Dünyanın En Pahalı Tablosu 'Çığlık' Bize Ne Anlatmak İstiyor?
Dünyanın En Pahalı Tablosu 'Çığlık' Bize Ne Anlatmak İstiyor?
O herkesin bildiği tüyler ürpertici tablo... Çığlık! Norveçli ressam Edvard Munch tarafından yapılan 1893 tarihli tablonun hikayesini öğrendikten sonra esere bakış açınız değişebilir. Çoğu ressam gibi Munch'un de hayatı da inişli çıkışlı, zorluklarla dolu geçmiş. Güzel eserler, zorluklar olmadan doğmuyor belki de kim bilir. Çığlık tablosunda dolaylı olarak Van Gogh'un da katkısı olduğunu duyunca şaşıracaksınız. İşte dünyaca ünlü 'Çığlık' tablosu ve arkasındaki detaylar...
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Norveçli ressam Edvard Munch, 1892 yılında Oslo yakınlarında yürüyüş yaparken gökyüzünün aniden kan kırmızısına döndüğünü fark ediyor. Hemen eve dönüp tarihteki en ünlü sanat eserlerinden birini yaratıyor. İşte Çığlık (Scream) tablosu böyle yer buluyor hayatımızda.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Peki acaba 'Çığlık' ne için çığlık atıyor hiç merak ettiniz mi?
Munch'un bu duygularını yansıtmaya yönelik ilk girişimi aslında Çığlık değil Umutsuzluk (Despair). Çığlık ile benzer kompozisyonu, karakterleri ve gökyüzü manzarası hemen dikkat çekiyor.
Edvard Munch, sonraki yirmi yılda, ikisi pastel çizim, biri yağlı boya ve diğeri de litografi tekniği (taş baskı) ile olmak üzere dört versiyon daha 'Çığlık' yaptı.
1863 yılında Norveç'te dünyaya gelen Edvard Munch'un hayatı çok da kolay geçmemiş. Annesinin ve kız kardeşinin ölümüyle erken yaşta yüzleşmek zorunda kalan Munch'un gençliği, kuralcı bir baba ve baskıcı bir yetiştirilme tarzı da eklenince oldukça zorlu bir yola dönüşmüş.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Munch 20'li yaşlarının başındayken empresyonizm (izlenimcilik) akımına ilgi duyar gibi olsa da, yaptıklarını tatmin edici bulmadığı için kısa sürede yönünü değiştirir.
Munch'un aradığı şey maddeden öte bir şeydi, yoğun duyguları için bir çıkış noktası arıyordu. Bu yüzden onun asıl ilgisini çeken dış görünüşten ziyade ruhsal dünyanın ifadesine uygun sanatsal bir tarz idi.
1889'da Paris ziyaretinde Munch aradığını buldu. Yaşadığı sıkıntılı hayata ve kişisel felsefesine uygun sanatsal tarzı, Vincent Van Gogh ve Paul Gauguin'de buldu.
Munch'un 1900 tarihli 'Golgotha'sı, Gauguin'in 'Sarı İsa'sına açık bir gönderme gibi görünüyor.
Van Gogh'un sanatından öğrendiği ise dünyanın nasıl göründüğünün duygularıyla değişip şekillenebileceğiydi.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Munch, Paris'ten Kristiania'ya döndü ve 1891'de 'Melankoli'yi yarattı. Gaugin ve Van Gogh'dan etkilendiği aşikar olsa da, aslında Munch bu iki ressamın tarzını birleştirmekten çok daha fazlasını yaptı. Tamamen yeni bir şey... Onun sanatının dünyası tamamen psikolojikti.
Munch, renklerin gücüne giderek daha fazla odaklanarak, insan figürlerinin daha silik olmasına izin vererek, zamanla her şeyi basitleştirdi. Farkında olmadan, sanatta her zamankinden çok daha fazla duygu barındıran bir stil yaratmıştı. Sıvı figürleri gözlerimizin önünde eriyor, duygularının yoğunluğuyla adeta yanıyordu.
Çığlık, Munch için arayışının özünü temsil ediyordu. Onun resmettiği şey, görülen ya da dokunulan bir şey değildi, onun sanatı, ruh halinin sanatıydı.
Munch, Çığlık tablosunu yaptıktan sonra elli yıl daha yaşadı. Yaşadığı süre boyunca hayatı maddi manevi sıkıntılarla doluydu. Ama o, resim yapmayı asla bırakmadı.
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
Yorum Yazın
Çığlık atmasa “çığlık” olur muydu ?