Mehmet Aslantuğ İşçi midir?
Oğuzhan Uğur’un moderatörlüğünü üstlendiği Babala TV’nin Mevzular Açık Mikrofon programına Türkiye İşçi Partisi konuk oldu. Programda yer alan 'Mehmet Aslantuğ işçi midir?' sorusu ise viral oldu. Biz de sizler için işçi ve işçi sınıfı nedir detaylıca araştıralım dedik. Detaylar...👇
Kaynak: Investopedia, INC ve Daily Mail
Geçtiğimiz akşam saatlerinde yayınlanan ve Oğuzhan Uğur’un moderatörlüğünü üstlendiği Babala TV’nin Mevzular Açık Mikrofon programına Türkiye İşçi Partisi konuk oldu.
Belki hatırlarsınız; geçtiğimiz aylarda ünlü oyuncu Mehmet Aslantuğ, TİP’ten Muğla milletvekili adayı olduğunu açıklamış…
Mevzular Açık Mikrofon’da yer alan ‘Mehmet Aslantuğ işçi midir?’ sorusu ise Twitter’da gündem oldu.
Peki şimdi gelin ünlüden, oyuncudan ‘işçi’ olur mu birlikte bakalım…
Konuyu derinlemesine inceleyebilmemiz adına önce ‘işçi’ kelimesinin anlamına ve etimolojisine bakmamız gerekli. TDK, işçi kelimesini ‘Başkasının yararına bedenini, kafa gücünü veya el becerisini kullanarak ücretle çalışan kimse’ olarak tanımlıyor.
İş kelimesi ise ‘ediş, çalışma’ sözcüğünden evrilmiş. Peki ‘işçi sınıfı’ ne demek?
‘İşçi sınıfı’ sosyoekonomik bir terim olup genellikle düşük ücretli, sınırlı beceri gerektiren veya fiziksel emek gerektiren işlerle belirginleşen bir sosyal sınıftaki kişileri tanımlamak için kullanılıyor. Daha doğrusu bu şekilde algılanıyor.
Bu algıya göre, işçi sınıfı işlerin eğitim gereksinimleri daha düşük. İşsizler veya bir sosyal yardım programı tarafından desteklenenler de genellikle işçi sınıfına mensup olarak görülüyor.
Ancak ‘işçi sınıfı’ genellikle el emeği ve sınırlı eğitimle ilişkilendirilse de, mavi yakalı çalışanlar her ekonomi için hayati önem taşıyor.
Pek çok ülkedeki ekonomistler ‘işçi sınıfını’ genellikle üniversite mezunu olmayan yetişkinler olarak tanımlıyor.
Joseph Kahl gibi sosyologlar, işçi sınıfını Amerika'daki en kalabalık sınıf olarak tanımlıyorlar.
William Thompson, Joseph Hickey ve James Henslin gibi diğer sosyologlar ise alt orta sınıfın en büyük sınıf olduğunu iddia ediyorlar.
Bahsi geçen bu sosyologlar tarafından geliştirilen sınıf modellerinde, işçi sınıfı nüfusun yüzde 30 ila yüzde 35'ini oluştururken; bu oran alt orta sınıfta da aşağı yukarı aynı.
Karl Marx ise işçi sınıfını ‘proletarya’ olarak tanımlamış ve bir toplumun zenginliğini yaratan malları üreten ve hizmetleri sağlayanların nihayetinde işçi sınıfı olduğunu söylemişti.
Marx işçi sınıfını ya da proletaryayı, emeğini ücret karşılığında satan ve üretim araçlarına sahip olmayan bireyler olarak tanımlamıştı.
Bir toplumun zenginliğinin yaratılmasından onların sorumlu olduğunu savunarak işçi sınıfının fiziksel olarak köprüler inşa ettiğini, mobilyalar ürettiğini, meyve-sebze yetiştirdiğini ve çocuklara baktığını ancak toprak ya da fabrika sahibi olmadığını ileri sürmüştü.
Komünist Manifesto'da Karl Marx ve Friedrich Engels; işçi sınıfının kaderinin, proletarya diktatörlüğü (burjuvazinin diktatörlüğüne karşıt olarak çoğunluğun yönetimi) ile kapitalist sistemi yerinden etmek, sınıf sisteminin temelini oluşturan sosyal ilişkileri ortadan kaldırmak olduğunu söylemişti.
Genel olarak, Marksist terimlerle ücretli emekçiler/işçiler ve refah devletine bağımlı olanlar işçi sınıfıdır ve birikmiş sermaye ile yaşayanlar işçi sınıfı değildir.
Bu geniş grup, sınıf mücadelesini tanımlar. Farklı gruplar ve bireyler herhangi bir zamanda, bir tarafta ya da diğer tarafta yer alabilirler.
Bireylerin yaşamları ve topluluklar içindeki bu tür çıkar ve kimlikler, işçi sınıfının sömürüyü, eşitsizliği ve mülkiyetin insanların yaşam şanslarını, çalışma koşullarını ve siyasi gücü belirlemedeki rolünü azaltmak için dayanışma içinde hareket etme yeteneğini etkili bir şekilde zayıflatabilir.
Marksistler ve sosyalistler, işçi sınıfını ‘emek gücü ve becerilerinden başka satacak bir şeyi olmayanlar’ olarak tanımlar.
Bu anlamda, işçi sınıfı hem beyaz hem de mavi yakalı işçileri, her türden sektör ve hizmet işçilerini kapsamakta, yalnızca gelirlerini işletme sahipliğinden ve başkalarının emeğinden elde eden bireyleri içerisine dahil etmemekte.
Ancak günümüzün işçi sınıflarındaki insanların işleri, 1950'ler ve 1960'lardaki işçi sınıfı işlerinden oldukça farklı.
Fabrikalarda ve endüstriyel işlerde çalışan insanlar tüm dünya genelinde uzun yıllardır düşüşte. Günümüzde işçi sınıfı işlerin büyük bir çoğunluğu hizmet sektöründe bulunmakta ve genellikle şu işleri içermekte:
Investopedia’da yer alan bir makaleye göre; çoğu zaman işçi sınıfına ait işler için iş verenler saat başına 15 dolardan daha az ücret ödüyor ve bu işlerin bazıları sağlık yardımlarını içermiyor.
Öncelerde ‘bireysel çabalarına rağmen sınıfsal dezavantaja’ maruz kalan emekçileri tanımlamak için kullanılan bu terim; daha sonrasında ırksal, mezhepsel, ve cinsiyet bağlamında pek çok ‘dezavantajlı’ grubu da içerisine aldı.
Şimdi gelelim asıl konumuza; Bir oyuncu hem de gözler önünde olan başarılı bir aktör ‘işçi’ olarak değerlendirilebilir mi?
Ülkemizdeki İş Kanunu ‘işçiyi’ nasıl tanımlıyor?
Ancak bir kişinin İş Kanunu hükümlerine göre işçi olarak kabulü için belirli unsurların bulunması gerekiyor:
İşçi ancak gerçek kişi olabilir.
İşin görülmesi, kişi tarafından bizzat üstlenilmektedir. Dolayısıyla tüzel kişilerin işçi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
İşçinin çalıştığı yerin İş Kanunu’a tabi olması gerekir. Bilinmelidir ki her işe ve iş ilişkisine İş Kanunu’nun uygulanması söz konusu değildir. Zira İş Kanunu madde 4’te işbu kanunun uygulanmayacağı işler ve iş ilişkileri açıkça belirtilmiştir. Bunlar;
Deniz ve hava taşıma işleri,
50 ve daha az işçi çalıştırılan tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerleri veya işletmeler,
Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri,
Bir ailenin üyeleri ve 3 üncü dereceye kadar (3 üncü derece dahil) hısımları arasında dışardan başka biri katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı işler,
Ev hizmetleri,
Çıraklar hakkında,
Sporcular hakkında,
Rehabilite edilenler hakkında,
507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun 2’nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerleridir. İşbu maddede sayılan işler ve iş ilişkileri söz konusu olduğunda hangi kanunların uygulanacağı ise başka bir makalenin konusunu oluşturmaktadır.
Yapılan iş karşılığında ücret alınması, yani işverenin gördürdüğü iş karşılığında işçiye para ödemesi gerekmektedir. Ücret, İş Kanunu madde 32’ de düzenlendiği üzere “para” ile ödenen tutardır.
Taraflar arasında iş ilişkisinin varlığına ilişkin bir iş sözleşmesinin yapılmış olması gerekmektedir. Yani işveren ve çalışan arasında, iş ilişkisinin kurulduğu hususunda anlaşmaya varılmış olmalıdır.
İşbu sözleşmesinin yazılı bir sözleşme olması (kanunda iş sözleşmesinin yazılı olması gerektiği düzenlenmemiş ise) aranmaz. İş sözleşmesinin sözlü olarak kurulması mümkün olduğu gibi, zımni olarak (taraflar arasında iş sözleşmesinin kurulduğuna dair oluşan kanaat) kurulması da mümkündür.
Yorum Yazın
Bu soruyu soranin beyni olup olmadığına şüphe ederim. Adam senin adına mecliste konuşabilmek için işçi partisinden aday oluyor. İşçi olması şart değil yani. ... Devamını Gör
Şunu anlamıyorum hem aydınlar sanatçılar siyasete neden karışmıyor deniliyor hemde işçi değilse işçi partisinde ne işi var gibi abuk düşünceler ortaya çıkıyor
saçma bir konuya ,ne edebiyat yapmışınız be! millet vekili adaylarının hangisi işciki ;) işci aday olamaz, aday olmak için gereken bağışı bile yapamaz ! ayrı... Devamını Gör