Görüş Bildir
Bilic: "Çok Kötü Durumdayız"
Beşiktaş Teknik Direktörü Slaven Bilic , Akhisar Belediyespor ile 1-1 berabere kaldıkları maçın ardından açıklamalarda bulundu.'Büyük hayal kırıklığı. Adil bir sonuç oldu. 3 puan alacak kadar iyi oynamadık. Maç öncesinde burada değindiğimiz bir nokta vardı. Baskıyı kaldırabilmek. Golü yedikten sonra baskı ile başa çıkmakta zorlandık. 2. yarıda da iyi bir dakikada golü bulduk. Öyle bir halimiz vardı ki, golü maçın son bölümünde yemiş gibiydik''HER ŞEY GALATASARAY'IN ELİNDE''Şansımız devam ediyor, ama iyi durumda değiliz, hatta çok kötü durumdayız. Rakibimiz Galatasaray'ın puan kaybetmesini bekleyeceğiz. Her şey Galatasaray'ın elinde. Umudumuz var''TÜM SORUMLULUK BANA AİT''Veli'nin eksikliği tabii ki söz konusu. Onun eksikliği sonrasında Tolgay'ı oraya aldık ve o da iyi performans ortaya koydu. Çok gergindik ve bütün sezon boyunca ortaya koyduğumuz performansı ortaya koyamadık. Demek ki psikolojik hazırlık olarak geride kaldık. Tüm sorumluluk bana ait. Elimdem gelenin en iyisini yaptım, ama oyuncularımı psikolojik olarak yeterince hazır değillerdi'Sporx
Tolgay: "Ben İnanıyorum Ama Artık Çok Zor"
Tolgay Arslan maç sonrası açıklamalar yaptı.Fenerbahçe’nin puan kaybetmesi durumunda Beşiktaş’a büyük bir şans doğduğunun hatırlatılması ve bundan sonra ne olacak sorusuna Tolgay Arslan, “Zor bir soru. Maça iyi başlayamadık. Biraz yorgunduk: kendi hatamız. Bugün iyi oynayamadık: İkinci devre biraz kendimize geldik. Geç oldu. Geçen hafta da ikinci yarıda kendimize geldik. 4-5 dakika iyi oynamak bu ligde yetmiyor” yanıtını verdi.Son 3 haftayı değerlendiren Tolgay, “Son 3 maçı alıp hem Fenerbahçe hem de Galatasaray’a bakmamız lazım. Ben inanıyorum ama artık çok zor olacağını tahmin ediyorum. Önce kendimize bakmamız lazım. İki haftadır sahada 45 dakika futbol oynadık. O yetmiyor” diye konuştu.Şampiy10
Beşiktaş'tan Bir Kayıp Daha
Beşiktaş deplasmanda, Akhisar Belediyespor ile 1-1 berabere kaldı.Üst üste iki hafta puan kaybeden Siyah beyazlılar ligin bitimine üç hafta kala lider Galatasaray'ın 4 puan gerisinde kaldı.Akhisar Belediyespor ise puanını 35'e yükseltti. Ligde kalmayı matematiksel olarak da garantiledi.
Sutopunda Şampiyon Galatasaray
Deplasmanlı Sutopu 1. Lig play-off final ikinci maçında, ENKA'yı 10-8 yenerek seriyi 3-0 kazanan Galatasaray , 2014-2015 sezonunu şampiyonu oldu.ENKA Sadi Gülçelik Sutopu Havuzu'nda oynanan maçı Türkiye Sutopu Federasyonu Başkanı Vedat Akgün ile Galatasaray Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Murat Atay da izledi.Karşılaşmaya iyi başlayan Galatasaray, ilk periyodu 4-3 önde geçerken, devreyi de 5-4 önde tamamladı. Üstünlüğünü ikinci yarıda da sürdüren sarı-kırmızılılar, üçüncü periyodu 7-5 önde geçerken, maçı da 10-8 kazandı.Normal sezonda yapılan iki maçı da kazandığı için final serisine 1-0 önde başlayan Galatasaray, dün oynanan serinin ikinci maçında rakibine 10-6'lük üstünlük sağlamış ve seriyi 2-0 yapmıştı. Deplasmanda bugün oynadığı maçı da kazanan sarı-kırmızılılar, son 23 yılda 21'inci, üst üste ise 11'inci şampiyonluğunu ilan etti.Sarı-kırmızılılar ayrıca, toplamda da 26'ncı şampiyonluğunu elde ederek ligde en fazla şampiyonluğu bulunan takım unvanının sahibi oldu.Maçın ardından düzenlenen seremonide, Galatasaray'a şampiyonluk kupası ve madalyalarını Vedat Akgün ile Murat Atay verdi. Sarı-kırmızılı oyuncular ve teknik heyet, kazanılan kupayı coşkuyla kutladı.AA
32. Haftanın Hakemleri Belli Oldu
Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu 32. Hafta Hakemleri belli oldu.16 Mayıs Cumartesi16:00 | Balıkesirspor - Kardemir Karabükspor: FIRAT AYDINUS 19:00 | Medicana Sivasspor - Kasımpaşa: ÇAĞATAY ŞAHAN 20:00 | Galatasaray - Gençlerbirliği: HALİS ÖZKAHYA 17 Mayıs Pazar13:00 | Kayseri Erciyesspor - İstanbul Başakşehir: HÜSEYİN GÖÇEK 15:00 | Bursaspor - Gaziantepspor: YUNUS YILDIRIM 16:00 | Eskişehirspor - Trabzonspor: ALİ PALABIYIK 20:00 | Mersin İdman Yurdu - Fenerbahçe: CÜNEYT ÇAKIR 18 Mayıs Pazartesi20:00 | Çaykur Rizespor - Akhisar Belediyespor: ÖZGÜR YANKAYA 20:00 | Beşiktaş - Torku Konya: MUSTAFA KAMİL ABİTOĞLUFenerbahçe ve Kayseri Erciyesspor arasında oynanan maçın tartışmalı hakemi Mete Kalkavan, PTT 1. Lig'de Bucaspor - Adana Demirspor maçına verildi.
Galatasaray'da Gençlerbirliği Mesaisi
Galatasaray, Spor Toto Süper Lig'in 32. haftasında 16 Mayıs Cumartesi günü Gençlerbirliği ile yapacağı maçın hazırlıklarına başladıFlorya Metin Oktay Tesisleri'nde, teknik direktör Hamza Hamzaoğlu yönetiminde basına kapalı gerçekleştirilen antrenmanda futbolcuların ısınma hareketleri, pas, pres ve taktik ağırlıklı çalışmaların ardından dar alanda çift kale maç yaptığı belirtildi.Sarı-kırmızılılarda sakatlığı geçen Hamit Altıntop'un takımla çalıştığı, Aurelien Chedjou'nun tedavisine ise devam edildiği ifade edildi.
Reklam
TRT'nin Arıboğan Haberi Bomba Etkisi Yarattı
Türkiye Basketbol Federasyonu'nun 27 Mayıs'ta yapılacak Genel Kurul Toplantısı'nda başkanlığa aday olan Lutfi Arıboğan hakkında dün TRT Spor'da yayımlanan bir haber bomba etkisi yarattı.Haberde, Arıboğan'ın, Fenerbahçe'nin UEFA'dan ceza almasında etkin rol oynadığı ve Galatasaray'ın yaşadığı ekonomik krizin sorumlusu olduğu ileri sürülerek, 'Nerede başarısızlık orada Arıboğan' ifadesi kullanıldı.Turgay Demirel'in istifasıyla boşalan Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF) Başkanlığı'na kimin geleceği 27 Mayıs Çarşamba günü yapılacak Genel Kurul Toplantısı sonucunda belli olacak.
PFDK, Fenerbahçe'ye 1 Maç Tribün Kapatma Cezası Verdi
PFDK, Fenerbahçe Kulübü'ne çirkin ve kötü tezahüratın 5. kez gerçekleştirilmesinden dolayı misafir kulüp olduğu maçta tribünde seyircisi olmayacak ayrıca Sarı-lacivertli kulübe 37.500 TL para cezası verildi.İşte PFDK kararları;1- SUAT ALTIN İNŞAAT KAYSERİ ERCİYESSPOR Kulübü sporcusu PAPA MALICKOU DIAKHATE'nin, 08.05.2015 tarihinde oynanan SUAT ALTIN KAYSERİ ERCİYESSPOR - MERSİN İDMAN YURDU Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasında, müsabaka hakemine yönelik sportmenliğe aykırı hareketi ve ihraç sonrası sportmenliğe aykırı hareketi nedeniyle takdiren 1 RESMİ MÜSABAKADAN MEN CEZASI ve 26.000 TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,2- BEŞİKTAŞ A.Ş.'nin, 10.05.2015 tarihinde oynanan BEŞİKTAŞ A.Ş.- GAZİANTEPSPOR Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 10.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,3- GAZİANTEPSPOR Kulübünün, 10.05.2015 tarihinde oynanan BEŞİKTAŞ A.Ş.- GAZİANTEPSPOR Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasında, takım halinde sportmenliğe aykırı hareket nedeniyle 12.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,4- KASIMPAŞA A.Ş.'nin, 08.05.2015 tarihinde oynanan ESKİŞEHİRSPOR - KASIMPAŞA A.Ş. Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasında, zaman çizelgesine uyulmamasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren 10.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,5- TORKU KONYASPOR Kulübünün, 08.05.2015 tarihinde oynanan GALATASARAY A.Ş. - TORKU KONYASPOR Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasında, takım halinde sportmenliğe aykırı hareket nedeniyle 9.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,6- FENERBAHÇE A.Ş.'nin, 09.05.2015 tarihinde oynanan MEDICANA SİVASSPOR - FENERBAHÇE A.Ş. Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle ve bu eylemin aynı sezon içinde misafir kulüp olduğu müsabakada 5. kez gerçekleştirilmesinden dolayı TRİBÜN KAPATMA ve 37.500.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,7- AKHİSAR BLD. GENÇLİK VE SPOR Kulübü idarecisi ROBERTO CARLOS DA SİLVA ROCHA'nın, 09.05.2015 tarihinde oynanan GENÇLERBİRLİĞİ - AKHİSAR BLD. GENÇLİK VE SPOR Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasında, müsabaka hakemine yönelik sportmenliğe aykırı hareketi nedeniyle takdiren 1 RESMİ MÜSABAKADA SOYUNMA ODASINA ve YEDEK KULÜBESİNE GİRİŞ YASAĞI CEZASI ve 13.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,Aynı müsabakada AKHİSAR BLD. GENÇLİK VE SPOR Kulübü antrenörü LEANDRO FRANCO'nun, müsabaka hakemine yönelik sportmenliğe aykırı hareketi nedeniyle takdiren 1 RESMİ MÜSABAKADA SOYUNMA ODASINA ve YEDEK KULÜBESİNE GİRİŞ YASAĞI CEZASI ve 13.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,8- ŞANLIURFASPOR Kulübünün, 10.05.2015 tarihinde oynanan ŞANLIURFASPOR - ALBİMO ALANYASPOR PTT 1. Lig müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 12.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,karar verilmiştir.TFF
Reklam
Fatih Terim: "Şans da Mucize de Değildi"
Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, “Futbolda şansa da, mucizeye de yer yoktur. Yaşanan her şeyin bir sebebi, hazırlayıcı faktörleri ve sonuçları vardır. Bizim Galatasaray'da, Milli Takım'da elde ettiğimiz hiçbir başarı şans da, mucizede değildi. dedi.Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, UEFA'nın özel davetlisi olarak gittiği İsviçre'nin Cenevre kentinde, Pro Lisans Kursu Değişim Programı için gelen İspanya, Slovakya, Slovenya ve Norveç futbol federasyonlarının en üst düzey teknik direktör adaylarına eğitim verdi ve tecrübelerini paylaştı. ,Terim, UEFA tarafından Pro Lisans kursiyerlerine yönelik başlatılan, elit teknik adamların eğitimlere katılımı uygulaması kapsamında organizasyona katıldı. Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, UEFA'nın en önemli eğitmenlerinin yer aldığı eğitim çerçevesinde UEFA Antrenör Eğitim Departmanı Başkanı Frank Ludolph'un sorularını yanıtladı.“E-ÖĞRENME MODÜLÜNÜ KURUYORUZ”Ludolph’un, “Türkiye Futbol Federasyonunda şu an üstlendiğiniz görevde en önem verdiğiniz konulardan birinin antrenör eğitimi olduğunu biliyoruz. Bunun sebebi nedir?” şeklindeki sorusuna Fatih Terim, “Türkiye'de futbol Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yönetiliyor. TFF, benim son göreve gelişimle birlikte yeni bir pozisyon oluşturdu. Bu pozisyon Türkiye Futbol Direktörlüğü. Bu, A Milli Takım teknik direktörlüğünden çok öte ve çok daha fazla sorumluluğu olan bir mevkii. Görev tanımım gereği Futbol Gelişim Direktörlüğü dolayısıyla Eğitim Departmanı, Grassroots, Genç Futbolcu Gelişim Departmanı ile birlikte tüm seviyelerdeki Milli Takımlarımız bana bağlandı. Bu göreve geldikten sonra 13 temel problem tespit ettik. İki tanesinin çözümünü de öncelikli hedef olarak aldık. Bunlar; yaygın tesisleşme yani çocuklarımızın futbol oynayacağı alanların artırılması ile eğitimcilerin ve tüm antrenörlerin eğitiminin daha donanımlı, daha etkin ve daha modern hale getirilmesi. Özellikle yetiştirici antrenörlerimizin eğitimine çok önem veriyorum. Onların pedagojik formasyon eğitimi almış, her yaş grubuna özel yaklaşım becerisine sahip, teknik ve yetenek gelişimini bilen antrenörler olarak yetiştirilmesini sağlamak zorundayız. Futbolun içinden gelenlerle, akademisyenlere birlikte çalışma ortamı oluşturuyoruz. Futbolumuzda devrimin öncelikli aktörlerinin antrenörler olacağını düşünüyorum. Bu nedenle onları da en üst düzeyde donatmayı çok önemsiyorum. Eğitim içeriğimizi, sürelerimizi artırıyoruz. Ülke şartları ile ilgili eksiklerimize yönelik sertifika programlarına başladık. Çok gelişmiş ve ileri düzeyde çocuk koruma programını hayata geçirdik. Bu alanda antrenörleri eğitmeye başladık, denetimleri artırdık. Kulüp lisans kriterlerimize yeni maddeler ekliyoruz. Çocuklarımızın fiziksel, duygusal ve cinsel istismarına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Antrenör eğitiminde her türlü teknolojik imkanı da kullanmak niyetindeyiz. E-öğrenme modülünü kuruyoruz. Eğitim filmlerinin ve bilgi aktarımının sağlanacağı sürekli eğitim akademisini kurma çalışmalarımız sürüyor” yanıtını verdi.“MİLLİ TAKIM'DA SEÇİCİLİK ÇOK ÖNEMLİ”UEFA Antrenör Eğitim Departmanı Başkanı Frank Ludolph'un, kulüp takımı antrenörü ile milli takım antrenörü olmak arasındaki temel farkları anlatmasını istediği Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, “Kulüpte antrenman planlaması çok önemli. Makro, mezo ve mikro planlama çok çok önemli. Değişimin az olduğu bir kadro ile bir ordu kuruyorsunuz. Her hafta, hatta haftada iki kez karşılaşma oynamanız ciddi olarak işin içinde olmanıza ve o adrenalini tüm hücrelerinizle hissetmenize sebep oluyor. Milli Takım'da ise seçicilik çok önemli. Oyuncu üzerinde gelişim açısından kulüpteki kadar etki imkanı yok. Ama büyük bir havuzdan oyuncu seçme imkanınıza sahipsiniz. Elemelerde kısa süreli iki karşılaşmalı periyotlar yaşıyorsunuz. Ancak büyük turnuvalardan önce etkili hazırlık için imkanınız olabiliyor” şeklinde konuştu.
Ahmet Nur Çebi: "Atiba ile Anlaşmaya Yakınız"
Beşiktaş Kulübü İkinci Başkanı Ahmet Nur Çebi yaptığı açıklamada tecrübeli oyuncu Atiba ile yeniden anlaşmaya yakın olduklarını söyledi.Akhisar Belediyespor deplasmanı öncesinde İzmir'de gerçekleşen bir organizasyonda konuşan Ahmet Nur Çebi gündemdeki konular hakkında açıklamalarda bulundu.33 yaşındaki Kanadalı oyuncu ile devam etmek istediklerini belirten Çebi 'Atiba ile sona yaklaştık, yeniden anlaşmaya çok yakınız. Kendisi ile 2 yıllık bir anlaşma yapacağız.' ifadelerini kullandı. Ahmet Nur Çebi ayrıca Petr Cech ile ilgilenmediklerini de sözlerine ekledi.
Galatasaray'da Büyük Soru: Sinan mı Eray mı?
Ligde bitime 3 hafta kala liderliğini sürdüren Galatasaray’da, kritik Gençlerbirliği randevusu öncesi akıllarda tek soru var; “Muslera’nın cezalı olduğu haftada kim oynayacak?”“Sinan mı, yoksa Eray mı” sorusu, Florya’da gündemin ilk maddesinde. Hamza Hamzaoğlu konuya ilişkin, “İki kalecime de güveniyorum. Taffarel ile konuşup karar vereceğiz” açıklamasını yapmıştı. İşte Galatasaray’da 2 kalecinin son durumu, artıları ve eksileri…
Reklam
Erciyes'ten Fenerbahçe'ye Çelme
Süper Lig'in 31'inci haftasında sonuncu Kayseri Erciyesspor ile İstanbul'da 1-1 berabere kalan Fenerbahçe, lider Galatasaray'ın üç puan gerisine düştü.Fenerbahçe bu sonuçla bitime üç hafta kala 67 puana çıktı. Lider Galatasaray'ın 70 puanı var. Bir maçı eksik Beşiktaş ise 65 puanda.Kayseri Erciyesspor ise 23 puana çıktı ve kümede kalma iddiasını en az bir hafta daha sürdürmüş oldu.
Yarsuvat: "Özbek'i Destekliyorum"
Galatasaray Kulübü Başkanı Duygun Yarsuvat , kulübün 23 Mayıs'ta yapılacak seçimli olağan genel kurulunda başkanlığa aday olan yardımcısı Dursun Özbek'i desteklediğini söyledi.Yarsuvat, sarı-kırmızılı kulübün Galatasaray Lisesi Tevfik Fikret Salonu'nda yapılan mayıs ayı divan kurulu toplantısının ardından basın mensuplarına açıklamada bulundu.Duygun Yarsuvat, sarı-kırmızılı kulübün başkan yardımcısı Dursun Özbek'in adaylığını doğru bulduğunu belirterek, 'Dursun Özbek'in çok yerinde bir seçim olarak görüyorum. Dursun'un başarılı olacağına eminim. Bir kere Galatasaray Kulübü'nün yapısını, içinde bulunun mali tabloyu biliyor. Ayrıca teşhis ettiğimiz bu hastalığı tedavi edecek ilaçları biliyor. O yüzden ben Dursun'un arkasındayım ve bu tercihimizde yanılmayacağımızı düşünüyorum' ifadelerini kullandı.Yönetim kurulu olarak keyifli bir dönem geçirdiklerini belirten Yarsuvat, 'Görüyorsunuz ki Galatasaray ayakları üzerinde dimdik duruyor ve dördüncü yıldıza doğru gidiyor. Toplumları harekete geçirmek için bir slogana ihtiyaç vardı. Bu slogan da dört yıldız sloganıydı. Burada gerek sporcularımız, gerekse Galatasaraylı arkadaşlarımız inandı ve devam ediyor. Dördüncü yıldızı alacağız' diye konuştu.AA
UEFA Lisansı Alan Kulüpler Belli Oldu
TFF Kulüp Lisans Kurulu bugün yaptığı kritik toplantı ile 2015-2016 sezonunda UEFA Kulüp Lisansı alan takımları belirledi.Bilindiği üzere kulüplerimizin UEFA tarafından düzenlenen müsabakalarda yer alabilmeleri için UEFA'nın belirlemiş olduğu Kulüp Lisans ve Mali Fair Play kriterlerini yerine getirmiş olmaları gerekmektedir. UEFA tarafından belirlenen bu kriterler; Sportif, Altyapı, Personel-İdari, Hukuki ve Mali Kriterler olmak üzere 5 başlık altında toplanmıştır.TFF Kulüp Lisans Kurulu, 11 Mayıs 2015 tarihinde yaptığı toplantıda lisans adayı kulüpleri; TFF Kulüp Lisans ve Mali Fair Play Talimatı'nda aranan Sportif, Altyapı, Personel-İdari, Hukuki ve Mali kriterleri yönünden inceledi ve 2015-2016 sezonu için UEFA Kulüp Lisansı almaya hak kazanan kulüpleri belirledi.
Reklam
Dursun Özbek Projelerini Açıkladı
Sarı-kırmızılı kulüpte bu ay içerisinde yapılacak seçim öncesi başkan adaylarından Dursun Özbek, bugün düzenlenen divan kurulu toplantısında bir konuşma yaptı.Özbek, Galatasaray Lisesi Tevfik Fikret Salonu'nda bulunmanın her Galatasaraylı için onur olduğunu belirterek, 'Bu kürsüde olmak ise en büyük gurur kaynağı, Ali Sami Yen abiden gelen hazineyi taşımak üzere, ben bugün bu sorumluluğun bilincinde karşınızdayım. Sizlerin de vereceğiniz destekle Galatasaray’ı yarınlara taşımak için 36. başkan adayı olarak karşınızdayım. Sizler divan heyeti olarak, Galatasaray ile ilgili rakamların en çok bilincinde olan kişilersiniz. Sizlere borçlardan, ödemelerden, zorluklardan bahsetmeyeceğim. Sizlere eksikleri değil, artıların yer aldığı madalyonun öbür tarafını göstermeye çalışacağım. Pek çok konuda duygusal yaklaştığımız Galatasaray aslında 400 milyon dolar hacminde büyük bir holdingdir. 2013-2014 sezonunda 162 milyon Euro rakamıyla dünyanın en çok gelir elde eden 18. takımı olmuştur. Bu durum Ali Sami Yen ağabeyimin Türk olmayan takımları yenmek ilkesinin sahada değil, dışında da geçerli olduğunu gösterdi' dedi.'OLUŞTURULAN ALGI DOĞRU DEĞİLDİR'Sarı-kırmızılı camiada oluşturulan borç algısının gerçeği yansıtmadığını ifade eden Özbek, 'Rakiplerimizle kıyaslarsak bir çok konuda daha iyi olduğumuz ortada. Har vurup harman savurursak 2 katını kazansak da fayda etmez. Bir sloganım var benim, 3D sloganı: Disiplin, Dayanışma ve Denetim. Mali genel kurullarda, mali kongrelerde Galatasaray bütçesi konsolide olarak veriliyor. Seçilirsem ve genel kurul izin verirse hepsini ayrı ayrı şeffaf olarak vereceğiz. Dursun Özbek olarak size şunun garantisini veriyorum; başkan olmam halinde 2 yıl içerisinde borç diye bir şey kalmayacak. Borç değil, başarıların konuşulmasını sağlayacağız” açıklamasını yaptı.“Galatasaray’da 2 sene içerisinde borçlar sıfırlanacak diye bir söz vermiyorum” diyen Özbek, “Forbes Dergisi’nde sıralamaya girsek 140-150. sırada olması gerekiyor. Spor kulübü olduğu için girmiyor. Ben huzurlarınızda 35 değişik farklı başkanıma teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Galatasaray’ın bugün geldiği haliyle Türkiye’nin medarı iftiharı ve gurur kaynağıdır. Galatasaray Türkiye’nin en çok tanınan ve sevilen markasıdır. Kötü şeyleri konuşup medya önünde küçük düşürmekten başka bir şey sağlamıyor” diye konuştu.“YENİ DEĞİL, YİNE GALATASARAY ”Başarılı iş adamı Dursun Özbek, “Seçimde ‘yeni değil yine Galatasaray’ sloganını kullanıyoruz. Bir bütün olmak için yola çıktık. Mazimizden aldığımız güçle, kurumsal hafızamızla, çağımızın gerektiği dönüşümleri gerçekleştirerek Galatasaray’ı yukarı taşımak için buradayız. Yönümüzü bu anlayışla çiziyoruz. İlk işlerimden biri Galatasaray’da başkanlık yapmış, herkesi ziyaret ettim ve fikirlerini aldım. Galatasaray için devamlılık ne kadar gerekliyse yenilik ve değişim de o kadar önemli. Ortak aklı devreye sokmak, konuşmaktan çok dinlememiz gerekir. Eğer başkan olursam tüm başkanlardan kurulu bir kurul kuracağız ve onların fikirlerini dinleyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Turgay Kıran: "Hamzaoğlu'nun Yanında Olacağız"
Galatasaray’da başkan adayı Turgay Kıran, takımda kıymetli bir teknik direktör olduğunu belirterek, Hamza Hamzaoğlu'nun yanında olacaklarını belirtti.Sarı-kırmızılı kulüpte bugün divan toplantısı gerçekleşirken başkan adaylarından Turgay Kıran önemli açıklamalarda bulundu.“Dursun Özbek Çanakkale’de bir algı operasyonu yaptı” diyerek sözlerine başlayan Kıran, “Bu algı operasyonları artık son bulmalı. Bizde biat kültürü olmamalı. Biz sizlerin sayesinde oy güvenine göre buraya gelir ya oy alırız ya da almayız” diye konuştu.“HAR VURUP HARMAN SAVURMA DÖNEMİ BİTMİŞTİR”Ekonomik konuları çok iyi takip ettiklerinin altını çizen Kıran, “Çok farklı bir değişiklik olduğuna inanmıyoruz. 1 milyar Dolara yakın bir borç yükü var. 220 milyon Doları bankalara olan borcumuz. Bir kısmı da diğer borçlar. Bizim buraya gelme anlamında da bir sıcak paraya ihtiyacımız olacak. Bende Galatasaray’ın ekonomik durumunu çok yakından takip ettiğim için listeme 7 ekonomist isim aldım. Ekonomi konusunda kariyer sahibi insanlar bunlar. Bizim hesaplarımız; oraya geldiğimiz anda sıcak parayı nasıl karşılarız ve Galatasaray sermayesini nasıl düzlüğe çıkaracağımızı konuştuk. Borçları düzgün bir biçimde yapılandırmaya ve vadeyi düşürmeye çalışacağız. Galatasaray’ın marka değeri bilançoyla aktif değer olarak düşüyor. Fonlamayı çeşitlemeyi düşünüyoruz. Şu anda Çin ve Körfez sermayesine girmek adına uzun vadeli stratejiler yaparak iki önemli finans devi ile Galatasaray adına iş birliği yapmaya çalışıyoruz. Ön anlaşma yapılmış işler bunlar. Özellikle körfez sermayesinde 150 milyon Dolar gelir getirmeyi planlıyoruz. Bunları daha çok çeşitlendireceğiz. Har vurup harman savurma dönemi bitmiştir. Bunları yaparken bize bugüne kadar borçla borç yaparak yapılandırmaya çalıştıklarını gösterdiler. Hiçbir ürün üretmek adına çalışma yapılmadı bugüne kadar. 1,5 milyar Dolarlık ürün geliri sağlamaya çalışacağız. Riva’yı en kısa dönemde devreye geçirip genel kurulun izniyle birlikte, borçlandığımız parayı yaptığımız yatırımlarımızla beraber karar verip buradan gelir elde etmeyi düşünüyoruz. Bir arkadaş bize 6 adet çok büyük bir arazi getirip işletme sözü verdi. Buraya iş merkezi, tatil köyleri yapıp yatırım ortaklığına Çoşkun Yılmaz’ı ve Feyyaz Atik’i ayrıca Fethi Gürsoy gibi bu konunun uzmanları arkadaşlar, projeleriyle Galatasaray’ın gayrimenkullerini değerlendirmeye çalışacaklar” ifadelerini kullandı.“Devletle olan iş birliğimiz sonucunda alt yapı konusunda bize yatırım ortaklığı sunuldu” diyen Turgay Kıran, “Türkiye’de 7 çeşitli bölgede arazi teşvik ve fon ve yabancı fonlarda genç oyuncular yetiştirmek için ortaklık kuracağız. Bu kaynaktan gelecek paralar için de çalışmalar yapacağız” dedi.'ARENA'NIN ÜZERİ 4 AYDA KAPANACAK'Sarı-kırmızılı başkan adayı Turgay Kıran, “Burada başkan adaylarından Dursun Özbek, Ali Sami Yen İş merkezi projesinde de otel konusu ortaya çıktı. Biz buna inanmadığımızdan orayı Galatasaray’ın bir merkezi haline getirip arkadaşlar maçtan önce gelsin, eğlensin maça gitsin istiyoruz. Statta ise üst kapaması projesinde sevgili Adnan Öztürk bir proje hazırlatmış ve 7 milyon Dolar karşılığında çok şeffaf bir sistemle 4 ayda o stadın üstünün kapanması halledilecek. Bizde Arena konusunda devlet büyüklerimizle sıkıntımızı paylaşacağız. Oranın bir kompleks olmasını sağlamak amacıyla bir 10 bin kişilik basket salonu ve 3 bin kişilik voleybol ve fitness salonu kuracağız. Gayrimenkul yatırım ortaklıkları ile bunları yapacağız” diyerek projelerini anlattı.Galatasaray futbol takımı hakkında da açıklamalar yapan Kıran, “Kıymetli bir teknik direktörümüz var takımımızda. Hem ekonomik hem de idari yönden başarılı bir teknik direktör Hamzaoğlu. Sanırım 3 maç sonra Galatasaray şampiyonluğunu ilan edecek. Hamza hocanın yanında olacağız ve onun yanına ise idari direktör diyeceğimiz Bülent Ünder’i getireceğiz. Sportif A.Ş’ye yönetimdeki arkadaşların ilişkisi olmamasını sağlayacağız. İsmini açıklayamayacağım iki tane çok değerli arkadaşı da buraya getireceğiz” diyerek sözlerini sonlandırdı.Skorer
Reklam
Pandev Genoa'nın Sağlık Kontrolünden Geçti
Galatasaray'ın Makedon golcüsü Goran Pandev, daha önce prensipte anlaştığı Serie A ekibi Genoa'nın sağlık kontrollerinden geçtiGalatasaray'ın sezon başında bonservis bedeli ödemeden Napoli'den transfer ettiği ancak beklenen katkıyı bir türlü alamadığı Goran Pandev, Serie A'ya geri dönüyor. Makedon oyuncu bu sabah İtalya'ya giderek yeni kulübü Genoa'ya imza atmadan önce sağlık kontrollerinden geçti. Pandev, İtalyan ekibi ile 2+1 yıllık sözleşme imzalayacak.
Uzun Kalınca Ankara Çok Sevilir!
Nalan Temeltaş / Demokrat Haber Ankara1955 Mersin doğumlu. Torosların asi çocuklarından. Türkiyelilerin vazgeçilmez politik öznelerinden. 12 Eylül faşizmine karşı kır direnişi örgütleyen gerilla komutanlarından. Yazdığı kitaplarda tanıklıklarını tarihe not düşenlerden. Avrupa’ya gitme koşulları olduğu halde Türkiye’yi terk etmemiş, yaşamının 10 yılını cezaevinde geçirmiş, daima mütevazı daima bizden biri.Devrimci yol ana davada 723. sanık.Şimdi HDP Ankara Milletvekili adayı.Mahmut Memduh Uyan.O, “Ankara'nın en güzel yanı İstanbul'a Dönüşü” diyenlerden değil aksine “İnsan Ankara’da kısa kalırsa sevmez ancak uzun kalınca Ankara çok sevilir” diye düşünüyor.Bu da 140 karakterle şaşı olmuş toplumumuzda Mahmut Memduh Uyan’la özet sayılabilecek söyleşimiz:“UZUN KALININCA ANKARA ÇOK SEVİLİR”Biraz kendinizden bahseder misiniz? Memleketiniz, Ankara ve bilhassa politik özne olarak yer aldığınız çalışmalar…Kendimle ilgili çok fazla şey anlatmak, biraz zor. Mersin Toros dağları ve Akdeniz ile başlar hayatım. 17 yaşından sonra Mersin’den ayrıldım. Üniversiteden önce sola eğilimliydim.Üniversite ile daha sınıfsal ve Marksist yaklaşımlarla tanıştım. Sonraki dönem ağırlıklı Ankara’da geçti, geçiyor. Ankara’yı severim. Benim için önemlidir. İnsan Ankara’da kısa kalırsa sevmez ancak uzun kalınca Ankara çok sevilir.Arkadaşlıklarım, toplumsal faaliyetlerim derken benim için Ankara ayrı bir önem taşır. Sonrası ise dağlar. Adıyaman, Malatya, Sivas, Tokat, Ordu ve Dersim dağları. 1982’de kısa bir dönem, 10 ay kadar: Suriye, Lübnan, Filistin Kampları, Filistin örgütleri, PKK ve 7-8 örgütle faşizme karşı birleşik direniş cephesi oluşturduk.Yaşamımız İstanbul’da yakalandıktan sonra 1995’e kadar, 10 yıl cezaevinde devam etti. Ankara’da politik yaşamım aralıksız sürdü. Devrimci, yaşamını bulunduğu yere ve koşullara göre somutlar.Akdeniz insanı olarak hem deniz hem dağları tecrübe etmiş durumdasınız, tercih etmeniz gerekirse hangisi öne çıkar?Hem dağları hem denizi yaşadım. Tercih yapamam, ikisini de severim. İkisi de geniş ufuklara açılır. İnsanın zihnini, gönlünü açar ikisi de…! Şimdi Ankara’dayız tabii..Son kitabınızda annenizin tatlı bir dileğinden bahsetmişsiniz. Bi eviniz olsun diye dua edermiş.Hala bir evim yok. Annem benim evim yok diye üzülüyordu. Çok bilet aldı ancak hiç çıkmadı. “Her halde Allah benim parayı nasıl harcayacağımı bilmiyor” diyordu.“SEÇİLMEYİ DÜŞÜNEREK SEÇİME GİRMİŞ DEĞİLİM”Türkiye sol harketinin sembol isimlerinden biri olarak HDP adaylığınız sempatiyle karşılandı. Devrimci Yol ana dava 723. sanıktınız, şimdiyse HDP Ankara milletvekili adayısınız. 8 Haziran’da seçilmek ve seçilmemek ne anlam ifade ediyor?Çelişki gibi görünse de 8 Haziran’da seçilmeyi düşünerek seçime girmiş değilim. Esas olarak HDP’nin barajı aşmasını hedefledik. Adaylığımız dayanışma gereğidir. Mecliste bulunarak belki bi takım sorunlar çözülebilir ama bizim düşündüğümüz siyasal anlayış ve yaklaşımlar çerçevesinde parlementarizm diye tabir edilen hatta, toplumun köklü sorunlarının o zeminde çözülebileceği inancı taşımıyoruz aslına bakarsanız. Sorunların daha ziyade toplumsal mücadeleler ve toplumun kendi iktidarını oluşturma süreciyle, devrimle çözülebileceğine inanıyoruz. O nedenle mecliste olmak ya da olmamak değil HDP’nin barajı aşması önemli. Seçildik seçilmedik gibi bir duygu ya da ruhsal durumda değiliz.Bizim amacımız Türkiye’deki toplumsal siyasallığın gelişmesi, sıkışmış siyasetin önünün açılması ve AKP’nin geriletilmesi ile bölgedeki olumsuz siyasi hedeflerinin de bir ölçüde kaldırılmasına yöneliktir.Adaylık içinde olmayalım demiştik arkadaşlara, zaten seçim sürecinde HDP’yi destekleyecektik. Kürt halkının kendi kimliğinin tanınması, diline, kültürel yapısına sahip çıkılması ve taleplerinin karşılanması demokratik taleplerdir. Kürt halkının tarihsel mücadelesi ile bir bağ kurmak esastır. Talepleri haklıdır. Ve zaten biz bunlar için yanındayız. Sonrasını da karşılıklı uygun ilişkiler çerçevesinde sürdürme niyetindeyiz.HDP % 10 barajını aşarsa bazı siyasal gelişmelerin önü açılacaktır. Özellikle ANAP’ın son dönemlerine benzeyen yozlaşmış AKP döneminin, Ortadoğu’daki politikaları felaketlere yola açmış bir iktidarın geriletilmesi, çözülmesi açısından da olumlu gelişmeler olabilir.“YENİ GELİŞMELERİN ÖNÜNÜ AÇABİLİR”HDP seçimlere parti olarak girmeseydi 35-40 milletvekili çıkarırdı. Ancak bu dengeleri etkilemez, siyasal sonuçlara yol açmaz, statüko devam ederdi. Parti olarak girmesi % 10 barajını tartıştırıyor ve artı sonuç itibarıyla iktidarı sarsabilir, yeni gelişmelerin önünü açabilir.Ayrıca HDP toplumsal kesimlere kendini açarak, toplumsal umut gelişmesi açısından zemin sunmuştur. İnsanlar “yapabiliriz”i görür. Değişmeyecek gibi gözüken bir otoritenin sarsılmasını görür. Yunanistan’ın Syriza’sına benzemese de iktidara gelmesi gibi bir sonuç olmasa da zihinlerdeki bazı şeyleri yıkar ve umut yaratır diye düşünüyorum.Kürt hareketi açısından baraja rağmen parti olarak seçimlere girmek cesur bir karardır. Çünkü baraj altı kalınırsa meclisteki bu imkanını yitirmiş olacak. Diğer alanlardaki mücadelesini yükseltmek durumunda kalacak. Ancak bu haliyle bile baraj tartışması sürer ve meşruiyet sorunu gündeme gelir. Sonrası mücadeleye devam tabii ki. Seçime bunun ötesinde anlamlar atıflar gerekmez.ğlarında cuntaya karşı direniş örgütleyen gerilla komutanlarından biriydiniz. Devrimci olanaklar açısından görüşleriniz neler?…ı ilk etapta dağa çıkan arkadaşların sayısı çok fazlaydı. Özellikle Karadeniz, Ege, Toroslar dahil. Cuntaya karşı iyi bir örgütlenme ve mücadele çizgisi oluşturulamadığı için hızla dağılma ve dökülme yaşandı. Abdullah Öcalan o dönem Taner Akçam’a toparlanma amaçlı Suriye ve Lübnan'da Filistin, FKÖ kamplarını kullanmayı önerir. Akçam bize iletti ve kabul ettik. Suriye’deki kamplarda, siyasi, askeri çalışmalarla toparlanma içinde olduk. Diğer örgütlerle cephe faaliyetleriyle arkadaşlarımızı kırlarda -bir anlamda tekrar- organize ettik. Bu organizasyon esas olarak Malatya, Sivas, Tokat, Ordu kırsalını, Dersim ve Erzincan’ın da bir kısmını kapsar.Bugünden de bakıldığında o dönemde cuntaya, faşizme karşı Türkiye’de yapılanan, en geniş kır örgütlenmesiydi. Kentlerde sınırlıydı ilişkiler. Sayıyı çoğaltmak elimizdeydi ama gerilla faaliyetinde; kendini koruyabilen, saldırabilen, geri çekilebilen yani bir tür hareketliliği yürütebilecek organize gruplar, bizim için sayıdan daha önemliydi. Bu açıdan ortaya koyduğumuz gerilla faaliyetini 250-300 kişi arasında görebiliriz. Daha çok da yerel birimleri, köyleri, ilçelerdeki yerel siyasal birliklerle birlikte ana grupların alanda hareket etmesini kastediyoruz. Kafamızdaki siyasal koşullar ve örgütlülük sürseydi, cuntaya, faşizme karşı birleşik direniş cephesinin kır hattını da içeren, Kürt coğrafyasındaki gerilla faaliyetiyle birleşmesi düşünülen Türkiye faaliyeti düşünülüyordu. Bütünsel olarak bir Türkiye devrimi hedefimiz vardı. FKBDC (Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi) bir başlangıçtı.Avrupa örgütlüğü, kırsal hatlar, cephe gerisi ilişkiler düşünülüyordu. İlerleyen süreçlerde kırsal alan ve kentlerde gelişen mücadeleyle Ortadoğu ve Avrupa’daki desteklerimizle faşizme karşı bir mücadele tasarlanmıştı. Ama bu hareket daha sonra akamete uğradı. Daha çok Avrupa’daki bizim arkadaşların iç tartışmalarıyla örgütlülük dağıldı. Cephe ilişkileri dağıldı. Biz de kendi varlığımızı tam anlamıyla bütünsel gerilla faaliyeti değil de, devrimci faaliyeti yeniden oluşturmak amacıyla, siyasal karakterli askeri faaliyete dönüştürerek sürdürdük. Bir yandan da gelişebilecek mücadeleyi desteklemek, bütünsel bir hareket oluşturmak, kırın avantajlı olanaklarını kullanarak kentlerdeki mücadeleye destek olmak çabasındaydık. Ne yazık ki bu süreçte pek çok imha olayı gerçekleşti. Biz 1985 yılında yakalandık.Dağ süreci ne kadar sürdü?Diyarbakır zindanlarında dörtlerin gecesi yaşanıyor iken neler hissettiniz?O sırada dağlardaydık. Tüm cezaevlerinde şiddet ve işkence olayları vardı. Okullar, kuran kursları, camiler, boş araziler işkence, sorgu alanlarıydı. Çok arkadaşımızı dağlarda kaybettik. Bu nedenle Kürt arkadaşlarımızın acısını da derinden hissettik.Avrupa’ya çıkarak politik hayatınızı devam ettirebilirdiniz lakin Türkiye’de kalmayı seçtiniz..Avrupa’ya gitme koşullarımız her zaman oldu ancak kullanmadık. İsteyen arkadaşlarımız çıktı. Biz Türkiye’de faşizme karşı örgütlenmede aktif rol almayı tercih ettik. Kendi dağlarımızdaydık. O süreçte dönem dönem akamete uğradık. O günler için belki sol hareketin en mühim başarısı Türkiye’de Endonezya’da olduğu gibi büyük kitlesel katliamların yaşanmamış olması. CIA Endonezya’da olan biteni hala açıklamıyor. 70-80 yıl geçti üzerinden. Oysa 40 yılı geçen bilgileri açıklamak zorunda aslında.Silahı zorunlu kılan koşullardan bahsedersek…Somut sorunlar vardı. Okula gitmek için, akademik yaşamını sürdürmek için silah taşımalıydın. Fabrikalarda hak hukuk elde etmek, direniş sürdürmek için silah taşımak zorundaydın. Neoliberal politikalar o günlerde de gündemdeydi. Karaborsa dönemiydi, ekonomi dönmüyordu. Bu ekonomik karmaşada grev ve direnişleri sürdürme bile ancak silahla korunuyordu. Bu iç savaş koşulları Pentagon projesiydi elbette. Devlet güçleri, paramiliter yapılanmalar 70’li yıllarda silahlı direnişi zorunlu kılıyordu. Mesela Maraş’ta mahalleleri yok ettiler. Alevilere yönelik saldırıydı. Direnişlerin olduğu yerlerde silah kaçınılmazdı. Çok ilginçtir mesela bazı kişilerin üzerinde silah yakalandığı halde bazı mahkemeler meşru savunma kapsamında ele alıyor, ceza vermiyorlardı.Bir yandan devrimci mücadeleye her boyutta katılırken diğer yandan yazıyordunuz. Dipnot yayınevinden çıkan son kitabınız “Kardeşim Hepsi Hikaye” 3. baskıda sanırım. Ben size “Devrimci Yol Dengbeji” diyorum. Anlatacaklarınız bitti mi yoksa bu sadece başlangıç mı?…Kitaplar hayatın akışı içerisinde oluştu. Yazmak güzel elbette, imkan olsa da sürekli yazabilsek. İlk kitabım “Ben Bir İnsanım” Mamak cezaevinde yazdığım savunmamın bir bölümüydü. İşkencede yaşananların bir kesitini, sorgu sürecini topluma duyurmak istedim. Yaygın okunduğu halde bu kitaba dayanarak hiçbir savcı soruşturma açmadı. Oysa işkencecilerin adlarını da yazmıştım. Ne onlar “yalan söylüyorsun” diye dava açtı ne de savcılar bunlar gerçek olabilir diye. Serbestmiş demek işkence.Diğer kitaplardan “Gerilla Kartaldır” dağlarda yürüttüğümüz mücadelenin deneyimsel aktarımıydı. “Yolcuların Düşü” kitabım 80 sonrası Devrimci Yol çalışmalarının bir tür dökümüdür. “Toplumsal Dalganın Kırılışı Fatsa” diye kitabımız o dönemin yorumlanmasını içerir. “Biriktire Biriktire Parça Parça” diye bir kitabım var. Cezaevi günlüğü gibidir. Oğluma yazdığım mektuplar ise Arkadaş yayınevinden çıktı, “Halil’e Mektuplar” adıyla.En sonuncusu Dipnot’tan ve 3. baskısı hazırlanıyor. “Kardeşim Hepsi Hikaye” geçmişle günümüz, 1970’lerle günümüz arasında illiyet kurma çabasıydı.. O dönemdeki insanları, yaşamları, militanlaşma sürecini, devrimci örgütlenmelerde ortaya çıkanları, eleştirel anlatma ya da öyküleme. Kaba teorik anlatım olmasın istedim. Hikaye bir açıdan tarihtir. Bu yöntemle anlatmayı tercih ettim. Bugün siyasal mücadelelerde yer alacak insanlara da tarih anlatımı, hikayelemedir son kitabım.Toplumsal adalet mekanizması iş görmez durumda, muhalifler giderek artan otoriterleşmeyle kıskaç altında. Bu tabloya bakarak yapabilir, eyleyebilirliğimizi nasıl arttırabiliriz?Yasalar ve hukuk düzeni iktidarın işlerine geldiği gibi uygulanır. Kendi yasalarına bile uymuyorlar. Esas olan toplumsal meşruiyettir. Fiilen toplumun kendi direnişlerini örmesi gerekli, bunu becermemiz gerekli.Mesela bu konuda nasıl ki iktidar, çürümüşlüğü arttıkça otoriterleşmesi artıyorsa, toplumda da Soma’da olduğu gibi, Ermenek’te olduğu gibi devinim artıyor. Giderek iş cinayetlerinde olduğu gibi farklı tepkiler oluşuyor. Örneğin birkaç gündür Bursa’da metal alanında çalışan işçiler direniş geliştirdiler. Ülke genelinde üniversitelerin, aydınların, hepimizin küçük küçük de olsa toplumsal direnişleri takip etme çabamız var. Oluşmasına, var olanların geliştirilmesine çaba harcamamız gerekli.Toplumsal meşruiyet ve toplumsal mücadeleler olmadan demokratik bir yapıya kavuşmak mümkün değil. Neoliberal düzen özellikle Akdeniz ülkelerini kaosa terk etti. Çok oturmuş devlet ve toplum yapıları yok gibi. Bu anlamda Kürt hareketinin varlığı da olumlu bir dinamiktir. Bir dönem Türkiye’nin demokratikleşmesine engel olduğu düşünülürdü. Şimdiyse tam tersi durum söz konusu. Alevi toplumu açısından ürkütücü olan IŞİD meselesi var. Bu anlamda bakılınca hem Kürt hareketinin ve hem de toplumun kendi mücadelesini yükseltmek lazım.Dünya genelinde sol ya da sosyalizm adına tam olarak tanıma uyan yapı yok. Biz daha çok bu yüzyılın toplumsal mücadelelerini, deneyimlerini biriktiriyoruz. Somut bütünsel bir yapı ortaya çıkmasa da birikiyor bir yandan. Toplumsal devinimler çeşitli, bütünsel ve kalıcı değil henüz. Hazır reçete yok. Siyasal, sınıfsal, sosyal düzeyde neoliberalizmin getirdiklerine karşı örneğin tam sınıfsal bir konumlanmayı çözebilmiş değiliz. İşte bütünlüklü bir konumlanmamız olmadığından mesela kadın cinayetleri de, iş cinayetleri de devam ediyor. Şiddet sürüyor. Ekolojik tahribat sürüyor. En geri sömürülme biçimleri de esnek üretim çerçevesinde gündemde.Bizim bu sürecin siyasal toplumsal sınıfsal karşı mücadele tarzlarını oluşturmamız gerek. Hırpalanma süreci yaşıyoruz ancak 21. yüzyılın devrim sürecinin, toplumsal mücadeleye dayanan, geçmiş sosyalizm deneyimlerinin eleştirisine dayalı, bugün bahsettiğimiz tüm özgürlükleri kapsayan ütopyaya doğru gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Şu an kalıcı değil, giderek daha toplumsal direniş ve devrimci süreçler önümüzde duruyor.“HİZMETLERİNİ YAPACAKLARIN DIŞINDA KALANLARI İNSAN SAYMIYORLAR”Mülteciler konusu gündemde yeterli yer bulmuyor. Oysa devasa bir sorun. Bu konuda ne düşünürsünüz?Kamuoyuna yansımıyor. Asya Afrika’dan pek çok mülteci akını var. İnsanlar yaşayabileceği bir ortam aramak için hayatını ortaya koyuyor. Ege üzerinden geçen birçok gemi batırıldı. Kadın çocuk yaşlı genç denizde boğuldular. Çok önceden emperyalist ideologlar 21. yüzyılın ana sorununu nüfus kayması olarak öngördüler. Kendi yaşamalarının, rahatlarının bozulmaması için önlem aldılar. Bir yandan yetişmiş insan gücü de istiyorlar. Kendilerinin bir takım alanlarında hizmetlerini yapacak insanları istiyorlar. Bunların dışında kalanları ise insan saymıyorlar. Ortaya koydukları yaşamları kaybetmemek için önlem alıyorlar hala. İnsanları kendi alanlarına sokmayarak ne kadar mutlu oldukları da şüpheli tabii.Türkiye AKP hükümeti sırasında Ortadoğu sorununa çok fazla karıştı. Güya sınırları açtı. Göçmenlere bakıyormuş gibi gözüküyor. 3 milyona yakın insan nerde yaşıyor? Sefalet koşullarında direnmeye çalışıyorlar. Bursa’da İnegöl’de asgari ücretin altında Suriyeliler çalışıyor. Adana, Antakya, Mersin’de kayıtsız ve düşük ücretle çalıştırılıyorlar. Aileleri parçalandı. Memleketlerinden çıktılar. Büyük eziyet altındalar. Hiçbir şekilde kabul edilemez. Bu kadar sömürü, bu kadar eziyeti bir gün bütün toplum öder. Uluslararası birçok istihbarat örgütü Ortadoğu’da yaptıklarını Türkiye’de de yapacaklar çünkü.“HALKI KENTLERİN ÇEPERLERİNE SÜRÜYORLAR”Halihazırda pek çok partinin seçim vaatlerine de girmişken yoksulluk, kentsel dönüşüm üzerine akıl yürütürsek…İşin özüne müdahil olmadan, muhalefet partilerinin bahsettiği yaklaşımlarla yoksulluğun çözülmesi mümkün değil. Aynı zamanda kentsel dönüşüm, kentin bugüne kadarki tarihi içerisinde en cazibeli, en ranta dönüştürülebilecek, kârlı görülen alanlarına egemenlerin, müteahhitlerin el koyma olayıdır. Kenti pazarlamış oluyorlar. Rant elde ediyorlar.Bu ve benzeri tüm politikalara bakılınca, yollar, binalar, Türkiye’nin “değişen çehresi” AKP’nin başarısı filan değil. Bunlar bir yandan estetik çirkinlik, ekolojik tahribat ve diğer yandan da dünyada birikmiş olan sermayenin bir şekilde kendini yenilemesine yönelik açılımlar.Halkın kentlerin çeperlerine sürülmesine, egemenlerin rant elde etmesine yaradı. Özal dönemi “yap işlet devret”ten başladılar. Hizmet sektörüne girebilecek yapıları paraya dönüştürme yoluna girdiler. Eğitimden sağlığa her şey parayla yapılır oldu. Bu bir başarı öyküsü gibi sunulsa da başarı değildir. Kendi müteahhit zenginlerini yarattılar. Bu devam edecektir.Aslında iyi ya da güzel yaşam, insani yaşan anlamına gelmiyor. Somut olarak Ankara Şentepe’de 70’li yıllarda halkla birlikte gecekondu yaptığımız Kaletepe mahallesi (Bizim 'Ertuğrul Karakaya' dediğimiz) bir yer var. 270 hane. Örneğin orada gecekondular duruyor. Yenimahalle belediyesi CHP’li belediyedir. TOKİ ile anlaşarak birkaç öneri getirdi, halk kabul etmedi. Tartışmalarda ben de vardım. Yüksek katlı binalar önerdiler, hak sahiplerini borçlandırarak ev sahibi yapmayı önerdiler. Orda yaşayanlar neredeyse bir kuşak ömürleri geçmiş, oralar değişecek, büyük binalar kurulacak, apartmanlara düzenli geliri olamayan insanlar borç ödeyecekler. Sen o insanların orda kalamayacağını biliyorsun. Yani kentin biraz daha dışına, çeperine gideceklerini biliyorsun. Dışlayacaksın yani.Bu kent değildir. Kabul etmemek gerekir. Esas olan halkın sosyal yaşamını sürdürebileceği, doğayla uyumlu, çocukların, kadınların, yaşlı ve gençlerin rahatça biraradalığını da getirecek olan sosyal konutlar olmalıydı. Biz de kooperatifleşerek katılmak istedik. Belediye gündemine almadı. Sermayenin egemen politikaları bundan hoşlanmaz. Kabul edilmedi tabii. Geçmişte doğrudan faşizme karşı direniş örgütleniyordu, şimdiyse sosyal hayatın tümünü içerecek direnişler gerekecek. Neoliberalizme karşı köklü direniş kaçınılmaz.“EGEMENLER EGEMENLIK ALANINI BIRAKMAK İSTEMEZ”Kadına yönelik şiddet HDP seçim kriterlerinde somut olarak yer aldı. Adaylarda kadına yönelik şiddet sicili ilk kriterdi, çok eşlilik ise ikinci kriter. Elbette yıllardır partilerde, sendikalarda, kurumlarda kadınların yürüttüğü bireysel ya da örgütlü mücadelenin görünür olmasını sağladığı bu birikime hürmet etmek lazım. Hem bu açıdan bir değerlendirme alalım hem de ne vakit bu kriterlere ihtiyacımız kalmaz diye soralım…Egemenler her anlamda egemenlik alanını bırakmak istemezler. Erkek açısından da böyle. Bi kere macun tüpten çıktı derler. Kadınlar evlerinden çıktılar, siyasal, sosyal alanlarda söz sahibi oldular. Buradan geriye düşmeleri mümkün değil.Biçimsel gibi görünse de siyasette kadınların bir takım güvencelere kavuşması hiç küçümsenmesin. Ayrıca Rojava’da, Kobani’de en ön saflardaydılar. Ortadoğu açısından düşünürsek buradan geriye düşmez. Ama gelişmişliğin ölçütünde sınır yoktur. Bu ilkelere ne zaman ihtiyaç kalmaz? Kadına yönelik duyarlılık bilince çıktığı zaman. Siyasal hayatta şimdilik zorlama gibi görünse de eşbaşkanlık, belediye başkanlığı gibi somutlanması da büyük bir olaydır. Biçimsellik ötesi gerçeklik de var. Gerilla, komutan, toplumsal mücadelelerde ön saflarda kadınlar. Feminist mücadelede toplumsallaşmasa da belirli bir bilinç oluşturdu, sürekliliği var. Daha gelişecektir.“İŞ CİNAYETLERİNDE TÜRKİYE EN ÖNDE”İş cinayetlerinde 1 Umut Derneği’ndeki arkadaşlar ve adalet arayan aileler ve diğer platformlar mümkün olduğunca bu alanlardaki davaları takip ediyorlar, farkındalık yaratıyorlar. Davalar egemen zihniyet tarafından zamana yayılıyor, adalet mekanizması zorlukla işletiliyor. Türkiye ölü işçiler ülkesi bir yandan da neler söylemek istersiniz?Evet , Ostim-İvedik var, dava hala bitmedi. Davutpaşa var, daha uzun sürdü. Devlet bir kısım bürokratların yargılanmasına izin vermedi. 1 Umut Derneği’ndeki arkadaşların bilinç oluşmasında ciddi katkıları oldu bu konuda. Kamuoyuna kabul ettirdikleri ilk gerçeklik: “iş kazası yok iş cinayeti var” oldu. Sanırım her ayın ilk haftasında Galatasaray’da iş cinayetlerinde kaybedilen insanları gündeme taşıyorlar, kamuoyunda farkındalık yaratmak için.Özellikle inşaat sektöründe kar rant ve kapitalizmin çarpık gelişimi, dindar islami yaklaşımlarla birlikte işçi aleyhine durumları çok rahat geliştirdiler.Korkunç olaylar oldu, Soma’da, Ermenek’te. Bütün bunlara karşı insanların hak arayışları, tepkileri ilk anda belirli bir canlılık taşısa da sonra süreklilik problemi doğuyor. Batılı toplumlarda işçi güvenliği daha ileride ama bu patronlardan kaynaklanan bir durum değil işçilerin emekçilerin yoğun mücadelesiyle edinilmiş hak ve mevziler. Kapitalizm bizde de sınırlı yardımlarla, hayırseverlikle çalışanların kanını emmiş oluyor. Gelişmiş ülkeler arasında iş cinayetlerinde Türkiye en önde. Bu nedenle işçi sağlığı ve iş güvenliğinin öncelikli, birincil sorun olarak görülmesi gerek. Yoğun ısrar ve sürekli mücadele gerek.
Albayrak'tan Taraftara Çağrı
Galatasaray'da Abdurrahim Albayrak ve Ali Dürüst açıklamalarda bulundu.Albayrak, taraftarlara çağrı yaparken, 'Soyunma odasındaki mutluluk, birliki beraberlik bizi hedefimize ulaştıracak. Rakiplerimiz de bizim gibi çalışıyor. Onlara da saygı duyuyoruz. En zor maçımız bu maçtı. Artık 270 dakika kaldı. Futbolcu kardeşlerimiz olsun, biz görüyorsunuz neler çekiyoruz. Taraftarlarımıza seslenmek istiyorum. Gençlerbirliği ve Beşiktaş maçında herkes işi gücü bıraksın bir tane koltuk boş kalmasın. 4 tane ilaçla bitirdim bu maçı. Şimdi tek düşüncemiz Gençlerbirliği maçı' dedi.Dürüst ise, kalan haftalar ile ilgil, 'Oynanmamış maç kazanılmamış maçtır. O da Gençlerbirliği maçı. Böyle deplasmanlardan sonra bu maçlar çok önemli. Rakiplerimiz de şampiyonluğu hedefliyorlar. Artık futbol konuşmaya başkladık. Son haftaya kadar bu yarış devam eder. Muslera'nın performansı sürpriz değil ama bu maçta çok fazla ön plana çıktı. Onun yerine oynayacak arkadaşımız da iyi bir performans gösterecektir' sözlerini kullandı.Şampiy10
Muslera: "Yüreğinizi Ortaya Koymalısınız"
Galatasaray'ın Mersin'i yendiği maçın adamı olan Muslera maç sonunda konuştu.'Benim için hedefim en iyi şekilde maça hazırlayıp takıma maksimum desteği vermek. Kendi performansımdan çok mutluyum. İki üst üste kurtarış mükemmeldi. Bu tip kurtarışları gerçekleştirmem gerekiyor. İyi oynayan bir Galatasaray vardı. Artık her maçın önemi çok büyük. Buradan bir final maçından daha galip çıktığımız için mutluyum.''Cezalı olduğum için üzgünüm. Hakem beni yanlış anladı zaman geçirmek istediğimi sandı. Gözüm arkada olmayacak. Arkadaşlarım beni aratmayacaktır. Türkiye’de oynadığım için mutluyum. Zor bir ligde oynuyoruz. Yüreğinizi ortaya koymalısınız. Burada oynadığım için kendimi şanslı adlediyorum.'3Puan
Reklam