Aşık Olmak İsteyenlere: Bilimsel Deneyle Desteklenmiş Bir Aşık Olma Hikayesi!
Aşk ne güçlü bir duygudur.
O, sizi sevmediğinde sanki kimse sizi sevmiyormuş gibi hissetmektir.
Peki, aşk içten gelerek değil de bir laboratuvar ortamında yapay olarak salınabilir mi iki birbirini tanımayan kalbe?
Cevabı, bu uzun hikayenin en sonunda saklı...
Bir gece köprüde dururken...
"Aslında psikologlar, insanları birbirine âşık etmeye çalışıyorlar."
Mandy yaşanan bu durumu şöyle açıklıyor: Köprüdeki adamın kendisi ile aynı üniversitede olduğunu, ara sıra spor salonunda karşılaştığını ve aklına ‘acaba olur mu?’ düşüncesinin geldiğini ve karşılaşmadan sonra da adamın instagram hesabına göz attığını söylüyor.
Peki, bir insanla hayatınızın belli yerlerinde ortak zevklere ya da yönelimlere sahip olmak, o insana âşık olmak için yeterli midir gerçekten?
Mandy o gece adama 'Aslında psikologlar, insanları birbirine âşık etmeye çalışıyorlar.' diye de eklemiş, Dr. Aron'ın çalışmasını hatırlayarak.
'Büyüleyici, bunu hep denemek istedim.'
Haydi deneyelim!
Mandy, bu çalışma hakkında ilk kez bir şeyler okuduğunda bir ayrılığın tam ortasında olduğunu söylüyor. ‘’Ayrılmayı her düşündüğümde kalbim, beynimden ağır bastı. Sıkışmış hissettim. Bunun üzerine iyi bir akademisyen gibi, daha akıllı sevmenin bir yolu olması umuduyla bilime döndüm.’’
Aşk’ın kavramsal ve niteliksel özelliklerini bilimsel olarak açıklama yoluna giden Mandy, deney ile ilgili elde edilen verileri daha detaylıca incelemiş ve kendi çevresi ile de paylaşmış. Mandy:
‘’Çalışmayı üniversitedeki arkadaşıma açıkladım. Heteroseksüel bir erkek ve kadın, farklı kapılardan laboratuvara giriyor. Yüz yüze oturuyorlar ve giderek kişiselleşen sorulara cevap veriyorlar. Sonra birbirlerinin gözüne dört dakika boyunca bakıyorlar. En cezbedici detay ise 6 ay sonra bu iki katılımcı evleniyor. Bütün laboratuvarı seremoniye davet ediyorlar.
Ofiste herkes bir anda 'Haydi deneyelim' dedi. ‘’
Deney başlıyor..
Dr. Aron’in yaptığı deney ile Mandy’nin deneyi arasında birkaç temel fark vardı. İlk farklılık deneyin laboratuvarda değil de barda gerçekleştirilmesi. İkincisi ise deneklerin birbirlerine yabancı olmamaları.
Mandy barda geçen dakikalardan şöyle bahsediyor: ‘’Dr. Aron'ın deneyde birbirimize sormamızı istediği soruları Google’da araştırdım. 36 adet soru vardı. Bardaki ilk iki saatimizi telefonu masada bir bana, bir ona iterek ve soruları cevaplayarak geçirdik.’’
'Ünlü olmak istiyor musun ?', 'Nasıl bir ünlü ?', 'En son ne zaman kendine şarkı söyledin ?', ' Peki ya başka birisine?'
'Sizin ve partneriniz için ortak olabileceğini düşündüğünüz üç şey söyleyin' sorusuna cevap olarak, bana baktı ve 'Sanırım ikimiz de birbirimizle ilgileniyoruz.' dedi.
İki tane daha ortak şey söylerken sırıttım ve biramı yudumladım. Daha sonra dediklerini unuttum. En son ağladığımız zaman ile ilgili hikâyeler anlattık, birbirimize hayatımızla ilgili ince nüanslardan bahsettik. Annelerimizle olan ilişkilerimizi açıkladık.
Mandy ise deneyden bir süre sonra şunu söylüyor: ‘’Evet, asıl deneyle arasında gerçekten ciddi farklılıklar vardı. Fakat olay aslında bu değil. Şimdi görüyorum ki eğer birisi aşk denilen şeyin olmasına ilgili değilse, diğeri ne önerirse önersin ya da aşk için gerekli tüm çabaları gerçekleştirsin deney yanlış yerlere sapabilir.’’
Aşk, olanların farkında olamamaktır.
Konu ile benzer bir de kurbağa deneyi var. Deneyde, kurbağa çok geç olana kadar suyun ısındığını hissetmiyordu, olanın farkına varmıyordu.
Mandy de barda geçen dakikaları buna benzetiyor ve devam ediyor ‘’Hassasiyet derecesi giderek arttığından dolayı haftalar ve aylar sürecek bir yol kat ettiğimizi, ta oraya gelene kadar fark etmedim. Verdiğim cevaplarla kendim hakkında bir şeyler öğrenmeyi sevdim fakat onun hakkında bir şeyler öğrenmeyi daha çok sevdim. Geldiğimizde boş olan bar, tuvalet molası verdiğimizde dolmuştu.
Tek başıma masamıza oturdum bir saat içinde ilk kez çevremdekilerin farkındaydım ve konuşmamızı birinini dinleyip dinlemediğini merak ettim. Eğer dinlediyseler de farkında değildim zaten. Ve gitgide kalabalığın azaldığını, saatin geç olduğunu fark etmedim.
Aşk, ne garip bir his. Aşk.
Şöyle devam ediyor Mandy:
Hepimizin tanıdıklarımıza ve yabancılara anlatacağı bir hikâyesi vardır ama Dr. Aron'ın soruları bu hikâyeye bağlı kalmayı imkânsız hale getirdi. Bizimki yaz kampından hatırladığım -yeni bir arkadaşla bütün gece ayakta kalmak ve kısa hayatımız hakkındaki detayları değişmek - gibi bir çeşit hızlandırılmış yakınlıktı. 13 yaşında ve evden ilk kez uzak olduğumuz zamanlarda yeni birisini çabukça tanımak normaldir fakat yetişkinliğe eriştikten sonra hayat bu fırsatı bize nadiren sunar.
Kendimi en çok rahatsız hissettiğim zamanlar kendim hakkında bir itirafta bulunmak değil, partnerim hakkında bir fikir ileri sürmek zorunda olduğum zamanlardı. Örneğin: 'Toplamda 5 şey olmak üzere partneriniz hakkında olumlu olarak düşündüğünüz bir şeyi sırayla paylaşın' (Soru 22) ve 'Partnerinize onun hakkında beğendiğiniz şeyleri söyleyin ve yeni tanıştığınız birisine söylemeyeceğiniz şeyleri söyleyin’’ gibi açıklamalar yapmak.
Bunu da yapmalı mıyız?
Aramızdaki muhabbeti gece yarısında sonlandırdık ve asıl çalışmaya göre 90 dakikadan daha fazla sürdü. Barda etrafa bakınırken, sanki az önce uyanmışım gibi hissettim.'Çok da kötü değildi' dedim. 'Kesinlikle köprüde birbirimizin gözlerinin içine bakma kısmından daha az rahatsız ediciydi.’’
Tereddüt etti ve sordu. 'Bunu da yapmalı mıyız?', 'Burada mı?' dedim. Barda etrafa bakındım. Çok garip ve kalabalık gözüktü.
Cama doğru dönerek 'Köprünün üstünde durabiliriz' dedi.
Gözlerin, ruha kapı olduğunu biliyordum..
Gece ılıktı ve ben tamamen uyanıktım. En yüksek noktaya doğru yürüdük, daha sonra birbirimize doğru döndük. Kronometreyi kurabilmek için el yordamıyla telefonumu aradım.
Derince bir nefes alarak 'Tamam' dedim.
Gülerek 'Tamam' dedi…
Sarp yamaçlardan kaydım, kısa bir iple kayalıklardan sarktım ama sessiz bir şekilde, dört dakika boyunca birisinin gözlerinin içine bakmak hayatımdaki en korkunç ve gerici deneyimlerden birisiydi diyebilirim. İlk birkaç dakikayı düzgün bir şekilde nefes alıp vermek için harcadım. Fakat o dört dakikalık süre içerisinde birçok gergin ve yorucu gülümseme de vardı…
Gözlerin ruha kapı olduğunu biliyordum fakat o anın en zor kısmı, sadece birisini karşımda görmem değil ruhunu gördüğüm birisinin gerçekten ruhumu görmesiydi. Bu karmaşanın dehşetini kucakladıktan sonra içimdeki fırtınanın dinmesi için zaman verdim ve ummadığım bir sonuçla karşılaştım.
Alarm çaldığında...
O an zihnime gelen duygular: Cesaret ve dibi olmayan bir merak hissiydi. Benim bu durumdan zarar görebilme ihtimalim de bu merakın bir parçası idi aslında.
Öyle sanıyorum ki bu hislerimizin altında bir nebze de olsa biyolojik faktörler de etkiliydi. Özellikle de göz. O kısacık süre içerisinde karşımdakinin gözlerinin içine daha dikkatli baktım ve gördüklerim ilgi çekiciydi: Göz küresinin kusursuz yapısı, irisin kas sistemi, korneanın pürüzsüz ve nemli camı. Bu his bir yandan garip, bir yandan ise muhteşemdi.
Alarm çaldığında şaşırmıştım, biraz da rahatlamıştım. Ama bir kayıp hissi yaşadım. Zaten gecemizi gerçek dışı ve güvenilmez geçmişe bakışın objektifinden görmeye başlıyordum.
Aşkın üretmesi gereken şeyler...
Mandy bu çalışma hakkında en sevdiği şeyin, deneyin aşkı bir eylem olarak varsayması olduğunu söylüyor. Partneri için önemli olan şeylerin onun için de önemli olduğunu varsayıyor çünkü aralarında ortak olarak en az üç şey var; çünkü birbirlerine gerçek manada bakmalarına izin verdiler…
Mandy daha sonra şöyle diyor: ‘’Etkileşimimizden ne çıkabileceğini merak ettim. Eğer hiçbir şey olmazsa iyi bir hikâye olacağını düşündüm. Ama şimdi görüyorum ki hikâye bizimle ilgili değil, bilinmesi gereken, birisini tanıma ile alakalı.
Aksini umarak yıllar harcamama rağmen, kimin sizi seveceğini seçemeyeceğiniz doğru ve sadece uygun zaman temelli romantik hisler yaratamazsınız. Bilim bize biyolojinin önemli olduğunu söylüyor; feromon ve hormonlarımızın arka planda yaptığı bir sürü iş var.
Bütün bunlara rağmen aşkın bizim yaptığımızdan daha yumuşak bir şey olduğunu düşünmeye başladım. Artur Aron'ın çalışması bana güven ve yakınlık üretmenin - aşkın üretmesi gereken şeyler- imkânsız olduğunu öğretti.
Çünkü biz öyle olmayı seçtik...
Muhtemelen birbirimize âşık olup olmadığımızı merak ediyorsunuz. Pekâlâ.
Olduk. Çalışmayı tamamen desteklemek zor olmasına rağmen (sanırım her türlü âşık olacaktık) çalışma, bize bilinçli hissettiren bir ilişki için yol gösterdi.
Kısacası aşk bize gelmedi.
Birbirimize aşığız.
Çünkü biz öyle olmayı seçtik…
Yorum Yazın
Gerçeklikten uzak bir deney. Bu insanlar deney sonucunda aşık olmamış sadece duygularını daha bilinçli yaşamalarını sağlayacak ortam oluşturulmuş. Yani farkl... Devamını Gör
nasıl unutulur onu anlatın bana.
Deneyin nasıl yapıldığını okuduğumda direk Sheldon Cooper'la Penny'nin deneyi geldi. Spoiler: Sonuç olumsuz millet. Boşuna umutlanmayalım. Şimdi gideyim de T... Devamını Gör
Sheldon ın nasıl bir karakter yapısına sahip olduğunu biliyorsun, penny ile yürümezdi zaten :D Ancak fark etmişsindir ki deney sonunda Sheldon Penny e yakınl... Devamını Gör