Bakliyat Fiyatları Nasıl Yüzde 25 Zamlandı?
Öyle bir gıda ürünü düşünün ki önemli bitkisel protein kaynaklarının başında geliyor. Kalsiyum, fosfor, demir ve diğer mineraller bakımından günlük beslenmede oldukça önemli bir yere sahip. Antioksidan içermeleri nedeniyle kalp damar hastalıkları, obezite, kanser riskini azaltmada, yüksek tansiyon ve diyabetik hastalar için uygun bir ürün. Yemeklik baklagillerden bahsediyoruz...
Türkiye'nin bakliyatta ithalata bağımlı konuma gelmesi ve kurdaki yükseliş market raflarına zam olarak yansıdı. 1990'lı yıllarda bakliyatta kendi kendine yeten hatta ihracat yapan Türkiye nasıl ithalatçı konuma geldi?
Business HT yazarı İrfan Donat'ın analizine göre dünyada 58 milyon tonu aşan bir üretim ve 38 milyar doları aşan bir piyasa değerine sahip.
Küresel anlamda her geçen gün ekim alanı ve üretimi artıyor ama Türkiye'de tam tersi bir trend söz konusu.
Türkiye'de tüketim talebi artmasına karşın baklagillerin ekim alanlarının azalmasına bağlı olarak üretim de giderek düşüyor.
1990'lı yıllarda 20,2 milyon dekar alandan 2 milyon tonun üzerinde bakliyat üretimi gerçekleştiren Türkiye, kendi iç talebini fazlasıyla karşılıyordu. Hatta üstüne üstlük bir de ihracat yapıyordu.
Şimdilerde 7,4 milyon dekar alandan toplam 1 milyon 35 bin ton bakliyat üretimi ile nohut, fasulye, barbunya ile yeşil ve kırmızı mercimekte ithalata bağımlı hale geldik. Daha özet bir ifade ile baklagiller ekilen alanda yüzde 63, üretim miktarında ise yüzde 49 geriledik.
Ne oldu da bu noktaya geldik? İhracatçı bir pozisyondan ithalatçı bir konuma nasıl geldik?
İşin özeti, yanlış ya da eksik politikalar uyguladık.. Yeterli teşvik ve desteği sağlayamadık.. Üreticiyi küstürdük...
Bloomberg HT'de yayınlanan Tarım-Analiz programında bakliyat ve hububat sektörünün son durumunu değerlendiren Sezon Pirinç Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan son 2 ay içinde kırmızı mercimek, yeşil mercimek, fasulye, nohut, barbunya gibi ürünlerde ortalama yüzde 20-25 oranında ciddi fiyat artışı yaşandığına dikkat çekiyor. Bundaki temel neden olarak da kurdaki artışı gösteriyor.
Buna bir de Türkiye'nin elektrik, mazot, tohum, gübre, yem gibi üretim girdilerinin büyük bir bölümünün ithal kaynaklı olmasını ekleyin. Dövizdeki hareket tarımsal girdi maliyetlerini direk artırıyor.
Türkiye'nin, artık bakliyatta arzın talebi karşılamadığı için ciddi bir oranda ithalatçı konumda olduğunu ifade eden Erdoğan, bu durumu bakliyatta doğru politikalar uygulanmamasına bağlıyor.
Bakın Mehmet Erdoğan 90'lı yıllardaki tabloyu nasıl özetliyor: “90'lı yıllarda Türkiye bazı kalemlerde dünyanın önemli ihracatçılarındandı. Kırmızı mercimek ve nohutta Türkiye ciddi ihracatçı ve dünya pazarında söz sahibi bir ülkeydi. Ancak bakliyat Türkiye'de çok ihmal edildi, çok önemsizmiş gibi görüldü ve yeterince desteklenmedi. Tarım aslında genel olarak ihmal edildi.”
Bakliyat üretiminin hububata göre daha zor ve meşakkatli olduğunun altını çizen Erdoğan, bu alandaki üretimin daha farklı desteklenmediği için üreticinin bu kez bakliyattan koparak daha kolay üretilen, satılan, hazır pazarı olan şeker pancarı, mısır, buğday gibi hububat ürünlerine yöneldiğini söylüyor.
Sonuç: Türkiye bakliyatta sahip olduğu avantajlı pozisyonunu kaybetti.
Kaynak: Business HT