'Yeni anayasada halk iradesinin temel kazanımı olan başkanlık sisteminin ve tüm kuvvetler açısından demokratik meşruiyet ilkesinin korunması ve geliştirilmesi de özellikle 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra halkımızın verdiği bir talimata dönüşmüştür. Açıktır ki, Cumhuriyetimizin ilkeleri ve demokratik birikimimiz yeni anayasanın kaidesi yani en sağlam temeli olacaktır. Bu temel üzerinde yükselecek ve 41 yıl sonra darbe anayasasından tamamen kurtulmamızı sağlayacak adıyla, felsefesiyle, çağımıza uygun içeriğiyle yeni bir anayasadan söz edebiliriz. Kurumsal yapıların ve seçkinlerin taleplerine ve iradelerine değil halkın talep ve iradelerine göre hazırlanan sivil bir anayasa diyebiliriz. Türkiye’nin her ferdinin kendini asli unsuru olarak saydığı kapsayıcı, Türk milleti ve Türk vatandaşlığı yaklaşımının esas olduğu kuşatıcı bir anayasayı ifade edebiliriz. Kişinin her türlü hak ve özgürlüklerinin eksiksiz yer aldığı, yeni kuşak hak ve özgürlük alanlarının tanımlandığı, hak ve özgürlüklerin esas, sınırlamaların istisna olduğu özgürlükçü bir anayasa vurgusu yapabiliriz. Kişilerin maddi ve manevi varlığını korumayı ve geliştirmeyi güvenceye alan; doğanın, çevrenin, iklimin, denizlerin, kıyıların, ormanların, su kaynaklarının, doğal kaynakların, yeraltı zenginliklerinin korunmasını, doğru ve kamu yararına kullanılmasını güvence altına alan; doğal afetlere karşı insanı koruma amacına hizmet edecek hukuksal tedbirleri içeren koruyucu bir anayasanın ne kadar önemli olduğunun altını çizebiliriz. Herkesin gelir güvencesine sahip olması, genel olarak fırsat eşitliği, çalışanlar bakımından adil bir asgari ücret, ücretsiz sağlık hakkı, ücretsiz eğitim hakkı, eksiksiz sosyal güvenlik hakkı, hassas sosyal gruplara ilave destekler, farklı sosyal yardım ve sosyal hizmet imkânlarının geliştirilmesi, çalışma hakkının eksiksiz gerçekleştirilmesi, toplumda gelir grupları arasındaki farkları yukarıya doğru azaltacak adil bir gelir dağılımı sistemine geçiş gibi birçok sosyal adalet yaklaşımına ve yeni sosyal politikalara imkân veren sosyal bir anayasayı kuvvetle söyleyebiliriz. Elektronik demokrasi, birey inisiyatifli demokratik sisteminin işleyişinin geliştirilmesi için elektronik katılım hakkı, halkın milletvekilini geri çağırma hakkı, halkın yasa teklifi hakkı, halkın itiraz edici referandum hakkı, halkın Anayasa Mahkemesine başvuru hakkı, yasama sürecine halkın katılım imkânlarının ve mecralarının çeşitlendirilmesi ve güçlendirilmesi, yargılama süreçlerinde halk iradesinin de etkili olacağı yapılar ve fonksiyonlar gibi kurumlar yoluyla gelişkin demokrasiye imkân veren bir anayasayı işaret edebiliriz. Nihayet değerli konuklar, devletin maddi ve manevi varlığını korumayı ve geliştirmeyi güvenceye alan, ülkesel tam bağımsızlığı bütün boyutlarıyla korumaya ve güçlendirmeye imkân veren milli bir anayasa yaklaşımının esas olması gerektiğini vurgulayabiliriz.
Her egemen devlet pozitif hukukunu oluştururken ve uygularken beka esaslı bir politik hukuk anlayışıyla hukuk üretimini yapar ve beka anlayışıyla uygular. Nitekim pek çok Batı devletinin yaptığı da budur. Beka tehdidi oluşturacak ya da beka tehditlerine zemin ve güç kazandıracak bir hukuk uygulaması, güya evrensel hukuk adına olsa bile egemen bir devlet açısından meşru değildir ve asla kabul edilemez. Bu nedenle yeni anayasa hedefinde milli anayasa yaklaşımı belirleyicidir. Halkın taleplerine dayanarak hazırlanan anayasa taslağının kamuoyu, sivil toplum tartışmasından sonra teklife dönüşmesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde 400’den fazla oyla kabul edilse bile halkın onayına sunularak yürürlüğe girmesi yöntemini dikkate alan toplum merkezli anayasacılık hususunda milletimiz nezdinde genel mutabakat olduğu gözleniyor. Özetle, halkla başlayıp halkla biten bir yapım süreci demokratik meşruiyet ve şeffaflık açısından en doğru yöntem olarak öne çıkıyor. Türkiye’de anayasalar kabul edildikleri yılın adıyla anılır; yürürlükteki anayasada bu sebeple “1982 Anayasası” olarak adlandırılır. Ancak bu hukuki bir zorunluluk değildir. Doktriner ve yargısal bir teamüldür. Bu nedenle Türkiye eğer 2028’e kadar devam edecek, Büyük Millet Meclisinin 28. Dönemi’nde yeni bir anayasaya kavuşursa, yeni anayasanın 2024 ve sonraki bir yasama yılında kabul edilse bile “2023 Anayasası” olarak adlandırılması çok anlamlı olur. Anayasanın bu şekilde adlandırılacağı başlangıç metni içinde ifade edilebilir. Böylelikle Türkiye Yüzyılı’nın anayasası, “2023 Anayasası” adıyla Cumhuriyetin 100. yılı anayasası olarak tarihe geçer. Bu sembolizm, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığın, anayasanın içeriğinin yanı sıra adıyla da işaretlenmesi olarak kabul edilebilir. Hedef “2023 Anayasası”dır. 2023’ten sonra hangi yılda kabul edilirse edilsin Türkiye Yüzyılı’nda kabul edilecek yeni anayasanın adı “2023 Anayasası” olmalıdır. O nedenle gelin hep birlikte Cumhuriyetin 100. yılını da kapsayan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28. Yasama Dönemi’nde Türkiye anayasa mutabakatı sağlayalım, “Bu kez olsun, tam olsun.” diyelim, Türkiye Yüzyılı’nı yeni anayasayla görkemli bir şekilde başlatalım.'
Yorum Yazın
Hadi oradan hangi ahlakla anayasa yapacaksınız sizin anayasanızda devlet kavramı diye bir şey olmaz yerle bir edersiniz özelliklede ilk üç maddeyi
Tüm kuşlar tamam sıra leylekte