Hrant Dink Cinayetine İlişkin 76 Sanığın Yargılanmasına Devam Edildi
Hrant Dink Cinayetine İlişkin 76 Sanığın Yargılanmasına Devam Edildi
İSTANBUL (AA) - Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 76 sanığın yargılandığı davada savunma yapan tutuklu sanık eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, 'Cinayet tarihine kadar cinayetle ilgili bilgileri paylaşmama, paylaşılmasına da engel olma, sahte rapor tanzim ettirip personeli yalan söylemeye zorlama, baskı yapma ve gelen bilgiye İstihbarat Daire Başkanı olarak duyarsız kalma durumları söz konusu olmadığı gibi tam aksine bir durum vardır.' dedi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile savunması sorulan tutuklu sanık eski İstihbarat Daire Başkanı Akyürek, Dink'in öldürüleceği bilgisi yer alan F4 resmi yazısıyla ilgili dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç'in, 'Dink'in öldürülmesi' sözü yerine 'eylem' sözü kullanmasından kendisinin bilgisi olmadığını belirterek, 'Engin Dinç istihbari bilgiyi operasyona dönüştürmek üzere İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) ile paylaşmadığı gibi il emniyet koruma komisyonunda görüşülmek üzere de TEM ile paylaşmamıştır. Yasin Hayal'le ilgili bilgi akışı sürerken bir istihbarat müdürünün bu yaklaşımı istihbarat teamüllerine uygun olmadığı için benim herhangi bir müdahalem söz konusu olmamıştır.' dedi.
Engin Dinç'in süreci dikkatli olarak takip ettiğini ve bizzat kendisinin yürüttüğünü ifade ettiğini hatırlatan Akyürek, 'İstihbarat uygulamaları doğrultusunda, yazıyı paylaşma adına ben görevimi yaptım. Tüm istihbari yazı ve raporları aynı gün imzaladım ve tamamı resmi yazı olarak gönderildi. Ben Trabzon'da emniyet müdürü olarak görevliyken oerasyon yapılmasını istemem istihbarat mevzuatına aykırı olurdu. Trabzon'dan bilginin gönderilmesiyle cinayet tarih arasında 11 ay var. Son 2.5 ayda istihbari bilginin yardımcı eleman (Erhan Tuncel) kaynaklı olması nedeniyle titiz çalışmalar yapılmış İstanbul'a resmi yazıyla gönderilmiştir.' ifadelerini kullandı.
Trabzon Emniyet Müdürlüğünden İstihbarat Daire Başkanlığına atandığı son 8 aylık dönemde Dink'e yönelik eylem konusunun hiç gündeme gelmediğini, makam veya şahıslardan kendisine herhangi bir bilginin intikal etmediğini öne süren Akyürek, şöyle devam etti:
'Cinayet tarihine kadar cinayetle ilgili bilgileri paylaşmama, paylaşılmasına da engel olma, sahte rapor tanzim ettirip personeli yalan söylemeye zorlama, baskı yapma ve gelen bilgiye İstihbarat Daire Başkanı olarak duyarsız kalma durumları söz konusu olmadığı gibi tam aksine bir durum vardır. Bana değil o dönemde yazının geldiği İDB başkanı Sabri Uzun'a sorulması gerekir. Ben yazının geldiği o tarihte Trabzon'daydım. Yani yazıyı alan değil gönderen yöneticiyim ben. İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'du, İstanbul Emniyet Müdürü de Celalettin Cerrah'tı. Yani ben değildim. 8 aylık süreçte de Reşat Altay Trabzon emniyet müdürüydü. Hrant Dink ile ilgili eylem bilgisi başkanlığa gönderildikten 3 ay sonra İstihbarat Daire Başkanı oldum. Konuyla ilgili bana gelen herhangi yazılı veya sözlü bilgi olmamıştır. Daire başkanı olarak görev yaptığım dönemde 'operasyon yaptırmadı' gibi suçlamalar yersiz ve dayanıksızdır. Bu sorumluluk öncelikle bana değil Trabzon emniyet müdürü olduğum dönemde, 17 Şubat 2006'da yazının İstanbul'a gönderildiği İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'a yazılmalıdır. Zira ben 3 ay sonra görev aldım.'
'İstanbul Emniyetinin Koruma Komisyonunu harekete geçirmesi gereken bir ortam bulunuyordu'
Mevzuata göre koruma kararlarının korunması gereken kişinin yaşadığı il koruma komisyon kurulu kararıyla alınması gerektiğini ve bu işlemin nasıl yapılacağının tamimde anlatıldığını aktaran Akyürek, 'Dink'in korunması için İstanbul İl Koruma Komisyonu tarafından karar alınması gerekirdi. 17 Şubat 2006 tarihli F4 yazısının gereği olarak İstanbul istihbarat şube müdürlüğünün, Dink'in İstanbul'da yaşadığı diğer tehditlerle birlikte bilgiyi koruma kuruluna intikal ettirilmesi gerekirdi. Dink'in İstanbul'da ötekileştirilmesi sürecinde yaşananlardan, İstanbul valisi, emniyet müdürü, müdürler, MİT bölge başkanı ve diğer yöneticilerin haberi vardı. 2006 yılında İstanbul emniyetinin koruma komisyonunu harekete geçirmesi gereken bir ortam bulunuyordu.' diye konuştu.
Dink'in tehdit edilmesi ve yargılanması süreçlerini anlatan Ramazan Akyürek, 'Hrant Dink katledilinceye kadar yaşanan bu olaylar, uyarı yazısı gönderildiği halde onu korumak zorunda olan ancak koruma tahsis etmeyen sorumlu görevli ben değilim, İstanbul'daki görevlilerdir.' ifadesini kullandı.
Kendisine iftira atıldığını da söyleyen Akyürek, beraatini talep etti.
- 'Savunma hakkımız yerle bir edilmiştir'
Mütalaaya karşı savunma yapan dönemin İstanbul Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Tim Komutanı ve eski Yarbay Muharrem Demirkale, mevzuat gereği kanunların kendilerine yüklediği bir görev olduğunu ve o görevi yerine getirdiklerini belirterek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının emniyet terör şubeye gönderdiği yazıların haberleştirildiğini ve bu haberlerde haklarında alçakça ithamlar yapıldığını savundu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca kendileri hakkında gazetede çıkan haberlerin dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Başkanı Engin Dinç'e sorulduğunu ve Dinç'in bu davanın sanığı olduğunu hatırlatan Demirkale, 'Gerek Engin Dinç, gerek başka görevliler suçu başkalarına atarak kamuoyunun rahatlatıyor. Biz jandarma olarak bu işlere nasıl girdik anlamıyorum. Daha iddianame yokken ortada hakkımızda haberler yaptırılıyor ve kimlik bilgilerimiz paylaşılıyor.' dedi.
Dink cinayetinden önce olay yerinde keşif yaptığı söylenen personelin kendi personeli olmadığını, personelinin hiçbir şekilde olay yerinde bulunmadığını ve HTS kayıtlarıyla bunun kanıtlandığını öne süren Demirkale, cinayet günü kendisinin de olay yerinde bulunmadığını, tespitlerin açıkça yalan olduğunu ve savcılığın iddialarının hiçbirinin ispat edilemediğini kaydetti.
Sanıkların savunma yapmaları için hangi eylemden suçlandıklarını bilmeleri gerektiğini ve kendisinin bunu bilmediğini de anlatan Demirkale, şöyle devam etti:
'Savcının iddiaları için delillerini net şekilde ortaya koyması gerekiyor. Benim o dönem Ali Fuat Yılmazer, diğer müdürler, alt veya üst personelle görüşmem niye suç olsun? Savunma hakkımız yerle bir edilmiştir en başından beri. Tarafsızlık yok çünkü. Mütalaada hakkımızdaki isnatların hiçbiri suç teşkil etmemektedir. Fiil ve fail üzerinde anlaşılır kılınmayan bir iddianame ve mütalaa olmaz. Bugüne kadar gözleri kapalı, nereye götürüldüğünü bilmeyen kurbanlıklar gibi yargılandık. Suçu bize yüklemeye çalıştılar. Olduğu kadar yaklaşımıyla tamamlanan iddianame, eksiklik ve usulsüzlükleriyle mahkemeye gönderilmiştir. Taleplerimizin karşılanmadığı yargılamanın sonuna geldik. Benim jandarma personelimin hiçbirinin ByLock kaydı yoktur. Bank Asya'da hesapları yoktur. Beraatimi istiyorum.'
Mahkeme heyeti duruşmayı, tutuklu sanıklardan eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer'in mütalaaya karşı savunmasının alınması için 3 Şubat'a erteledi.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın