onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Dünyayı Değiştiren Ancak Kazara Keşfedilen İcatlar

Dünyayı Değiştiren Ancak Kazara Keşfedilen İcatlar

Ne yaptığımızı bilseydik buna bir araştırma diyemezdik, değil mi? Bu söz Albert Einstein tarafından araştırma ve geliştirmenin öngörülemez olduğunu belirtmek için söylenmişti. Bazen küçük hatalar insanlık için çok büyük buluşlara dönüşebiliyor. Hatta günümüzde kullandığımız birçok eşya böyle keşfedildi demek yanlış olmaz.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Albert M. Greenfield, "şans, yetkinlerin başına gelen bir kazadır" diyor.

Albert M. Greenfield, "şans, yetkinlerin başına gelen bir kazadır" diyor.

Dünya tarihinde birçok teknolojik ürünün şans eseri keşfedildiğini siz de duymuşsunuzdur. Bunları ele alırken bu sözün aslında gerçeği ne kadar yansıttığını göreceksiniz. Gelin kazara keşfedilen ve hayatımızı tamamen değiştiren ilginç icatlara göz atalım.

Binlerce kişinin hayatını kurtaran kalp pilinin kazara keşfedildiğini biliyor muydunuz?

Binlerce kişinin hayatını kurtaran kalp pilinin kazara keşfedildiğini biliyor muydunuz?

Concordia Üniversitesi'ne göre kalp pili kavramı 1932'den beri var . Ancak o zamanlar o kadar taşınabilir değillerdi ve elle çalıştırılan bir motorla çalıştırıyorlardı. Bugün sahip olduğumuz otomatik makineler kadar kullanışlı değil.

Bir mühendis olan Wilson Greatbatch, insan kalp atışlarının ritmini kaydeden bir cihaz üzerinde çalışıyordu. 1956 yılında Greatbach, makinesi için devredeki yanlış ölçüdeki direnci kullandı ve yanlışlıkla makinesinin elektrotları doğrudan kalbin kas dokusuna çalıştırabileceğini keşfetti. Bu tesadüfi keşif zamanla daha küçük kalp pillerinin üretilmesine yol açtı ve bu piller sonunda insanların vücutlarına yerleştirilebildi. İlk başarılı kalp pili nakli 1960 yılında gerçekleşti ve hastanın ömrünü tam 18 ay uzattı.

Wilhelm Roentgen, X-Işınlarını keşfetti ve böylece dünyayı değiştirdi. Ancak bunu tamamen tesadüfen keşfetti.

Wilhelm Roentgen, X-Işınlarını keşfetti ve böylece dünyayı değiştirdi. Ancak bunu tamamen tesadüfen keşfetti.

Wilhelm Roentgen, katot ışınlarının bir vakum tüpünden geçip geçemeyeceğini araştırmak için yola çıktı ve katot ışın tüpü içindeki pozitif ve negatif elektrotlara yüksek voltaj uygulandığında tüpün oldukça garip bir parıltı yaydığını fark etti.

İlgisini çekerek ışığın parlayıp parlamayacağını görmek için tüpü siyah kağıtla kapatmaya başladı. Bu sırada, baryum platinosiyanür ile işlenmiş yakındaki bir ekranın parlamaya başladığını fark etti ve bu da onu bir tür radyasyonun etki ettiği sonucuna ulaştırdı. Bu radyasyona X-Işını adını verdi ve X bilinmeyeni temsil etti. Daha sonrasında ise bu ışınların bir insan elinin kemiklerinin ilk röntgen görüntüsünü yaratmasına yol açtı.

Percy Spencer ismi size tanıdık gelmiyor olabilir ama icat ettiği mikrodalga fırınlar artık hepimizin mutfağında.

Percy Spencer ismi size tanıdık gelmiyor olabilir ama icat ettiği mikrodalga fırınlar artık hepimizin mutfağında.

Percy Spencer, radar dalgaları ile deney yaparken cebindeki çikolatanın erimesi ile mikrodalga enerjisinin yiyecekleri ısıtabildiğini keşfetti. 1947'de bu buluşunun patentini almış ve ilk mikrodalga fırını 1,8 metre boyunda ve 340 kg ağırlığında olarak tasarlamıştır. Mikrodalga fırın, 1947'de mutfak eşyaları üreticisi olan Raytheon şirketince 'Radarange' adıyla kamuoyuna duyurulmuş olsa da, gerek fiyatının çok yüksek oluşu gerekse büyükçe bir buzdolabı boyutlarında olması nedeniyle ticari olarak pek ilgi görmedi.

Doğa, bilim insanlarına yeni icatlar için sık sık ilham vermişti. Cırtcırtta bu icatlardan birisiydi.

Doğa, bilim insanlarına yeni icatlar için sık sık ilham vermişti. Cırtcırtta bu icatlardan birisiydi.

İsviçreli elektrik mühendisi George de Mestral, bir gün köpeğiyle dolaşmaya çıkıyor. Eve döndüğünde köpeğinin bacaklarına takılan dulavratotlarını görüyor. Köpeğinin tüylü bacaklarına yapışan dulavratotlarının gizemini merak eden Mestral konuyu incelemeye başlıyor.

Otları ayıklayıp mikroskobunda gözlemleyen Mestral, çok ilginç bir durumla karşılaşıyor: Otların ucunda minik kancalar var. İşte bu minik kancalar, otun yüzeye tutunmasını sağlıyor.

Bu konuda düşünmeye başlayan  Mestral, 'hayvanların kürküne takılan bu otların yapısı, nerelerde işe yarayabilir?' sorusunun cevabını arıyor ve dulavratotunun bu özelliğini kullanarak bir ürün geliştirmeye odaklanıyor. Böylece, iki yüzeyli bant için denemeler  başlıyor. Mestral denemelerinde, bir yüzeyi sert minik kancalar şeklinde, diğer yüzeyiyse bu kancaların takılacağı yumuşak halkalar şeklinde hazırlıyor. 

Farklı denemelerin ardından nihayet başarıya ulaşan  Mestral, ürününe Vel-Cro adını veriyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Post-it notların bir kilise korosunda bulunduğunu duymuş muydunuz?

Post-it notların bir kilise korosunda bulunduğunu duymuş muydunuz?

Her şey 1968 yılında, Dr. Spencer Silver’ın, yüzeylere hafifçe yapışan, ancak kolaylıkla çıkarılıp yeniden farklı yerlere yapıştırılabilen eşsiz bir yapışkan bulması ile başladı.

Bu yeni yapışkan Silver’ın meslektaşı Art Fry’ın Post-it Not fikrini bulmasıyla tüketiciler için pratik bir uygulamaya dönüştü. Çıkarılıp, yeniden yapışabilen bir not kâğıdı fikri ise Fry’ın aklına kilise korosunda ilahi söylerken geldi. Fry’ın ilahi kitabının sayfalarını işaretlemek için kullandığı kâğıt parçaları kitabının arasından düşüyor ve işaretlediği sayfayı kaybetmesine neden oluyordu. Fry, meslektaşı Silver’ın bulduğu yapışkanı bir kâğıt parçasına sürerek kitapta istediği sayfaları işaretlemede kullandı. Art Fry daha sonra hazırladığı yapışkanlı sayfa işaretlerinden birinin üzerine bir not yazdı ve patronu Bob Molenda’ya sunacağı rapora yapıştırdı. Patronu sorusunu aynı sayfa üzerinde yanıtladı ve başka belgelerin üzerine yapıştırarak, ona geri gönderdi. Beraberce kahve içtikleri bir sırada, Art Fry’ın iletişimde yeni bir yol keşfetmiş olduğunun ayrımına vardılar.

1970’li yıllarda ofisler iğneler, ataçlar, raptiyeler ve bantlarla doluydu. 1980’de üç ürün ile ticari olarak piyasaya sürülen Post-it Notlar ile 3M, insanların hatırlama, hatırlatma, komünikasyon ve organizasyon şeklini değiştirdi ve Post-it Notlar vazgeçilmez bir organizasyon gereci haline geldi.

Hayır teflon uzay programı sayesinde bulunmadı.

Hayır teflon uzay programı sayesinde bulunmadı.

Teflon, 1938 yılında Amerikalı bir kimyager olan Roy Plunkett tarafından şans eseri bulunan bir maddedir. Meşhur kimya firması DuPont için çalışan Plunkett, buzdolapları için zararsız bir soğutma sıvısı üretmeye çalışmış fakat elde ettiği madde Teflon olmuştur. DuPont firması bu ilginç maddeyi incelediğinde bu maddenin hiçbir şeyle etkileşmediğini görmüş ve ticari olarak kullanmaya karar vermiştir.

Inkjet yazıcılar da tamamen şans eseri olarak keşfedildi.

Inkjet yazıcılar da tamamen şans eseri olarak keşfedildi.

Canon'da çalışan bir araştırmacı olan Ichiro Endo, ilk ısı ile çalışan mürekkep püskürtmeli yazıcıyı 1977 yılında üretti. Endo'nun bu yazıcıyı üretmesine ilham kaynağı olan şey ise içi mürekkep dolu bir şırıngaya kazara bir lehim havyasının dokunmasını görmesi oldu. Havya üzerindeki ısı mürekkebin hacminin artmasına ve dışarı taşmasına neden oldu. Endo, mürekkebi kontrollü bir şekilde akıtmanın yönteminin bu olduğunun farkına vardı ve birkaç gün içerisinde, daha sonra Canon Bubblejet adını alacak olan yazıcıyı üretti.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
48
19
8
2
2
2
1
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Adrien Rebaz Erol

Bu klasik ya neden işe yarar şeyler paylaşıyorsunuz diye onedio adminlerine çemkirenler var ama popüler bilim içeriğine olan etkileşimin sayısına bakın eğer ... Devamını Gör