Görüş Bildir
Haberler
Kendi Ülkesinde Nefes Alamayanlar: ABD'nin Siyahları

Kendi Ülkesinde Nefes Alamayanlar: ABD'nin Siyahları

ATKN
05.12.2014 - 16:28
İçeriğin Devamı Aşağıda

İşini yarıda kesti ve konuşmaya başladı: 'Çocuklarıma tek tek anlattım. Polis görünce nasıl davranmaları gerektiğini artık biliyorlar. Bilmiyorsan sana da anlatayım.'

Sonra durdu, yüzüme baktı, devam etti: 'Gerçi sana lazım olmaz. Yabancısın ama beyazsın. Polis nasılsa sana bir şey yapmaz.'

Konuşan, New York'ta ağırlıklı siyahların yaşadığı Harlem'de bir cafenin çalışanlarından. Jamaika asıllı ama kendi deyimiyle 'tüm seçimlerde oy veren, vergisini ödeyen ve bu ülkenin bir parçası olmaktan gurur duyan' siyah bir ABD vatandaşı.

Onun ülkesinde yabancı olan benim. Ancak ne kadar vatandaşlık yükümlülüklerini yerine getirse, pasaportu cebinde olsa da kendi yurdunda yabancı hissedense o.

Aslında bu, şu aralar genel olarak ABD'deki siyahların hissiyatını yansıtıyor.

Çok kısa aralıklarla yaşanan iki olay, ırkçılığın yasal olduğu günleri hatırlayanların torunlarının bu yabancılığını daha da artırıyor.

'Adalet istiyoruz'

'Adalet istiyoruz'

New York'ta birçok kişi 'Eller yukarı, ateş etme!' yazılı pankartlarla sokaktaydı.

Önce Ferguson'da 18 yaşındaki silahsız siyahi genç Michael Brown'u vurarak öldüren polis memuru Darren Wilson'ın, sonra da New Yorklu Eric Garner'ı boğazını sıkarak etkisiz hale getirirken ölümüne neden olan polis memuru Daniel Pantaleo'nun yargılanmasına gerek olmadığına hükmedildi.

Daha Brown'un ölümüyle ilgili gelişmelerin ateşinin dumanı tüterken gelen Garner kararı, ABD'nin dört bir yanında protestoların yeniden başlamasına neden oldu.

Bu kez protestoların merkezi New York.

Kentin farklı meydanlarında toplanan binlerce kişi 'adalet' taleplerini dile getiriyor. Bazı üniversitelerde dün ders boykot eylemi yapıldı.

Ferguson'daki olayda Brown ile Wilson arasındaki diyalogdan esinlenilen 'Eller yukarı, ateş etme' sloganının yanında bu kez de Garner’ın ölmeden önceki son sözleri olan 'Nefes alamıyorum' eylemcilerin sloganına dönüşmüş durumda.

Protestocular yolları kapamanın, Harlem’e yürüyüşe geçmenin yanı sıra kentin belli başlı cadde ve meydanlarında Garner’ın ölümünü temsilen dakikalarca hareketsiz bir şekilde yere yatıyorlar.

Haliyle, son üç gündür New York’ta güvenlik önlemleri de artırılmış durumda. Helikopter sesleri ve her köşe başında park etmiş polis arabaları günlük hayatın bir parçası artık.

Cumhuriyetçiler bile savunamadı

Esasen Garner'ın ölümüyle ilgili kararın büyük bir şaşkınlıkla karşılandığını söylemek mümkün.

Zira, Brown davasında çıkan kararı hukuk çerçevesinde açıklayabilenlere rastlamak mümkün.

Özellikle savcının davaya ilişkin delilleri bir bütün içinde sunamadığı, Brown'un da polisin yanlış anlayabileceği şekilde davrandığını söyleyenler var.

Ancak Brown davasında polisi haklı görenler bile, Garner davasından çıkan kararı şaşkınlıkla karşıladı.

Bu isimlerden birisi de muhafazakarlara yakınlığıyla bilinen Fox News'un hukuk analistlerinden, eski yargıç Andrew Napolitano.

Napolitano, karar karşısında 'şoke olduğunu ve kararı anlamakta zorlandığını' söyledi.

Polise yönelik önlemler kapıda

Polise yönelik önlemler kapıda



Sokak gösterilerine Beyaz ABD'lilerden de büyük destek geldi.

Kararın gerekçesi ne olursa olsun, son dönemde artan ve siyahlara yönelik ayrımcılık kanaatini güçlendiren benzer olaylar karşısında ABD'de iki tartışma yaşanıyor.

Bunlardan ilki, polisin bu kadar rahatlıkla sivilleri vurabiliyor ve sonrasında da yargılanmadan kurtuluyor olmasını sağlayan hukuki ve yasal çerçeve.

Böyle davalarda, iddia makamının 'polisin zor kullanarak kurbanların kişi hak ve özgürlüklerini elinden kasten aldığını' ispat etmesi gerekiyor.

Hukukçulara göre böylesine sübjektif bir standardı yakalamak hiç de kolay değil.

Zaten bu nedenden olsa gerek, siyasetçiler de değişiklikler yapmak üzere kolları sıvamış durumda. Şimdi polislere verilen eğitimin değiştirilmesi, üzerlerine kamera monte edilmesi ve Büyük Jüri yapısının gözden geçirilmesi konuşuluyor.

'Polis kendini işgal gücü gibi görüyor'

'Polis kendini işgal gücü gibi görüyor'



New York'taki gösterilerde polis çok sayıda protestocuyu gözaltına aldı.

İkinci tartışma ise çok daha farklı bir boyuta sahip. Son yaşananlar ABD'de 'yapısal ırkçılık' olduğu yorumlarının daha yüksek sesle dile getirilmesine neden oluyor.

Polisin ve yargı sisteminin siyahlara farklı muamele yaptığının artık ayyuka çıktığı ifade ediliyor.

New York polisine daha önce kötü muamele davaları açarak hukuk savaşı başlatan sivil toplum kuruluşu Anayasal Haklar Merkezi'nin Direktörü Vincent Warren, konunun 'polis içindeki üç-beş çürük elmadan ibaret olmadığı' görüşünde.

New York Times'a yazdığı sert yazıda, polisi ve sistemi yerden yere vuran Warren'a göre 'polis, ten rengi farklı olan toplulukların yaşadığı yerleri savaş bölgesi, kendisini de işgal gücü gibi görecek şekilde eğitiliyor.'

Warren'ın da dikkat çektiği 'yapısal ırkçılık' o kadar hissedilir hale gelmiş durumda ki, bu durum üst düzey kamu yöneticilerinin açıklamalarına da yansıyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Belediye başkanı bile korkuyor

Son olarak, New York Belediye Başkanı Bill de Blasio da melez oğlunun güvenliğinden endişe duyduğunu açıkladı.

Blasio, siyahi eşiyle birlikte yıllarca oğullarını bu konuda eğitmek zorunda kaldıklarını, çünkü 'esas işi insanları korumak olan polis memurlarıyla karşılaştığında dikkatli davranması gerektiğini gösteren çok sayıda vaka yaşandığını' ifade etti.

ABD'de ırkçılık hala hassasiyetini koruyan bir konu.

Bir yanda farklı din, ırk, cinsel yönelim ve etnik kökene sahip insanlara fırsat eşitliği sağlanmasına dair, ayrımcılığı önleyen çok ciddi yasal düzenlemeler mevcut.

Diğer yanda ise pasaportunu taşımasına rağmen kendisini hala bu ülkede yabancı hisseden 'farklı' insanlar...

Ve görünüşe göre sistem, kendi sistemsel sorunlarını çözmekte bu kez epey zorlanacak.

İrem Köker, BBC Türkçe

Kaynak: http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/...
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0