onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Paris'e gittiğinizde yapmadan dönmemeniz gereken 9 şey!

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

Paris'e gittiğinizde yapmadan dönmemeniz gereken 9 şey!

Onur Aydın
28.06.2016 - 12:43

Biliyorsunuz ki Paris dünyanın en güzide ve en çok yoğun ilgi alan şehirlerinden birisi. Kimileri tarafından fazlasıyla 'overrated' kimileri tarafındansa 'her köşesi, her taşı bambaşka!' diyerek nitelendiriliyor Paris. Ki, bana sorarsanız ben oyumu ikinciden yana kullanıyorum. Kaldıkça kalası geliyor insanın Paris'te. O yüzden siz de eğer doyasıya Paris ruhunu tatmak isteyenlerdenseniz, en az 5 gün Paris'e ayırın derim. Çünkü 'hakikaten de abarttıkları kadar varmış be!' diyerek döneceğiniz bir yer Paris. Tabi eğer aşağıda sizler için listelediğim 9 şeyi yapmadan dönmezseniz. :)

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1- Paris'te bir sabah kahvaltınızı mutlaka kruvasan ve kahve ile yapın.

Özellikle Paris'in merkezi yerlerindeyseniz, kruvasan satan bir kafe/ patisserie veya restaurant bulamamanız neredeyse imkansız gibi bir şey. Aslına bakarsanız bu sadece Paris'e ve Fransa'ya özel değil; Fransa'nın etrafındaki tüm Avrupa ülkelerinde geçerli bir durum. Avrupalılar kahvaltıda kruvasan, bal-reçel ve kahve üçlüsüne bir hayli bayılıyor durumdalar. St. Germain bölgesinde, harika bir enerjileriyle sizleri kapıda karşılayıp kahve ve kruvasanınızı verecek olan bir sürü mekan var. Demem o ki, 'bi' kahve 2 kruvasan' yapmadan Paris'ten dönmeyin!

2- Musee de Louvre'da turlayıp Mona Lisa'yı incelemeden dönmeyin!

Paris metrosuna bindiğinizde, direkt 'Musee de Louvre' diye bir durak var. İndiğiniz zaman müze içine kolaylıkla girebiliyorsunuz. Fakat, 'kolaylıkla' kısmı sadece metrodan çıkıp müze alanına ulaşmak için kullandığım bir zarf. Çünkü, eserleri görmek adına müzeye girmek istiyorsanız; beklemek için saatleri göze almalısınız! Yanlış duymadınız. Saatleri. Bu sebeple, benim tavsiyem Louvre ve çevresi için sadece bir gününüzü ayırmanız. Ya da 'erken kalkan erken yol alır' mantığıyla sabahtan yollara düşmeniz. Bir rivayete göre, Louvre'daki her bir esere 1-2 dakika ayırdığınızda tüm müzeyi bitirmeniz yılları alıyormuş. O yüzden mutlaka gitmeden önce Louvre'daki sanat eserlerini internetten inceleyip hangilerini görmek istediğinize karar vermeniz. Ve son olarak 'tavsiye' şeklinde değil, bir nevi 'zorunluluk' olarak mutlaka biletinizi internetten alıp öyle gitmeniz. Bilet fiyatları dönem dönem değişiyor fakat bu aralar gitmeye karar verirseniz, 15 euro'yu gözden çıkarmalısınız. Değer mi? Kesinlikle! Bilet almak için: https://www.ticketlouvre.fr/louvre/b2c/index.cfm/calendar/eventCode/MusWeb

3- Eiffel'in tepesinden Paris'i izleyin.

Evet. Bir diğer klişe olarak görülen, ama asla yapılmadan dönülmeyen bir madde daha. Söylemeye bile gerek yok, bütün sırayı göze alıp bi 8-10 euro'yu gözden çıkarıp Eiffel'in en üstüne çıkmalısınız. Bütün Paris ayaklarınızın altında olacak. Telefonunuzun ön kamerası da on modundaysa, işlem tamamdır. Size en az üç postluk yetecek instagram fotoğraflarınız hazır. Tepeden olduğu kadar aşağıdan da muazzam Eiffel. Eskiden, Eiffel kulesinin etrafındaki çimlerde oturup yiyeceğinizi içeceğinizi alıp serilmek serbestti. Ama şimdilerde, demirden tellerle örtülmüş ve yasak. Öğrendiğime göre de, uzun zamandır böyleymiş. Fakat yine de, zamanınız da varsa en yakın marketten atıştırmalıklarınızı alıp Eiffel'in etrafını turlayıp boş bir alan bulduğunuzda çömelip keyif çıkarmalısınız derim. Gündüz de bir başka ama, esas gece bir başka oluyor Eiffel. Bu aralar Euro2016 vesilesiyle, nerdeyse her akşam bir başka ülkenin bayrağı ile renklendirilen Eiffel'e bir gece görüşü şart!

4- Metro duraklarında sokak sanatçılarının önünde kulaklarınızı ödüllendirin!

Paris'te neredeyse her metro durağında elinde bir keman, bir trompet veya saksafonla sizi karşılayacak bir müzisyen oluyor. Ülkemizde de yok mu? Var elbette. Ama Paris metrosunda, fransızca parçalar eşliğinde büyük emeklerle sergilenen bu canlı müzik şölenlerini kaçırmayın derim ben. Ki, ne de olsa bedava. Üç-dört dakikanızı mutlaka sokak müzisyenlerine ayırmalısınız.

5- Champs-Elysees'te alışveriş turuna çıkın.

Aradığınız tüm markaların bulunduğu upuzun bir cadde düşünün. Geniş mi geniş, ferah ferah. H&M'den tutun, Louis Vuitton'a.. Kenzo'dan, Disney Store'a. Ya da öğle yemeği için en az 70-80 euroluk bir hesaptan utun, McDonalds'a kadar her bütçeye uygun dükkanların bulunduğu bir yer Champs-Elysees (Şanzelize). Görmeli misiniz? Kesinlikle! Her mağazaya tek tek girin. 5-10 bin euroluk çantaların bulunduğu markalara da, 10 euroluk tişörtlerin bulunduğu mağazalara da. Paris'te nasıl bir dünya var görmek için birebir şans. Baktınız, yoruldunuz.. Bir kahve molası verin herhangi bir yerde. Merak etmeyin, bi' kahve 2 sohbet çok da bütçenizi aşmaz! :)

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

6- Akşamüstü Laduree'de bir tatlı molası verin!

Paris'teyken en unutulmaz anlarımın yaşandığı anlardan biri de kesinlikle Laduree'de geçti. Dışı, namı sizi bütçe anlamında korkutmasın. Paris'e gitmişken Eiffel'i görmeden gelmek veya Şanzelize'de dolaşmadan dönmek ne anlama geliyorsa; Laduree'e uğramamak da aynı anlama geliyor. Ortamı o kadar şık ve fransız atmosferi kokuyor ki.. Baştan aşağı kuyruklu takım elbiselerle giyinmiş Laduree çalışanları 'Bonjour Monsieur!' diye karşılıyor sizi. İçeri girdiğiniz an bir Paris'li oluyorsunuz. Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği seçeneği de bulunan Laduree'da mutlaka tatlılarından ve bitki çayları/ kahvelerinden mutlaka sipariş verin. Bu mekandan asla çıkmak istemeyeceksiniz :)

7- Paris'in bilinmedik ara sokaklarını keşfedin!

Çok da karanlığa kalmadan, elinize bir kahve alıp kulağınıza da Spotify'dan Zaz ve Mistinguett dolu bir Paris çalma listesini yerleştirip atın kendinizi ara sokaklara. Her binayı, her mimariyi, işinden çıkıp evine yetişmeye çalışan Paris'lileri gözlemleyin. Alışveriş yapan insanları, baget ekmeğini alıp evine doğru koşturan kadınları.. Yuvarlak siyah çerçeveli fransız erkeklerini. Kaldırımları.. Plak satan müzik marketleri.. Yazın dahi açık olan Christmas marketlerini. Heykelleri ile sizi hayrete düşürecek derecede muazzam binaları. Kısacası Paris'i ve Paris'in ruhunu doyasıya keşfe çıkın.

8- Paris'teyken "Midnight in Paris" filmini izleyip, filmde geçen mekanlara gidin!

Bu fırsat kaçmaz. Woody Allen'in defalarca izleyebileceğiniz Midnight in Paris (Paris'te Gece Yarısı) filmini bir de buradayken izleyin. Hatta, filmde Gil'in Ernest Hemingway ile tanıştığı Cremerie Restaurant Polidor'da akşam yemeğinizi yiyip likörünüzü yudumlayabilir ya da başrolümüz Gil'in öğle arası bir dükkana girip kitapları karıştığırdığı 'Shakespeare and Company' de kendinizi Shakespeare'in dünyasına bırakabilirsiniz.

9- Sacre de Coueur'da tarihe yolculuk edin.

Paris'te Montmartre adında bir mahallede bulunan Sacre de Coueur kilisesi, 1900'lü yılların başında hristiyanlar tarafından inşa edilmiş bir yerleşimmiş. Notre Dame Katedrali ve Sacre de Coueur her ne kadar çok turistik yerler olsa da, ikisi arasında bir seçim yapmak gerekirse Sacre de Coueur'un tepesinden Paris'e bakmak daha bir keyifli bence. Yine uzun sıralara girmeyi göze alarak, Paris'te yapacaklarınız arasına eklemeniz gereken maddelerden birisi Sacre de Coeur.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
8
4
2
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın