Görüş Bildir

Noter Haberleri

Noter ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Noter ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Bedelli Askerlik Yapan Kıdem Tazminatı Alamayacak
Milyonlarca gencin beklediği bedelli askerlik sonnuda çıktı. Milliyet Gazetesin'den Cem Kılıç bedelli askerliğe ilişkin önemli bilgiler verdi.İşte Kılıç'ın yazısı...Bedelli askerlik yapanlar kıdem tazminatı alamazKıdem tazminatı iş sözleşmesinin belirli nedenlerle sona ermesi durumunda işçilerin hak kazandığı bir tazminat türüdür. İşçilerin, bu tazminata hak kazanabilmeleri için belirli koşullar dahilinde işyerinden ayrılmaları gerekir.Muvazzaf askerlik nedeniyle işinden ayrılmak zorunda kalan işçilerin kıdem tazminatı alma hakları var. Aynı işverene bağlı olarak en az 1 yıl çalışmışan işçi askere giderken kıdem tazminatını alabilir. Fakat buradaki koşul muvazzaf askerlik hali ile işyerinden ayrılmaktır.Manevra veya herhangi bir diğer sebeple silah altına alınanlar bu haktan yararlanamaz. Bedelli askerlik şeklinde askerlik görevini yerine getiren kişiler de işlerinden ayrılmadıkları için kıdem tazminatına hak kazanamaz.1 gün bile olsa birliğe gidilmesi gerekirBedelli askerlik durumunda, birliğe teslim olmak zorunluluğu olmadığı için işyerinden ayrılma durumu da sözkonusu değildir. Bu nedenle, 1 gün bile askerlik yapılmayacağı için bedelli askerlik yapacak işçiler işyerlerinden ayrılarak kıdem tazminatına hak kazanamaz.Ancak 2011 yılındaki bedelli askerlik uygulamasında olduğu gibi 21 günlük bir temel eğitim sonrası terhis belgelerinin verilmesi sözkonusu olursa, bu kez işyerinden ayrılma gerekliliği ortaya çıkacağı için kıdem tazminatı hakkı doğacaktı. Bedelli askerliğin Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı şekliyle yasalaşması halinde, bedelli askerlik yapmayı tercih edecekler kıdem tazminatına hak kazanamayacak.Temel eğitim alan bedelliler tazminat aldıBedelli askerlik açıklaması Başbakan tarafından yapılınca 18 bin TL’lik bedelin karşılanması için pek çok kişinin aklına kıdem tazminatı geldi. Ne yazık ki bedelli askerlikten yararlanacaklar kıdem tazminatı alamayacak. Geçtiğimiz dönemde 21 gün temel askerlik eğitimi alarak ve belirli bir rakam ödeyerek bedelli askerlik yapanlar yargı kararıyla kıdem tazminatına hak kazanmışlardı. Bu kez doğrudan para ödenerek terhis olunacağı ve askerlik hizmeti yapılmayacağından dolayı, bedelli olarak askerlik hizmetini yerine getirecek işçiler bu bedeli ödemek için kıdem tazminatlarını kullanamayacak. İşçiler banka kredileriyle bedelli askerliği finanse etmek durumunda kalacak.Kıdem tazminatı askere gitmeden önceMuvazzaf askerlik görevi nedeniyle işyerinden ayrılan ve o işyerinde veya aynı işverene bağlı olarak en az 1 yıllık çalışması bulunan işçiler, askere giderken kıdem tazminatını alabiliyor. Kıdem tazminatı kural olarak peşin ve bir defada ödenmelidir. Dolayısıyla, işçi askere gitmeden önce kıdem tazminatını peşin olarak alabilir. Fakat işveren ödeme gücünün olmadığını beyan eder ve işçi de kabul ederse kıdem tazminatının taksitle ödenmesi mümkündür. İşçi kabul etmezse taksitle ödeme sözkonusu olamaz.İşçi bu durumda noter kanalı ile işverene ihtarname çekerek bir an önce tazminatın ödenmesini isteyebilir. İhtarname kanalı ile de sonuç alınamazsa, işçi iş mahkemesinde dava açmalıdır. Kıdem tazminatı alacağında zaman aşımı süresi 10 yıldır. Bu süre hak düşürücü süredir. Dolayısıyla işçilerin bu süreyi geçirmemeleri gerekir. Aksi takdirde, kıdem tazminatı alamazlar.Askerlik dışında kıdem tazminatıKıdem tazminatı için işten ayrılma biçimi çok önemli. Erkekler için askerlik, kadınlar için evlenme, malullük aylığına hak kazanma ve işçinin ölümü halinde kıdem tazminatı hakkı doğar. İşverenin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymama hali dışında işten çıkardığı işçilerin de kıdem tazminatı hakkı bulunmaktadır. İşçi, haklı nedenle veya işverenin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymaması durumunda da kıdem tazminatına hak kazanır.İşsizlik maaşı askerden dönünceAskerlik nedeniyle işten ayrılacak işçiler, eğer gerekli koşulları sağlamışlarsa işsizlik maaşına başvurabilirler. Fakat bu başvurularını askere giderken değil, askerden dönünce yapmalıdırlar. İşçiler açısından önemli olan husus, askerlik nedeniyle işten ayrılmaları durumunda İŞKUR’a bu bildirimin doğru kod ile yapılmasıdır. İşveren eğer askere giden işçisi için doğru olan ‘12’ kodu yerine istifa kodu olan ‘03’ ile bildirim yaparsa, işçi askere gidiyor olmasına rağmen işsizlik maaşından yararlanamaz.CNN Türk
Soma'da Defterler de Sıfırlanmış
Soma'da 301 madencinin şehit olduğu faciada bilirkişi ön raporunda da bahsedilen ve dijital kayıtlarla örtüşmediği vurgulanan kayıt defterinde, olay sırasında bile değerler 'normal' olduğu ortaya çıktı. Soma faciası bilirkişi ön raporunda da altı çizilen ve dijital kayıtlarla uymadığı vurgulanan işletmenin kayıt defterlerine ulaşıldı. Hürriyet'in haberine göre, Savcılık soruşturmasında ifadelerde dikkat çeken Yeraltı Sabit Cihazlar Gaz Ölçüm Rapor Defteri ile Gaz Ölçüm Kayıt Defteri’ndeki verilere göre facianın meydana geldiği Soma A.Ş. Eynez İşletmesi’nde hiçbir olumsuzluk yok. Bilirkişi raporunda yer alan bu tespitler savcılık soruşturma dosyasına da girdi. Yeraltı Sabit Cihazlar Gaz Ölçüm Rapor Defteri ile Gaz Ölçüm Kayıt Defteri’ndeki verilere göre bilirkişilerin “Facia geliyorum demiş” tespitlerinin tam aksine tüm değerler normal seviyede seyretti. Yandaki açıklamalar bölümünde ise aylarca “Ana ve tali vantilatörler, hava kapıları ve vantüp bezleri kontrol edildi” kalıplaşmış ifadelerine benzer cümleler kullanıldığı görüldü. Facianın meydana geldiği 13 Mayıs 08.00-16.00 arasını kapsayan birinci vardiyadaki değerlerin de, dijital verilerle tutmadığı dikkat çekti. Gaz Ölçüm Kayıt Defteri’ne göre o gün en düşük karbonmonoksit değeri 0 ile 11 PPM arasında değişti. Tüm ocağı dolaşıp çıkan havanın ölçüldüğü ana nefeslikteki karbonmonoksit oranı bile 10 PPM’di. 301 madencinin hayatını kaybettiği facianın hemen ardından Mayıs sonunda hazırlanan bilirkişi ön raporunda, Eynez İşletmesi’nde Ocak 2014 ‘ten başlamak üzere özellikle mart 2014 ve kaza gününe kadar saptanan verilerin sinyal verdiği kaydedilerek, “2014 yılı Mart ayında kazanın meydana geldiği 13 Mayıs tarihine kadar incelemelerde, özellikle S panosu, S-3 klasik ayak hava çıkışında bulunan sensörde (470 numaralı sensör) madenlerde izin verilen azami konsantrasyon olan 50 PPM’nin üzerinde çok sayıda ölçüm kaydı olduğu tespit edilmiştir. Bu sensörde yer yer farklı aralıklarla 500 PPM üzerinde değerler de tespit edilmiştir (Ölçüm cihazı maksimum 500 PPM göstermektedir). 8 Mayıs 2014 ile 13 Mayıs 2014 tarihleri arasında da görülmektedir. Benzer durumlar yüksek karbonmonoksit konsantrasyonları aynı tarih aralıklarında S panosu, S-2 yarı mekanize hava çıkış sensörü (536 numaralı sensör), ana yol 140 ayak hava çıkış sensöründe de (415 numaralı sensör) tespit edilmiştir. Maden işletmelerinde iş sağlığı ve güvenliği yönetmenliğine göre yüzde 19 oksijen değeri altında maksimum yüzde 0.5 karbondioksit ve maksimum 50 PPM üzerinde karbonmonoksit bulunan ortamlarda çalışılamaz” ifadesi yer almıştı. Aynı raporda teknik nezaretçilerin gözlemlerini onaylı deftere kaydetmek zorunda oldukları da vurgulanarak, “Ancak yapılan incelemelerde bu değerlerin çoğunun işlenmediği görülmektedir. Tüm bu tespitler göz önüne alındığında teknik nezaretçi, işletme müdürü, saha sahibi, iş güvenliği başmühendisi söz konusu şirketin yönetim kurulu başkanı, vardiya amirlerinin kusurlu olduğunu düşünmekteyiz” denmişti. ‘Evrakta sahtecilik’ yapılmış Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, “Ölçüm cihazlarındaki verilerin deftere işlenmesinde evrakta sahtecilik yapılmış. Bu facianın arka planında kapsamlı bir evrakta sahtecilik suçu ortaya çıkıyor. Oksijen maskelerinin hangi aralıklarla bakıma alındığı tutulan belgelerde bile sahtecilik yapılmış. Kaza olduktan sonra geriye dönük maske bakım evrakları düzenledikleriyle ilgili iddiaları da topluyoruz” dedi. Müfettiş tutarsızlığı görmeliydi Maden Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Muhammet Yıldız ise kayıtların yasal olarak nasıl tutulması gerektiğiyle ilgili şu bilgileri verdi: “Dört çeşit defter tutuluyor. Bunlardan biri Teknik Nezaret Defteri. En az 15 günde bir olumsuzluklar varsa yazılır, teknik nezaretçi tarafından imzalanır. Ancak burada teknik nezaretçi olan kişi rödevans veya hizmet alınan şirketin de yetkilisi aynı zamanda. İkinci defter iş sağlığı ve güvenliği defteridir bu da iş güvenliği uzmanı tarafından tutulur. Bir diğer defter ise vardiyalarda elde edilen gaz ölçüm değerleri defteridir. Noter tasdikli olursa daha iyi olur. Vardiyayı devreden kişi giren kişiye bırakır. Manuel tespit ettikleri ölçümleri bu deftere yazarlar. Dördüncü kayıtlar da yukarıdaki gaz izleme odasında aşağıdaki verilerin yansıdığı dijital tespitlerin saat başı yazıldığı defterde tutulur. Yine TKİ uzmanları bu kayıtları kontrol eder. Burada dijital kayıtlar ve defterler arasındaki tutarsızlığı müfettişlerin de görmesi lazımdı. Bu denetimleri maden mühendisi, kömürden anlayan insanların yapması lazım. Denetlemeler de sağlıklı olsa yukarıda izlemedeki değerler ile aşağıdaki tutarsızlığı görmesi lazım. Ayrıca teknik denetçiler elbette defter kayıtlarına her şeyi yazmaz. Çünkü maaşı patrondan alıyor. En büyük çözülmesi gereken şey teknik denetçilerin oluşturulacak bir fondan maaşlarını almaları.” Defterlerde her şey normal değerde Kayıt defterlerindeki verilerin ön bilirkişi raporunda da belirtilen yüksek değerlerle örtüşmediğinin görüldüğünü söyleyen Maden İş Sendikası Teknik Danışmanı Maden Yüksek Mühendisi Kenan Dikbıyık, “Bu verilerin hiçbirinde dikkat çeken yüksek ölçüm görülmüyor. Hatta ana nefeslik dediğimiz ocağı dolaşıp çıkan tüm havanın toplandığı bölümdeki karbonmonoksit değerleri normal seyirde. Açıklamalar bölümü de ölçümlerdeki rakamlar normal olduğu için detay içermemiş. Eğer anormal bir durum varsa bu bölüme detay yazılır. Ancak burada da bir anormallik yok göründüğü için açıklama bölümü de hep benzer ifadelerle doldurulmuş” diye konuştu. Zaman
Türkiye'nin En Genç Cumhurbaşkanı Adayının 7 Vaadi
Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin 'reisi' olabilmek için belirli şartlar aranıyor. Bunların en başta geleni tabi ki 40 yaş zorunluluğu. Türkiye’nin 0-30 yaş arası nüfusu 2013 yılı rakamlarına göre 37.827.892. Seçilecek olası 40 yaş üzeri cumhurbaşkanına göre daha genç olan kırk yaş altı toplam nüfus ise 50.197.710. Yani potansiyel cumhurbaşkanı ülke nüfusunun yarısından fazlasından yaşlı. Peki yaşlılık bir ülkeyi yönetmek için yeterli mi? Bir toplumun yarısından fazlasının yaşam koşullarından, isteklerinden, hayallerinden, o ülkenin toplumunun yarısını anlayabilme yeteneğinden yoksun bir kişinin ülkeyi yönetebilmesi ne kadar mümkün? Yaşlanmak sadece yaş almakla mı alakalıdır? Yoksa yaşanmışlıklarla mı? Benim de içerisinde bulunmaktan gurur duyduğum 90 kuşağı ya da “batılıların” isimlendirmesiyle “y kuşağı” değil mi egemenlerin tahakkümüne başkaldırıp günlerce tüm ülkeyi ayağa kaldıran? En büyüğü 25 yaşında, en küçüğü daha 15 yaşında, 8 genç insan değil miydi özgürlük için hayatlarını feda eden? Ya da 2004 yılında, 12 yaşındayken 13 kurşunla vurulan Uğur Kaymaz? O da bu 90 kuşağından değil miydi? Yaşasaydı/yaşayabilseydi, büyüklerin kurşunlarından kurtulabilseydi o da çıkmaz mıydı sokağa Haziran Direnişinde? Şimdi nerede ne yaptığını bile bilemediğimiz 12 yaşında baklava çaldığı için 9 yıl ceza alan çocuklar zamanında ödememiş miydi ayakkabı kutularındaki milyon dolarların cezasını? 13 yaşındaki N.Ç. küçücük yaşına bakılmaksızın 26 tane “büyüğün” tecavüzüne uğramamış mıydı? Hatta daha da “büyük” adaletimiz “kızın rızası var” diyerek, mahkemede uslu durdu “iyi hal” diyerek ceza indirimi yapmamış mıydı tecavüzcülere? Evet abilerim/ablalarım, gördüğünüz gibi yıllardır bu ülkede siyaset biz gençlerin sırtından dönüyor. Devletin “güvenlik önlemleri” doğrultusunda “düşük yoğunlukta savaş”ta ölen asker de genç, gerilla da. Devlet “büyüklerimizin” siyasetleri doğrultusunda ölen de genç, öldüren de. Yukarıdaki olaylar son 10-15 yıl içerisinde gerçekleşmiş ve birçok benzeri halen gerçekleşen olaylar. Başımızdaki “büyükler” gitmeden de gerçekleşmeye devam edecekler. Biz siyaseti ne yazık ki büyüklerin çıkarları için ölerek, öldürerek, tecavüze uğrayarak, cezaevlerine atılarak öğrendik. Cezaevlerindeki tutuklu öğrencilerin sayısının 2000’i çoktan aştığı ve çocuk cezaevlerindeki tecavüz vakaları ise hepimizin malumu. Yok, artık bitti öyle gençliğin sırtından siyaset yapan “büyükler” devri. Bundan sonra onlar dinleyecek gençler karar verecekler kendi yaşamlarına. Büyüdükçe seçilen, seçildikçe “büyüyen” siyasetçiler yeter artık. En son ne zaman sokakta korumasız gezen bir başbakanı oldu bu ülkenin? En son ne zaman devletin sunduğu imkanları sonuna kadar kullanıp köşklerde oturan bir cumhurbaşkanı yerine kendi mütevazi evinde yaşayan, kendi yemeğini kendi pişiren bir cumhurbaşkanı oldu? Olmadı. Çünkü onlar büyük. Önemli insanlar. Önemli insanlar hizmet etmez, önemli insanlara hizmet edilir. Elbette hep o makamda kalmayacaklar, o yüzden biraz da emekliliğe “birikim” yapmak lazım. Bu yüzden bir de kendi “gençleri” vardır. Bu gençler 15 yaşında bardakta mısır şirketi kurabilir. Ya da 25 yaşında milyon dolarlık evler alabilir. Önemli olan “babacığının genci” olmak değil topluma faydalı bir genç olmak. Gençliğin sınıfsal aidiyeti –eğer kendisi işçi değilse- ailesinin sınıfına bağlıdır. Yani işçi anne-babanın çocuğu potansiyel işçidir. “Köşeyi dönme” hayalleriyle kandırılan, gözünü yükseklere dikip bulunduğu konumu görmeyen bir genç “büyüklerin” istediği gençtir. Kendi toplumsal sınıfının farkında olan gençlerin başına neler geldiği ise malum. Velhasılıkelam artık kendi sözümüzü söylemek büyüklerin kendi aralarında halktan kopuk bir şekilde belirledikleri cumhurbaşkanı adaylarına karşı özbeöz halkın çocuğu, büyüklerin siyasetinin birebir mağduru olarak cumhurbaşkanlığına adaylığımı koyuyorum. 23 yaşındayım. Bekarım. 17 yıldır profesyonel öğrenciyim. Ege Üniversitesi'ni terkettim. Halen İstanbul ve Anadolu üniversitelerinde öğrenciyim. Bu sene yine sınava girdim. Kısmet. Şimdilik kampanya sloganlarımdan bağzıları aşağıda #ÖğrenciCumhurbaşkanıAdayıCanAlaygut hastaginden takip edebilir, destek ve taleplerinizi iletebilirsiniz.
Bugün Türkiye Gündemindeki En Önemli 10 Olay
'Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi'nin yayımladığı bildiride imzaları bulunduğu gerekçesiyle Kocaeli Üniversitesinde (KOÜ) görevli ve gözaltı kararı bulunan 21 akademisyenden 14'ü gözaltına alındı. Gözaltılar Bursa ve Bolu başta olmak üzere bugün çeşitli illere de sıçradı. Gözaltına alınan Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde görevli bir akademisyen de tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi.
Fenerbahçe’nin Olağan Genel Kurul Toplantısında 1.Gün Tamamlandı
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım , Genel Kurul'da açıklamalarda bulundu. Bu arada Fenerbahçe Yönetimi de ibra edildi.AZİZ YILDIRIM'DAN 11 MADDESavcı bize son isteğin nedir diye sorduğu zaman, 'Dar ağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe' dedik. İşte bu söz, Fenerbahçe ruhunu yarattı.Beni kimse tehdit edemez. Ben öyle bir babanın oğluyum ki, beni kimse tehdit edemez. Benim damarımda kan başka akar. Her gecenin bir sabah olmaz. Bugüne kadar sabrettim.Abdullah Bey sizin yönetiminizden sanırım 850 milyon TL borç olduğunu söyledi. Doğru, 1 milyon TL var. Devlete 358 milyon dolar vergi verdikSokağa çıkıyorum herkes, sarıluıyor, öpüyor. Bakın tek başımayım. yemek yiyoruz, yandaki masayla şakalaşıyoruz. Kimle sevgim yok biliyor musunuz, Fenerbahçe'nin parasını çalanlarlaBen sahadaki Alex'i hepinizden çok seviyorum. Sonra mukavelesi gitti, Mahmut Uslu, her gün evine gitti. Nobre ve Cristian ile Alex'i konuşun, anlatsınlar size. bir sözleşme geldi Hertha Berlin ile anlaşmış, onun üzerine çıktık ve Alex ile anlaştık.Bundan sonra tribünleri açıyorum. Esrar da içsinler kokain de. yeter artık, devlet uğraşmıyor, ben de uğraşmıyorum. Stadı herkese açıyorum gelsinlerDaum, Alex'i beğenmemeye başladı. Sonra Aykut Hoca geldi, 'Ben bununla yapamayacağım' dedi. 'Yapma etme' dedik. Kardeşim falan araya girdi. Sonra kardeşim aradı bir gün, 'Çabuk gel Aykut istifa ediyor' dediAli söz verdi, sözünü yemez, başkan olacak. Çapulculara yer yok, o kongrede bizzat burada olacağım.Ersun Yanal kendisi çektirmiş. 'Ben yayınlayın' dedim ama 'Görüntülü yayınlayın' dedim. Tape gibi yayın yapmışlar. 'Görüntüyü olduğu gibi televizyonda yayınlayın' dedim, dediğimi yapmamışlar.Galatasaray benim dönemimde 9 kez şampiyon olmuş diyorlar. Ben hapisteydim, hapisten idare etmedim. Hapiste çok rahattım. Ne gelip para istiyorlar, ne öbürü 'Adam dövdü gel yardım et' dedi. Kimse beni üzmemek için bir şey istemiyordu.Rize'deki silahlı saldıran sonra yabancılar gitmek için izin istediler. Hep kötü, hep kötü. Bu memlekette hiç iyi bir şey yok mu? 'Başkan yorgun' diyorlar.İŞTE YILDIRIM'IN SÖZLERİ... 'Demokrasi güzel bir şey ama demokrasi, demokrasiyi anlayanlar için. Demokrasinin ne olduğunu bilmeden kendi menfaatleriniz için yorumlar yaparsanız, size karşı yeni eleştirilerin geleceği kaçınılmaz.''KULÜBE GELDİĞİMDE...''Kulübe geldiğimde ufacık bir yerdi, oturacak yer bulamıyorduk. Sonra Metin Aşık Dereağzı'ndaki tesisleri yapmaya başladı. 1991 yılında Futbol Şube Sorumlusu oldum. Ben, Hiddink, Cemil Turan orada küçük bir halı saha vardı, hepimiz duş almaya giderdik. Ortada bir soba herkes ısınır, aynı şekilde futbolcular. İki tane duş vardı, herkes sıra bekledir. Sonra Metin Aşık'ın tesislerine kulüp taşındı. Sonra Ömer Çavuşoğlu, Dereağzı'nda çim saha yaptırdı.''DAR AĞACINDA OLSAK BİLE, SON SÖZÜMÜZ...''Fenerbahçe'de bir şantiye binası gibi mavi uzun bir alan vardı. Sayın Ali Şen oraya helikopteriyle inerdi, her yer toz duman olurdu. Ben Fenerbahçe'yi böyle aldım, 17 sene sonra Fenerbahçe burada. Bakın Fenerbahçe'ye bakın. ben ve arkadaşlarım ömrümüzün sonuna kadar bu yaptıklarımızla övüneceğiz. Çocuklarımız övünecek. Hiçbirimiz bu yaptıklarından pişman değil. Biz ayrıcalıklı Fenerbahçeliyiz. Fenerbahçe için esirgemeden canını verecek insanlardanız. Mehmet Ali Bey burada, 'Bu şike davası değil, sakın Fenerbahçe'nin aleyhine bir şey yapmayın' dedim. Bakın yüzü burada; söylesin. Savcı 'Son sözün ne?' dediğinde, 'Son sözüm dar ağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe' diyen güruhuz biz''HERKESTEN HESAP SORACAĞIM''Beni kimse tehdit edemez. Ben öyle bir babanın oğluyum ki, beni kimse tehdit edemez. Benim damarımda kan başka akar. Her gecenin bir sabah olmaz. Bugüne kadar sabrettim, Fenerbahçe başkanı yaptı, etti demsinler diye. Twitterlarda, Pazartesi Fenerbahçe başkanıysam herkesten hesap soracağım. demokrasiymiş, gazetelerle bana demokrasi olmaz. Bir gün dahil kimseyi tehdit etmedim. Siz kulübün ne olduğunu bilmiyorsunuz.''850 MİLYON TL BORÇ OLDUĞU SÖYLENDİ...''Abdullah Bey sizin yönetiminizden sanırım 850 milyon TL borç olduğunu söyledi. Doğru, 1 milyon TL var. Devlete 358 milyon dolar vergi verdik. Faiziyle, cezasıyla, herşeyiyle. Bu salonu yaptık. Murat Ülker'den Allah yüz bin defa razı olsun.''ONLARLA DOST MU OLAYIM?''Benim yanımdan ayrılanlar iyi ayrıldıklarımız bile muhalefet yapıyor. Doğru söyleniyorsa başımın üzerinde yeri var. Sevgi yok, saygı yok, Ya sevgi kime yok? Sokağa çıkıyorum herkes, sarıluıyor, öpüyor. Bakın tek başımayım. yemek yiyoruz, yandaki masayla şakalaşıyoruz. Kimle sevgim yok biliyor musunuz, Fenerbahçe'nin parasını çalanlarla. Onlarla dost mu olayım?'ALEX İÇİN OLAY YARATAN DETAYLAR...'Stoper Alex vardı, Alex de Souza iel birlikte onu almak istiyorduk. Menajer Figer, Ocak ayında İstanbul'a geldi, Alex'i Daum'un istediğini, almak istediğimizi söyledik. O da 'Hanımı hamile, gelemez, seneye gelsin' dedi. O da bize Nobre'yi önerdi, 'Nobre gelsin sizi şampiyon yapar' dedi, aldık. Sonra Alex geldi. Alex başladı gayet iyi, saha içerisinde Marco Aurelio ile görüşmezdi ailecek. Brezilya'da Aurelio'nun ailesi daha alt seviyedeymiş. Ben bunları anlatmadım, 'Görüş derdim' görüşmezdi. Yaş da ilerleyince sıkıntılar başladı, hep 'Para, para, para'. Adam siz bağırdınız, 'Yuh' dediniz, adam çıkıyor dışarı. Kalktım ayağa, pardüsü üstümde, biz delikanlıyız ya, biz alkışladık, ya herkes bana yuh çekseydi!''ALEX HERTHA BERLIN İLE ANLAŞMIŞ''Ben sahadaki Alex'i hepinizden çok seviyorum. Sonra mukavelesi gitti, Mahmut Uslu, her gün evine gitti. Nobre ve Cristian ile Alex'i konuşun, anlatsınlar size. bir sözleşme geldi Hertha Berlin ile anlaşmış, onun üzerine çıktık ve Alex ile anlaştık.''ESRAR DA İÇSİNLER, KOKAİN DE! YETER...''Bundan sonra tribünleri açıyorum. Esrar da içsinler kokain de. yeter artık, devlet uğraşmıyor, ben de uğraşmıyorum. Stadı herkese açıyorum gelsinler. Esrar mı içerleri ne yaparlar karışmıyorum. Artık kim kimin üstesinden gelirse. Ulan yürüyüş oluyordu, neden iptal ettiler. He Hulusi, az mı para verdin oğlum? ''YA AYKUT HOCA GİDECEKTİ, YA DA ALEX''Daum, Alex'i beğenmemeye başladı. Sonra Aykut Hoca geldi, 'Ben bununla yapamayacağım' dedi. 'Yapma etme' dedik. Kardeşim falan araya girdi. Sonra kardeşim aradı bir gün, 'Çabuk gel Aykut istifa ediyor' dedi. Kuyt da odada, Kuyt dedi ki, 'Sen neden gidiyorsun hoca, görevini yapmayan' gitsin. Sonra Stoch ile tribünde oturuyor. Sonra Aykut Hoca'yı konuşturmadık. Sabah oldu, Alex kadro dışı. Kim kadro dışı, bakıyoruz Aykut Hoca. Sonra tercümanı aradı, kulübe geldi. Peki dedim, 'Ne istiyorsun? benden. 'Brezilya'ya gitmek istiyorum' dedi. 'Güle güle' dedim. Ya Aykut'u gönderecektim, ya Alex'i.''ALİ KOÇ SÖZ VERDİ, ADAY OLACAK'''1 milyon üye' yapacağım dedim. Kulübü Fenerbahçelilere açmak ve demokrasiyi yaymak istiyordum. Bu yanlış anlaşıldı, 'Bana padişah, diktatör' diyorlar. Ben diktatör olsam kulübü açmazdım, 5-6 bin kişiyle sürekli başkan olmaya çalışırdım. Çok iddialı bir laf edeceğim. Ali Koç orada oturuyor, cumartesiden beri konuştuk. Tek sıkıntım, mahkemeden bir karar çıkması. Hukuk, adalet işlerse kararın lehimize çıkacağpını düşünüyorum. Başka şeyler olursa araya başka şeyler girerse, onu bilemem. Burası Türkiye. benden sonra burada başkan kim olacak çok önemli. Bunlara, bu çapulculara kulüp kalırsa yandık. Sonra Ali'yi aradım, kardeşim gibidir. Ali söz verdi, sözünü yemez, başkan olacak. Çapulculara yer yok, o kongrede bizzat burada olacağım. ''İNSANLARI HEVESLENDİRELİM DİYE YALAN SÖYLEDİK'''1 milyon Üye' projesi böyle giderse kulübe yıllık 250 milyon dolar girecek. Böyle söyliyim, anlayın. 1998'de 13 milyon dolar borç, 16 milyon dolar da bütçesi varmış. Bugün borç 380 milyon dolar. Aktif toplan duran varlık 59 kat, borç 29 kat artmış. Biz insanları heveslendirelim diye yalan söyledik. 3 milyon dolara o tribün yapılır mı? Ankara'da tesis yaptık. Yalnız arazisini değeri 7 milyon dolar. Size hediye ediyorum. Kaça aldık, 1 milyon dolara aldık. Araziyi tarla diye aldık. Sonra Topuk Yaylası'nı yaptık. 26 milyon dolar. 13'ünü Fenerbahçe, 13'ünü İddaa-Spor Toto verdi. Bu salon da Fenerbahçe'nin tapulu malı. Murat Ülker bana dedi ki, 'Alın her şeyi siz yürütün, beni uğraştırmayın' dedi. Buranın 7 milyon dolar yıllık masrafı var, 'Almıyoruz' dedik'ERSUN YANAL'IN SES KAYDI İÇİN...'Ses kaydında kötü bir şey yok. Ersun Yanal kendisi çektirmiş. 'Ben yayınlayın' dedim ama 'Görüntülü yayınlayın' dedim. Tape gibi yayın yapmışlar. 'Görüntüyü olduğu gibi televizyonda yayınlayın' dedim, dediğimi yapmamışlar. ''BENİM DÖNEMİMDE G.SARAY 9 KEZ ŞAMPİYON OLMUŞ DİYORLAR...''Galatasaray benim dönemimde 9 kez şampiyon olmuş diyorlar. Ben hapisteydim, hapisten idare etmedim. Hapiste çok rahattım. Ne gelip para istiyorlar, ne öbürü 'Adam dövdü gel yardım et' dedi. Kimse beni üzmemek için bir şey istemiyordu. 98'de geldiğimde takımı ben yapmadım ki. Bursa'yı yendiğimizde manşet attılar, takıma ne yaptınzı dediler. Söylesene Hulusi oğlum, beraber çalıştık. Ben erkekçe oynarım, Galatasaray da olsa beşitkaş da olsa. Tribünlerde kimsenin altına saman koymadım. Yumurta kırdılar, üstüne saman koydular Galatasaray ve Beşiktaş taraftarını oturtmadılar. Ben bunları yapmadım.''YABANCI FUTBOLCULAR GİTMEK İÇİN İZİN İSTEDİ''Kill for you' grubu benim kadar Fenerbahçeli değilsiniz. Alper diyor ki 'Bana yukarıdan küfür ediyorlar'. Ben gece gelip camınıza kurşun sıkayım, ne halde olursunuz görelim. O çocuklar ölümle burun buruna geldi. Siz hiç ölümün ne olduğunu hissettiniz mi? O çocuklar orada ölümü gördüler. Yabancılar gitmek için izin istediler. Hep kötü, hep kötü. Bu memlekette hiç iyi bir şey yok mu? 'Başkan yorgun' diyorlar. Valla çok iyiyim. Dün Hulusi'yi gördüm üzüldüm. Ben senden daha genç duruyorum.AZİZ YILDIRIM YENİDEN KÜRSÜYE GELEREK, BELGÜ'NÜN AÇIKLAMALARINA CEVAP VERDİ'Fenerbahçe'nin problemi 75 bin kişilik stat yapmak değil. Stada gelen taraftar sayılarına baktığınız zaman her şey ortada. Fenerbahçe Kulübü'ne 75 bin kişik stat yapmak ihanettir. 100 milyon dolar getirin, kongreye bile girmem. Sen eve git dersine bir daha çalış. 250 milyon dolar bütün kulübün bütçesi. Avrupa şampiyonu yapacağım diyorsun, nasıl olacak? Galatasaray bir kere kazandı, biz de Benfica'yı eleyip final oynayabilirdik. Ama bundan sonra olur mu bilemem.''Sakın bu stadı buradan kaldıracağım demeyin başka yerde.. Yayını kesin şu an yayın varsa... Sakın deme bu lafları. Stadı buradan kaldırırsak bu araziyi bizden alırlar. Hulusi deli deli şeyler konuşuyorsun. Hulusi tehlikeli şeyler konuşuyorsun, başına bela alırsın. Sana tavsiyem. Devletin kuralları var. Hiç bir şey alamazsın.''Emenike terbiyesizlik yapmıştır, cezasını veririz ama dışlamak olmaz. Emenike, Vatan'da 4 gün hapis yattı. Koridorda gördüm. Gözleri şişmiş, böyle açılmış! Oyuncular arasında ayrım yapmamalısınız. O zaman Fenerbahçeli değilsiniz. ''Hulusi gel böyle bir salon yaptır da ondan sonra konuş...' (Ülker Arena'yı elleri ile göstererek.) Söz ver hadi.. 5 bin kişilik, 2 bin kişilik salonlar yapacağına söz ver... Gideceğim dediysem buradayım daha rahat olun... 10 sene daha buradayım.'Sporx
"TÜBİTAK Bilirkişisi Kovuldu" İddiası
Balyoz Davası’nın tartışmalı 5 numaralı hard disk’le ilgili rapor hazırlayan Hayrettin Bahşi’nin de aralarında olduğu 4 kişinin yüklü bir tazminatla işten çıkarıldığı iddia ediliyorTÜBİTAK, Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda, kritik raporlar hazırlayan 4 bilirkişinin işine son verdi. Radikal’de yer alan habere göre, 4 kişiye dava açmamaları için tazminat da ödendi. Ergenekon ve Balyoz davalarında, 5 No'lu harddisk gibi önemli deliller hakkında bilirkişi raporları hazırlayan TÜBİTAK uzmanlarının işine son verildi. TÜBİTAK'tan atılan 4 bilirkişiden biri Hayrettin Bahşi . TÜBİTAK’ta başuzman olarak görev yapan Bahşi, Danıştay cinayeti, Ergenekon davasında gazeteci-yazar CHP milletvekili Mustafa Balbay ’ın bilgisayarı ve Balyoz’da 5 No’lu harddisk gibi kritik raporlar hazırladı. Balyoz sanıkları Bahşi hakkında dava açtı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 13 Mart 2013’te takipsizlik kararı verdi. Ancak “paralel devlet” iddialarının ardından Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi 3 Şubat 2014’te takipsizlik kararını oybirliğiyle kaldırıp, Bahşi’nin yargılanmasının önünü açtı. İşine son verilen diğer isimler ise, Mehmet Uğur Doğan , Tahsin Türköz ve Bilge Karabacak . TÜBİTAK 4 kişilik ekibin işine, noter tebligatı aracılığıyla son verdi. Edinilen bilgilere göre dava açıp, TÜBİTAK'a dönmemeleri için de 4 kişiye yüklü tazminat ödendi.t24.com.tr
Bugün Türkiye Gündemindeki En Önemli 10 Olay
Bülent Arınç ile Melih Gökçek arasındaki tartışma yargıya taşındı. AnkaraCumhuriyet Başsavcılığı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında soruşturma başlattı.
Kılıçdaroğlu Ekşi Sözlük Yazarlarının Sorularını Yanıtladı
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sosyal medyaya verdiği önemle biliniyor. Seçimlere doğru ilerlerken, Kılıçdaroğlu bugün de Ekşi Sözlük yazarları ile bir çevrimiçi buluşma gerçekleştirdi. 'Merhaba, ben CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu' başlığında paylaştığı yazının ardından sorular geldi, CHP Genel Başkanı soruların bir kısmını yanıtladı. Onları sizin için derledik. Bildiğiniz gibi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak daha önce de siz Ekşi Sözlük yazarlarıyla bir araya gelmiştim. Çünkü sosyal medyanın en güçlü mecralarından Ekşi Sözlük'ün yazarlarının görüşleri benim için önemli. Bugün de daha fazla sözlük yazarıyla iletişim kurmak adına sizlerle internet üzerinden görüşeceğiz. Önümüzdeki iki saat boyunca bu başlık altına yazacağınız entry'lerde, hukuk sınırları dahilinde bana istediğiniz soruyu sorabilirsiniz. Vaktim elverdiğince sorularınızı cevaplandıracağım.
Zehirli Geminin Parçaları Radyasyon Denetimi Yapılmadan Sökülüyor
Sökülmek üzere şubat ayında İzmir’e getirilen Angola bandıralı ve radyoaktif madde yüklü Kuito gemisinin radyasyon denetimi yapılmadan söküldüğü ortaya çıktı. Bu korkunç gerçek gemi söküm firmasının günlük denetim yapması için sözleşme yaptığı firmanın noter tasdikli ihtarnamesiyle ortaya çıktı.Denetim için sözleşme yapılan firma, sözleşme maddeleri gereğince kendisine radyasyon denetimi yaptırılmadan söküm işlemi yapıldığını gerekçe göstererek ihtarname gönderdi. İhtarnamede, günlük olarak yapılması gereken denetimlerin yapılmadığı belirtilerek, 'Sökümü gerçekleştirilen parçalarda şu ana kadar yapılmış ya da yapılacak olan radyasyon kontrolleri hususunda hiçbir sorumluluk almayacağımızı sözleşmenin uyulmadan 7. maddesi uyarınca söz konusu sözleşmeyi tek taraflı olarak iptal ettiğimizi taraf firmaya bildiririz.' ifadeleri kullanıldı.Sökülmek üzere İzmir Aliağa’ya getirilen Kuito isimli gemide radyoaktif madde bulunduğunu Çevre Mühendisleri Odası açıklamıştı. Geminin Türkiye karasularına girmeden durdurulması ve denetlenmesi gerektiği belirtilmişti. Ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri geminin denetlendiğini, herhangi bir sorun bulunmadığını açıklamıştı.Yaşanan yeni bir gelişme gemiyle ilgili kuşkuları bir kez daha gündeme getirdi. Gemi limana yanaştıktan sonra yapılan ilk denetim tutanağında ismi bulunan İstanbul Denizcilik ve Sörvey Hizmetleri şirketi, gemiyi Türkiye’ye getiren ve söken firmayla yaptığı sözleşmeyi tek taraflı olarak iptal etti. Gerekçe olarak da sözleşmede yer aldığı gibi radyasyon denetimi yapılmadan geminin sökülmesi, sökülen parçaların denetlenmemesi gösterildi. Gemi söküm firmasına Kartal 12. Noteri aracılığıyla ihtarname gönderen firma, geminin radyasyonlu olabileceği endişelerini güçlendirdi.'Sözleşme yaptık ama denetim için bize başvurulmadı'İhtarnamede 16 Şubat 2015 tarihinde gemi söküm firmasıyla sözleşme imzalandığı belirtilerek, sözleşme gereği Kuito gemisinin sökümüne başlandığında radyasyon kontörlü için talepte bulunulması gerekirken, firmanın kendilerine herhangi bir talepte bulunmadığı vurgulandı. 2 Mart 2015 tarihinde geminin sökülmeye başlandığı hatırlatılan ihtarnamede, 'Geminin sökümüne başlandığı ve halen devam edilmesine rağmen bugüne kadar sökümü yapılan parçaların radyasyon kontrolünün yapılmasına dair herhangi bir talepte bulunulmamıştır.' denildi.'Kamu sağlığı açısından büyük tehlike'Gemi söküm firmasının sözleşme imzalandığı halde radyasyon ölçümü için kendilerine herhangi bir talepte bulunmadığını açıklayan denetim firması, atıkların çevre ve insan sağlığı açısından büyük tehlike oluşturduğunu da duyurdu. İhtarnamede şu uyarılarda bulunuldu: 'Radyasyon kontörlünün yetkisiz kişi ve kuruluşlar ile yaptırılması sonucu doğacak riskler ortadadır. Söküm sırasında çıkabilecek radyasyon bulaşığı parçalar veya geminin dışından yapılmış olan kontrollerde tespit edilemeyen zırhlanmış kaynaklarının tespit edilememesi, kamu sağlığı açısından büyük tehlike arz edecektir.'Sözleşme şartlarına uyulmadığı ve denetim için kendilerine başvurulmadığı gerekçesiyle ihtarname gönderen firma, radyasyon nedeniyle oluşabilecek zararlardan dolayı sorumluluk kabul etmediğini de vurguladı. İki firma arasında yapılan sözleşme gereği, Sörvey firmasının günlük denetimler karşılığında 500 dolar alması kararlaştırıldığı öğrenildi.Bozoğlu: 'Biz haklı çıktık, işçilerin sağlığı tehlikede'Çevre Mühendisleri Odası eski Başkanı Baran Bozoğlu, Kuito gemisiyle ilgili en başından beri yaptıkları uyarıların dikkate alınmadığını söyledi. 'Denetim firmasının ihtarnamesi bizim haklı olduğumuzu ortaya koydu.' diyen Bozoğlu, radyasyon ölçümü yapılmadan yapılan sökümün tehlikeli olduğuna dikkat çekti. Bozoğlu, 'Söküm işleminde çalışan işçilerimiz ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalabilirler. Sökülen bu parçaların nereye götürüldüğü ne yapıldığı bilinmiyor. Sözleşme yaptıkları firmaya bile haber vermeden gemiyi 2 Mart’ta sökmeye başlamışlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı uyarıyoruz. Bu gemide tehlikeli atık var ve herhangi bir ölçüm-denetim yapılmadan sökülüyor.' şeklinde konuştu.CHA