Kesinlikle İzlemeniz Gereken 8 Ünlü Müzikal
1- Grease
1958 yazında Danny Zuko (John Travolta) ve Sandra Olsson (Olivia Newton-John) bir yaz aşkı yaşamıştır. Yaz biterken Sandy Danny'e Avustralya'da okula devam edeceğini söyler ve çift ayrılmak zorunda kalır.
Danny, okuduğu okul olan Rydell Lisesi'deki ilk gününde, deri ceketli serseri çetesi T-Birds'ün başına yeniden geçer. En yakın arkadaşları Kencikie, Doody, Sonny ve Putzie ile yaz tatilinde ne kadar eğlendiğini ve çapkınlığını anlatırken, Avustralya'ya gitmeyen ve tesadüfen aynı okula kaydolmuş olan Sandy ile karşılaşır. Sandy, Betty Rizzo'nun (Channing) başını çektiği Pink Ladies'e katılmıştır.
Danny, Sandy'e deli gibi aşık olsa da tavırlarından vazgeçmeyecektir. Danny, okuldaki popülaritesini yitirmekten korkmaktadır. Sandy ve Danny aşkları sayesinde tekrar bir araya gelirler. Bu arada Betty de Kenickie (Jeff Conaway) ile çıkmaya başlar.IMDb: 7.2
2- Hairspray
3- Mamma Mia!
Sophie Sheridan annesi Donna ve nişanlısı Sky ile Yunanistan'da Villa Donna Otelini işletirler. Sky ve Sophie'nin düğünleri yaklaşmaktadır. Sophie babasını hiç tanımamıştır. Annesinin günlüğünü bulur ve üç olası babasını annesinden ve nişanlısından gizli düğüne çağırır. Olası babaları ise Amerikalı mimar Sam Carmichael, İngiliz bankacı Harry Bright ve İsveçli gezi yazarı ve denizci Bill Anderson'dır.
IMDb: 6.4
4- Sweeney Todd: Fleet Sokağının Şeytan Berberi
Filmde haksız yere hapse gönderilen Benjamin Barker (Johnny Depp) ve onun acımasız iş ortağı Mrs.Lovett'ın (Helena Bonham Carter) maceraları anlatılıyor.
Barker, yıllar sonra karısı ve kızının intikamını almak için 'Sweeney Todd' takma adıyla Londra'ya burada eskiden kendisine ait olan berber dükkânına geri döner. Amacı karısı Lucy'yi ve küçük kızını kurtarmak ve onu haksız yere hapse gönderen Yargıç Turpin’i (Alan Rickman) öldürmektir.
Bayan Lovett, Barker'a karısı Lucy'nin kendini zehirlediğini söyler. Bu sırada, rakibi olan gösterişli İtalyan berber Pirelli (Sacha Baron Cohen), Barker’ı kimliğini açıklamakla tehdit edince, Barker onu boğazını keserek öldürür. Cesetle ne yapacağını bilemezken, Bayan Lovett bu krizi, kötü olan işini kurtarmak için çözüm olarak görür ve turtalarını insan etiyle doldurmayı önerir.
Sweeney, Yargıç Turpin'in onun ergenlik yaşındaki kızı Johanna’ya göz diktiğini fark eder. Yargıç, Johanna'nın vesayetini elinde tutmak ister.
Bu sırada Bayan Lovett'ın turtaları Londra'da ün salmıştır. Bayan Lovett saygınlık kazanmayı ve Sweeney’le evlenip deniz kenarında yaşamayı düşlemektedir. Fakat Sweeney'in aklında intikamdan başka hiçbir şey yoktur.
IMDb: 7.5
5- Operadaki Hayalet
O’nun sesi, masum koro kızı Christine Daaé'yi (Emmy Rossum) öksüz kaldığı günden beri evi bildiği opera binasının gölgelerinin arasından çağırmakta ve Christine’in olağanüstü müzikal yeteneğini eğitmekteydi. Bu gizemli Müzik Meleği’nin, opera binasının mahzeninde yaşayan yüzü çirkin ama müzikal dehası da bir o kadar tartışılmaz olan ve tiyatro binasında çalışanları korkutmasıyla tanınan Operadaki Hayalet/Phantom (Gerard Butler) olduğu gerçeğini ise sadece genç balerinlerin eğitmeni Madame Giry (Miranda Richardson) biliyordu.
Tiyatronun kaprisli baş sopranosu La Carlotta’ (Minnie Driver), tam da yeni oyunun giysi provaları esnasında Hayalet olduğu iddia edilen birileri tarafından performansının sabote edilmesine sinirlenip yapımdan çekilir. Tiyatronun yeni yöneticileri Mösyö André (Simon Callow) ve Mösyö Firmin’in (Ciarán Hinds) de, gizemli bir öğretmenden müzik dersleri aldığı söylenen koro kızı Christine Daaé’yi, Carlotta Guidicelli’nin yerine sahneye çıkarmaktan başka çaresi kalmaz.
Christine’in açılış gecesindeki büyüleyici performansı hem seyircileri, hem de kendisini bu yeni öğrencisini operanın yıldızı yapmaya adayan Hayalet’i etkiler. Ama Hayalet, genç sopranodan etkilenen tek erkek değildir, dolayısıyla Christine kendisini birden tiyatronun varlıklı sahibi – ve çocukluk aşkı – Vicompte Raoul de Chagny (Patrick Wilson) ile flört ederken bulur.
Karizmatik hocası Hayalet’ten etkilenmesine rağmen, Christine ister istemez yakışıklı aşığı Raoul’un çekimine kapılırak kendini bir aşk üçgeninin ortasında bulur. Bir tarafta sesi ruhunu okşayan, romantik, onun sesini eğiten ve basit bir koro kızıyken prima donna olmasını sağlayan Hayalet, bir tarafta yakışıklı, genç, zengin ve çocukluk aşkı Raoul… Fakat bu durum Hayalet’in hiç de hoşuna gitmez; tutkuların, şiddetli kıskançlıkların ve tutkulu aşkın kreşendosunu sahneye taşıyarak ezeli âşıkların geri dönüşü olmayan noktayı geçtiğinin habercisi olur.
IMDb: 7.4
6- The Rocky Horror Picture Show
Yeni evlenmiş olan Janet Weiss (Susan Sarandon) ve Brad Majors (Barry Bostwick) yağmurlu bir gecede yollarını kaybeder. Ardından Weiss ve Majors bir şatoya sığınırlar. Bu şatonun sahibi, travesti bir bilimadamı olan Dr. Frank-N-Furter'dır (Tim Curry). Dr. Frank-N-Furter, o gece Rocky Horror adında bir aşk kölesi yaratcağını açıklar. Janet Weiss ve Brad Majors'ın saklı kalmış v e bastırılmış duyguları ortaya çıkar.
IMDb: 7.4
7- Moulin Rouge!
Kırmızı Değirmen (Özgün adı: Moulin Rouge!), Baz Luhrmann tarafından yönetilen, yapılan ve birlikte yazılan 2001 yapımı romantik Jukebox müzikalfilmi. Filmde, ölümcül hastalığa yakalanan Moulin Rouge'un yıldızı, kabare oyuncusu ve fahişe Satine'e aşık olan Christian adında şair/yazar bir İngiliz gencinin hikayesini anlatmaktadır. Paris'in Montmartre Mahallesi'ndeki müzikal setler kullanılmıştır. 74. Akademi Ödülleri'nde, En İyi Film ve Nicole Kidman için En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini de içeren sekiz dalda aday gösterildi ve En İyi Sanat Yönetimi ile En İyi Kostüm Tasarımı olmak üzere iki Oscar aldı. Disney'in Güzel ve Çirkin'in ardından 10 yıl içinde En İyi Film ödülüne aday gösterilen ilk film oldu.
IMDb: 7.7
8- Chicago
Sahnelerde geçen bir yaşamın hayalini kuran Roxy Hart, gecelerini Chicago’nun parlak ışıklarında caz gösterilerini izleyerek geçirmektedir. 1920’li yılların yıldızları arasında yerini alarak sıkıcı kocası Amos’tan kaçacağı hayaliyle geçirmektedir. Baştan çıkarıcı şarkıcı Velma Kelly’ye büyük bir hayranlık duyan Roxie, kendisini gösteri dünyasına adım attıracağına inandıran Fred Casely ile tanışır. Çok geçmeden Fred tarafından kandırıldığını anlar ve onu vurarak öldürür.
Hapisaneye düşen Roxy, orada kendisi gibi hapis olan, hayallerinin yıldızı Velma Kelly ile sonunda tanışır. Savunma için gelen avukat Billy Flynn, Roxie’nin bir katil değil de yanlış yola sapan, masum bir kız olduğunu düşünmelerini sağlar. Magazin basını, hapishane hücresindeki bu yeni kıza çılgınca bir ilgi gösterir, Roxie nihayet yıldız olmuştur. İki kadın arasında basının ilgi odağı olabilmenin yanı sıra, şehrin en iyi avukatı Flynn’ı cezbetme konusunda da kıyasıya bir rekabet vardır. Ancak, unuttukları bir gerçek vardır: Chicago’da kalıcı bir şöhret ve kalıcı ilişkiler mümkün değildir.
Yorum Yazın
En güzel film olan Burlesque yok.