Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Zor Olanın 'İnsan Olmak' Olduğunu Vurgulayan Mevlâna'dan Şu Günlere Işık Tutacak 16 Söz
Mevlana, günümüzde insanların muhtaç olduğu sevgi, birlik ve barışı eserlerinde en güzel şekilde dile getirmiştir. Yaratandan ötürü yaratılmışı seven ve hoş gören bu yüce kişiliğin fikirlerinin sevgi, barış ve kardeşliğe hasret olan dünyamızda yayılmasına ihtiyaç vardır.
Mevlâna “savaş” konusunda ilgililere şöyle seslenir:
1. İnsanların savaşı, çocukların kavgasına benzer. Hepsi de anlamsız ve saçmadır.
2. Sopa, mademki savaş ve kavga âletidir; ey kör, o sopayı kır, paramparça et!
3. Ben iyiyle, kötüyle kavga edemem; kavga ile işim yok! Savaşmak şöyle dursun, gönlüm barışlardan bile ürkmekte.
Hepimiz de Bir Tek Kişiyiz
4. Beri gel, daha beri; bu yol vuruculuk nereye kadar böyle? Bu hır gür, bu savaş nereye kadar? Sen bensin, ben senim işte
5. Allah'ın ışığıyız, Allah'ın sırçası. Kendi kendimizle bunca savaşımız, bunca inatlaşmamız da ne? Aydınlık, aydınlıktan ne diye kaçar böyle?
6. Sağ el, ne diye kendi solunu hor görür? Her ikisi de senin elin değil mi ki; uğurlu ne demek, uğursuz ne demek?
7. Biz, hepimiz aynı mayadanız; aklımız da bir, başımız da; fakat şu beli bükülmüş göğün altında iki görür olup kalmışız.
8. Haydi, şu benlikten geç, herkesle karış, kaynaş. Kendinde kaldıkça bir habbesin, bir zerresin ancak; fakat herkesle birleştin, kaynaştın mı ummansın, mâdensin.
9. Canı da bir bil, bedeni de; fakat sayıda yüzbinlercedir. Hani bademler gibi; hepsinde de aynı yağ var.
10. Dünyâda nice diller var; ama hepsi de mânâ bakımından bir; kapları kırıp döktün mü su, bir olur gider.
11. Mevlana günümüzde ayrılık çıkaranlara da asıl görevlerini şöyle anlatır:
'Ayırmak değil bizim işimiz, birleştirmektir.'
12. Yine ayrılığın kaldırılıp birliğin sağlanmasını şu şekilde ifade eder:
Yetmiş iki millet sırrı bizden dinler, 'ney'e benzeriz
İki yüz mezhep ehliyle biz aynı perdedeyiz
Hacetler kıblesiyim, gönüller Kâbe'siyim ben.
Cuma mescidi değil, İnsanlık mescidiyim ben
Bir canım ben, lâkin yüz bin bedenim
Canım canına karıştı, artık ben senim
Ne varsa cancazım seni inciten
İncitir beni de bil ki derinden.
13. İnsanların birbirinin kıymetini bilmesi konusunda:
Gel de birbirimizin kadrini bilelim; çünkü ansızın ayrılacağız birbirimizden.
Mâdem ki inanan, inanç sahibinin aynasıdır; mâdem ki bu böyle; ne diye aynadan yüz çeviriyoruz?
Ulular, dosta can fedâ ederler; köpekliği bırak; biz de insanız.
Kul hüvallah'ları, Kul eûzü'leri ne diye birbirimize okuyup üflemeyiz?
Garezler dostluğu karartır; ne diye gönülden söküp atmayız; sürüp çıkarmayız garezleri?
Bâzı bâzı, ben öleceğim diye gönlüm hoşlanıyor. Ne diye ölüye taparız; neden birbirimizin canına düşman kesiliriz ki?
Ölümümden sonra, biliyorum, uzlaşacaksın, barışacaksın bizimle; fakat bir ömür boyunca gamınla sınanıp duruyoruz biz?
Şimdi öldüm say da barış benimle; zâten teslim oluşta ölülere benzeriz biz.
Mezarımı öpmek istiyorsun; neysek gene oyuz biz; gel de yüzümü öp şimdi.
Ölü gibi sus a gönül; zâten bu dil yüzünden varlıkla töhmetliyiz biz.
14. Hatasız dost arayanın dostsuz kalacağını da şöyle dile getirmiştir:
Eğer dostlarınızın kötülüklerini size anlatırlarsa, sizin onları yetmiş kere hayırla ve iyi niyetle tevil etmeniz gerekir. Onu açıklamaktan tamamıyla âciz kaldığınız zaman, 'Bunun sırrını o bilir' deyiniz ve konuyu kapatınız ki dünyada dostsuz kalmayasınız. Çünkü ayıpsız dost arayan, dostsuz kalır.
15. Mevlâna'nın yedi öğüdü dostluk ve barış için çok önemlidir.
16. Sonunda bütün insanlığı Allah'ın rahmetinden ümit kesmemeye ve tek Allah inancında birlik olmaya çağırır:
Gene gel, gene gel, her neysen, ne etmişsen gene gel; kâfirsen, ateşe tapıyorsan, puta tapıyorsan gene gel. Bu bizim kapımız, bu bizim eşiğimiz, ümitsizlik kapısı, ümitsizlik eşiği değildir; yüz kere tevbeni bozmuşsan gene gel.