Bir avukat tarafından anneye anlatır gibi anlatılmış İÇ GÜVENLİK PAKETİ
Arkadaşlar!
Bir İç Güvenlik Tasarısı'dır
gırla gidiyor.
Aşağıdaki yazı bir avukat
tarafından anneye anlatır gibi anlatılmış yasa paketidir, tam metni okumaya
kalkıp beyni yanan, doğrusu neymiş bunun diyen bireylere şiddetle okumalarını
öneririm:
İç Güvenlik Yasa Tasarısı sürekli
konuşuluyor, Meclis'te vekiller birbirini dövüyor, muhalefet de tasarıyı hep
birlikte protesto ediyor.
Peki bu yasa ne? Ne getiriyor, ne
götürüyor? Bir avukat olarak ben çevremdeki insanlar ile konuştuğumda herkesin
kafasının bulanık olduğu, muhalifin de iktidar yanlısının da tasarı hakkında
öğrenilen cümlelerden ile gidemediklerini gördüm. Halbuki bu mesele çok ama çok
önemli, insanların hayatına da doğrudan dahil olacak.
Polisin Yetkileri Neler?
Bizim hukukumuzda polisin iki tip
yetkisi vardır. Bunlardan biri ADLİ (yani suç içeren olaylar) diğeri İDARİ (yani suç olmamakla birlikte genel düzenlemeler)dir. Polis bazı hareketlerini Adli, bazılarını İdari sebeple yapar.
Polis adli olaylarda savcıya
bağlıdır. Savcı kimdir? Savcı bir suç işlenmiş mi diye araştıran, delilleri
toplatan kişidir. Savcının bu yaptığına soruşturma diyoruz. Savcı delillere ve
iddiaya bakar, suçun işlendiğini düşünürse mahkemeye dava açar. Düşünmez ise
takipsizlik kararı verir, hiçbir şey olmaz, dosya kapanır. Savcı işte bu
delilleri toplarken polisi kullanır. Polisin Adli (yani suç içeren olaylardaki) Amiri savcıdır. Polis her şeyi onun emir ve talimatı ile yapar. Kafasına göre
iş yapamaz.
Peki polis ne yapabilir?
YAKALAMA: Polis suç işleyen
kişiyi durdurur. Yani onu yakalar ve kaçmamasını sağlar. Fakat bir yere
götürmez. Mesela ben suç işledim. Polis yolda kimlik kontrolü yapıyormuş. Benim
arandığım ortaya çıktı. Hop arkadaş gitme hiçbir yere diye durdurdu beni sokakta.
İFADE ALMA: Polis bir suça
ilişkin benim (ben suçun mağduru ya da suçu işleyen olmalıyım) bilgime
başvurur. Dediklerimi yazar. Bana imzalatır. Dosyasına koyar. (sonra bu dosyayı
suçu araştırsın diye savcıya verecek) Bunu karakoldan başka yerde yapamaz. Yapsa bile, hukuka uygun bir ifade olmaz. Yani mahkemede işe yaramaz.
GÖZALTI: Herkesin tutuklama ile
karıştırdığı bir konu bu. Gözaltı dizilerde “geceyi nezarette geçireceksin”
denilen şey aslında. Karakolda kalıyorsunuz. Niye? Çünkü savcı diyor ki, “bu
adam kaçabilir, suç işleyebilir, delil karartabilir. sen bunu tut.” Savcı bunu
demeyebilir mi? Evet demeyebilir. “ifadesini al, serbest bırak” der. Gözaltı
süresi 1 gündür. Eğer örgütlü suç ise, en fazla 3 güne kadar uzatılabilir. Bundan sonra kişinin savcı karşısına çıkarılması gerekir. Aksi halde
hukuksuzluk olur, polisler suç işlemiş sayılır. Kişi gözaltına girerken
hastahaneye götürülür. Oradan çıkarılırken de yine hastahaneye götürülür. Böylece, polisin sizi gözaltında dövmesini engellemek istenir. Çünkü raporların
ilkinde sağlam, ikincisinde dayak yemiş haldeyseniz anlaşılır ki bunu polis
yapmış.
ARAMA: Bu da polisin sizi,
evinizi, üstünüzü, başınızı arayabilmesi meselesi. Polis yine bunu savcı derse
yapar. Bunlardan bazıları için (ev araması vb.) hakimden izin alınması gerekir. Eğer hakime ulaşılamıyorsa (aradık açmadı) savcıya sorar polis.
Şimdi gördüğünüz üzere sistem
şöyle işliyor: Savcı polise yap diyor, polis yapıyor.
Peki bu niye böyle?
Polisi bir hukukçu denetlesin diye
aslında. Polis sayısı çok fazla ama pek azı hukuk eğitimi almış. Hal böyle
olunca bir sürü yanlış yapabiliyorlar, dahası suç işleyebiliyorlar. Ama savcı
denetleyince bu oran bayağı düşüyor. Çünkü talimatı veren savcı da topun
ağzında olduğundan, polisin her canını istediğini yapmasına izin vermiyor ve
bütün işlemler kayıt altına alınıyor. Avukat da dosyayı rahat takip ediyor. Çünkü muhatabı savcı.
Bu sistemi size örnekle açıklayayım bir de.
Örnek Hikayemiz Şu Şekilde:
Karakterimiz Ayşe bir eyleme katılmıştır. Bu eylemde
polisler onun suç işlediğini düşünerek yakalar (yakalama). Ardından polisler
savcıyı arar. savcı ne diyebilir? Serbest Bırak, İfadesini Al Bırak, ya da Gözaltına Al. Polis de bu üçünden birini yapar. Bu arada üstünü aramak isterse yine savcıya sorar. Savcı der ki Ara ya da Arama. Polis duruma göre Ayşe'yi ya
bırakır, ya karakola götürmek zorundadır. Başka bir şey yapamaz.
Sistem kısa bir özetle bu.
Şimdi yeni tasarı şunu diyor.
Polis karakterimiz Ayşe'yi eylemde gördü. Artık onu
yakalayabilir, sokak ortasında bekletebilir, yahut olaydan uzaklaştırabilir. Ayrıca isterse savcı'ya hiç haber vermeden, 48 saat kendisi gözaltında
tutabilir.
e yani dediğinizi duyar gibiyim?
Yanisi şu dostlar,
Diyelim ki eylemle meylemle hiç alakanız bile yok. Kadıköy ya da Alsancak'ta bira içiyordunuz, polis eylem yapan grupla birbirine girdi. Sizi de
arada yakaladılar. Takarlar bileğinize kelepçeyi, dikerler sokak ortasında. Ya
da olay yerinden uzaklaştırabilirler. Nereye götürebilirler, Bu belli değil. İsterse gider, ormana götürür ve orada bırakır sizi. Yani siz bira içtiğiniz bir
akşam kendinizi ormanın ortasında bulabilirsiniz.
Hadi bu örneği daha da ileri götürelim.
Biz eylemlerde kızları taciz eden, onlara laf atan
polislerin de var olduğunu biliyoruz. Diyelim ki kafadar polisler kadınları aldı
eylemden. Götürdüler ormana. Bıraktık diye tutanak düzenlediler. Fakat
bırakmadılar ve tecavüz ettiler. Ya da dövdüler. Bunu kim kontrol edebilecek. Belli değil. Gözaltındaki gibi bu kişiler hastahaneye de götürülmüyorlar
zaten. Polis dedi ki, 'Valla ben aldığımda dayak yemişti, ben bir şey yapmadım.' ya da 'ben onu ormanda bıraktım, sonra ne oldu ben bilmem' dedi. Çünkü bu sokak
ortasında bekletme veya ormana götürme için hastahane düzenlemesi yok. Gözaltı
olsaydı olacaktı.
Şimdi şablon yerine oturmaya başlamıştır.
Tasarı ayrıca şunu diyor. Polis,
amirinden (savcıdan değil de komiserden vs) izin alarak üstünüzü arayabilir. Yani polis bu tasarıdan sonra beni kafasına göre arayabilecek.
Polis evde, iş yerinde ifade alabilecek!
Tasarı bir de şunu diyor. Polis
evde iş yerinde ifade alabilir. E alsın ne var? Şu var.
Polis diyelim ki canına
esti, gecenin bir vakti girme hakkı olmayan (niye, çünkü hakimden ya da
savcıdan karar almamış) evinize girip ifadenizi alıyorum diyebilir. Saat 3, 5
artık ne zaman isterse.
Şimdi Yargıtay ve Danıştay diyor ki, ben polise gel desem bile polis evime giremez. Çünkü, beni belki korkuttu
da izin verdim, ne belli. Bir de polis kalkıp “ben zorla girmedim, o izin
verdi” diye savunma yapıyordu, karar olmadan eve dalıp insanları dövdüğü zaman. Yargıtay ve Danıştay da yok öyle yağma diyerek durdurmuşlardı bunu. Polis şuan
siz isteseniz bile, karar olmadan evinize giremez. Girerse suç işler. Tasarı
onaylanırsa polis tekrar bu yetkiye, bu sefer ifade alacağım bahanesi ile
kavuşuyor.
Anladınız mı mevzuyu? Sizi artık
kafasına göre yoldan çevirir, arar, evinize girer, ister ormana götürür, ister
bambaşka bir yere. Ne yakınlarınıza ne avukatınıza da aramanıza izin vermez. Öyle kalırsınız. Elinizde belge de olmadığından ispat da edemezsiniz bir suçun
mağduru olursanız.
İşte Polis Devleti oluyoruz
derken, muhalefet İç Güvenlik Yasa Tasarısı'na bu yüzden karşı çıkıyor.
Silah Kullanma Yetkisi Geliyor!
Peki burada bitiyor mu, bitmiyor. Polisin eylemde kendisine sapan, molotof atan kişiye karşı silah kullanma
yetkisi geliyor. 'e kullansın canım, adamın hayatı tehlikede' dediğinizi
duyar gibiyim. Polisin zaten kendisinin ya da başkasının hayatı tehlikeye
girdiğinde önce uyarıp, sonra havaya ateş açıp, sonra kişiyi vurma yetkisi
vardı.
eee bu ne o zaman?
Valla güzel dostum, bu şu.
Polis
elinde molotofu gördü mü, basar alnına kurşunu, daha da hiçbir şey açıklamak
zorunda değildir. Hatta ve hatta polis şunu da yapabilir. Basar alnına kurşunu,
tutuşturur boş ellerine molotofu. Siler görüntüleri (Ali İsmail Korkmaz da
sildiği gibi) elini kollunu sallaya sallaya gider.
Bu da meselenin neden hayati
olduğuna ilişkin.
Peki tasarı sadece bunu mu yapıyor?
Hayır. Malesef burada da bitmedi. Tasarı bazı yeni suçlar da uyduruyor. Artık valilik bir karar aldığında (1 Mayıs'da gösteri yapmayacaksın) Yapman suç.
normalde nasıldı?
Valilik bir karar
alsa bile, ben eylemde suç işlemediğim takdirde bir suç işlemiş olmuyordum. Şimdi, eyleme çıktığım an hapis cezası.
Eskiden eylemde boyalı su sıkması
yasaktı. Artık serbest.
Bunun haricinde polise eylemde
yardım etmeyen kamu görevlileri (Toma'ya su vermeyen Belediye Başkanı) hapis
cezası alıyor.
Yani polis artık sizi vurur mu,
sabaha mı bırakır, gözaltına mı alır kafasına göre. Bu onun bileceği iş. Herkes
de ona seve seve yardım edecek.
Artık Yasayı Biliyorsunuz...
Şimdi hukuku da tasarıyı da
bildiğinize göre, buna ilişkin düşünceleriniz netleşmiştir. Bu yasa çıktıktan sonra önümüz sıkıntılı. Çünkü Hükümet Aleyhinde yapılan her eylemde, zarar görme, hapse düşme ve öldürülme tehlikesi
altında olacak insanlar. İşin acı yanı, bu Hukuka Uygun olacak.
Çünkü, yasa çıkarsa onu
denetleyecek olan yukarıdaki mahkemeler, anayasa mahkemesi de, onu uygulayacak
olan yargıtay da sizi mi hükümeti mi savunur, belli değil. (uygulamadan
anlaşılan hükümeti ve polisi savunur)
Nazi Almanyası'ndan sonra uluslar arası sözleşmeler öngörüldü. Bunun
sebebi şuydu.
Almanlar yaptıkları her şeyi kendi kanunlarına uygun yaptılar ve
onca adamın ölmesi, toplama kampında durması, aslında suç falan değildi.
Şimdi bu ülkede işlenmek istenen
suçlar, kanuna uyduruluyor. Sonumuzun gerçekten hayra alamet olmadığı bir
durumdayız.