Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Hepimizin Travmatik Bir Çocukluk Geçirmesine Neden Olan Samanyolu TV'nin Akıllara Ziyan Dizisi 'Sırlar Dünyası'
O döneme denk gelenler bilir, Samanyolu TV'de izleyicilerden gelen mektuplarla sözde yaşanmış hikâyeleri ekrana getiren bir program vardı; adı da 'Sırlar Dünyası'ydı. Yaşanmış hikâyelerden çok halüsinasyonları derlediğini düşündüğümüz bu program, biz normal insanlar için absürtlüğün doruk noktasıydı resmen. İşte biz de, inanılmaz sahneleriyle travmatik bir çocukluk geçirmemize neden olan ve hepimizin psikolojisini allak bullak eden bu programı yâd edelim istedik...
Detaylar için sizi şöyle aşağı alalım. 👇
Bu kardeşimizi hatırlıyorsunuzdur, ekranda belirir belirmez; yine korkudan altımıza edeceğimiz esrarengiz olayların yaşanacağını anlıyorduk.
"Sevgili Seyirciler, hayat düşünebilenler için ibretlik levhalarla doludur..." gibi ürkütücü ve ders verici konuşmaya bir başladı mı, yandınız. Kaçışınız yoktu.
Bir de dizinin öyle bir jenerik müziği vardı ki, insanın yüreğini kor ateşlerle dağlıyordu.
O müziği duyup da bir insana zulmetmeniz, kaynananıza kızmanız ya da gelininize iftira etmeniz vs. mümkün değildi...
Bu kısa ve ibretlik hikâyelerde kötü insanları mezarda saran yılan mı ararsınız, gelinine zulmeden kaynananın yatalak olup gelinine yalvarmasını mı ararsınız; ne ararsanız vardı.
Eğer kocanızın yatalak bir annesi varsa, ve siz de ona bakmak istemiyorsanız vay hâlinize. Takdir-i İlahi size bu yaptığınızı misli misli ödetiyordu. Ne de olsa alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste...
Gerçi Sırlar Dünyası'nda aheste aheste değil, jet hızıyla belanızı buluyordunuz; o ayrı.
Yaşlı amcalar, merhum insanlar bile sırf siz ibret alasınız diye mezarlarını bırakıp, evinize ziyarete geliyordu.
Sonrada 'Evladım beni bir eve bırakıver...' deyip, sizi mezarlığa getiriyor; bir güzel sizi kıvrandırıyor, doğru yola gelesiniz diye siz korkudan altınıza edene kadar nasihat ediyordu.
Allah'ım sen aklımıza mukayyet ol...
Tabii bir de kötü gelinlerin, eltilerin ve görümcelerin sonu hep aynıydı...
Zulmedenlerin, iftiracıların dizinin sonuna doğru ağzı yüzü kayıyor, felç geçirip; zulmettikleri kişinin eline düşüyorlardı.
Ah be, mazlumun ahını almayacaksın işte.
Öyle akla ziyan ve saçma senaryolar vardı ki, hadi bunu yazıp yollayan neyse de; bir de bunu alıp senaryolaştırıp yayınlayana ne demeli...
Zira olay, etme bulma dünyası konseptini de çoğu zaman katbekat aşıyordu. Alkolik- kumar oynayan insan birisinden nasihat ve akıl alıyor, daha sonra imana geliyor ve kendini kurtaran insanı bulmaya gidiyor. Kaderin cilvesine bakın ki aslında meğer o kişi yıllar önce ölmüş, ya da aslında hiç var olmamış-mış... Haydi buyur...
Öyle ki dizide hayalet gören insanımız, kaçıp saklanmak yerine oldukça sakin bir şekilde "Ey Yüce Rabb'im..." diye nağme yapmaktan da geri durmuyordu.
Olağanüstülükler bununla da sınırlı değildi tabii...
Her oyunculuk ve hikâye, başlı başına bir dram içeriyordu...
Yine bize travma yaşatan bir bölümünde, askerliğini yapan bir gencimiz her gün köyden birliğine taze süt getirir. O günlerden birinde, arabasının yolunda duran bir yılanı fark eder. Ezmemek için duran genç, yılanla muhabbet eder, o kadar merhametlidir ki arabadaki süt güğümlerinden birinin kapağına süt doldurup yılana ikram eder. Gel zaman git zaman askerliğinin son gününe gelen delikanlı, son kez köyden dönerken yine yılanla muhabbete başlar, sütünü verir ve tam gidecekken yılan ayağına dolanır ve bu genci bir türlü bırakmaz. Öyle böyle bayağı bir oyalandıktan sonra birliğine giden genç, arkadaşlarının operasyona gittiğini görür. O yılan yüzünden operasyona yetişememiştir. Sonra acı haber gelir ki, arkadaşları operasyon sırasında mayına basıp şehit olmuştur. Buradan da anlaşılıyor ki, yılan delikanlının hayatını kurtarmıştır. Bir de çarşı izninde yardım ettiği bir sakat genç kız vardı delikanlının. Kızın babası bu fakir fakat onurlu delikanlıya para filan getirmişti askerdeyken. Delikanlımız askerlik bittiğinde kızın evine gidiyor ki orada ne bir baba var ne de bir kız. Aslında hiçbiri gerçek değilmiş. Bak sen şu işe...
Yine ibretlik bir bölümümüzde ise, sahtekar ve düzenbaz bir adamın; başına gelen ders çıkarılası musibetlere tanık oluyoruz.
İl sağlık müdürlüğünde çalışan, kötü niyetli ve rüşvetçi bir abimiz, sokakta bulduğu bir fareyi cebine atar ve civar fırınları teftiş etmeye çıkar. Tabii niyet kötü olduğu için tertemiz fırınların mutfaklarına ölü fareleri bırakarak, fırın sahiplerinden rüşvet toplamaya başlar. Fırın sahipleri de öyle çalışkan, öyle dürüst ve öyle helal kazanç sahibi kişilerdir ki; bu davranışla haksızlığa uğratılırlar. İnsan sağlığını hiçe sayan bu haysiyetsiz abimiz, hiçbir fırını mühürlemiyor tabii, pis olanları dahi rüşvet ile kapatmaya çalışıyordur. Bu arada bu kötü adamın oğlu da rahatsızlanıyor ve şiddetli bir baş ağrısı çekiyor. Tabii bizim bu adam karısının tüm ısrarlarına rağmen oğlunu hastaneye götürmüyor ve yeni aldığı evin tapusuyla ilgileniyor. Bu sırada sokakta simit satan adamlara bile acımıyor, paralarını ceplerinden alıyor. Tabii çekirge bir zıplar iki zıplar, bizim rüşvetçi adamdan sonunda şikayetçi oluyorlar ve rüşvet aldığını müdürüne söylüyorlar. Tabii bu sırada adamın oğlunu da hastaneye kaldırıyorlar ve çocuk bayağı hasta durumda. Gel gör ki adamın çocuğunun hastalığı yalnızca domuzlarda görülen bir hastalıkmış. Yani yalnızca ölü fare yiyen domuzlarda görülen bu hastalık, adamın oğluna da bulaşıyor. Doktor diyor ki; 'Nasıl oldu bilmiyorum ama oğlunuz ölü fare eti yemiş...' Tabii bir anda abimizin kafasında şimşekler çakıyor ve yaptığı haksızlıklar geliyor aklına, sonra da zavallı çocuk ölüyor...
Psikoloji bozma garantili bir hikâye daha...
Anlatmakla olmaz, bu diziyi izleyip, bu travmayı iliklerinizde hissetmeniz lazım...
Eğer siz de hayattan ibretlik dersler almak istiyorsanız, Sırlar Dünyası'nın kapısını aralayabilirsiniz... 😅
Yorum Yazın
çocukken bir yandan korkutup bir yandanda hiçbir zaman kötülük yapmamayı bilinç altıma kazıyan bir programdı..evet abartılı ve gösterilmemesi gereken sahnele... Devamını Gör
5. Boyut incelemesi de gelsin az mı çocuk oradaki dedeyi Allah sanarak büyüdü
Öyle değil miydi? :D
Bir bolümünde ezanin sesinden rahatsiz olan adam öldügünde eşşege dönüşüyordu.cenaze namazini kilamamişdi imam. ben de Allah bana kizarsa öldüğümde eşşeye ce... Devamını Gör
Yani reenkarnasyon olmuş adam vay be