Görüş Bildir
Haberler
Daha Önce Hiçbir Yerde Duymadığınızı İddia Ettiğimiz Her Biri Birbirinden Korkunç 7 Olay

Daha Önce Hiçbir Yerde Duymadığınızı İddia Ettiğimiz Her Biri Birbirinden Korkunç 7 Olay

Sueda İlkyaz
14.10.2022 - 10:03

Yalnızken okuduğunuza pişman olacağınız ve kanınızın çekildiğini hissedeceğiniz, tarihte insanların başına gelmiş korkunç olayları sizin için derledik. Bazısı şüpheli bazısı 'Yok artık!' dedirten olaylar için okumaya devam edin. Eğer etkileniyorsanız okumamanızı tavsiye ederiz.

Uyarı: Bazı maddeler rahatsız olabileceğiniz görüntüler içerebilir.

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Adını tırmandıktan sonra geri dönmeyenlerin kıyafetlerinden alan Gökkuşağı Vadisi.

1. Adını tırmandıktan sonra geri dönmeyenlerin kıyafetlerinden alan Gökkuşağı Vadisi.

Everest Dağı'nda bir nokta var ki oraya giden çoğu insan ne yazık ki geri dönemiyor. Yıllarca birçok kişinin ölümüne sebep olan bu bölge 'Ölüm bölgesi' olarak da biliniyor. Bu yamaçta, sayısız cesede bağlı, rengarenk ceketler ve tırmanma ekipmanları bulunmakta. Cesetleri örten mavi, kırmızı, turuncu ve yeşil renkli ceketler uzaktan dahi görülebiliyor. Bunların yanımda çöp torbaları, bidonlar, oksijen depoları gibi renkli çöpler de bulunuyor tabii.

Tüm bu ekipmanlar ve çöpler sebebiyle bölge gökkuşağı gibi rengarenk görünüyor ve bu yüzden "Gökkuşağı Vadisi" olarak adlandırılıyor.

Tüm bu ekipmanlar ve çöpler sebebiyle bölge gökkuşağı gibi rengarenk görünüyor ve bu yüzden "Gökkuşağı Vadisi" olarak adlandırılıyor.

Düşük oksijen seviyesi, sert hava ve kuvvetli rüzgar esmesinin ölümlere sebep olduğu düşünülüyor. Ve ölüm bölgesindeki patika o kadar dar ki yalnızca tek sıra şekilde halinde yürünebiliyor. Yani birisi öldüğünde dağcılar bedeni kenara iterek yoluna devam etmek zorunda kalıyor. Eğer Everest Dağı'na tırmanmak istiyorsanız, ne yazık ki bu noktadan geçmek mecburiyetindesiniz.

2. Küçük Albert Deneyi

2. Küçük Albert Deneyi

Küçük Albert Deneyi, John Watson tarafından korkunun doğuştan mı yoksa sonradan öğrenilen bir duygu mu olduğunu öğrenmek için yapıldı. Bunun için yakındaki bir kreşten hasta bir bebek olan Albert'ı aldı ve sürekli farklı şekillerde bebeği korkutmaya başladı. Albert'in annesine, oğlunun deneyde kullanılması için  para verilip verilmediği ise hâlâ bir tartışma konusu.

Albert'in önüne tavşan gibi yumuşak, kabarık şeyler koyarken perdelerin ardında çanlara çekiçle vuruluyordu.

Albert'in önüne tavşan gibi yumuşak, kabarık şeyler koyarken perdelerin ardında çanlara çekiçle vuruluyordu.

Bebek daha sonra beyaz, kabarık şeylere karşı bir fobi geliştirdi ve deney,  Albert'in annesinin bunu öğrenip onunla birlikte başka bir yere taşınması nedeniyle sona erdi. Bebeğin akrabalarının aktardığına göre, Albert yürümeyi ve konuşmayı hiç öğrenmedi ve altı yaşında hayatını kaybetti.

3. Yeşil Adam'ın Tüneli

3. Yeşil Adam'ın Tüneli

Raymond Robinson, başına trajik bir elektrik kazası geldiğinde yalnızca sekiz yaşlarında bir çocuktu. Bir kuş yuvasına ulaşmak için bir direğe tırmanan Raymond, tırmandığı direğin tramvaylar için elektrik ileten bir direk olduğundan ve 1.200–22.000 voltluk elektrik ilettiğinden habersizdi. Çok fazla akıma maruz kalan Raymond bu kazada hayatta kaldı ama ciddi şekilde yaralandı.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Gözleri, burnu ve sağ kolu dahil olmak üzere duyularının çoğunu kaybetmişti.

Gözleri, burnu ve sağ kolu dahil olmak üzere duyularının çoğunu kaybetmişti.

Vücudundaki şiddetli şekil bozukluğu nedeniyle gündüzleri dışarı çıkmıyordu, ancak uzun gece yürüyüşlerini alışkanlık edinmişti. O esnada  Pennsylvania'da bir tünelde insanlar yüzsüz korkunç bir adam gördüklerini iddia ediyordu. “Yeşil Adam” adıyla anılmaya başlanan bu adam aslında büyük bir trajedi yaşamış Raymond'dan başkası değildi. Zamanla Raymond bir şehir efsanesine dönüştü ve yalnızca bir kaza yaşamasına rağmen 'tüneldeki yüzsüz adam' olarak anılmaya devam etti. Neden 'Yeşil Adam' dendiği bilinmese de iddialardan bir tanesi yaşadığı kazadan sonra derisinin etkilendiği ve soluk yeşil bir renk aldığı yönünde.

4. Kafası kesildikten sonra göz kırpmaya devam eden mahkum.

4. Kafası kesildikten sonra göz kırpmaya devam eden mahkum.

Dr. Beaurieux ölüm üzerine araştırmalar yapan bir bilim insanıydı. Bir gün giyotinle idam edilmek üzere olan hüküm giymiş mahkum Henri Languille'den kafası kesildikten sonra gözlerini olabildiğince uzun süre kırpmasını istedi. Ve Henri kafası kesildikten sonra 30 saniye boyunca gözünü kırpmaya devam etti!

Giyotinin icadından bu yana, sanıldığı gibi hızlı ve acısız bir ölüm sağlayıp sağlamadığı tartışma konusuydu.

Giyotinin icadından bu yana, sanıldığı gibi hızlı ve acısız bir ölüm sağlayıp sağlamadığı tartışma konusuydu.

Diğer bazı insanlık dışı infaz yöntemleri de var olduğundan, giyotinin aslında acımasız bir infaz yöntemi olup olmadığına hiçbir zaman karar verilemedi. Çünkü esasında giyotin zaten daha insancıl bir infaz yöntemi olarak icat edilmişti. Ancak Henri'nin kafası kesildikten sonra tepki vermeye devam etmesi akıllarda büyük bir soru işareti oluşturdu. Giyotin infazlarının görgü tanıklarının ifadelerinden bazıları, kafa kesildikten sonra bilincin hâlâ  yerinde olduğu kısa bir an olabileceğini söylese de, hiçbir zaman gerçek bir bilimsel fikir birliğine ise asla varılamadı.

5. Stanford Hapishanesi Deneyi

5. Stanford Hapishanesi Deneyi

Psikolog  Philip Zimbardo liderliğindeki bir grup araştırmacı tarafından 1971'de yapılan deneye yirmi dört lisans öğrencisi gardiyan ya da mahkûm rollerini oynamak üzere seçildi. Seçilen kişiler Stanford psikoloji binasının bodrum katındaki sahte hapishaneye yerleştirildiler. Psikolog Zimbardo gardiyan rolü verilen kişilere şiddete başvurmak hariç yetkinin onlarda olduğunu göstermek için her şeyi yapabileceklerini ve mahkumları korkutmakta özgür olduklarını söyledi.

Gardiyanlar gerçek birer gardiyan gibi giydirildi. Mahkumlar ise polisin de yardımıyla evlerinden 'soygun' iddiasıyla tutuklanarak cezaevi simülasyonuna getirildi.

Gardiyanlar gerçek birer gardiyan gibi giydirildi. Mahkumlar ise polisin de yardımıyla evlerinden 'soygun' iddiasıyla tutuklanarak cezaevi simülasyonuna getirildi.

İlk gün her şey normal seyrinde seyretti ancak ikinci gün işler karıştı. Rolünü fazla benimseyen gardiyanlar, mahkumlara psikolojik işkence yapmaya başladılar. Mahkumların bir kısmı bunu kabullenirken, bir kısmı da çıldırmaya başladı. İki hafta sürmesi planlanan deneye yalnızca altı gün devam edilebildi. Beklenenden kısa sürse de bu deney, yetki verildiğinde normal insanların ne kadar çabuk zalimleşebileceğini göstermiş oldu.

İçeriğin Devamı Aşağıda

6. Hinterkaifeck Cinayetleri

6. Hinterkaifeck Cinayetleri

Gördüğünüz çiftlikte altı kişi yaşamaktaydı. Anneanne ve dede, onların bir kızı, yedi ve iki yaşlarındaki iki torun ve bir hizmetçi. 31 Mart 1922 gecesinde hizmetçi hariç tüm aile fertleri ise korkunç bir şekilde katledildi. Olaydan birkaç gün önce çiftlikte şüpheli olaylar yaşanmıştı. Karda çiftliğe doğru gelen ayak izleri vardı ancak geri dönen ayak izleri görünmüyordu. Kimsenin satın almadığı bir gazete evde belirmiş ve anahtarlar da ortalıktan kayboluyordu.

Çiftliğin hayaletli olduğunu düşünen hizmetçi ise cinayet gününden 6 ay önce işten ayrılmıştı...

Çiftliğin hayaletli olduğunu düşünen hizmetçi ise cinayet gününden 6 ay önce işten ayrılmıştı...

Hırsızlık için girildiği ve ev halkının bu yüzden katledildiği ihtimali üzerinde duran polis, evde yüklü miktarda para bulunca bu ihtimal ortadan kalkmış oldu. Soruşturma memurları bu acımasız katili bulmak için elinden geleni yaptı ancak cinayetler bugüne kadar belirsizliğini korumaya devam ediyor. Cinayetler, günümüzde hâlâ  Almanya tarihinin en korkunç ve şaşırtıcı suçlarından biri olarak anılıyor.

7. Yeni Zelanda'da ölüm cezasına mahkum edilen tek insan: 'Bebek Çiftçisi' Minnie Dean.

7. Yeni Zelanda'da ölüm cezasına mahkum edilen tek insan: 'Bebek Çiftçisi' Minnie Dean.

O dönemde bilinen birkaç doğum kontrol yöntemi vardı ve evlilik dışı bebek doğurmak kabul edilemezdi. Bu nedenle, yeni doğan bebeklerini gizlice evlat edinilmesi için göndermek isteyen çok sayıda kadın vardı. Minnie Dean de bu işi yapıyordu ve oldukça fazla müşterisi oluyordu. Aynı anda dokuz-on küçük çocuktan sorumlu olduğuna ve bunun için de bir yığın para aldığını iddia edenler vardı.

Minnie'nin bakımı altındaki birkaç çocuğun çeşitli hastalıklardan öldüğü iddia edildi.

Minnie'nin bakımı altındaki birkaç çocuğun çeşitli hastalıklardan öldüğü iddia edildi.

1889'da altı aylık bir bebek nöbet esnasında, 1891'de altı haftalık bir bebek solunum probleminden ve sonuncusu ise boğularak ölmüştü ve Minnie cesedini bahçeye gömmüştü. Ancak gerçek hiç de böyle değildi. Bebeklerin hepsini bizzat kendisi öldürmüş ve cesetlerini de şapka kutularında saklamıştı. Bu nedenle Minnie'nin yargılandığı mahkemede görselde gördüğünüz şapka kutularına konmuş bebeklerin insanlara hatıra olarak dağıtıldığı söyleniyor. 

1895'te evinde bulunan üç cesedin ardından, Minnie Dean işlediği suçlardan dolayı idam edilen ilk ve tek Yeni Zelanda vatandaşı olarak tarihe geçmiş oldu.

Bu içerikler de ilginizi çekebillir:

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
25
10
8
4
2
1
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
beybi shark

hayret verici bir şekilde, okumaya değer içerik yapılmış..

Silent Angel

Korkunç? Nerde?

Mr Logical

Acı kavramının diğer faktörlerden bağımsız olarak araştırılması lazım aslında. Kafası kesilmiş birinin bilincinin bir süre daha açık kalması bence gayet mümk... Devamını Gör