Görüş Bildir
Dong Nguyen'den Yeni Swing Copters Oyunu
Flappy Bird efsanesi ile birlikte birden ünlü olan Dong Nguyen yeni oyunu Swing Copters ile tekrar geliyor. Sinir bozucu ve sinirlerin bozulduğu halde yapmak için inatla gayret gösterilen Flappy Bird oyunu tüm dünyada yankı bularak milyonlarca kişi tarafından indirilip oynanmıştı. SİNİR BOZMAYA DEVAM Bu oyundan milyon dolarları kaldıran yapımcı, şimdi yeni oyunu Swing Copters ile kullanıcıların karşısına çıkmaya hazırlanıyor. YouTube’da yayınlanan oyunun frangmanına baktığımızda sinir bozucu tarzını bu oyunda da devam ettirecek. Yeni oyun Swing Copters, tarihinde iOS platformunda yayınlanacak. Lafı fazla uzatmadan sizi Dong Nguyen’in yeni oyunu Swing Copters ile baş başa bırakalım. Bakalım siz de bizim gibi oyuna uyuz olacak mısınız ? PCHOCASI
YouTube Videolarını GIF'e Dönüştürmenin En Kolay Yolu: Gifyoutube
Zenginleştirilmiş içerik sadece okuyucunun gözüne hitap eden değil aynı zamanda konuyla ilgili daha açıklayıcı olmak adına önemli. İçeriği zenginleştirilmek için her geçen gün daha da popülerleşen formatlardan biri olan GIF’in daha hızlı oluşturulması için yeni girişimler çıkıyor. Özellikle videodan bir kesit belirtmek için kullanılan GIF’ler için ana kaynak olan YouTube’dan videoyu hızlıca dönüştürmeyi isteyenler için en kolay çözümü gifYouTube.com oluşturmuş. YouTube’da ilgili videonun URL’indeyken alan adının başına gif koyarak dönüşüme geçebiliyorsunuz. Özellikle ilgili linki kopyalayıp başka bir alana yapıştırarak dönüştürme sürecini azaltan gifYouTube.com bir başka açıdan servis sağlayacılarının seçeceği alan adıyla önemli derecede kolaylık sağlayabileceğini göstermiş oluyor. Diğer GIF dönüştürücülerine göre ölçü belirleme seçenekleri olmaması önemli bir eksiklik olan gifYouTube’un kullanıcıları, sundukları hızla ulaşılabilmenin yanında 10 saniyeye kadar ücretsiz GIF yapılabilmesi. WEBRAZZİ
HTC Butterfly 2 Kullanıcılara Duyuruldu
Güney Asya pazarında faaliyetlerini artırmaya devam eden HTC ekibi, şimdi de yeni üst düzey telefonu HTC Butterfly 2′yi duyurdu. İLK ÇIKIŞ GÜNEY ASYA PAZARINA HTC için geçtiğimiz aylarda Güney Asya pazarında faaliyetlerine devam ederken önceki Butterfly akıllı telefonu şimdi de ikinci nesil model olan Butterfly 2 olarak karşımıza çıkıyor. HTC One M8 ile birlikte gelen özelliklerin eklendiği akıllı telefonda yok yok diyebiliriz. İlk göze çarpan ise göz alıcı tasarım ve sadık kalınan eski Butterfly tasarımının yeni versiyonda da kullanılıyor olması. HTC’nin yeni modeli Japonya, Singapur, Malezya, Hindistan ve Hon Kong için çıkartılacak olup, farklı pazarlara sürülüp sürülmeyeceği henüz bilinmiyor. Fakat HTC Butterfly ayı içerisinde kullanıcılar ile buluşacak. GÜÇLÜ DONANIM ÖZELLİKLERİ HTC ekibinin Güney Asya pazarında çıkartacağı yeni modeli olan Butterfly 2 aslında HTC One M8 özelliklerini taşıyor. Dilerseniz bu teknik detaylara birde yakından bakalım: 4 çekirdekli üst seviye Snapdragon 801 işlemci 2.5 GHz işlemci hızı ( HTC One M8′den 200 MHz hızlı ) 2 GB RAM Adreno 330 grafik işlemcisi BoomSound ve Duo Camera özellikleri 16 ve 32 GB hafıza seçenekleri MicroSD kart desteği 5 inçlik Full HD Super LCD ekran 1080p & 30 FPS video kaydı 4K video kayıt yapabilme seçeneği 2700 mAh batarya Android 4.4 KitKat sürümü HTC Sense arayüzü ULTRA HARMAN KARDON TEKNOLOJİLİ SES SİSTEMİ HTC Butterfly 2 için özellikle Harman Kardon ile anlaşma sağlayan firma, bu sayede LiveStage Proccesing teknolojisi ve yenilenen farklı hoparlörleri ile birlikte muhteşem ses kalitesi sağlıyor. Telefon ayrıca iki farklı renk seçenekleri ile kullanıcıların karşısına çıkacağı gibi, HTC One M8 ‘den daha sağlam olan telefonun fiyatı henüz açıklanmadı. Türkiye pazarına gelir mi gelmez mi henüz bilinmez ama, telefonun piyasadaki telefonları sollayacağı şimdiden kesin gibi.
Dünyanın Çeşitli Yerlerinde Yasaklanmış 5 Film
Usta yönetmen Stanley Kubrick'in filmi Otomatik Portakal'ın yasaklandığı ülkeler: İrlanda, İngiltere, Singapur, Malezya, Güney Kore, İspanya.İlaç bağımlısı, adam dövüp, hırsızlık yapıp insanlara tecavüz etmekte olan çetenin başı Alex hapse girer. Alex'in cezasını hafifletmesi için önünde bir seçenek vardır: Bir deneye tabi tutulmak. Sonrasında Alex'in hayatı tümüyle değişecektir.
Reklam
Reklam
Dev Kaplumbağalar Sesle Yönlendiriyor
Bilim insanları, dev Güney Amerika nehir kaplumbağalarının farklı davranışlar için farklı sesler çıkarabildiğini, böylece yavruları ile ilgilenip koordinasyon sağlayabildiğini tespit etti. ABD'li ve Brezilyalı araştırmacılar, Güney Amerika nehir kaplumbağalarının üstün iletişim ve sosyal davranış özellikleri bulunduğunu tespit etti. Herpetologica dergisinde yayımlanan araştırmada, dev kabukları ve uzun ömürleriyle bilinen kaplumbağalar, farklı sesler çıkararak sosyal davranışlarını koordine edebiliyor, dişi kaplumbağalar ise yavrularına farklı seslerle komut verebiliyor. Vahşi Doğayı Koruma Topluluğu (WSC) Brezilya Programı'nda yer alan Dr. Camila Ferrara, ilk kez kaplumbağalar üzerinde anne-yavru etkileşimini gözlemleme şansı bulduklarını belirtti. Ferrara, 'kaplumbağaların çıkardığı kendine has çeşitli seslerin henüz ne anlama geldiğini kesin olarak bilmediklerini, dev kaplumbağaların sosyal davranışlarının sandıklarından çok daha karmaşık olduğunu' ifade etti. Yapılan araştırmada, Podocnemis expansa kaplumbağalarının yuva kurma sürecinde sergiledikleri sosyal davranışlar hakkında da yeni bilgiler elde edildi. Ferrara ve meslektaşları Eylül 2009 ile Ekim 2010 arasında yaptıkları gözlemlerde, kaplumbağaların akustik mekanizma kullanarak nasıl hareket ettiklerini inceledi. Mesafe ve bölgeye göre değişiyor Söz konusu zaman aralığında, kaplumbağalar sulak ormanlardan kumsallara göç etti, yumurtalarını sahile bıraktı. Yavrular yumurtalardan çıktıktan sonra kaplumbağa sürüsü ormana geri döndü. Araştırmacılar, kaplumbağaların ormandan çıkarken, kumsala akın ederken, suyun içinde yumurtalarını bırakırken ve yumurtadan çıkan yavrularını beklerken seslerini kaydetti. Toplamda altı farklı ses tespit eden araştırmacılar, kaplumbağaların göç ve yavrulama sürecindeki davranışlarını nasıl organize ettikleri hakkında önemli bilgilere ulaştı. Altı ses, Brezilya Amazon ormanlarındaki Rio Trombetas bölgesinde yapılan 220 saatlik kayıt süresinde, 270 kaplumbağadan alınan seslerin spektrografik analizden geçirilmesiyle elde edildi. Kaplumbağaların ormandan çıkarken çıkardıkları seslerin yüksek frekanslı olması, dev sürüngenler arasında daha fazla mesafe bulunmasına bağlandı. Kısa mesafe ve sığ suların olduğu kumsalda ise kaplumbağalar düşük frekanslı seslerle iletişim kurdu. WSC Latin Amerika ve Karayip Programı Direktörü Dr. Julie Kunen, 'yapılan çalışma ve benzerlerinin, hayvanların bireysel olarak ve çevreleriyle iletişimlerini anlamak adına çok önemli bir yer tuttuğunu' belirtti. Kunen, Güney Amerika nehir kaplumbağalarının korunması ve daha fazla araştırılmasıyla sürüngenleri daha iyi anlayacaklarını söyledi. Kaynak: Al Jazeera
Reklam
Apple'ın iPhone 6 ile Satış Rekoru Kırması Bekleniliyor
RBC Capital Markets analisti Amit Daryanani, Apple Inc.'nin 99 dolarlık hisse fiyatının şirketin uzun vadedeki potansiyeli düşünüldüğünde ucuz olduğunu ifade etti. Daryanani iPhone 6 satışlar, iPad'in yeni sürümü, iTV'nin çıkma ihtimali ve diğer ürünler, sermaye dağılımı politikası gibi faktörlerin şirketin yararına olduğunu belirtti. Daryani Apple'ın iPhone 6'sının çıkmasının ardından Eylül ve Aralık arasında 65 milyon ünite satabileceğini ancak bunların daha büyük ekranlı olacağı göz önünde bulundurulduğunda 75 milyon kadar satış kaydedilebileceğini dile getirdi. Daryani aynı zamanda yeni modellerin satışa çıkmasının ardından ilk hafta sonu 10 milyon iPhone satışıyla Apple'ın yeni bir rekor kıracağını öngördü. Geçen sene yeni modeller çıktıktan sonraki ilk haftasonunda Apple 9 milyon ünite satış kaydetmişti. Daryanani Apple için 110 dolarlık fiyat hedefi yaparken hisseleri için alış tavsiyesinde bulundu. WSJ
Telefon İlk Çaldığında Sakın Açmayın!
Cep telefonlarıyla ilgili şu ana kadar çok iddia ortaya atıldı. Az sonra okuyacaklarınız da onlardan biri... Çukurova Üniversitesi'nde yapılan araştırmada, elektronik aletlerin yaydığı manyetik alanın, anne karnındaki bebeğin etrafındaki sıvıdan alınan hücrelerdeki kromozomlarda bozulmaya neden olduğu belirlendi. Tıp Fakültesi Tıbbi biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Demirhan, 'Telefonu ilk çaldığı zaman açmayın' derken, bakın bunun sebebini neye bağladı? ÇÜ'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Demirhan başkanlığında, cep telefonu, kablosuz internet ağı, dizüstü ve tablet bilgisayarlardan yayılan elektromanyetik dalgaların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya koymak için yapılan bilimsel çalışma sonuçlandı. Anne karnındaki bebeğin sıvısından alınan hücre örnekleri üzerinde çalışan uzmanlar, çalışmada manyetik alana maruz kalan kültürlerde yeni oluşan kromozomlarda hasar tespit etti. EĞER 10 YILDAN FAZLA CEP TELEFONU KULLANIYORSANIZ... Prof. Dr. Demirhan, manyetik alanların özellikle cep telefonlarında daha yaygın olduğunu, bu telefonlara insanların sürekli maruz kalma olasılığının da yüksek olduğunu belirterek, '10 yıldan fazla cep telefonu kullanmak veya manyetik alana maruz kalmak kanseri tetikliyor, arttırıyor ve uyarıyor' ifadesini kullandı. İnsanların günlük yaşantısının manyetik alanlar içerisinde geçtiğine dikkati çeken Demirhan, bu alanların insana etkilerini araştırma amaçlı yaptıkları çalışmanın sonuçlandığını kaydetti. Çalışmada anne karnındaki bebeğin etrafındaki sıvıyı kullandıklarını bildiren Demirhan, deneylerini insan üzerinde yapma olasılıkları olmadığı için bebeğin etrafındaki sıvı içerisindeki hücreleri kültür ortamına aldıklarını, bu ortamlardaki hücreleri manyetik alana maruz tutarak değerlendirme yaptıklarını aktardı. Demirhan, kromozomlarda ortaya çıkan bozulmaların gen yoluyla nesilden nesile de geçebildiğine dikkati çekti. 'TELEFONU İLK ÇALDIĞINDA AÇMAYIN' Cep telefonlarında ilk aramada çok yüklü manyetik alan olduğunu vurgulayan Demirhan, telefonun ilk çaldığında açılmaması gerektiği tavsiyesinde bulundu. Cep telefonu seçerken de soğurma değeri anlamına gelen 'sar değerlerine' dikkat edilmesini isteyen Demirhan, şöyle devam etti: 'Telefonlarımızı alırken sar değerlerine bakmamız gerekiyor. O telefonun soğurma değeri, yani kaynaktan veya uydudan aldığı ya da baz istasyonundan çektiği gücün değeridir. O güç çok önemli. Bu güce bakarak telefonlarımızı almamız lazım.'AA
Reklam
17 Vintage Fotoğrafla Disneyland Karakterlerinin Ürkütücü Halleri
1955'te Disneyland açıldığından beri çocuklar için büyülü bir yer oldu. Sürekli 'Dünyadaki en mutlu yer' olarak anıldı ve bu park çocuklara onları favori Disney karakterleriyle buluşturma imkanı sundu. Ama emin olun şu anki Disneyland tecrübeleriyle 50'lerdeki tecrübeler tatlıdan ziyade, zaman zaman korkunç olabiliyordu. Kocaman kafaları, yanlış sivriltilmiş suratları, boş ve kırpılmayan gözleriyle Fantazi şehrinin etrafında dolanan karakterler, çocukları zaman zaman sevindirmekten çok ürkütebiliyordu.
Reklam
Galatasaray ve TTNET'ten ‘Akıllı Stadyum’ Projesi
Dünya üzerinde spor kulüplerinin gerek sosyal medya gerekse dijital/teknolojik projelere olan ilgisi oldukça yüksek. Bu konudaki yerli son örnek de Galatasaray ve TTNET işbirliği sonucu ortaya çıktı: ‘akıllı stadyum’. 50 bin kişilik kapasiteye sahip olan Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena Stadı‘nda tüm taraftarların yüksek hızda internet deneyimi yaşayabilmesi için 2,8 Milyon TL’lik yatırım yapan TTNET; stad içi ve etrafına çoğunluğu fiber olan 23 buçuk kilometre kablo döşedi. Ayrıca altyapı için Kanada’dan gelen özel bir ekipten de destek alan TTNET, toplamda 335 adet internet erişim noktası kurmuş. Tüm altyapı için beşinci nesil WiFi teknolojisi kullanılırken stada gelen internet kapasitesiyse saniyede 400 Mbps . Hem Galatasaray hem de TTNET’ten yetkililerin Türkiye’de ilk dünyada ise ‘sayılı örneklerden biri’ olarak tanımladıkları bu proje sayesinde TTNET üyesi Galatasaray taraftarları hem maç günleri hem de özel etkinliklerde ücretsiz olarak yüksek hızda internet keyfi yaşayabilecek. TTNET üyesi olmayan sporseverlerin de ücret ödeyerek deneyimleyebileceği bu hizmet için fiyatlandırma henüz belirlenmemiş. ‘GS TTNET WIFI’ adı verilen ağ üzerinden taraftara ulaşacak olan TTNET’in Türkiye genelindeki 5 bini aşkın WiFi noktası arasında en büyük altyapısının Galatasaray stadyumunda yer alacağını da ekleyelim. Galatasaray Başkanı Ünal Aysal ve TTNET yetkililerinin katıldığı basın toplantısında kamuoyuna tanıtılan ‘Akıllı Stadyum’ açılımının yalnızca yüksek hızda internet bağlantısından ibaret olmadığını söyleyebiliriz. Altıncı haftada oynanacak olan Galatasaray – Fenerbahçe maçına kadar yetişmesi planlanan uygulamalarla beraber taraftarlar maç izlerken kendileri için özel olarak tasarlanan mobil uygulama deneyimini yaşayabilecek. Bu arada ilerleyen dönemde bağımsız geliştirici ve şirketlerin de stadyumda maç izleyen taraftarlara özel olarak uygulama geliştirebileceğini de belirtelim. Projeyle ilgili detaylara da değinmek gerekirse; söz konusu WiFi hizmetinin deplasman tribünü için de geçerli olacağını; ayrıca yurtdışından gelen taraftarlarında İngilizce dil seçeneğiyle satın alma yapabileceğini söyleyebiliriz. Onbinlerce kişinin aynı anda yüksek internet kullanımı gerektiren fotoğraf yollama, sosyal ağlara göz atma ve video yükleme gibi aksiyonlara girmek istediği stadyumlarda internet bağlantısının bir problem olduğu gerçek. Direkt olarak bu probleme çözüm üreten, aynı zamanda mobil uygulamalarla beraber taraftarlara özel bir ekosistem yaratmak isteyen TTNET’in sezonun başlamasıyla beraber kurduğu altyapının gücünü de test etmiş olacağız. Spor kulüplerinin dijital ve teknolojik açılımlarını takip etmeye devam edeceğiz.webrazzi
"Dünya Dışı Yaşam Bulmaya Çok Yakınız"
Türk astrofizikçi Bülent Kızıltan, dünya dışı yaşam keşfetmenin astronomi dünyasını şaşırtmayacağını belirtti. Kızıltan, Türkiye'nin uzay keşfinde başarı elde etmek için yeni bir strateji belirlemesi gerektiğini ifade etti. Eisntein’ın görecelik kuramında önemli bir yer tutan nötron yıldızlarından gelen sesleri 1 milyon kat daha net dinlemeyi sağlayan yöntemi geliştirerek astronomide büyük bir başarıya imza atan Dr. Bülent Kızıltan, Al Jazeera Türk’e konuştu. Yeni nesil uzay uydulardan elde edilen bilgiler sayesinde Güneş Sistemi dışındaki uzayın yeniden tanınmaya başladığını belirten Kızıltan, çeşitli yaşam formlarındaki dünya dışı canlıları yakın gelecekte mutlaka bulacaklarını belirtti. Kızıltan, insanlığın geleceği için kritik olan kolonileşme sürecinin de 2050’den önce başlayabileceğini söyledi. Türkiye’deki bilimsel araştırmalar hakkında görüşlerini anlatan Kızıltan, Türkiye’nin ihtiyaçları doğrultusunda yapılması gereken planların bilim insanlarına devredilmesi gerektiğini vurguladı. Başkanlığını yaptığı uluslararası astronomi konsorsiyumunda birçok alandan insanlar bir araya gelen Kızıltan’a göre, Türkiye’nin orta ve uzun vadeli programlarda başarı elde edebilmesi için disiplinlerarası çalışma yapması şart. Dünya dışı yaşamın bulunması insanlık üzerinde nasıl bir etki yapabilir? Bu keşfin insanlar üzerinde yaratacağı etki, nasıl bir canlı bulacağımıza bağlı. Uzak mesafelerden bakteriyel ve bitkisel canlıların keşfedilmesi belki de algımızı çok değiştirmeyecektir. Ancak Jüpiter'in uydusu Europa dahil Güneş Sistemi'ndeki uydularda canlı bulma olasılığımız oldukça yüksek. Çünkü bu uydularda sıvı olduğunu düşünüyoruz. Diğer gezegen ve uydularında koloni kurabilmek, insanlık için bir umut olacak. Çünkü bir asteroit çarpma tehdidinin çok yakın olduğunu düşünüyoruz. Güneş Sistemi'nde başlayacak koloni çalışmaları, canlı barındırdığı düşünülen yerlerin lojistik avantajıyla da insanlık için bir ön hazırlık olacak. Uzaylılarla temas haline geçmemiz ne kadar mümkün? Burada en büyük sorun, iletişim kurmak olacak. Bize en yakın yıldız (Proxima Centauri) 4.2 ışık yılı mesafede. Oradan bize bir sinyalin gelmesi ve bizim cevap vermemiz için 8 yıl gerekiyor. Mevcut fizik anlayışımız kapsamında uzaylıların bizi ziyaret etmesi, bizim onlara ulaşabilmemiz çok mümkün görünmüyor. Bunların dışına bakteri ve bitki düzeyindeki 'uzaylıların' keşfedilmesi, özellikle astrofizikçiler açısından pek bir şey değiştirmeyecektir. Biz zaten böyle bir keşif bekliyoruz. Böyle bir keşif bizi çok daha özel veya sıradan kılmayacak. Güneş Sistemi’nde kolonileşmeye yönelik birçok plan çiziliyor. 2050’de Mars’a veya birçok uyduya adım atmış olacak mıyız? Bunun olabilirliği, maalesef dünyadaki ekonomik dengelerle birebir bağlantılı. Dolayısıyla ABD ve Avrupa başta olmak üzere birçok ülkenin desteğiyle belli projelere fonlama yapılması gerekiyor. Bir ekonomik kriz yaşanmadığı sürece gereken bütçenin oluşturulması mümkün. Böylece 2050'de Mars veya Güneş Sistemi'ndeki uydulara uzay araçları gönderilmemesi, canlı (sera tabanlı) veya cansız bir ön koloni kurulmaması için bir sebep göremiyorum. Uzun vadede koloni kurulması da gerekli bir durum. Çünkü 100 bin yılda bir beklenen büyük asteroit çarpmasının yaklaştığını düşünüyoruz. Ancak bu olasılık birkaç yüzyıl değil, birkaç bin yıllık zaman aralığı kapsıyor. Teknolojik ve ekonomik imkanlarla dış gezegen ve uydulara koloni kurulması mümkün. Benim kolonileşmesi adına en ideal gördüğüm yer Europa uydusu. Orada canlıların keşfedilmesi de büyük bir olasılık. Mars, yakınlığı açısında avantajlı olsa da, kutup bölgelerindeki donmuş haldeki su kullanılabilir. 2050'ye kadar her iki gök cismine de koloni kurmuş olabiliriz. Başında yer aldığınız konsorsiyum Türkiye’ye neler sunabilir? Konsorsiyuma Multidisciplinary Project (Multidisipline Proje) adını veriyoruz. Normal araştırma konsorsiyumlarından farklı olarak birçok akademik alandan insanın bir araya gelerek araştırma yapması amaçlanıyor. Müzisyenlerle, sanatçılarla, doktorlar, astrofizikçiler hatta teologları bir araya getiriyoruz. Öncelikli projelerimiz arasında mühendislik, temel bilimler ve astrofizikle oluşturulan projenin piyasaya uygulanması ve bu teknolojinin bir şekilde ticarileştirilmesi de var. Sırf bu açıdan Türkiye'nin bu çalışmalarla ilgilenebileceğini düşünüyorum ki bu ilgi kendini göstermeye başladı. Türkiye'nin böyle bir projeye entegre olması birkaç şekilde mümkün olabilir. Öncelikle kritik insan kaynağı ihtiyacı, mühendislik alanında karşılanabilir diye düşünüyorum. İkinci aşamada, bürokrasinin böyle bir önceliğinin olması gerekiyor. Üçüncü aşamada ise Türkiye'nin finansal olarak bu tür bir projenin arkasında durmayı kabul etmesi lazım. Gerekli şartlar yerine getirilirse, ortaya uzun vadeli, günlük siyasetten uzak olması gereken bir yatırım konması gerekiyor. Türkiye’deki bilimsel çalışmaların potansiyeli hakkındaki görüşünüz nedir? Şahsen Türkiye'nin orta ve uzun vadeli bir bilim projesi olup olmadığı konusunda net bir bilgim yok. Milli Eğitim Bakanlığı ve sınavlar ile ilgili değişimleri sürekli görüyoruz, sürekli bir değişim yaşanıyor. Bahsettiğimiz yatırımların siyasetten arınmış bir politikayla ortaya çıkarılması gerekiyor. Türkiye büyük projelerde varım diyebilir ancak uzun vadeli olmadığı sürece uluslararası alanda işbirliği sağlanması mümkün olmaz.Türkiye'nin gerçekliğini yaşayan ve takdirlerimi sunmak istediğim birçok insan var. Bu insanların fikirlerinin öncelikle alınmasını ve bir proje oluşturulacaksa, bu insanların içinde yer alması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye'nin dünyadan farklı öncelikleri var ve bunları gerçekçi olarak değerlendirmek gerekiyor. Türkiye'de bir James Webb Teleskobu yapmayı arz talep açısından düşünmek gerçekçi değil. Uzay istasyonu yapmayı da buna örnek gösterebiliriz. Türkiye ne yapabilir diye baktığımız zaman, haberleşme ve askeri uydulara ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. Bu uydular için gerekli teknolojilere ihtiyacımız var. Bu teknolojileri temin ve gerekli teknik bilgiyi de transfer edebiliriz veya kendimiz oluşturabiliriz. Facebook ve Google gibi firmaların uzay keşfine faydası olacak mı? Google, Facebook ve diğer şirketlerin ortaya koyduğu teknik bilgi gerçekten çok büyük. NASA bu bigiyi tek başına kendi kullanabilir ve bilgiden yararlanma aşamasında bu firmalarla temas halinde. Projelerinin detayları hakkında çok bilgim yok ama özellikle yazılım alanında NASA'nın teknoloji devlerinden yardım almayı istediğini biliyorum. Türkiye'de henüz tam olarka aklımıza yerleşmeyen oldu, birçok disiplinden gelen insanın ortak bir proje üretebilmesi. Farklı alanlarda uzmanlaşmış insanların bilgi birikimine ihtiyacınız oluyor. Bu teknik bilgiyi tek başınıza oluşturmanızın maliyeti de çok yüksek. Ama Google'ın belli alanlarda elde ettiği bilgiyi projelerinize entegre etmek için transfer etmeniz çok daha ucuz. Büyük projeler artık bu yöne doğru gidiyor ancak Türkiye'de halen teknoloji tüketiyor ama üretmiyoruz. Hedefe ulaşmak adına disiplinlerarası çalışma şart. Kaynak: Al Jazeera
Dark Passage 1 Milyon Dolar Ödüllü Dünya Şampiyonası'nda
League of Legends Türkiye Şampiyonu Dark Passage, sadece 16 takımın katılacağı Dünya Şampiyonası’nda ülkemizi temsil etme hakkını kazanarak Türkiye eSpor tarihinde bir ilke imza attı. 13-14 Ağustos tarihleri arasında Almanya’nın Köln şehrinde düzenlenen International Wildcard Turnuvası’nda Türkiye’yi temsil eden Dark Passage.ByNoGame ekibi yüz binlerce seyirci önünde, Rusya ve Okyanusya temsilcisi rakiplerini yenerek, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi ve Kore’de yapılacak olan League of Legends Dünya Şampiyonası’na katılma hakkı kazanarak Türkiye eSpor tarihinde bir ilke imza attı. Okyanusya ve Rusya’nın yer aldığı grup elemelerinde, ilk günü üç galibiyet ve bir malubiyetle tamamlayarak finale kalan Dark Passage, ikinci gün finalde Okyanusya’nın Legacy eSports takımıyla karşılaştı. Rakibini 5 maç üzerinden 3-0 hezeyana uğratan Dark Passage.ByNoGame artık Dünya Şampiyonası grup elemeleri için Tayvan yolcusu. Dark Passage takımı önce 2014 Türkiye Sezonu’nu şampiyonluk kupasıyla tamamladı ve ardından da Gamescom’da düzenlenen, yüz binlerce izleyicinin online olarak takip ettiği International Wildcard Turnuvası’nı kazandı. Türkiye temsilcisi önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek grup elemelerinde dünyanın en iyi League of Legends takımlarına karşı oynayacak. 19 Ekim tarihinde Kore’nin Seul şehrinde gerçekleşecek olan Dünya Finali’nde; Kuzey Amerika, Avrupa, Kore, Çin, Güneydoğu Asya ve de Türkiye’nin dahil olduğu uluslararası grupların şampiyonları büyük kupa ve milyon dolarlık ödül için mücadele edecek. Tüm şampiyonanın toplam ödül havuzu ise 2 milyon doların üzerinde.Stuff
Karadeniz'de Turistlerin Yeni Gözdesi Kamilet Vadisi
Doğa, tarih ve kültür turunun bir arada sunulduğu Doğu Karadeniz'de turistlerin yeni gözdesi Kamilet Vadisi, Mençuna Şelalesi ve Çiftekemer Köprüsü ile doğaseverleri adeta büyülüyor. 5 yıl öncesine kadar çok az kişi tarafından bilinen Kamilet Vadisi, el değmemiş doğasıyla Türkiye'nin saklı cenneti olarak tanımlanıyorDoğa, tarih ve kültürü bir arada yaşamak isteyenlerin ilgisini çeken Doğu Karadeniz'de turistlerin yeni gözdesi olan Kamilet Vadisi, Mençuna Şelalesi ve Çiftekemer Köprüsü ile doğaseverlere unutulmaz bir tatil fırsatı sunuyor.AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, sisler ülkesi Karadeniz, vadilerindeki yeşilin binbir tonuyla ziyaretçilerini büyüleyici bir atmosferde ağırlıyor.Bölgedeki vadilerin en bilinenleri ve ziyaret edilenleri arasında Fırtına, İkizdere ve Sümela Manastırı'nın da içinde yer aldığı Altındere vadileri yer alıyor.Karadeniz'in doğusunda yer alan Kamilet Vadisi ise son yıllarda Artvin ve Batum turlarının da etkisiyle yerli ve yabancı turistlerden büyük ilgi görüyor.Turların yeni gözdesi olan ve Karadeniz bölgesinin sahip olduğu tarihi ve doğal zenginlikleri bünyesinde barındıran Kamilet Vadisi'nde, özellikle tarihi Çiftekemer Köprüsü ile Mençuna Şelalesi turistlerin akınına uğruyor.5 yıl öncesine kadar çok az kişi tarafından bilinen Kamilet Vadisi, el değmemiş ormanları, bitki çeşitliliği, dereleri, yaban hayatı, tarihi köprüleri ve doğa harikası şelalesiyle yerli ve yabancı turistler tarafından Türkiye'nin saklı cenneti olarak tanımlanıyor.Türkiye'nin ekolojik zenginliğinin en iyi korunduğu alanlardan birisi olan Kamilet'in, sarp arazi yapısı nedeniyle önemli bir bölümünde yol ağı bulunmazken, neredeyse el değmemiş bu coğrafyada Doğu Karadeniz kuzey kesimi florasının önemli bir bölümü bulunuyor.18. yüzyılda yapılan Çiftekemer Köprüsü, doğaseverlere vadi içinde tarih zenginliği sunuyor. Osmanlı dönemi eseri 2 kemer köprü, 2 farklı akarsuyun birleşme noktasında yer alıyor.Doğa harikası Mençuna ŞelalesiÇiftekemer Köprüsü'nün ardından vadide Küçükköy yolunu takip eden turistler, akarsu kıyısında Mençuna Şelalesi'nin aşağı kısmına kadar araçlarla gidebiliyor. Ziyaretçiler, buradan rampa bir patika yolu takip ederek, yaklaşık 25 dakika yürüdükten sonra etrafı yoğun bitki örtüsüyle kaplı, muhteşem görselliğe sahip Mençuna Şelalesi'ne ulaşıyor. Yaklaşık 70 metre yüksekliğe sahip şelale, döküldüğü yerde küçük bir gölet oluşturuyor. Göletin ardından küçük bir şelale daha oluşurken, turistler bu şelalenin üzerinde bulunan köprüden büyük şelaleyi izliyor. Güneşli havalarda şelaleden düşen su damlacıkları küçük bir gökkuşağı oluşturuyor.
Reklam