Haydi Biraz Tarih: Osmanlı Sosyetesinin Gözbebeği Fransız Yazar Pierre Loti
1. Doğu'ya aşık bir Fransız doğuyor.
2. Denizci aileden entelektüel bir asker yetişiyor.
3. Dünyayı gezen Loti'nin yolu, Eyüp'e düşüyor.
4. İstanbul'a hayran bir romancı doğuyor.
Pierre Loti, uzun yıllar askerlik yapmasına rağmen asla bir silahlı eylemde bulunmuyor. Çünkü onun ilgisi genelde insanları gözlemlemek, onlarla sohbet etmek ve kafasındakileri yazıya dökmek. Yerleştiği İstanbul'da bir İstanbullu'dan daha fazla biçimde oradaki hayata uyum sağlıyor ve hemen ardından İstanbul'a ve Türklere övgü dolu satırlar yazmaya başlıyor.
5. Cesur, radikal ve fazla sevgi dolu yeni bir İstanbullu ortaya çıkıyor.
Pierre Loti, o dönem Osmanlı'daki hayata öyle alışıyor ki insanlar onu, casuslukla suçluyor ya da 'yalakalık'la. Doğu'ya olan hayranlığını kabul etmek istemeyenlerin sayısı oldukça fazla. Hakkında birçok dedikodu çıkıyor. Bunlardan en dikkat çekeni Loti'nin Osmanlı sosyetesinin kadınlarıyla seviştiği ve bunu da bir alışkanlık haline getirdiği.
6. Loti, bir Osmanlı kızına aşık oluyor.
İlk gelişinde 7.5 aya yakın İstanbul'da kalan Pierre Loti, şehre hayran olduğunu ve gerçek huzuru burada bulduğunu söylüyor ve 13 seneye yakın sürekli ziyaretlerde bulunuyor. Ama aslında İstanbul sevgisini büyüten de İstanbul'da yaşadığı bir aşk...
7. Aşk, meyve olarak bir bebek değil, bu sefer bir roman doğuruyor.
İstanbul seyahatlerinden birinde, 29 yaşındayken Çerkez esir bir kızla yaşadığı aşktan sonra 'Aziyade' isimli bir roman yazıyor ve okuyucuyla buluşan bu romandan sonra yıldızı parlıyor. Eserlerinin bundan sonraki rotası da aşkı, umutsuzluğu ve ölümü anlatacak eserler olarak ilerliyor.
8. Artık tarihe Türk Hayranı Pierre Loti olarak geçiyor.
1913 yılına kadar tam 7 kez İstanbul'a gelen Pierre Loti, bu şehirde hem kendi kişiliğini buluyor, hem de yazarlık kariyerine büyük katkılar sunacak gözlemler yapıyor. 1913'ten sonra da hayatının son günlerine kadar da bu çok sevdiği şehirden ayrı kalıyor. Milli mücadele döneminde Fransa'yı eleştirerek Osmanlı'ya destek vermesiyle de Türkler tarafından çok sevilen bir yazar halini alıyor. Fakat Türk aydınları onun hakkında ikiye ayrılıyor; bir kısmı Loti'nin gerçekten bir Türk hayranı olduğunu savunurken, bir kısmı da aslında Osmanlı'nın çöküşündeki zavallı haline acıyarak Türkleri sevdiğini söylüyor.
9. Pierre Loti'nin ardından yazdıkları tekrar mercek altına alınıyor.
Nedense aslında kimse Pierre Loti'nin gerçekten İstanbul'u ve Türkleri sevebileceğine tam olarak inanmıyor. Loti, aslında tutucu bir romancı ve hep 'geçmişi aramak' üzerine gözlem yapan bir yazarken aynı zamanda insanların hikayelerini önemseyen başarılı bir sözlü tarihçi. Loti, İstanbul'da bulunduğu süreler içinde her zaman bu şehre egzotik duygular taşıyan yarı-turist bir gözle yaşıyor. Bu yüzden de Eyüp, Loti için İstanbul'un merkezidir. Çünkü onun kalbi eski İstanbul'da atıyor.
10. Romanları, sevgi-ölüm çıkmazından doğan edebi eserler halini alıyor.
Bir romancı olarak Loti, aslında realist sayılabilecek bir anlayışa sahip. Yazdığı romanlarda Türklere olan önyargıları kırma çabası olduğunu da görüyoruz çünkü Osmanlı'nın nasıl bir sevgi atmosferi olduğundan bahseden yazar, Türk filozofisini de eserlerinde yansıtmaya çalışıyor. Dikkat çeken bir yönü daha var: O da mezarlıklara duyduğu ilgi. Ölümle ilgili düşünüp yazmaya başlamasıyla Eyüp mezarlıklarının bağlantılı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu yüzden de vaktinin çoğunu mezarlık tepesinde yer alan ve bugün Pierre Loti Tepesi olarak anılan yerde geçiriyor.
11. Pierre Loti'nin ince ruhuyla bir çay içmek için teleferikle o tepeye çıkılıyor.
Bugün Eyüp'te teleferikle bir mezarlık üzerinden havalanarak gidilen o tepeye ismini veren işte Pierre Loti lakaplı bu yazarın ta kendisi. Bir yazarın ismiyle anılan o tepenin, her daim Loti'nin ince ruhunu taşıdığını söylemek yanlış olmaz. İster güneşli, ister soğuk bir günde ziyaret ediyor olun; Pierre Loti Tepesi, her zaman sizi sıcak çayıyla bekleyen şiirsel bir mekan.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!