Görüş Bildir
Haberler
Bir avukat tarafından anneye anlatır gibi anlatılmış İÇ GÜVENLİK PAKETİ

Bir avukat tarafından anneye anlatır gibi anlatılmış İÇ GÜVENLİK PAKETİ

Arda Tunca
20.02.2015 - 11:37 Son Güncelleme: 20.02.2015 - 13:58

Arkadaşlar!

Bir İç Güvenlik Tasarısı'dır

gırla gidiyor.

Aşağıdaki yazı bir avukat

tarafından anneye anlatır gibi anlatılmış yasa paketidir, tam metni okumaya

kalkıp beyni yanan, doğrusu neymiş bunun diyen bireylere şiddetle okumalarını

öneririm:

İç Güvenlik Yasa Tasarısı sürekli

konuşuluyor, Meclis'te vekiller birbirini dövüyor, muhalefet de tasarıyı hep

birlikte protesto ediyor.

Peki bu yasa ne? Ne getiriyor, ne

götürüyor? Bir avukat olarak ben çevremdeki insanlar ile konuştuğumda herkesin

kafasının bulanık olduğu, muhalifin de iktidar yanlısının da tasarı hakkında

öğrenilen cümlelerden ile gidemediklerini gördüm. Halbuki bu mesele çok ama çok

önemli, insanların hayatına da doğrudan dahil olacak.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Polisin Yetkileri Neler?

Bizim hukukumuzda polisin iki tip

yetkisi vardır. Bunlardan biri ADLİ (yani suç içeren olaylar) diğeri İDARİ (yani suç olmamakla birlikte genel düzenlemeler)dir. Polis bazı hareketlerini Adli, bazılarını İdari sebeple yapar.

Polis adli olaylarda savcıya

bağlıdır. Savcı kimdir? Savcı bir suç işlenmiş mi diye araştıran, delilleri

toplatan kişidir. Savcının bu yaptığına soruşturma diyoruz. Savcı delillere ve

iddiaya bakar, suçun işlendiğini düşünürse mahkemeye dava açar. Düşünmez ise

takipsizlik kararı verir, hiçbir şey olmaz, dosya kapanır. Savcı işte bu

delilleri toplarken polisi kullanır. Polisin Adli (yani suç içeren olaylardaki) Amiri savcıdır. Polis her şeyi onun emir ve talimatı ile yapar. Kafasına göre

iş yapamaz.

Peki polis ne yapabilir?

YAKALAMA: Polis suç işleyen

kişiyi durdurur. Yani onu yakalar ve kaçmamasını sağlar. Fakat bir yere

götürmez. Mesela ben suç işledim. Polis yolda kimlik kontrolü yapıyormuş. Benim

arandığım ortaya çıktı. Hop arkadaş gitme hiçbir yere diye durdurdu beni sokakta.

İFADE ALMA: Polis bir suça

ilişkin benim (ben suçun mağduru ya da suçu işleyen olmalıyım) bilgime

başvurur. Dediklerimi yazar. Bana imzalatır. Dosyasına koyar. (sonra bu dosyayı

suçu araştırsın diye savcıya verecek) Bunu karakoldan başka yerde yapamaz. Yapsa bile, hukuka uygun bir ifade olmaz. Yani mahkemede işe yaramaz.

GÖZALTI: Herkesin tutuklama ile

karıştırdığı bir konu bu. Gözaltı dizilerde “geceyi nezarette geçireceksin”

denilen şey aslında. Karakolda kalıyorsunuz. Niye? Çünkü savcı diyor ki, “bu

adam kaçabilir, suç işleyebilir, delil karartabilir. sen bunu tut.” Savcı bunu

demeyebilir mi? Evet demeyebilir. “ifadesini al, serbest bırak” der. Gözaltı

süresi 1 gündür. Eğer örgütlü suç ise, en fazla 3 güne kadar uzatılabilir. Bundan sonra kişinin savcı karşısına çıkarılması gerekir. Aksi halde

hukuksuzluk olur, polisler suç işlemiş sayılır. Kişi gözaltına girerken

hastahaneye götürülür. Oradan çıkarılırken de yine hastahaneye götürülür. Böylece, polisin sizi gözaltında dövmesini engellemek istenir. Çünkü raporların

ilkinde sağlam, ikincisinde dayak yemiş haldeyseniz anlaşılır ki bunu polis

yapmış.

ARAMA: Bu da polisin sizi,

evinizi, üstünüzü, başınızı arayabilmesi meselesi. Polis yine bunu savcı derse

yapar. Bunlardan bazıları için (ev araması vb.) hakimden izin alınması gerekir. Eğer hakime ulaşılamıyorsa (aradık açmadı) savcıya sorar polis.

Şimdi gördüğünüz üzere sistem

şöyle işliyor:  Savcı polise yap diyor, polis yapıyor.

Peki bu niye böyle?

Polisi bir hukukçu denetlesin diye

aslında. Polis sayısı çok fazla ama pek azı hukuk eğitimi almış. Hal böyle

olunca bir sürü yanlış yapabiliyorlar, dahası suç işleyebiliyorlar. Ama savcı

denetleyince bu oran bayağı düşüyor. Çünkü talimatı veren savcı da topun

ağzında olduğundan, polisin her canını istediğini yapmasına izin vermiyor ve

bütün işlemler kayıt altına alınıyor. Avukat da dosyayı rahat takip ediyor. Çünkü muhatabı savcı.

Bu sistemi size örnekle açıklayayım bir de.

Örnek Hikayemiz Şu Şekilde:

Karakterimiz Ayşe bir eyleme katılmıştır. Bu eylemde

polisler onun suç işlediğini düşünerek yakalar (yakalama). Ardından polisler

savcıyı arar. savcı ne diyebilir? Serbest Bırak, İfadesini Al Bırak, ya da Gözaltına Al. Polis de bu üçünden birini yapar. Bu arada üstünü aramak isterse yine savcıya sorar. Savcı der ki Ara ya da Arama. Polis duruma göre Ayşe'yi ya

bırakır, ya karakola götürmek zorundadır. Başka bir şey yapamaz.

Sistem kısa bir özetle bu.

Şimdi yeni tasarı şunu diyor.

Polis karakterimiz Ayşe'yi eylemde gördü. Artık onu

yakalayabilir, sokak ortasında bekletebilir, yahut olaydan uzaklaştırabilir. Ayrıca isterse savcı'ya hiç haber vermeden, 48 saat kendisi gözaltında

tutabilir.

e yani dediğinizi duyar gibiyim?

Yanisi şu dostlar,

Diyelim ki eylemle meylemle hiç alakanız bile yok. Kadıköy ya da Alsancak'ta bira içiyordunuz, polis eylem yapan grupla birbirine girdi. Sizi de

arada yakaladılar. Takarlar bileğinize kelepçeyi, dikerler sokak ortasında. Ya

da olay yerinden uzaklaştırabilirler. Nereye götürebilirler, Bu belli değil. İsterse gider, ormana götürür ve orada bırakır sizi. Yani siz bira içtiğiniz bir

akşam kendinizi ormanın ortasında bulabilirsiniz.

Hadi bu örneği daha da ileri götürelim.

Biz eylemlerde kızları taciz eden, onlara laf atan

polislerin de var olduğunu biliyoruz. Diyelim ki kafadar polisler kadınları aldı

eylemden. Götürdüler ormana. Bıraktık diye tutanak düzenlediler. Fakat

bırakmadılar ve tecavüz ettiler. Ya da dövdüler. Bunu kim kontrol edebilecek. Belli değil. Gözaltındaki gibi bu kişiler hastahaneye de götürülmüyorlar

zaten. Polis dedi ki, 'Valla ben aldığımda dayak yemişti, ben bir şey yapmadım.' ya da 'ben onu ormanda bıraktım, sonra ne oldu ben bilmem' dedi. Çünkü bu sokak

ortasında bekletme veya ormana götürme için hastahane düzenlemesi yok. Gözaltı

olsaydı olacaktı.

Şimdi şablon yerine oturmaya başlamıştır.

Tasarı ayrıca şunu diyor. Polis,

amirinden (savcıdan değil de komiserden vs) izin alarak üstünüzü arayabilir. Yani polis bu tasarıdan sonra beni kafasına göre arayabilecek.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Polis evde, iş yerinde ifade alabilecek!

Tasarı bir de şunu diyor. Polis

evde iş yerinde ifade alabilir. E alsın ne var? Şu var. 

Polis diyelim ki canına

esti, gecenin bir vakti girme hakkı olmayan (niye, çünkü hakimden ya da

savcıdan karar almamış) evinize girip ifadenizi alıyorum diyebilir. Saat 3, 5

artık ne zaman isterse. 

Şimdi Yargıtay ve Danıştay diyor ki, ben polise gel desem bile polis evime giremez. Çünkü, beni belki korkuttu

da izin verdim, ne belli. Bir de polis kalkıp “ben zorla girmedim, o izin

verdi” diye savunma yapıyordu, karar olmadan eve dalıp insanları dövdüğü zaman. Yargıtay ve Danıştay da yok öyle yağma diyerek durdurmuşlardı bunu. Polis şuan

siz isteseniz bile, karar olmadan evinize giremez. Girerse suç işler. Tasarı

onaylanırsa polis tekrar bu yetkiye, bu sefer ifade alacağım bahanesi ile

kavuşuyor.

Anladınız mı mevzuyu? Sizi artık

kafasına göre yoldan çevirir, arar, evinize girer, ister ormana götürür, ister

bambaşka bir yere. Ne yakınlarınıza ne avukatınıza da aramanıza izin vermez. Öyle kalırsınız. Elinizde belge de olmadığından ispat da edemezsiniz bir suçun

mağduru olursanız.

İşte Polis Devleti oluyoruz

derken, muhalefet İç Güvenlik Yasa Tasarısı'na bu yüzden karşı çıkıyor.

Silah Kullanma Yetkisi Geliyor!

Peki burada bitiyor mu, bitmiyor. Polisin eylemde kendisine sapan, molotof atan kişiye karşı silah kullanma

yetkisi geliyor. 'e kullansın canım, adamın hayatı tehlikede' dediğinizi

duyar gibiyim. Polisin zaten kendisinin ya da başkasının hayatı tehlikeye

girdiğinde önce uyarıp, sonra havaya ateş açıp, sonra kişiyi vurma yetkisi

vardı.

eee bu ne o zaman?

Valla güzel dostum, bu şu. 

Polis

elinde molotofu gördü mü, basar alnına kurşunu, daha da hiçbir şey açıklamak

zorunda değildir. Hatta ve hatta polis şunu da yapabilir. Basar alnına kurşunu,

tutuşturur boş ellerine molotofu. Siler görüntüleri (Ali İsmail Korkmaz da

sildiği gibi) elini kollunu sallaya sallaya gider.

Bu da meselenin neden hayati

olduğuna ilişkin.

Peki tasarı sadece bunu mu yapıyor?

Hayır. Malesef burada da bitmedi. Tasarı bazı yeni suçlar da uyduruyor. Artık valilik bir karar aldığında (1 Mayıs'da gösteri yapmayacaksın) Yapman suç. 

normalde nasıldı? 

Valilik bir karar

alsa bile, ben eylemde suç işlemediğim takdirde bir suç işlemiş olmuyordum. Şimdi, eyleme çıktığım an hapis cezası.

Eskiden eylemde boyalı su sıkması

yasaktı. Artık serbest.

Bunun haricinde polise eylemde

yardım etmeyen kamu görevlileri (Toma'ya su vermeyen Belediye Başkanı) hapis

cezası alıyor.

Yani polis artık sizi vurur mu,

sabaha mı bırakır, gözaltına mı alır kafasına göre. Bu onun bileceği iş. Herkes

de ona seve seve yardım edecek.

Artık Yasayı Biliyorsunuz...

Şimdi hukuku da tasarıyı da

bildiğinize göre, buna ilişkin düşünceleriniz netleşmiştir. Bu yasa çıktıktan sonra önümüz sıkıntılı. Çünkü Hükümet Aleyhinde yapılan her eylemde, zarar görme, hapse düşme ve öldürülme tehlikesi

altında olacak insanlar. İşin acı yanı, bu Hukuka Uygun olacak.

Çünkü, yasa çıkarsa onu

denetleyecek olan yukarıdaki mahkemeler, anayasa mahkemesi de, onu uygulayacak

olan yargıtay da sizi mi hükümeti mi savunur, belli değil. (uygulamadan

anlaşılan hükümeti ve polisi savunur)

Nazi Almanyası'ndan sonra uluslar arası sözleşmeler öngörüldü. Bunun

sebebi şuydu. 

Almanlar yaptıkları her şeyi kendi kanunlarına uygun yaptılar ve

onca adamın ölmesi, toplama kampında durması, aslında suç falan değildi.

Şimdi bu ülkede işlenmek istenen

suçlar, kanuna uyduruluyor. Sonumuzun gerçekten hayra alamet olmadığı bir

durumdayız.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam