Son 20 yılda yapılan reformlar ve uygulanan politikalar neticesinde; Türkiye ekonomisi geçmiş dönemlerdeki kırılganlıklarını azaltmış, güçlü kamu maliyesi ve bankacılık sektörüyle iç ve dış şoklara karşı önemli bir direnç geliştirmiştir. Nitekim bu dayanıklılık sayesinde, salgının tüm dünya ekonomilerini olumsuz etkilediği ve küresel ekonominin yüzde 3,1 oranında daraldığı 2020 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 1,8 oranında büyüyerek Çin ile birlikte pozitif büyüme kaydeden iki ülkeden biri olmuştur. Küresel ölçekte tedarik zincirinde görülen aksamalar, salgın kaynaklı belirsizlikler ve hızla artan girdi fiyatlarına rağmen Türkiye ekonomisi 2021 yılında yüzde 11 oranında büyüyerek son 10 yılın en güçlü performansını göstermiştir. Böylece Türkiye açıklanan veriler itibarıyla G20, OECD ve AB ülkeleri arasında en fazla büyüme kaydeden ülke olmuştur.
Yakın zamanda önemli ticaret ortaklarımız Rusya ve Ukrayna arasında tezahür eden vaziyetin insani ve toplumsal boyutta oluşturacağı yıkıcı sonuçlarının yanı sıra küresel ölçekte de bir dizi ekonomik olumsuzluğa neden olabileceği aşikârdır. Özellikle enerji ve tarımsal emtiada yaşanan fiyat artışlarının hâlihazırda yüksek seyreden küresel enflasyonist ortama ilave baskı yapması ve finansal piyasalarda oynaklıklara yol açması beklenmektedir. Bununla birlikte, küresel risk iştahının azalması ve uluslararası sermaye hareketlerinin daha da yavaşlaması tahmin edilmektedir. Bu küresel risklerle birlikte Rusya ve Ukrayna ile olan ekonomik ilişkilerimizin boyutu nedeniyle ülkemiz dış ticaret, turizm, enerji ve gıda sektörlerinde de etkilenebilecektir.
Nitekim 2021 yılı itibarıyla söz konusu iki ülkenin ihracatımızdaki payı yüzde 3,9 iken, ithalatımızdaki payı yüzde 12,4’tür. Turizm açısından değerlendirildiğinde Rusya ve Ukrayna’dan ülkemize gelen ziyaretçilerin sayısının yaklaşık 7 milyon olduğu görülmektedir. Diğer taraftan, salgın sonrası dönemin en yüksek seviyelerine ulaşan petrol ve doğalgaz fiyatlarının gerek enflasyon gerek cari işlemler dengesi üzerinde olumsuz etkiler yapacağı değerlendirilmektedir. İlaveten, söz konusu ülkelerde önemli bir ağırlığı olan Türk müteahhitlik firmalarının süreçten olumsuz etkilenebileceği düşünülmektedir.
Son olarak, iki ülkenin tarım ürünlerinde önemli ticaret ortaklarımız olması sebebiyle, tarım sektörünü etkileyebilecek gelişmeler de yakinen takip edilmektedir. Elbette bu risklerin ülkemiz ve diğer ülke ekonomileri üzerindeki etkileri, savaşın süresine ve boyutuna bağlı olarak değişebilecektir. Ekonomi yönetimi olarak, bütün bu gelişmeleri ve olası etkileri paydaş kurumlarımızla birlikte yakından takip ediyor ve söz konusu gelişmelerin ekonomik boyutlarını tüm alanlarıyla ele alıp değerlendiriyoruz.
Örneğin; Fiyat İstikrarı Komitesindeki bakanlıklarımız ve kurumlarımız ile birlikte bu krizin etkilerini de değerlendirdik. Buna göre, gıda arz güvenliğinin sağlanması ve gıda ürünlerine erişimde sorun yaşanmaması amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığımız Ukrayna’dan tarım ürünleri ithalatına ilişkin kolaylaştırıcı kararını uygulamaya koymuştur.
Malumunuz, Türkiye Ekonomi Modeli uygulamaya aldığı finansal enstrümanlarıyla finansal piyasalardaki oynaklığı hızla ve önemli ölçüde gidermiş ve ekonomide güven ortamının devamlılığını sağlamıştır.
Türkiye Ekonomi Modeli ile yatırıma, üretime ve ihracata odaklanarak, yüksek istihdam sağlayan katma değerli büyüme hedefimize ulaşmayı amaçlıyoruz. Bu çerçevede dengeli ve istikrarlı büyüme hedefine yönelik çalışmalarımızı önümüzdeki dönemde de kararlılıkla sürdüreceğiz. Ukrayna-Rusya krizinin de bu ekonomik modele olası olumsuz etkilerini de azaltmaya yönelik her türlü tedbiri almaya devam edeceğiz.
Yorum Yazın
Piyasalardaki oynaklık biterde önce sizin oynaklığınızın bitmesi lazım.
evet evet baya güven ortamı oluşmuş... sabah döviz kurlarını görünce insan fark ediyor.!
Ya bikere tipin güven vermiyor