Restorasyon çalışmalarında, Venedik Tüzüğü kriterlerinin geçerli olduğuna değinen Doç. Dr., Doksanaltı şöyle devam etti: “Şartlardan biri, var olan malzemenin oranıdır. Belli oranda bu malzemenin bulunması gerekir. Tamamlama yapılacaksa, orijinal malzemeden, örneğin mermerin bir-iki ton farkı olmalıdır. Veya restore edilen yer ile orijinal olan yer arasında ince bir bordür yapılmalıdır ki, fark bilinsin. Bire bir aynısı kullanılamaz. Burada gerekçe, antik dönemde yapılan bir eseri, 2 bin yıl sonra restore ederken, yeni yapılan uygulama ile orijinalinin arasındaki farkı gösterebilmektir. 100 yıl sonra insanlar buraya geldiklerinde, hangisi antik dönemde, hangisi 21’inci yüzyılda yapılmış bilebilmelidir. Yoksa bire bir yapmak mümkün, çünkü elimizde bu teknoloji artık var. Aynısını birebir yapabiliriz ama farklılık yok olur.”
‘Telaşlanmaya hiç gerek yok’
Kamuoyundaki tartışmanın restorasyonda kullanılan mermerle orijinal mermer arasındaki renk uyuşmazlığından kaynaklandığının altını çizen Doç. Dr. Doksanaltı, “Telaşlanmaya hiç gerek yok. Mermer zaten birkaç yıl içerisinde, yağmurun, güneşin, fırtınaların etkisiyle kararmaya başlayacaktır. Antik dönem uygulamasında ilk yapıldığında hatlar keskindi. İnsanlar üzerinde yürüyüp; oturdukça mermerin yüzeyi aşınır. Bu yaşanmışlığı gösterir” dedi.
‘Mermer eskitilerek kullanılabilirdi’
Mermerin eskitilerek kullanılmasıyla ilgili bir soru üzerine Doç. Dr. Doksanaltı, “Bu konu değerlendirilebilir. Kamuoyunun tepkilerinden uzak kalabilmek adına, mermerde eskitme yapılabilir. Ancak çok zorunlu değil. Sadece Türkiye’de değil, Yunanistan’da, İtalya’da restorasyonlar benzer şekilde yapılıyor. Ancak oralarda bu tür tartışmalar yoktur. Çünkü insanlar zaten bunu anlamış ve algılamışlardır” diye konuştu.