İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Kulübü 3. Psikoloji Günleri 'Travma'
İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Kulübü'nün bu yıl
üçüncüsünü düzenlediği ''Psikoloji Günleri'', 20-21 Şubat 2015 tarihlerinde
üniversitemizin Sütlüce Kampüsü'nde gerçekleşti. 3.Psikoloji Günleri'ne
alanında uzman 12 konuşmacı ve 500'e yakın misafir katıldı. Teması ''travma''
olan bu Psikoloji Günleri'nde uzman konuşmacılarla ülkemizde yaşanan son
gelişmeleri tartışma fırsatı elde edildi. Türk Psikologlar Derneği'nin Soma'da
çalışan ekibinden isimlerle Soma faciasının konuşulduğu panel, en ilgiyle
dinlenen ve belki de doğru bilinen yanlış şeylerin öğrenilerek en çok şaşırılan
oturumlardan biri oldu. Yine geçtiğimiz günlerde haberini aldığımız ve bizleri
büyük bir kedere boğan Özgecan Aslan da iki gün boyunca konuşulan konular
arasındaydı. Bu 3. Psikoloji Günleri de, Özgecan Aslan'a ve katledilmiş bütün
kadınlara,artık kadına şiddetin ve seksist söylemin hakim olmadığı bir dünyada
yaşamak temennisiyle ithaf edildi.
Bu yazıyı, İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Kulübü Yönetim Kurulu
Üyeleri, her bir oturumdan akıllarında kalanları kendi yorumlarını da katarak
sizlerle paylaşmak için hazırladılar.
AHMET TAMER AKER- Travma Afet Kavramını ve Sonuçlarını, Türkiye'nin Travma Afet Deneyimi Işığında Anlamak

Aylardır
beklediğimiz,kılı kırk yararak çalıştığımız ve düzenlediğimiz 3.Psikoloji
Günleri, Prof.Dr.Ahmet Tamer Aker’in ‘Travma-afet kavramını ve sonuçlarını,
Türkiye’nin Travma Afet Deneyimi Işığında Anlamak’ başlıklı konuşmasıyla
başladı.Üniversitemizin konferans salonu,balkon kısmı da dahil olmak üzere
tamamen doldu,hatta misafirlerimiz merdivenlere oturmak zorunda kaldı .Bu durum
merdivenlere oturan misafirlerimiz için üzülmemize sebep olsa da salonun
dolması kulübümüz için ayrı bir gurur kaynağı oldu.
Lisans Eğitimini 1991
yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde tamamlayan Aker, Bakırköy Ruh ve
Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde psikiyatri uzmanlık
eğitimine başlamıştır ve 1996 yılında psikiyatri uzmanı ünvanını, 2000 yılında
ise psikiyatri doçenti ünvanını almıştır.
2003-2006 yılları arasında Kocaeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü Halk Sağlığı Yüksek Lisans Programı’nı tamamlamıştır. 2006 yılında
psikiyatri profesörü ünvanını almış ve aynı üniversitede Psikiyatri Ana Bilim
Dalı Başkanlığı ile Kocaeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Psikiyatri
AD Ruhsal Travma Yüksek Lisans Programı’nın yöneticiliğini yapmıştır. Ayrıca
Türkiye Psikiyatri Derneği ve Afetlerde Psiko sosyal Hizmetler Birliğinin
kurucu üyesidir. Halen Kocaeli Üniversitesi’nde Psikiyatri Bölümü Öğretim Üyesi
olarak görev yapmaktadır.
Sayın Aker, ilk oturum
olması sebebiyle bizlere travma hakkında genel bilgilendirme yaparak
başladı.Ardından afet kavramı ile ilgili kısa bir bilgilendirme yapan
Aker,afeti oluşum şekillerine göre ayırarak bizleri bilgilendirdi.Coğrafyamızın
yaşadığı afetleri ve o afetlerin yol açtığı travmaları anlatan Tamer
Aker,özellikle Marmara ve Van depremleri üzerinde durdu.Afet konusunda
tecrübesiz olduğumuzu aktaran Aker,yaşadığımz büyük afetlerden sonra az da olsa
acemiliğimizi üzerimizden attığımızı belirtti.
Keyifli ve verimli
konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Aker,soruların ardından konuşmasını
bitirdi.İlk oturum Prof.Dr.Ahmet Tamer Aker
sayesinde ve değerli konuşmacılarımızın katılımlarıyla beklediğimizden
daha güzel geçti ve 3.Psikoloji Günleri’nin geri kalanı için motivasyonumuzun
daha yüksek olmasını sağladı.Sayın Aker’e katılımı ve konuşması için bir kez
daha teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Muhammed Said Murat
Kılınç
SERAP ALTEKİN- Şiddet Nedir? Şiddetin Farklı Türleri Nelerdir? Cinsel Saldırı ve Flört Şiddeti

Psikoloji
günlerimizin ilk günün konuşmacılarından biri de Serap Altekin hocamızdı. Serap
Altekin,'Flört Şiddeti' başlığında konuşmasına başladı. İçerik olarak
ise şunlardan bahsetti :
• Şiddet Nedir ?
•Şiddet Türleri Nelerdir ?
• Daha Yaygın Olarak Bildiğimiz Fiziksel Şiddetin Dışındaki Türler Nelerdir ?
•Cinsel Şiddet Nedir ?
•Teknoloji Şiddeti Nedir ?
•İş Yeri Şiddeti Nedir ?
•Flört Şiddeti Nedir ?
Bu konuların içeriklerinden bahsederken aslında şiddetin sadece fiziksel
olmadığını,her türlü kötü davranışın,kırıcı bir sözün, rahatsız edici bir
bakışın, bir tacizin, karşımızdaki kişiyi zorlamanın veya onu kısıtlamamızın,
kıskanmamızın bile bir şiddet olduğunu öğrendik. Günümüzde teknolojinin
ilerlemesiyle birlikte yeni şiddet türlerinin oluştuğu ve belki de her
birimizin her gün fark etmeden karşımızdakine bunları yaptığımızı fark etmek
ilginç bir deneyimdi. Çok ilginç olan örneklerden biri: Şu an çok kullandığımız
sosyal medyada sevgilimizi sürekli takip etmemiz, yaptığı paylaşımları ve
özellikle arkadaşlarını kısıtlamamızın bile bir şiddet türü olduğunu öğrendik.
Güzel oturumlarımızdan biriydi ve birçok şey öğrenmiş hatta şaşırmış olarak
oturumumuzu sonlandırmış olduk.
GÖKHAN MALKOÇ, METEHAN IRAK, SUAT ÖZÇAĞDAŞ, İBRAHİM EKE- Psikososyal Destek:Soma Örneği

Birinci günün üçüncü
oturumunda Türk Psikologlar
Derneği ile birlikte Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Sağlık
Bakanlığı (SB), Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB), Kızılay, Türkiye
Psikiyatri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği tarafından Soma'da
yürütülen çalışmalar aktarıldı.
Fen- Edebiyat Fakültesi
Dekanı ve Türk Psikologlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Gökhan Malkoç'un başkanlık
ettiği oturumda konuşmacılar Yrd. Doç.Dr Metehan Irak, Uzman Psikolog
Suat Özçağdaş ,Uzman Psikolog İbrahim Eke idi.
Suat Özçağdaş
psikososyal desteğin nasıl olması gerektiği ve hangi süreçleri içerdiğine dair
bilgilendirici bir konuşma gerçekleştirdi. Psikologların bu noktada neler
yapması gerektiği anlatıldı ve psikososyal desteğin önemi vurgulandı.
Türk Psikologlar
Derneği'nin diğer kuruluşlarla birlikte Soma Faciası ardından yürüttüğü
çalışmalar, Soma ekibi koordinatörü Metehan Irak tarafından aktarıldı,Soma'da
yaşanılan süreç hakkında bilgi verildi.
İbrahim Eke sahada çalışan bir uzman psikolog olarak
saha çalışmasında neler yapıldığını aktardı. Soma'da ilk günlerde gönüllerin
sayısının fazla olduğunu giderek bu sayının azaldığını belirtti. Ancak önemli
olanın facianın ardından uzun bir dönem boyunca kayıp yaşayanların yanında tüm
halkın ve bölgede çalışan ekiplere de gerekli desteğin sağlanması olduğu
vurgulandı.
Oturum katılımcılardan gelen soruların yanıtlanmasıyla
sona erdi.
Ece
Korkmaz-Melike Büşra Hacıoğlu
AYTEN ZARA- Yaşamak ya da Ölmek: Ruhsal Travma Sonrası Değişiklikler

Merve Gamze Aslan
Birinci günün dördüncü oturumu, Uzman Psikolog Ayten Zara '' Yaşamak ya da Ölmek: Ruhsal
Travma Sonrası Değişiklikler'' sunumuyla gerçekleşti. Danışman ve klinik
psikolog olan Ayten Zara, Danışmanlık ve Klinik Psikoloji uzmanlık ve
doktorasını İngiltere’de yapmıştır. İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji
Bölümü’nde tam zamanlı öğretim üyesidir. Üniversitesi’nde devam eden
Uluslararası Travma Çalışmaları Programı-New York-İstanbul direktörlüğünü
yapmaktadır.
Ayten Zara sunumunda, olumsuz yaşam
deneyimleri ve travmaların hayatın doğal getirisi olduğundan, herkesin
karşısına çıkabileceğinden; travmaların değişik boyutlarda herkesin hayatını
etkileyebileceğinden bahsetti ancak her insanın aynı tepkileri vermediğini vurgulayarak,
travmatik olaya yenik düşebileceklerini veya dayanıklılık gösterebileceklerini,
travma sonrası gelişim gösterebileceklerini anlattı. Kişinin kendi gözündeki
yaşamın anlamı ve hayat değeri ile ilgili olabileceğinden söz etti sunumunda.
NEŞE KARABEKİR- Doğum Travması ve Doğum Terapisinin Rolü

Etkinliğimizin ilk gününün son oturumunu Uzm. Psk. Neşe Karabekir’in
katılımıyla “Doğum Travması ve Doğum Terapistinin Rolü” konusu ile
gerçekleştirdik. İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olduktan
sonra İngiltere-Keele Üniversitesi’nde Psikolojik Danışmanlık yüksek lisansını
yapan Neşe Karabekir, İngiltere’de başladığı psikodrama eğitimini tamamladıktan
sonra İstanbul Psikodrama Enstitüsü ve İstanbul Doğum Akademisi’nin kurucuları
arasında yer almıştır.
Sunumunda oldukça ilgi çekici konulara ve fotoğraflara yer veren Karabekir,
değindiği “anne-baba ve bebek açısından doğum travması” konusunda belki de bu
zamana kadar hiç o açıdan bakamadığımız, travma yaratabileceğini düşünemediğimiz
konuların aslında anne babayı ve özellikle bebeği nasıl etkilediğini bizlere
göstermiş oldu. Doğal doğum yerine sezaryen doğumun anne ve bebek üzerindeki
etkisi, doğumdan hemen sonra özellikle anne ve bebeğin ayrı yerlerde
bulunmasının ne gibi travmalara yol açabileceği, hastanelerdeki 'bebek
odası' kavramının anne baba ve bebek arasındaki bağlantıyı nasıl
engellediği gibi konulara değinen Karabekir bu konularla beraber
sunumunda paylaştığı fotoğraflarla da katılımcıların oldukça ilgisini çekti.
Neşe Karabekir'in sunumunda değindiği diğer noktalardan biri ise
'keşkesiz doğum' oldu. Keşkesiz doğumu, tıbbi bir engel olmadığı
sürece kendiliğinden başlayan, mümkün olduğunca müdahale edilmeden yapılan,
bebeklerin doğar doğmaz anne kucağı ile buluştuğu ve ten tene temasın
sağlandığı doğumlar olarak tanımlayan Karabekir, aynı zamanda
keşkesiz doğumların keşkesiz bir geleceğe de ortam hazırlayacağını
savunmaktadır.
Sunumun
ardından Uzm. Psk. Neşe Karabekir katılımcıların konunun
aslında salonda ne kadar merak uyandırdığını gösteren sorularını yanıtladı ve
böylece etkinliğimizin ilk günü sona ermiş oldu.
Hande Karaduman
BİRGÜL HAZNEDAROĞLU- Cinsel Şiddeti Anlamak & Bedenim Benimdir Projesi

İstanbul
Ticaret Üniversitesi 3. Psikoloji Günleri'nin ikinci günün ilk oturumunda
Birgül Haznedaroğlu bizlerle ''Cinsel Şiddeti Anlamak & Bedenim Benimdir
Projesi'' başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde
2002-2007 yılları arasında Lisans eğitimini tamamlayan Haznedaroğlu, Doğuş
Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisansını da tamamladıktan sonra İstanbul
Üniversitesi'nde Doktorasını Adli Tıp üzerine bitirmiştir. Tatlı sunumu ve
güleryüzüyle keyifli bir sunum gerçekleştirirken, Türkiye'de yaşanan bazı
olaylara değinerek genel hatlarıyla bize Türkiye'deki cinsel şiddetten
bahsetti. Bunun yanında ülkemizdeki cinsel taciz ve şiddetten örnekler vererek
#sendeanlat hashtag'i üzerinde durdu. Cinsel şiddeti ve Bedenim Benimdir
Projesi’ni ayrıntılarıyla bizimle paylaştı. Oturumun sonunda merak edilen soruları
alarak bu soruların cevaplarını bize aktardı.
Anıl
Özdemir
GİZEM CESUR- Travmatik Yas

İkinci günün ikinci oturumu, Uzman Psikolog Gizem Cesur’un
''Travmatik Yas '' başlıklı sunumuyla
gerçekleşti. Lisans Eğitimini
2010 yılında Ufuk Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamlayan
ve bir süre aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışan, 2012 yılında
Hacettepe Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans eğitimini
tamamlayan ve üniversitemizde öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan Cesur,
tez çalışmasını, yetişkinlerde travmatik yasın psikososyal belirleyicileri ve
travma sonrası büyüme konusu üzerine yürütmüştür. Sunumunda “Yas” olgusunun
etkisinin hangi etkenlere göre artıp azaldığına ağırlık veren Cesur, travmanın
etkisinin büyüme sebeplerinin literatürde nasıl yer aldığından ve psikanalitik
kuramların kayıp, yas, travma gibi kavramlara bakışlarına da yer verdi.
Özellikle kaybedilen bireyin yaşının küçük olmasının ailesini, kardeşin aile
içindeki konumunun nasıl değişeceğini, inancın etkisinin , kişilik
özelliklerinin yas sürecini ne yönde etkilediğini anlatan ve bilimsel olarak en
verimli oturumlardan birini gerçekleştiren Cesur, sunumundan sonra soruları
yanıtladı. Gelen sorular üzerine dinin özellikle ülkemizde kaybı kabullenmede
önemli yeri olduğunu ancak terapilerde yer verilmediğini terapilerin daha
bilimsel çerçevelerde ve farklı yöntemlerle ilerlediğini açıkladı. Ayrıca küçük
çocuklara aile bireylerinden birinin kaybının nasıl anlatılacağı hakkında gelen
soruları cevaplarken bilişsel gelişime de değinip küçük çocuklara “melek oldu,
uçtu, yıldız oldu” gibi soyut kavramlarla kaybı açıklamanın yanlış olduğuna,
her yaşın kendi gelişim düzeyinde doğru ifalerle açıklamalar yapılması ve
gerçeklerin çocuktan saklanmaması gerektiği konularında açıklamalarda bulundu.
Cansu Omrak
TPÖÇG TANITIMI

Türk Psikoloji Öğrencileri Çalışma Grubu hakkında, TPÖÇG’ün
geçmişinden yapısının, servislerinin (Dergi, EFPSA, Mezunlar Birimi vs.) ve
aktivitelerinin (UPOD, UPOK, TPÖÇG Akademi, TPÖÇG Haftası, PSİFEST ve Yerel
Yapılanma Etkinlikleri) neler olduğundan bahsedilen bir sunum ve TPÖÇG İstanbul
Yerel Yapılanmasının geçmiş etkinliklerden ve planlanan etkinliklerden
bahsedilen sunum, TPÖÇG İstanbul temsilcisi Cansu Omrak tarafından
gerçekleştirildi.
ASLIHAN ÖZCAN- Kanser Hastası Çocuklarda Travma ve İyileşme Arasındaki Köprü: Sanat Terapisi

İkinci günün dördüncü oturumu, Uzman
Psikolog Aslıhan Özcan'ın ''Kanser Hastası Çocuklarda Travma ve İyileşme Arasındaki
Köprü: Sanat Terapisi'' sunumuyla gerçekleşti. 2001-2005 tarihleri arasında Koç
Üniversitesi'nde Sosyoloji ve Psikoloji üzerine çift anadal yapan ve 2006-2008
yıllarında Amerika Lesley University'de ''Sanat Terapisi ve Akıl Sağlığı
Danışmanlığı'' üzerine yüksek lisans yapan Özcan'ın sanat terapisi hakkında
temel bilgilerin yanısıra vakalarla örneklendirdiği sunumu, katılımcılar
tarafından en çok ilgi gösterilen ve keyifle dinlenen sunumlardan biriydi.
Sanat terapisi deyince akla ilk gelen faaliyet ''resim yapma'' olsa da, Aslıhan
Özcan,bunun yalnızca yapılabilecek seçeneklerden biri olduğunu vurguladı.
''Dans etmek de çok etkili; ancak kendim dansta pek iyi olduğumu söyleyemem.''
diyerek espriyle bu konudaki soruları yanıtladı. ''Örneğin bir çocuğa resim
çizdirmek sanat terapisi için işlevsel olabilir; ama bir ergene 'Resim çizelim
mi?' dediğinizde 'Ne resmi ya, hiç cool değil!' yanıtıyla karşı karşıya
kalabilirsiniz. Bu nedenle sanat terapisi demek salt resim çizdirmek demek
değil. Kişinin özellikleri de seçeneği belirleyen önemli bir kısım. Dans
etmekten ebru yapmaya kadar aklınıza gelebilecek türlü dallarda
çalışabiliriz.'' Yine, sanat terapisi dendiğinde bunun çocuk ve ergenlerle
yapıldığı gibi bir algı olması konusunda da Özcan, yetişkinlerle de çalışıldığını
vurgulayarak bu yanlışı da düzeltti. Sunumunun sonlarına doğru, birkaç
hastasıyla yaptığı çalışmalardan bahsetti. Bir ergen hastasıyla, hastanın resim
çizmek istememesi üzerine, yaptıkları ''Yu-Gi-Oh'' oyun kartları çalışmasının
resimlerini gösterdi ve bu çalışmanın içeriği, dinleyenleri gülümsetti. Yine bu
hastasıyla birlikte yaptıkları ''ameliyathane odası korkusu'' üzerine olan
video, bir çocuğun veya ergenin gözünden ameliyathaneyi görme farkındalığı
kazandırdı; yine gülümsetti,fakat aynı zamanda ameliyathane algısını ve buna
bağlı olarak hissedilen korkuyu anlayabilmekte faydalı oldu.
Irmak Gültekin
OLGA SELİN HÜNLER- Mülteci Gruplarda Travmatik Yaşantılar: Koruyucu Faktörler ve Risk Faktörleri

İkinci günün son
oturumunda Olga Selin Hünler, Mülteci gruplarda travmatik yaşantılar : Koruyucu
Faktörler ve Risk faktörleri adlı sunumuyla katılımcılara bu konuda bilgiler
sundu.Lisans , yüksek lisans ve doktora eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Psikoloji Bölümünde tamamlayan
Olga Selin Hüner , bir yıl süreyle Avrupa Göç ve Etnik İlişkiler Araştırmaları
Merkezinde(ERCOMER) misafir araştırmacı olarak bulunmuştur.Şu an İzmir Ekonomi
Üniversitesi Psikoloji Bölümünde görev yapmakta ve aynı üniversitenin Toplumsal
Cinsiyet Araştırmaları Merkezinde yönetim kurulu üyesi olarak çalışmaktadır.
Mülteci veya
sığınmacının dini, milleti, belirli bir toplumsal
gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği
korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda
bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica
ettiği ülke tarafından endişeleri haklı bulunan kişi olduğunu belirten Olga
Selin ; mülteciliğin hukuki bir statü olduğunun devamlı altını çizdi.
Mültecilerin evlerini , okullarını , işlerini bırakıp birçok
kayıpla ülkelerini terk edenlerden birçoğu da gidecekleri yerlere kötü
koşullarla ulaşım sağlandığı için özellikle botlarda hayatlarını
kaybetmişlerdir.
Gittikleri yerlerden özellikle sığınmacı hakkını
alamayanların yaşam haklarının çok kısıtlı olduğunu son dönemlerde Türkiye'de
giderek artan mültecilerin yaşamlarını gözlemleyip , iletişim araçları olan
dilleri bile farklı bir ülkede yaşamanın, okumanın , çalışmanın ve daha birçok
şeyin çok zor olduğuna birebir şahit olduğumuzu belirtti.
Olga Selin Hünler konuşmasının her kısmında bizlerin de bir
gün mülteci olabileceğimizi unutmamamızı belirtirken en azından çevremizdeki
mültecilerin biraz da olsa hayatlarını kolaylaştırmak adına onlara yardımcı
olabileceğimizi belirmiştir.
Dilan Alhas
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!