Görüş Bildir
Haberler
Marie Curie'nin Asistanlık Teklif Ettiği Türkiye'nin İlk Kadın Kimyageri: Remziye Hisar

Marie Curie'nin Asistanlık Teklif Ettiği Türkiye'nin İlk Kadın Kimyageri: Remziye Hisar

Amy Santiago
27.04.2021 - 08:45

Bilim sürekli olarak erkek egemen bir alanmış gibi görülür, bu olgu bizim toplumumuzda maalesef daha da bir ön planda. Fakat tarihimiz, birbirinden başarılı bilim kadınlarıyla dolup taşıyor.

Kaynak: http://www.petrol-is.org.tr/kadinderg...
İçeriğin Devamı Aşağıda

“Sizi bir kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olup dönünüz!”

“Sizi bir kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olup dönünüz!”

Takvim yapraklarında 80-90 yıl kadar geriye gidiyoruz. Belki bilenleriniz vardır; 1925-1945 yılları arasında pek çok başarılı Türk öğrenciye, Avrupa üniversitelerinde devlet bursuyla okuma imkanı tanınır.

Atatürk bu öğrencileri, “Sizi bir kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olup dönünüz!” sözleriyle uğurlar eğitim yolculuklarına.

Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra yetenekli öğrencilere bu eğitim imkanının sağlanmasının amacı, Cumhuriyet’in kalifiye eleman ihtiyacına cevap bulmak ve batı tarzında eğitim almış yeni bir nesil yetiştirmektir.

Bu öğrenciler, öylesine başarılı olurlar ki, yıllar sonra her biri Türkiye'nin en önde gelen insanları arasında yer alır.

Bu öğrenciler, öylesine başarılı olurlar ki, yıllar sonra her biri Türkiye'nin en önde gelen insanları arasında yer alır.

Bu öğrenciler arasında yazar Sabahattin Ali, besteci Ahmed Adnan Saygun, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın varlığını ilk kez ortaya koyan jeolog İhsan Ketin, kendi kuramıyla dünyanın ünlü matematikçileri arasına giren Cahit Arf, şair Cahit Sıtkı Tarancı, ressam Mahmut Cûda, tarihçi Enver Ziya Karal, metalurji mühendisi Şahap Kocatopçu, arkeolog Ekrem Akurgal gibi bir çok öncü isim bulunur.

İşte o öğrencilerden biri, Sorbonne’da okuyan ilk Türk kadını olan ve Madam Curie’nin de öğrencisi olan kimyacı Remziye Hisar'dır.

İşte o öğrencilerden biri, Sorbonne’da okuyan ilk Türk kadını olan ve Madam Curie’nin de öğrencisi olan kimyacı Remziye Hisar'dır.

Sorbonne’da o yıllarda çok tanınmış hocalar vardı. Langevin gibi, Madam Curie gibi. Hoca kürsüye çıktığında talebe ayağa kalkmaz, beğendikleri hocayı alkışlar, beğenmediklerine ayak sürtüp bağırırlardı. Yalnız Madam Curie’nin dersinde tüm öğrenciler çok sessiz ve hürmetkardılar.” der kendisi o dönemle ilgili olarak.

Hisar'ın en büyük hayali, fen bilimlerinde bir Türk'ün önemli bir yer sahibi olmasıydı.

Hisar'ın en büyük hayali, fen bilimlerinde bir Türk'ün önemli bir yer sahibi olmasıydı.

'Fen derslerinde kanunlarda olsun, buluşlarda olsun hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Fen alanında bir tek Türk ismi görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı olursam giderebilirim sanıyordum.' sözleriyle anlatıyordu bu hayalini kendisi.

Biraz da hayatından bahsedelim bu başarılı insanın.

Biraz da hayatından bahsedelim bu başarılı insanın.

Kendisi 1902 yılında Üsküp'te doğmuş. Üç yıllık okulu bir yılda, henüz dokuz yaşında iken başarıyla tamamlayarak zekasının ilk sinyallerini verir. Sonrasında ise okulundan birincilikle mezun olmuş. Mezun olmasının ardından da Darülfünun'un kimya bölümüne kaydını yaptırır.

Her şeyin karışık olduğu savaş yıllarında üniversitede pozitif bilim okumaya ve bilim kadını olarak ismini ve ülkesinin ismini dünyaya duyurmaya niyetli olan genç kadının yolu, ilk kez babası tarafından kesilir. Kız çocuklarının okuyarak bir meslek edinip, kendi hayatlarını sürdürmeleri o devirde çok rastlanan bir deneyim değildir. Babasının “Bana bak kızım, sen baron kızı değilsin; ben ölünce ne yapacaksın? Evlenmeye mecbursun, taliplerinden birini seç” diyip kendisini üniversiteden almayı düşündüğünü belirtir.

Ama o, okumayı, okulunu bitirmeyi, bir meslek sahibi olmayı aklına koymuştur, evlenmek en son düşündüğü şeydir.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Bu sırada kimya bölümünde bir söylenti dolaşmaya başlar: Bakü'de açılacak bir okul için kimya öğretmenleri aranmaktadır.

Bu sırada kimya bölümünde bir söylenti dolaşmaya başlar: Bakü'de açılacak bir okul için kimya öğretmenleri aranmaktadır.

İstemediği biriyle görücü usulü evlenmektense, öğretmenlik yapmak üzere Azerbaycan'a gitmeye karar verir ve izni de babasından değil annesinden alır. Birkaç kadın öğrenci ve hocalarıyla birlikte Bakü'ye hareket ederler ve burada savaş koşullarında epey zorluk çekerler.

O günlerini şöyle anlatıyor: “Aradan 20 gün geçmişti ki bir haber geldi. Maarif vekili bizlerden birini ders verirken dinlemek istemiş. Erkek öğretmen okulunda erkek öğrencilere ben ders verecektim. Bu benim ilk hocalığım olacaktı. Yabancıların önündeydim ve başarım memleketimin başarısı olacaktı. O derste Çanakkale Zaferi'ni anlattım. Dersten çıktıktan sonra maarif vekili gelip elimi sıktı, beni tebrik etti. Bakü'de kalmamıza bu ders üzerine karar verildi.

Daha sonra eğitim programıyla Paris'e giden Hisar, adını bilim dünyasında duyurabilmek amacı ile Sorbonne'da kimya bölümünde öğrenim görmeye başlamış.

Daha sonra eğitim programıyla Paris'e giden Hisar, adını bilim dünyasında duyurabilmek amacı ile Sorbonne'da kimya bölümünde öğrenim görmeye başlamış.

Ki Sorbonne’da o yıllarda Langevin ve Madam Curie gibi çok tanınmış isimler ders vermekteydi. Remziye Hisar’a göre onları tanımak ve derslerini izleyebilmek çektiği bütün zahmetleri unutturuyordu. Biyokimya sertifikası alan Hisar, Paris'te devletin verdiği bursla öğrenim gördü. 

Öğreniminin ardından doktora tezini de tamamlayınca, Türkiye'ye dönüp, 1933-1936 yılları arasında İstanbul Üniversitesi'nde kimya ve fiziko kimya doçenti olarak görev yaptı. 1947 yılında İTÜ Makine ve Kimya doçentliği görevine başlayan Hisar, 1959 yılında profesör olduktan sonra 1963-1973 arasında İTÜ Kimya Fakültesi'nde kürsü başkanlığı görevinde bulundu.

1973 yılında da başarılı akademik kariyerinin ardından emekliye ayrıldı. 1992'nin Haziran ayında ise, oğlunun vefatının birkaç ay ardından, hayata gözlerini yumdu.

İşte 1956'da Fransa Hükümeti tarafından "Officer de l'Academie" nişanına da layık görülen bu başarılı bilim kadınımızın hikayesi böyle.

İşte 1956'da Fransa Hükümeti tarafından "Officer de l'Academie" nişanına da layık görülen bu başarılı bilim kadınımızın hikayesi böyle.

Ki Madam Curie'nin, kendisinin bu başarısını fark edip Hisar'a kendi asistanlığını teklif ettiği; fakat Hisar'ın, ülkesine hizmet etmek için Türkiye'ye dönmesi gerektiğini belirttiği de söylenir.

1991'de Tübitak Hizmet Ödülü alan Hisar'ın çocukları da kendisi gibi bilim aşığı olarak yetişmiş. Nitekim Hisar, dünyaca ünlü fizikçi Feza Gürsey ve Milletlerarası Psikoloji Cemiyeti'nin tek Türk üyesi olan psikiyatrist Deha Gürsey'in annesi.

Özetle, Remziye Hisar, daha çok bilinmesi, daha çok anılması gereken, oldukça başarılı bir bilim insanımız; bu yazıyla da tam olarak bunu amaçlıyorum. Ülkemizden bilimin eksik olmaması dileğiyle!

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
95
42
1
1
1
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?