Pippa, barışın simgesi olmak için otostopla çıktığı yolculukta büyük bir trajedi ile hayatını kaybetmişti. Yolculuğu "Beraberimizde yolculuk boyunca üzerinde birikecek tüm kirlerle birlikte götüreceğimiz tek elbise beyaz gelinlik olacak." sözleriyle duyurmuştu...
Otostopla Dünyayı Gezerken Türkiye'de Tecavüze Uğrayarak Öldürülen, Barışın Trajik Simgesi: Pippa Bacca
Giuseppina Pasqualino di Marineo ya da bilinen adıyla Pippa Bacca, kendisi gibi aktivist ve sanatçı olan Silvia Moro ile birlikte 11 ülkeyi kapsayan bir barış turu düzenlemişti.
Bu amaçla 8 Mart 2008'de Milano'dan başlayarak Tel-Aviv'de sonlanacak olan yolculuklarına çıktılar.
Yolculuktaki tek amaç, şiddet ve savaşın hakim olduğu bir dünyada, özellikle de yakın geçmişte savaş yaşamış veya yaşamakta olan ülkelere sevgi ve barış mesajını iletmek idi.
Ama hikayesi elbette bundan ibaret değildi...
Barış turunu planlamadan önce arkadaşının düğününe katılan Pippa, yalnızca bir gün giyilen gelinliklere neden bu kadar değer biçildiğine anlam veremedi.
Aynı zamanda düğün gününün ortak bir sevinç olduğunu, savaşla bağdaştırılamayacağını düşünüyordu. Bu nedenle barış için çıktıkları yolculukta Silvia ile birlikte kadınlığın, sevginin, ailenin ve saflığın sembolü olarak görülen gelinliği giymeye karar verdiler.
Ayakkabı olarak da çok rahatsız olsa bile beyaz topuklu ayakkabılar tercih ettiler...
Bu ayakkabılar ile hiç rahat değildi ama kadın ve anne olmak gibi barışı inşa etmek için de fedakarlıklar yapılması gerektiğini düşünüyordu.
Ayrıca Müslüman ülkelere gideceği için özel olarak kostümüne bir de tığ işi ile kendi elleriyle yaptığı, saçını kapatan bir başlık ekledi.
Gelinliğin etek kısmı, zambak şeklinde tasarlanmıştı. Çünkü zambak, saflığın ve masumiyetin simgesiydi. Ayrıca elbisenin eteği 11 kattan oluşuyordu. Bu da gidilecek 11 ülkeyi temsil ediyordu: Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Sırbistan, Bulgaristan, Türkiye, Lübnan, Suriye, Mısır, Ürdün, İsrail.
Pippa, otostopla seyahat ederken insanlardan kaynaklı bir tehlikeyle karşılaşabileceğine inanmıyordu. Onu korkutan sadece iki şey vardı: Soğuk ve vahşi hayvanlar.
Bahsetmekte fayda var ki, Pippa çocukluğundan beri otostopla seyahat ediyordu. İlk önce annesiyle birlikte başladığı bu eğlenceli yolculuklara daha sonra tek başına devam etti.
Otostop yolcuğunda sıra Türkiye'ye geldiğinde Pippa ve yol arkadaşı Silvia yollarına ayrı ayrı devam etme kararı aldı.
İkili yolculuklarına ayrı ayrı devam ederlerken, ne yazık ki 31 Mart günü Kocaeli'nin Gebze ilçesine gelen Pippa, yakınlarıyla telefonla görüştükten sonra bir anda ortadan kayboldu. Yakınlarının ona ulaşamaması ile polis Pippa'yı aramaya başladı.
Aramalar sonucunda Pippa'nın otostopla seyahat sırasında en son bindiği kamyonetin sahibi olan 38 yaşındaki evli ve 2 çocuk babası Murat Karataş bulundu.
Karataş verdiği ifadede, "Otostop yapan kadını kamyonetime aldım, Tavşanlı Köyü yakınlarında tenha yere götürdüm, direnmesine rağmen kamyonette boğuşup tecavüz ettim, ardından boğdum ve öldüğünü anlayınca da cesedini kimse bulamasın diye çalılıklara sakladım. Her şey bir saat içinde oldu” dedi.
Olayın ardından Pippa'nın yol arkadaşı Silvia verdiği röportajda bir süre içine kapandığını ve hayatın anlamını yitirdiğini açıkladı.
Bugün Pippa'nın doğum günü. 12 yıl önce vahşi bir şekilde katledilmeseydi, aramızda olsaydı 46 yaşında olacaktı. Huzur içinde yat Pippa...
İnanamıyorum, inanmak istemiyorum. Türkiye'nin adının lekelenmesini istemezdim, bu şekilde lekelenmesini hiç istemezdim! Ülkemde bulunan adını ağzıma almak istemediğim oksijen israfları adına özür dilerim Pippa...
Türkiye'nin ne kadar leş bir ülke olduğunun bir kanıtı daha :). Sonra ağlarsınız avrupalıyız diye :D
Biz Avrupalı değiliz. Biz Türk'üz. Gerçek bir Türk böyle iğrenç olamaz. İçimizde varsa bile bu kesin sizden bir karışım olabilir. Bir asalak bir hata yaptıysa bunu millete mal edemezsiniz. O asalak canlıyı IRKÇILARla birlikte lanetliyoruz.
O gün bir şey daha kırıldı bu topraklarda... o gün lanetlendik biz... olayı 3. sayfa haberi olarak okuyup geçenler olarak tüm ülkece lanetlendik... sanki o elim olayı daha bir dibine kadar ayaklanarak karşı çıkarak sahiplenseydik, bugün bu yaşananlar en azından bu kadar olmayacakmış gibi...

Dışarıdan yoğun göç olan her yerleşim yerinden uzak durmalısın, hayatımda öğrendiğim en somut yaşam ipucu budur. Gebze, Çorlu, Bağcılar, Gaziosmanpaşa, Esenler, Esenyurt, Buca, Bursa'nın muhtelif bölgeleri... Daha pek çok yer eklenebilir buna. Göç 60'lardan beri Türkiye'nin en büyük problemi. İç göç yetmezmiş gibi bir de 7 milyon farklı kültürden, farklı dillerden insan dolduruldu ülkeye gettolaşmaları için, doldurulmaya devam ediliyor. Bunu söylemek canımı yakıyor ama Türkiye ve Türk insanı için gelecekte güzel günler yok artık. Meksika gibi çetelerin, mafyaların, kartellerin arasında b.k gibi değersiz bir yaşam sürmeye çalışıp gidecek çocuklarımız, torunlarımız. Çünkü ülkenin bu en büyük problemine karşı devleti yönetenlerin hiçbir zaman çözüm problemi olmadı. Son 20 yıldaysa aksine teşvik edildi. Türkiye'ye, geleceğimize gözlerimizin önünde yazık ediliyor ve hiçbir şey yapamıyoruz.

Dileyenler dünyanın pek çok ülkesinde son 100 yıl boyunca yayınlanmış göç-suç ilişkilerini inceleyen araştırma sonuçlarını okuyabilir. İç ve dış göç sorunlarını çözümlemeden Türkiye'nin büyük ve güçlü, müreffeh ve huzurlu bir ülke hâline gelmesinin hiçbir yolu yok. Siz bakmayın hayal satan siyasetçilere. Onların kurdukları hayaller sadece kendi aile şirketlerinin kasasıyla ilgili.
Rotasındaki 11 ülkeye bakın: Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Sırbistan, Bulgaristan, Türkiye, Lübnan, Suriye, Mısır, Ürdün, İsrail. Halkı "müslüman" olan ilk ülkeye girdiğinde, daha ülkenin çeyreğine bile gelemeden, tecavüze uğradı ve öldürüldü.
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın