Görüş Bildir
Haberler
Uğur Kurt Davasında Sanık Polis: 'Benim Annem de Alevi'

Uğur Kurt Davasında Sanık Polis: 'Benim Annem de Alevi'

Onedio Medya
20.03.2015 - 14:49 Son Güncelleme: 20.03.2015 - 20:14
İçeriğin Devamı Aşağıda

Bir yakınının cenaze törenine katılmak için gittiği Okmeydanı Cemevi'nde, polisin silahından çıkan kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybeden Uğur Kurt'un ölümüyle ilgili ilk duruşma görüldü. 

Mahkeme Haci Bektaşi Veli Anadolu Alevi Kültür Vakfı'nın davaya katılım talebinin reddine,  görüntülerle ilgili yeniden rapor düzenlenmesine, sanık S.K.'nın tutuklanması yönündeki talebin reddine karar vererek 12 Haziran 09.30'a tarihine erteledi. Sanık Polis S.K. ise savunmasında, 'Cemevine yönelik kasıtlı ateş ettiğim yönündeki iddiayı kabul etmiyorum. Ben Malatya Arguvanlıyım, benim annem de Alevi'dir' dedi.

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, tutuksuz sanık polis memuru S.K. hazır bulundu. Ölen Uğur Kurt'un babası Kemal, annesi Gülnaz, eşi Narin ile 2 buçuk yaşındaki oğlu Kemal Kurt da müşteki olarak katıldı. Hacı Bektaşi Veli Anadolu Vakfı Genel Başkanı da olayın cemevi bahçesinde yaşanmasın nedeniyle, suçtan zarar gördükleri gerekçesiyle davaya katılma talebinde bulundu. Duruşmaya CHP milletvekilleri İlhan Cihaner, Mahmut Tanal, Umut Oran, Aykut Erdoğdu ve Berkin Elvan'ın babası Sami Elvan da izleyici olarak katıldı. Kimlik tespitinin ardından Mahkeme başkanı, sanık polisten olay gününü anlatmasını istedi.

'ATILAN MOLOTOF ARACIN MAZGALINDAN İÇERİ GİRDİ'

S.K., '2460 kod nolu ekipte polis memuru olarak görev yapıyordum. O tarihte olan malum olaylar nedeniyle bize grubu uzaklaştırmamız yönünde talimat verildi. Ara sokaklarda bir süre kovalamaca yaşandı. Araçta toplam 4 kişi vardı. Şoför ve şoförün yanında ekip şefi Şahabettin, şoförün arkasında ise ben ve Burak oturuyordu. Caddeye çıkacağımız sırada nereden geldiğini görmediğim bir molotof kokteyli aracın ön mazgalından içeri girdi. Önde oturan şoför ve şef ateş içinde kaldı. Araç alev topuna döndü. Şoför kapıyı açamadı. Arka kapıyı açıp araçtan indim. Elimde yanma meydana gelmişti. Bu panikle araçtan aşağıya indim. Şoför de inmişti onun da eli yanmıştı. Araç yandığı halde bizim bulunduğumuz yere bir molotof kokteyli daha atıldı, hemen ayaklarımın altına isabet etti. O istikamete baktığımda bir şahsın elinde molotof kokteyli ile bize doğru geldiğini gördüm. Şefime baktım eli yanmıştı' dedi.

'ELİNDE MOLOTOF OLAN ŞAHSIN AYAK HİZASINA DOĞRU ATEŞ ETTİM'

'Silahım belimi rahatsız ettiği için aracın içindeydi, tekrar araca binip silahımı aldım' diyen S.K., ' Bize doğru gelmekte olan şahsın ayak hizasını hedef alarak bir el ateş ettim . Silahımda 11-12 mermi vardı. Geri kalanları havaya sıktım. Ateş ettiğim sırada elinde molotof olan şahıs 25-30 metre uzaktaydı ve benim karşımdaydı. Olay sırasında ben ateş etmeden önce de silah sesleri duydum. Bu nedenle benden önce başka polisler tarafından da ateş edildiğini düşünüyorum. Bulunduğumuz yer düz alan değildi. Kot farkı vardı. Bu sebeple yaptığım atış şahsın üzerinden geçip gitmiş olabilir. Ateş etmem ya da etmemem yönünde kimseden bir talimat almadım' diye konuştu.

'20 KİLOLUK BİR SİLAHLA YANAN ARAÇTAN İNMEM İMKANSIZDI'

Mahkeme başkanının 'araçta başka bir silah var mıydı?' sorusuna sanık S.K., 'Araçta, FN isimli bir silahımız vardı. Boyalı top mermisi atan bir silahtı. Silah aracın ön kısmındaydı' yanıtını verdi.

Mahkeme başkanı bunun üzerine 'o silahı neden kullanmadın' diye sordu. S.K., 'Normalde FN silahı aracın içinde monte edilmiş şekilde bulunur, ancak bizim araçta silah o an monte değildi. Araç yanıyordu, 20 kiloluk bir silahla yanan araçtan inmem imkansızdı' diye cevap verdi.

Daha sonra Mahkeme başkanının 'Orada Cemevi olduğunu, cenazenin bulunduğunu biliyor muydun?' sorusuna sanık S.K., 2009'dan beri polis olduğunu, olaydan 4 ay önce TEM şubesinde göreve başladığını belirterek, 'O sokağa ilk defa girmiştim. Orada Cemevi olduğunu ve cenaze olduğunu bilmiyordum' diye cevap verdi.

Sanık S.K, olayın ardından önce Cemal Kamacı Spor Kompleksi'ne gittiklerini, burada kendilerini yaklaşık 3-4 saat beklettiklerini sonra da hastaneye gittiklerini söyledi. Bunun üzerine Kurt ailesinin avukatı Turgut Kazan, S.K.'ya polis olan babasıyla birlikte olay yerinde inceleme yaptıkları yönünde soru sordu, S.K., babasının Kağıthane İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde görevli olduğunu, olaydan sonra babasıyla birlikte olay yerine gitmelerinin mümkün olmadığını çünkü olayların devam ettiğini söyledi.

'O KİŞİNİN ÖLECEĞİNİ BİLSEM KENDİMİN ÖLMESİNİ İSTERDİM'

Polis memuru S.K. , 'Polis memuruyuz ama etten kemikten ibaretiz. Yanıyoruz. Bu olayın bir şekilde meydana geldiği için çok üzgünüm. Yanan bir araçtan iniyorsunuz ve sizin yandığınızı görüyorlar ve hala devam ediyorlar. Hayatım boyunca böyle bir olayın aklıma ve başıma gelmesini tahmin edemezdim. Bir eşi kocasız, bir çocuğu babasız bırakmayı hiç istemezdim. Bu olaydan dolayı çok üzgünüm. Keşke o anı geri alabilsek ama mümkün değil. Yargılama sonunda vereceğiniz hertürlü cezaya razıyım. Ailesi acılarında haklı diyebileceğim tek şey bilerek isteyerek o kişinin ölmesini istemedim. Çok üzgünüm, o kişinin orada öleceğini tahmin etseydim, kendimin ölmesini isterdim' diye konuştu.

UĞUR KURT'UN ANNESİ SANIĞA YUMRUK ATTI

UĞUR KURT'UN ANNESİ SANIĞA YUMRUK ATTI

Daha sonra söz verilen Uğur Kurt'un eşi Narin Kurt, konuşmak için kucağında uyuyan çocuğunu yanında bulunan Uğur Kurt'un annesi Gülnaz Kurt'a verdi. Gülnaz Kurt çocuğu izleyiciler arasında birine vermek üzere sanığın bulunduğu yere doğru gitti. Sanığın önünde çocuğu başka birine veren Gülnaz Kurt, sanığa bakarak önce söylendi, ardından elini yumruk haline getirip S.K'nın başına vurdu. S.K., bir süre tepkisiz bir şekilde başını öne eğerek bekledi. Bu durumu fark eden mahkeme başkanı anne Gülnaz Kurt'u uyardı.

Mahkeme başkanınca verilen aranın ardından Kurt ailesinin ve tanıkların dinlenmesiyle devam edildi.

'EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILSIN'

Uğur Kurt’un eşi Narin Kurt, 'Bir yakınının cenazesine taziyeye gidiyor ve aynı yerden kendi cenazesi çıkıyor. Üstelik olaylarla hiç alakası yok. Sanığın en ağır şekilde ceza almasını istiyorum' dedi.

Uğur Kurt’un annesi Gülnaz Kurt ile babası Kemal Kurt da şikayetçi olduklarını belirterek, polis memuru S.K.’nın en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi.

'AMBULANS İSTEDİM, POLİS BENİ CİDDİYE ALMADI'

Duruşmada tanık olarak dinlenen Ali Turan ise olay anını şöyle anlattı: 

'Bir yakınımın cenazesi için cemevine gittik. Cemevinin bahçesindeydik. Uğur da oradaydı. Konuşurken gaz bombası atmaya başladılar. Polisler cemevine direkt gaz attılar. Yukarıda polis aracına molotof atmışlar. Araç yanıyordu. Gaz atılınca, cemevinin içine girdim. Ancak 5 dakika sonra tekrar bahçeye çıktım. Uğur’un binaya girip girmediğini bilmiyorum. Bahçeye tekrar çıktığımda Uğur oradaydı. Gaz attıkları esnada Uğur yan döndü, yere düştü. Polislere, ’Ambulans çağrılması için anons edin’ dedim. Polisler beni ciddiye almadı, ’Seni de götürürüz’ dediler. Ambulans, polisler izin vermediği için 40 dakika sonra geldi. Olay anında silah sesi duymadım' dedi.

'SİLAHINI CEMEVİNE DOĞRULTTU'

Olay tarihinde cemevi yöneticisi olduğunu belirten Hadi Şahin de tanık olarak verdiği ifadesinde, 'Liseli öğrencilerin küçük bir gösterisi olduğunu duydum. Ondan birkaç dakika sonra iki tane Akrep aracı gelerek cemevine 65-70 metre mesafede ikinci sokağın başında durdu. Bu araçlardan birinden polislerin indiğini gördüm. Araçtan inen sivil giyimli bir polisin iner inmez silahını cemevine doğrulttuğunu gördüm. Kendimi kenara çektim. 4-5 el silah sesi duydum. Uğur Kurt’un o anda kurşunu yiyip yere düştüğünü gördüm. Şahsın bilerek ve kasten ateş ettiğini düşünüyorum' dedi.

TANIK POLİS: 'BİZİ DİRİ DİRİ YAKMAYA ÇALIŞTILAR'

Olay sırasında molotof kokteylinin isabet ettiği polis aracının içinde olan polis memuru Ş.A. ise tanık olarak verdiği ifadede, olay anını anlatarak, 'Ben ekip şefi olarak şoförün yanında oturuyordum. Nereden geldiğini bilmediğim bir şekilde atılan molotof mazgaldan içeriye girdi. FN silahı benim elimdeydi. Bir anda elim ve kolum alev alınca, FN silahını şoförle arama bıraktım. Dışarıya çıktım. Bu sırada atılan bir molotof kokteyli ayağıma geldi. Silahımı çıkardım, ancak elim yandığı için silahımı ilk önce kuramadım, daha sonra silahımı kurarak havaya 2-3 el ateş ettim. 20 yıllık polisim, ilk defa ölümle bu kadar burun buruna geldim. Bizi diri diri yakmaya çalıştılar. Kimseye de ’Sıkma sıkma’ diye talimat vermedim' dedi. 

Olay sırasında molotof kokteylinin isabet ettiği polis aracının şoförü olan V.A. da, atılan molotofun ellerini, kollarını ve saçını yaktığını, bir süre aracın içinde mahsur kaldığını belirterek, sonrasını hatırlamadığını söyledi.

AVUKAT TURGUT KAZAN: 'SANIĞIN KAÇMA ŞÜPHESİ VAR, TUTUKLANSIN'

Tanıkların dinlenmesinden sonra söz alan Kurt ailesinin avukatı Turgut Kazan, sanık polisin her ne kadar eylemcilere yönelik ateş ettiğini söylese de, yakında bulunan cemevinde cenaze için toplanan insanları görmemesinin mümkün olmadığını, ateş etmesi durumunda eylemcinin dışında olayla ilgisiz birini de vurabileceğini öngörmesi gerektiğinden, sorumsuzca davrandığını ve bu durumun da 'olası kasıt' suçunu doğurduğunu söyledi. 

Kazan ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çalışma ofisine böcek bıraktıkları gerekçesiyle yurtdışına çıkan polisleri örnek vererek, delilleri karartma şüphesinin bulunduğunu ileri sürdü ve sanık S.K.’nın tutuklanmasını talep etti.

SANIK S.K.: 'BENİM ANNEM DE ALEVİ'

Söz isteyen sanık polis memuru S.K. ise Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu Vakfı ve tanık ifadelerinde ’Cemevine yönelik kasıtlı ateş ettiği’ yönündeki iddiaları kabul etmediğini belirterek, 'Ben Malatya Arguvanlıyım. Annem ve anneannem de Alevi’dir. Bu yöndeki suçlamaları kabul etmiyorum' dedi.

MAHKEME HEYETİ TUTUKLANMA TALEBİNİ REDDETTİ

Mahkeme Heyeti de, sabit iş ve ikametgahı bulunan S.K.’nın, toplanmayan delillere tesir etme ve onları karartma durumunun bulunmadığını gerekçe göstererek, Kurt ailesi avukatlarının sanığın tutuklanması yönündeki talebini reddetti. 

Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu Vakfı’nın davaya katılma talebini de reddeden Mahkeme Heyeti, vakfa yönelik bir eylemden açılmış herhangi bir kamu davasının bulunmamasını gerekçe gösterdi. 

Mahkeme heyeti ayrıca, olay anında kayıt yapan polis aracındaki kameranın, İstanbul ATK Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Bilişim ve Teknoloji Suçları Şubesi’ne gönderilerek, kurtarılması durumunda eksik görüntülerin CD ve DVD ortamına aktarılarak mahkemeye teslim edilmesini istedi.

İDDİANAMEDEN

İddianemeyi hazırlayan savcı Hasan Yılmaz, Uğur Kurt'u vuran polis memuru S.K.'nın 'Taksirle adam öldürme' suçundan 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile yargılanmasını istemiş, dosyayı İstanbul 85. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti. Dosyayı inceleyen 85. Asliye Ceza Mahkemesi, Uğur Kurt'u öldüren polis hakkındaki 'taksirle adam öldürme' suçlamasını yetersiz bularak, suçun 20 ila 25 yıl arası hapis cezasını öngören 'Olası kastla adam öldürme' olduğunu belirtip dosyayı 'görevsizlik' kararıyla Ağır Ceza mahkemesine göndermişti.

Ümit Türk, DHA | Rıfat Doğan | İleri Haber

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1
0
0
0
0
0
0