başlığı bu yılki raporda yer almamaktadır. Bunun sebebinin örgüt ve devlet arasındaki diyalog ve çatışmasızlık sürecinin olumlu etkisi olduğu düşünülmektedir. Hülya Karabağlı | Zete
Zırhlı Aracın Geçişi Sırasında Mayın Patladı
Tunceli'de teröristler yola döşedikleri patlayıcıyı, askeri araç geçerken infilak ettirdi.  Olay üzerine bölgeye helikopterle askeri tim sevk edilirken, patlamada şehit ve yaralı olup olmadığı konusunda henüz açıklama yapılmadı. Olay akşam saatlerinde karakol inşaatının devam ettiği merkeze bağlı Sütlüce Köyü yolunda meydana geldi. Zırhlı askeri araç geçerken, teröristler yola önceden yerleştirdikleri patlayıcıyı infilak ettirdi. Olayın duyulmasının hemen ardından Tunceli merkezden bölgeye hemen helikopterle asker sevk edildi, ambulans ve sağlık ekibi gönderildi.  Patlamada şehit ve yaralı olup olmadığı henüz öğrenilemezken, polis bölgeye giden karayolunu sivil araç trafiğine kapattı. stargazete.com
Dosya: Çocuk Ölümlerinde Devlet Gölgesi
“… Bir çocuğun ölümü yalnızca kendi ölümü değildir, başka çocukların da ölümüdür.  Onun ölümüne neden olanların çocuklarının da ölümüdür. Bir çocuğun ölümü ağırdır, uzundur,  yazılması zordur.    Bir çocuğun ölümü büyüktür ve çocuk ölür, ölümü büyür. Ölümün büyüdüğü bir yerde ise her şey  küçülür, ülke de, cennet de, hayat da, gelecek de, düşler de. Büyükler mi? Onlar zaten küçüktür…”   Haydar Ergülen
Bülent Arınç: 'Başkan Çıkaramayacak Kadar Çaresiz Değiliz'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç , Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın Köşk'e çıkması halinde AKP'nin geleceğine ilişkin, 'Parti olarak çaresiz değiliz. Başkanlık yapacak arkadaşlarımız var' dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, merkezi Erbil'de bulunan Rudaw televizyonuna verdiği röportajda gündemdeki konuları değerlendirdi. Arınç, 'Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına aday olacağını düşünüyor musunuz?' sorusuna, 'Görebildiğim kadarıyla ve şartlar da öyle gösteriyor ki Başbakanımız, Cumhurbaşkanlığı için aday olacaktır. Öyle tahmin ediyorum ki 20 güne kadar Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızın yapacağı görüşmeden sonra toplantının içeriğini ve ortak kararlarını göreceğiz' yanıtını verdi. Arınç, şöyle konuştu: 'Sayın Başbakan, 24 Nisan 2007'deki grup toplantısında, 'Değerli kardeşim Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı adayımızdır' açıklamasını yaptı. O günden bugüne tam 7 yıl geçti. Yeni bir cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz. Sayın Başbakan, 12 yıldır başbakanlık görevini büyük bir fedakarlık ve başarıyla yaptı. Girdiği bütün seçimlerden zaferle çıktı. Son olarak 30 Mart seçimlerinde de seçmenlerin yaklaşık yüzde 46’sının oyunu aldı. Belediyelerin de yüzde 61’ini kazandı. Öyle inanıyorum ki Sayın Başbakanımız, 12 yıllık görevinden sonra Sayın Cumhurbaşkanıyla da istişareler neticesinde öyle bir düşüncesi varsa aday olacaktır.' Erdoğan'ın Köşk'e çıkması durumunda AKP'nin geleceği için endişelenmediğini dile getiren Arınç, 'Çünkü kurumsal bir partiyiz. Üç dönemdir tek başımıza iktidardayız. 300’den fazla vekilimiz var. 8 seçim geçirdik ve hepsinde de galip geldik. Şu an için kayıtlı dokuz milyon üyemiz var. Bunlardan yaklaşık 4 milyonu kadın, 3 milyonu da 30 yaşın altında, yani genç. Türkiye’nin her tarafında var olan bir partiyiz. 81 vilayette varız. Bir bölgenin veya bir etnik unsurun partisi değiliz, Türkiye’nin partisiyiz. Partimiz artık temeli olan bir yapıya sahip' konuştu. 'Başbakanımızın Cumhurbaşkanı olması durumunda, partimizin hangi genel başkanla yoluna devam edeceği ve partiyi kimin 2015 genel seçimlerine götüreceği şeklindeki sorular, cumhurbaşkanlığı adaylığı ve cumhurbaşkanlığı görevi sırasında müzakere edilecektir' diyen Arınç, 'Parti olarak çaresiz değiliz. Başkanlık yapacak, partiyi yönetecek ve başarılı sonuçlara götürecek arkadaşlarımız var. Bu anlamda çok iyi kadrolara sahibiz' ifadelerini kullandı. Arınç, cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra birçok şeyin yerli yerine oturacağını belirterek, 'Sayın Cumhurbaşkanımız, başbakanlık görevini vekaleten bir arkadaşımıza verebilir. Şayet Genel Başkan, Cumhurbaşkanı olursa partimizin büyük kongresi de yapılacaktır muhakkak' dedi. Arınç, 'Başbakan Erdoğan'ın Köşk'e çıkması durumunda AKP'de eşbaşkanlık şeklinde bir uygulama olacak mı' sorusuna, şu yanıtı verdi: 'Bunlar tamamen bizim dışımızda konuşulan ve yakıştırılan şeylerdir. Bizim yöntemimiz eşbaşkanlığı kaldırmaz. Toplum arasında kullanılan şu atasözü çok manidardır 'bir köyde iki muhtar olmaz'. Bir yerde iki başkan, iki vali ve iki belediye başkanı da olmaz. Doğrusu BDP, bu söylediklerimin tam tersi bir uygulamayı yürütüyor. Ancak biz AK Parti olarak Türkiye’nin genelinde her kişinin bir görevi üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Öyle olmadığı takdirde işlerin karışma ve yönetimde boşluğun doğma ihtimali olur. Parti olarak böyle bir şeyi düşünmüyoruz.' Seçim sisteminin değiştirilmesine yönelik tartışmaları da değerlendiren Arınç, şunları söyledi: 'Muhalefetin önceden bu konuya dair şikayetleri ve rahatsızlıkları vardı. Biz kendimize güveniyoruz, halkın bizi iktidar olarak seçeceğine inanıyoruz. Doğrusunu isterseniz onlar acınacak bir vaziyetteler. Hiç biri yüzde 30’u hedef olarak koyamıyor. Bir diğeri yüzde 10’u hedefleyemiyor. Onların iktidar olmalarını beklemek bir hayalden ibarettir. Çünkü halkımızın içindeki yerleri çok az. Dolayısıyla hangi seçim sistemi olursa olsun muhalefet barajları aşamayacağını ve zarar göreceğini düşünüyor.' Başbakan Yardımcısı Arınç, Türkiye'de 25 yıldan fazladır yüzde 10 baraj sisteminin uygulandığını hatırlatarak, 'Partimizin kuruluşundan 15 ay sonra girdiğimiz ilk seçimde bu baraja rağmen iktidar olduk. Seçimlerde bütün partileri parlamentonun dışında bıraktık ve tek başımıza iktidar olduk. Bugün onlar barajın olmasını istemiyor. Yüzde 10 çok diyorlar, baraj olmasın diye konuşuyorlar. Fakat böyle olmazsa Türkiye’de istikrarın sağlanması çok güç olur. Çünkü anayasa maddesi 'yönetimde istikrarın, temsiliyette ise adaletin olması gerektiğini' ifade ediyor. Eğer Türkiye parçalı bir siyasete doğru gidecek olursa, tekrar eski koalisyon hükümetlerine geri dönmek zorunda kalacaktır ki bütün bunlar başarısızlıkla sonuçlanmıştır' değerlendirmesini yaptı. Arınç, çözüm süreciyle ilgili görüşünün sorulması üzerine, 'Süreç yaklaşık 15 aydır devam ediyor, halkımızın içinde karşılık buldu. Artık gözyaşları dökülmüyor, büyük bir oranda silahlar sustu. Huzuru bozan olaylar yine oluyor, ancak karakol baskınları, mayın patlamaları, şehir içindeki saldırılar gibi yürek dağlayıcı ve içimizi yakan gelişmeler yaşanmıyor. Çocukların, kadınların, ve gençlerin ölümüne sebep olan çatışmalar olmuyor' diye konuştu. Huzur ortamının devam etmesini ümit ettiğini dile getiren Arınç, 'Yani şiddetin ve silahlı mücadelenin sona ermesi gerekiyor. Düşüncelerin ve siyasetin önündeki engeller kalkacak ve daha özgür bir atmosfer hakim olacak. Hükümet olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Bir yandan sürecin önemli taraflardan Abdullah Öcalan ile ilişkiler devam ediyor. Nevruzda verdiği mesajlardan sonra ilerleme sağlandı. Ancak bu ilerleme daha sonra Kandil tarafından durduruldu. Yani silahlı güçlerin, sınır dışına çekilmesi olayının diyebilirim ki beşte biri gerçekleşti' görüşünü dile getirdi. Arınç, BDP'nin çözüm sürecine katkısına ilişkin ise 'BDP, gel-gitler yaşıyor. Yani nal ve çivi arasında kalmış. Öcalan’ın çekici ve Kandil’in çivisi arasında gidip geliyor. Ben öyle görüyorum' dedi. Arınç, sözlerini şöyle tamamladı: 'Bu arkadaşlarımızın, Türkiye siyasetine katacakları çok şey var ve çoğunluğun çözüm sürecini desteklediğini konuşmalardan ve hareketlerden biliyoruz. Ancak aralarında şiddet yanlıları olanlar da var. Bu kişilerin hareketleri, Türkiye’yi çok üzüyor ve gerilime sokuyor. Kandil’deki silahlı yetkililer ne diyorsa onlar da mecburen onaylamak ve kabul etmek zorunda kalıyor. Birçok BDP’li parlamenterin ise Türkiye’nin önünde çözüm sürecinin dışında başka hiçbir yolun olmadığını ve bu sürecin başarıyla neticelenmesi gerektiğine inandığını biliyorum.'T24