Zorla Kadın Sünnetine, Tacize ve Zorla Evlendirilmeye Maruz Kalan Bir Seks İşçisinin Cezaevinde İdamla Biten Gerçek Hikayesi
1. Firdevs'in hayattaki ilk zorluğu sünnet edilmesiyle başlar.
2. Zaten sevgisiz büyümüş çocuk, üvey annesi ve babasının ölmesiyle iyice yalnız kalır. Amcası Firdevs'e bakmaya başlar.
3. Çocuk yaşta amcasının tacizine uğrar.
4. Amcasının evlenmesiyle küçük kız artık evde istenmez, bir bahaneyle yatılı okula gönderilir.
5. Ortaokulu da bitirince yengesinin yaşlı amcası ile evlendirilir.
6. Kocasının baskılarına ve şiddetine dayanamayan Firdevs, bir süre sonra evden kaçar.
7. Kahvede tanıştığı Beyumi, iş bulana kadar kendisinde kalmasını teklif eder.
8. Beyumi zamanla "sahip çıkma" ihtiyacı hisseder. Genç kadın iş arayacağını söylediğinde bunu yediremez ve şiddet gösterir.
9. Beyumi’nin yanından kaçan Firdevs, Nil Nehri kıyısında Şerife isminde bir seks işçisiyle tanışır ve onun yanına taşınıp seks işçiliğini öğrenir.
10. Şerife'nin kendisini kullandığını anlayan Firdevs, Şerife'nin yanında ayrılıp tek başına çalışmaya başlar.
11. Müşterisinden saygıdeğer olmadığına dair sözleri işittikten sonra şerefli bir hayat sürmek için memurluk yapmaya başlar.
12. İş yerinde aşık olduğu adamın onu kandırması Firdevs'i hayal kırıklığına uğratır, eski işine döner.
13. Özgür bir hayat sürmeyi planlayan Firdevs, randevularını ayarlama teklifini reddettiği Marzuk isimli adam tarafından sürekli engellenir.
Üzerinden kazanç sağlamaya çalışan Marzuk, genç kadının kazancını elde etmede ısrarcı davranır. Tanıdığı insanları kullanıp, gücünü gösterip, zaman zaman ise fiziksel gücünü göstererek Firdevs’i köşeye sıkıştırır.
14. Firdevs, artık Mazruk'un şiddetine dayanamaz ve karşılık verir.
Hayatı boyunca hayatındaki insanlardan şiddet gören Firdevs, ilk defa karşılık verir. Kendisine saldıran Mazruk'un boynuna bıçağı hiç düşünmeden saplar.
15. Suçunu itiraf eder ve cezaevine gönderilir.
Müşterisi olan bir Arap Prensine adam öldürdüğünü itiraf ettikten sonra tutuklanarak cezaevine konulur.
16. Suçunun cezası ise idamdır.
İdamının son günü, hikayesini yazar Neval El Seddavi ile paylaşır.
17. Polisle arasında geçen diyalog Firdevs'in acılarını özetler niteliktedir.
'Sen suçlusun,' dediler. 'Annen de suçluydu.'
'Annem suçlu değildi. Hiçbir kadın suçlu olamaz. Suçlu olmak için erkek olmak gerekir.'
'Hele bak, neler söylüyorsun sen?'
'Topunuzun birden suçlu olduğunu söylüyorum: babalar, amcalar, kocalar, pezevenkler, avukatlar, doktorlar, gazeteciler, her meslekten bütün erkekler.'
'Vahşi ve tehlikeli bir kadınsın sen.'
'Ben gerçeği söylüyorum. Gerçek vahşi ve tehlikelidir.'
18. "Erkeklerden nefret ettiğimin farkındaydım; fakat bu sırrı uzun yıllar başarıyla sakladım. En çok nefret ettiğim erkekler bana öğüt vermeye kalkışanlar ya da beni yaşadığım hayattan kurtarmak istediğini söyleyenlerdi." der Firdevs ve devam eder;
Onlardan daha çok nefret etmem, benden daha iyi olduklarını ve yaşamımı değiştirmek için bana yardımcı olabileceklerini sanmalarındandı. Şövalye gibi görürlerdi kendilerini; başka koşullarda oynayamadıkları bir roldü bu. Benim düşük bir insan olduğumu anımsatarak, kendilerini soylu ve üstün hissetmek isterlerdi. Kendi kendilerine,
“Ne harika bir insanım ben. Şu sürtüğü çok geç olmadan bataktan çıkarmaya çalışıyorum,” derlerdi.'
Onlara bu rolü oynama fırsatını vermezdim. Her allahın günü beni döven bir adamla evliyken hiçbiri beni kurtarmaya yanaşmamıştı. Aşık olma aptallığım yüzünden kalbim kırıldığında da hiçbiri yardımıma koşmamıştı. Bir kadının hayatı, gerçekten acınacak bir hayattır. Oysa bir fahişe, biraz daha iyi durumdadır. Bu yaşamı, istediğim için seçtiğime kendimi inandırabilmiştim. Beni fahişelikten kurtarmak isteyenleri reddedebilmem, fahişelikte ısrar etmem, bunun benim seçimim olduğunu ve birazcık özgürlüğüm, en azından birçok başka kadından daha iyi bir durumda yaşama özgürlüğüm olduğunu kanıtladı bana.
19. "Mesleğimin erkekler tarafından icat edildiğini, yeryüzündeki ve gökyüzündeki her iki dünyayı da erkeklerin ellerinde tuttuklarını biliyordum."
Erkeklerin, kadınları bedenlerini satmaya zorladıklarını, en az para ödenen bedenin de eşlerinin bedeni olduğunu biliyordum. Bütün kadınlar, öyle ya da böyle, fahişeydiler. Ben akıllı olduğumdan, köle eş olmak yerine özgür bir fahişe olmayı yeğlemiştim. Bedenimi verdiğimde en yüksek fiyatı istiyordum. Herkesin bir fiyatı vardır ve her mesleğe bir ücret ödenir.
20. "Çok başarılı bir fahişe olmuştum. En yüksek fiyatı alıyordum; çok önemli insanlar bile benim için yarışıyordu."
Bir gün yabancı bir ülkenin çok önemli bir şahsiyeti adımı duymuş. Her şeyi öyle ayarlamış ki, ben hiç farkında olmadan beni görmüş. Hemen ardından yanına çağırttı, ama gitmeyi reddettim. Başarılı politikacıların kendi içlerinde hep yenilmelerinden ötürü, başkalarının önünde yenilmeye dayanamayacaklarını biliyordum. Bir insan çifte yenilgiye katlanamaz. Onların yükselmek için sürekli uğraşmalarının gizi budur. Başkaları üzerinde kurdukları iktidar onlara bir üstünlük duygusu verir. Yenilgiye uğradıklarını unutup, zafer kazanmış sayarlar kendilerini. Önem verdikleri tek şey olan büyüklük görünümünü yaymaya çalışırken, içten içe ne kadar boş olduklarını gizler bu zafer.
Reddetmem onun arzusunu daha da kamçılamıştı. Her gün bir polis yolluyor, polis her gün başka bir yaklaşım sergiliyordu. Ama ben hep reddettim. Bir keresinde para teklif etti. Başka birinde beni hapse atmakla tehdit etti. Üçüncüsündeyse bir devlet başkanını reddetmemin büyük bir adama hakaret sayılacağını, iki ülke arasındaki ilişkilerde gerginlik yaratacağını açıkladı. Ülkemi gerçekten seviyorsam, yurtseversem, hemen ona gitmem gerektiğini söyledi. Polise yurtseverlik hakkında hiçbir şey bilmediğimi, ülkemin bana hiçbir şey vermemekle kalmayıp, onurumla gururum dahil her şeyimi aldığını söyledim. Söylediklerimin polisin ahlaki gururunu derinden sarstığını şaşırarak fark ettim. Bir insan nasıl yurtsever olmazdı? Polisin savunduğu şeyin rezilliğine, içine düştüğü açmaza, çifte ahlaki yargılarına kahkahalarla gülmek geldi içimden. Sıradan bir pezevengin yapacağı gibi bir fahişeyi alıp bu önemli şahsın yatağına götürmek istiyor, gene de yurtseverlikten ve ahlaki değerlerden gururlu bir edayla söz edebiliyordu. Ancak adamın yalnızca emirlere uyduğunu, ona verilen emri kutsal bir ulusal görev katına yükselttiğini anladım. Beni hapse atmakla önemli bir adamın yatağına götürmek arasında fark yoktu. Her ikisinde de polis kutsal bir görevi yerine getirmiş olacaktı. Ulusal görev söz konusu olduğunda bir fahişe bile en yüksek onurla ödüllendirilebilir, insan öldürmek bir kahramanlık edimi olurdu.
Yorum Yazın
Erkeklerin kadınlara iyiliği yoktur. Erkek kadının düşmanıdır. Aksini iddia eden erkektir ya da erkeğin kölesi olmuş stockholm sendromundan muzdarip bi kadın... Devamını Gör
biz birbirimiz için yaratılmışız erkeksiz dünyada kadın da olmaz kadınsız dünya da erkek olmaz sevgisiz saygısız toplumdan hiçbir halt olmaz
Erkeklerin, kadınları bedenlerini satmaya zorladıklarını, en az para ödenen bedenin de eşlerinin bedeni olduğunu biliyordum. Bütün kadınlar, öyle ya da böyle... Devamını Gör
erkeklerden uzak durun .çok tehlikeliler .bakın görüyorsunuz anlatmaya gerek yok.