İşte Gerçek Bir Minnettarlığın Gerçek Bir Adamın Aşkının Hikayesi
Seversin Kavuşamazsın ,Aşk Olur
Anadolu'nun bir köyünde sakin bir akşam karı koca uyumak için yatağa girerler.. Kadının gözüne bir türlü uyku girmez, çünkü o gece özeldir..O gece kocasını terk edecektir..Hem de sevgilisi ile köyden kaçarak.. Kocasının uyumasından epey bir zaman sonra pencerede beklediği taşın sesini duyar kadın.. Ayakkabılarını giyip, önceden hazırladığı eşyalarını alıp bahçede bekleyen sevgilisinin yanına gider ve koşarak oradan kaçarlar.. Koşarlarken kadının ayağını bir şey rahatsız eder, ayakkabısının içinde bir şey vardır ama kadın mecburdur koşmaya ayağını rahatsız eden şey için durma lüksü yoktur.. Anadolu'dur burası..Töredir, cinayettir geride bıraktıkları.. Belli bir mesafe uzaklaştıktan sonra nefeslenmek için dururlar. Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese derki; ''Evden çıktığımdan beri ayakkabımın içinde bir şey var beni rahatsız ediyor'' çıkartıp bakar.. Oda ne?
Ayakkabısının içinde bir tomar para! Kocası her şeyin farkında.. Biliyor ki gidecek. ''Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim, çamaşırımı yıkadı, ütüledi bana emeği geçti namerde muhtaç olmasın..'' O yoksul köylü, bütün parasını kendisini başka bir adam için terk eden karısının, giderek kendisinden uzaklaşan adımları attığı ayakkabısının içine koymuştur.. Bu hareketi yapan kişi ne üniversite mezunudur nede yüksek lisans yapmıştır. Hatta hayatında tek bir kitap okumamış okuyamamıştır.. O güzel insan, o onurlu davranışı sergileyen, o terk edilen adamı Hepiniz tanıyorsunuz.. Şimdi sorarım size; Bu memlekete töre cinayetleri, kadına karşı uygulanan şiddet mi yakışır yoksa, Aşık Veysel gibi hayatında hiç kitap okumasa, okuyamasa bile kitap gibi hayatlar yaşayan adamlar mı yakışır?
Biliyor muydunuz Uzun İnce Bir Yoldayım türküsünün hikayesini işte az önce okudunuz.
Yorum Yazın