Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Önce Adalet | Taha Akyol | Hürriyet
Yeni anayasa konusunda Başbakan Davutoğlu'nun CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin prensip düzeyinde olumlu geçtiği anlaşılıyor.
Başbakan, ihtilaf konusu olan bakanlık sistemini gündeme getirmiş fakat anlaşılan ısrarcı olmamış. Temel hak ve hürriyetlere aykırı 12 Eylül yasalarının ayıklanması, gazetecileri tutuklamanın yanlışlığı ve AB uyum yasaları gibi konularda iki partinin mutabakatı sevindirici bir gelişmedir.
Bu ilk adım; önümüzde inişli çıkışlı uzun bir yol var. Ben öncelikle adalet sorununa dikkat çekmek istiyorum.
‘YÜRÜTMEYLE UYUMLU’
Bizde yargı her devirde sorunlu oldu, tarafsız ve bağımsız olamadı, sadece el değiştirdi. “Yürütmeyle uyumlu” sözü yargının bugünkü sorunlarını özetliyor. Bakıyorsunuz, iktidar siyasi bir suçlama yapıyor, ardından yargı ona göre iddianame yazıyor.
İşte, Gezi olayları hakkında iktidar “darbeye teşebbüs” dedi, ardından Çarşı grubu hakkında “darbeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açıldı!
Mahkemeden Homofobiye Tokat | Asu Maro | Milliyet
1977 yılında Trabzon’un Of ilçesinde başlıyor Halil İbrahim Dinçdağ’ın hikâyesi. Dört kardeşler. Babaları çay fabrikasında bekçi. Çocukluktan beri gönlü futbolda. Fakat geçirdiği
sakatlık sırasında hakemliği keşfediyor. Asıl istediğinin bu olduğuna karar verip 1995’te hakem oluyor.
14 yıl büyük bir aşkla sürdürüyor mesleğini. 2009 yılında eşcinsel olduğu için askerlikyapamayacağına dair GATA’dan aldığı raporu Türkiye Futbol Federasyonu’na verene kadar.
Sonrası birbirini izleyen haksızlıklar silsilesi. İşinden oluyor Dinçdağ. Federasyon, eşcinselliği “Sağlık sorunu nedeniyle askerlik yapamayanlar hakemlik de yapamaz” maddesi kapsamında değerlendirip meslekten men ediyor genç adamı. “Hastasın sen, bu işi yapamazsın” diyor özetle.
Tam hukuki yollarla hakkını ararken bu sefer bir federasyon yetkilisi tarafından basına sızdırılıyor durumu. “Eşcinsel hakemin düdük mücadelesi” haberleri önce isimsiz yayımlanıyor. Arkasından Fatih Altaylı sözde adını gizli tutarak, iyi niyetle bakarsak, Trabzon’da başka H.İ.D. baş harfli hakem olmadığını hesap etmeyerek deşifre ediyor kimliğini.
Çatışmalar Türkiye'nin Batısına Sıçrar mı? | Metin Gürcan | Al Monitor
Kürtlerin yoğun yaşadığı Güneydoğu’da kent merkezlerindeki çatışmalar devam ediyor. Hemen her gün Güneydoğu’dan ölüm haberleri geliyor. Giderek artan sosyal ve ekonomik maliyetlere rağmen taraflarda çatışmaların soğutulmasına yönelik bir girişim yok. Ankara ne pahasına olursa olsun kararlılıkla terörle mücadeleye devam edileceği mesajları verirken, PKK da çatışmaların şiddetlenebileceğine dair sert uyarılarda bulunuyor. En son PKK’nın şehirlerdeki yapılanması KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık “Yakında Türkiye içinden ve dışından gelen başka örgütlerle birlikte bir devrimci direniş cephesinin kuruluşunu ilan etmeyi öngörüyoruz' diyerek gelecek aylarda Türkiye'deki çatışmaların ağırlaşacağı tehdidinde bulundu.
Görünen o ki, bu kış halen çatışmaların devam ettiği başta Cizre, Silopi, Diyarbakır, Şırnak, Nusaybin, Silvan ve Mardin olmak üzere Güneydoğu’daki 13 kent merkezinde çok sert geçecek.
Peki ya Türkiye’nin batısı? Bu soruya cevap verebilmek için önce sahadaki duruma bakmak lazım. Şu anda Ankara kent merkezlerinde halen çatışmaların devam ettiği mahalleleri diğer mahallelerden, çatışmaların olduğu kentleri de Türkiye’nin geri kalanından bir kuşatma stratejisiyle tecrit etmeye çalışıyor.
"Silahları Susturun, Ölümleri Durdurun!" | Jale Özgentürk | Radikal
Yaklaşık üç aydır televizyon ekranlarından Suriye benzeri görüntüler izlediğimiz Diyarbakır'dayız. Sokağa çıkma yasağının olduğu Sur dışında normal bir hayat akıyor gibi. Arada bir gelen silah sesleri, bazı sokaklarda sıklaşan TOMA, tank gibi araçlar olmasa, kimse Diyarbakır'da olduğumuza inandıramaz bizi.
Ama giremediğimiz bir Sur var. 25 bin nüfuslu ilçede çatışmalar başladıktan sonra 20 bin kişi evini terketmiş, ilçede halen yaklaşık 4-5 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyor.
Seçimlerden sonra ülkenin batı tarafında bir türlü gerçek yankısını bulamıyor burada yaşananlar. Ta ki 12 yaşındaki Helin, Şırnak'ta ölen 6 Aylık Miray bebek ve evinin önünde günlerce yatan bir kadının ölü bedeninin fotoğrafları, kendiliğinden oluşan bir birlikteliğe dönüşüyor.
Davutoğlu-Kılıçdaroğlu Görüşmesinin Perde Arkası | Abdülkadir Selvi | Yeni Şafak
Öncelikle Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu'nu tebrik etmek gerekiyor.
Toplumun diyaloğa en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde bir araya gelip ülke sorunlarını görüştükleri için.
Başbakan önümüzdeki hafta da Bahçeli ile bir araya gelecek.
Selahattin Demirtaş ise “Hendek” kazmakla meşgul olduğu için fotoğraf karesine giremeyecek.
Davutoğlu-Bahçeli görüşmesinden sonra Başbakan ile Kılıçdaroğlu bir kez daha bir araya gelecekler. Bu kez Kılıçdaroğlu, ziyaret edecek.
İki liderin görüşmesinde 4 madde üzerinde ilerleme sağlandı. Görüşme tam zamanında başladı. 45 dakika olmuştu ki, görüşmenin bittiği haberi geldi. Haliyle bir burukluk oluştu. Bu haberin doğru olmadığı öğrenilince, herkes derin bir nefes aldı. Görüşme uzadıkça moraller yükseldi. HDP'yi ziyarette iplerin kopmasına, Sırrı Süreyya Önder'in, ”Kaçak çay içer gider” sözü neden olmuştu. O nedenle CHP'yi ziyaretlerinde ne içtikleri önem kazandı. Görüşmede çay ve tarçın içildi.
2015’in Sanat Olayları- Sansür ve Baskılara Karşın Sanat Hız Kesmedi | Vecdi Sayar | taraf
Alacakaranlık günlerden geçerek yeni bir yıla girerken, geride kalan yılın muhasebesini yapmak kolay değil… Memleketin bir yanı şiddet sarmalı içinde; öte yanında ise hayat hiçbir şey olmamış gibi devam etmekte. Hayat devam etmekte ama, sanatsal etkinlikler toplumsal olaylardan ciddi biçimde etkileniyor.
Müzik, en fazla zarar gören sanat alanı oldu. Valilikler ve Belediyeler, güvenlik gerekçesiyle bazı festivallerin yapılmasına izin vermezken, sayısız konser iptal edildi. Müzisyenler, bu ortamda müziğin susturulmasının yanlışlığını vurguladılar. Bu yaklaşımın haklılığı büyük ölçüde destek bulunca, konser iptalleri de azaldı.
Sansür sözcüğü, yıl boyunca sanatçıların gündeminden düşmedi. İstanbul Film Festivali’nde “ Bakur ” adlı belgeselden işletme belgesi istenmesinin ardından, festivalden tüm filmler çekildi; yarışma yapılamadı. Bu durum, yıl içinde başka festivallerde de sürdü.
Sanata yönelen baskılar, Suruç ve Ankara katliamları ve Doğu’da, Güneydoğu’da devam eden çatışmalara rağmen, sanatsal etkinlikler hız kesmeden devam etti. Yalnızca batı illerinde değil, doğuda da sanatçılar, şiddet ortamına sanatsal üretimleriyle karşı durdular. Mardin , Van , Batman , Antakya Film Festivalleri , İşçi Filmleri Festivali , Gezici Festival , Filmmor ülkemizin farklı noktalarını sinema sanatı ile buluşturdu.
Star Wars Evreninde Kedi Olmak | Polat S. Alpman | Birikim
“Korku karanlık tarafa giden yoldur. Korku öfkeye yol açar. Öfke nefrete yol açar. Nefret acıya yol açar”
Master Yoda.
Güzide memleketimizin, güzide illerinden birinde, bir itfaiyeci kendisine tahsis edilen ekipmanları kullanma gereği duymaksızın ağaçta mahsur kalan kediyi kurtarmak için ağaca tırmanmaya başlar. Büyük bir çeviklikle tırmandığı ağaçta mahsur kalan kediye yaklaşan itfaiyeci, yavaşça kedinin bulunduğu dalı tutar ve var gücüyle dalı sarsmaya başlar. Sarsılmakta olan dalda tutunamayan kedi çaresiz bir biçimde kendini boşluğa bırakmak zorunda kalır ve dallara çarparak yere düşer. Kedinin sonraki akıbeti belirsiz ancak o esnada kaçar. İtfaiyeci ise başarıyla ağaçtan inerek kameraya gülümser.
Aslında yeteri kadar vatandaşlık deneyiminiz varsa bu tür görüntülere şaşırmamanız gerektiğini bilirsiniz. Ancak Türkiye’de uzun bir süredir söylem-eylem karmaşası bulunduğunu biliyoruz. Söylenenler ile yapılagelenler arasında ciddi bir mesafenin bulunması, içerisinde yaşadığımız gerçekliğin eleştirisini yapmayı zorunlu hale getiriyor.
Piyango | Yılmaz Özdil | Sözcü
Her yılbaşı klasik haberdir.
Milli piyango’nun büyük ikramiyesiyle neler yapılabilir?
225 tane ev alınabilir.
Her ay 490 bin lira faiz alınabilir.
333 bin çeyrek altın alınabilir.
92 bin koyun alınabilir filan.
Peki neler alınamaz?
Mesela, Ak Saray’ın sırf camları bile alınamaz. Tam biletinize 55 milyon liralık büyük ikramiye isabet etsin, saraydaki pencerelerin anca 10’da birine cam takabilirsiniz. Gerisini naylonla örtmeniz lazım.
Büyük ikramiyeyi komple lale’ye çim’e ıhlamur ağacı’na yatırsanız bile, Ak Saray’ın yıllık bahçe bakımının anca yarısını yapabilirsiniz. Bahçenin kalan yarısını ot bürümesin diye tarla yapmanız lazım.
Her Son Yeni Bir Başlangıç | Aslı Aydın | BirGün
Malum bugün yılın son günü… Sanki içinde bulunduğumuz zamanın da sıfırlanacağına dair aldatıcı bir hissi yaşayanlar bir yana, saatler 00.00’ı gösterdiğinde nitekim 2016 yılına adım atmış olacağız.
Şüphesiz 2016 yılında da pek çok zorluğa ve sıkıntıya göğüs gereceğiz.
Ekonomi açısından bakarsak bu sıkıntıların fazlalığından ve birçok boyutundan bahsetmek mümkün.
Öncelikle 2016’ya nasıl bir ekonomi devrediyoruz?
Kriz dönemlerinin alışılmış gündemi olarak petrol yine karşımızda. Petrol fiyatları düşüşünü sürdürüyor. Sadece ekonomik bir verinin olmasının ötesinde petrolde sürekli hale gelen fiyat düşüşlerinin önemli jeopolitik sonuçları malum; Ortadoğu özelinde ABD ve Rusya arasındaki güç savaşlarından izlediğimiz gibi.
Rusya, diğer petrol ihracatçısı tüm ülkeler gibi önemli bir gelir kalemini kaybediyor, net ithalatçı olan ABD ise avantajlı konumunu koruyor. Kuşkusuz enerji bu açıdan 2016 yılında da önemli bir stratejik kalem olacak ve güç dengelerinin önemli bir belirleyicisi olacak.
Hakikate İhanet | Özgür Mumcu | Cumhuriyet
Gezi Parkı Direnişi’nin ilk günleri. Erdoğan polisin sert müdahalesini savunmak istedi. İstanbul’da uluslararası bir AB toplantısında, ABD’de Occupy Wall Street eylemlerinde polis müdahalesiyle 17 kişinin öldürüldüğünü söyledi.
Toplantıya katılanlar birbirlerine şaşkınlıkla baktı. Ertesi gün ABD Büyükelçiliği, Occupy Wall Street eylemlerinde polis müdahalesiyle kimsenin ölmediğini açıkladı.
Ne oldu? Hiçbir şey. Batılı diplomatlar ve gazeteciler aralarında kıkırdadılar o kadar.
Faiz lobisini hatırlayan var mı? Ya iktidar medyasının “Zello örgütünü?” Peki her şeyin arkasında Otpor olduğunu söyleyenleri?
Dolmabahçe’de camide bira içildiği iddiası? Çarşaf çarşaf kullanıldıktan sonra aslı çıkmayınca usulca unutuldu.
Kabataş’ta görüntüleri cuma gününe çıkacak olan taciz? Seçim meydanlarında bizzat Erdoğan’ın defalarca kullandığı bu mesele yalan çıkmadı mı?
O haberi yapanlar, haber üzerine sayfalarca yazı yazanlar. Bir saniye ama bir saniye utandılar mı?
İktidar gazetelerinden biri Noam Chomsky’yle uydurma bir röportaj yayımladı. Adamcağıza ancak kendi köşe yazarlarının yazabileceği seviyede AKP güzellemesi yaptırdılar. Hakikat ortaya çıkınca önce geri adım atmadılar. Dik durup eğilmemekten anladıkları buydu.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!