Doktor Fikret Hacıosman'ın Öldürülmesi Ardından Yükselen Ses: #HekimCinayetleriPolitiktir

Psikiyatrist doktor Fikret Hacıosman, görev yaptığı İstanbul Bahçelievler'deki bir özel hastanede dün uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Hacıosman bugün gözyaşları içinde toprağa verildi. Doktor Hacıosman'ın ölümünün karşısında acı ve öfke vardı. Türk Tabipler Birliği, güvenlik zafiyetine dikkat çektiği açıklamasında, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önüne geçilmesi için yasal düzenleme yapılması çağrısını yineledi. Tepki, Twitter'da da #HekimCinayetleriPolitiktir etiketiyle dile getiriliyor... 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, geçtiğimiz aylarda Sağlık Bakanlığı'ndan, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin elde ettiği verileri açıklamıştı. İlgezdi, 14 Mayıs 2012 - 01 Nisan 2018 tarihleri arasında kayıtlara geçen şiddet vakası sayısının 68 bin 375 olduğunu aktarmıştı.

Hacıosman, dün İstanbul Bahçelievler'de görev yaptığı hastanede, eski hastası olduğu iddia edilen 18 yaşındaki Serhat Tunçdemir'in silahından çıkan kurşunlarla can verdi.

Fikret Hacıosman'ın öldürülmesinin ardından Türk Tabipler Birliği bir açıklama yaptı.

'Bugün bir meslektaşımızı daha silahlı saldırı sonucu kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşıyoruz' ifadeleriyle başlayan açıklamada, sağlıkçılara yönelik artan şiddete dikkat çekildi. Açıklamada, TTB tarafından şiddete önlem alınması için uzun süredir çalışma yürütüldüğü, ancak TBMM ve Sağlık Bakanlığı'ndaki girişimlerin sonuçsuz kaldığı kaydedildi.

Açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı: 

'Bir hekimin hastane içerisinde ateşli silahla öldürülmesi sağlık kuruluşlarındaki güvenlik önlemlerinin yetersizliğinin artık gözardı edilemeyecek ve ertelenemeyecek acil bir sorun olduğunu apaçık göstermektedir. Hem hastane yöneticileri hem de kamu idaresi bu sorunu ivedilikle çözmekle sorumludur. Sağlık çalışanları ve Türk Tabipler Birliği görece basit önlemlerle bile engellenebilecek olan şiddet vakalarına karşı tahammüllerini çoktan kaybetmiştir. Silahın sağlık kuruluşlarına bile kolayca sokulabilmesi karşısında başta kamu otoritesi olmak üzere bütün toplum silahlanmanın normal bir olgu gibi görülmesini sosyal bir sorun olarak ele almalı; bireysel silahlanma zaman kaybetmeden kontrol altına alınmalıdır.'