Görüş Bildir
Haberler
Henüz 18 Yaşındayken İlk Kitabının Baskısını Alan Genç Yazar Beyza Alkoç ve Kitapları

Henüz 18 Yaşındayken İlk Kitabının Baskısını Alan Genç Yazar Beyza Alkoç ve Kitapları

Wattpad öyküleri sayesinde yeteneği keşfedilen bir yazar olan Beyza Alkoç, henüz 18 yaşındayken ilk kitabının baskısını alabilen yetenekli bir gençken, şimdilerde yazarlığını ileri boyuta atmış genç bir kadın. Bazıları onu Wattpad döneminden beridir takip etse de çok satanlar listesinden çıkmayan kitaplarıyla yeniden keşfediliyor. Karantina, Asansör ve Sınır gibi çok satan kitaplarıyla gündemden asla düşmeyen Beyza Alkoç'un kitaplarını sizler için derledik.

Not: Kitap açıklamaları tanıtım bültenlerinden alınmıştır.

İçeriğin Devamı Aşağıda

İlk olarak pek çok amatör yazarın keşfedilmesine olanak sağlayan Wattpad ile tanıdığımız Beyza Alkoç, Türkiye'nin en genç ve gelecek vaat eden yazarlarından biri.

İlk olarak pek çok amatör yazarın keşfedilmesine olanak sağlayan Wattpad ile tanıdığımız Beyza Alkoç, Türkiye'nin en genç ve gelecek vaat eden yazarlarından biri.

18 yaşındayken ilk kitabı Sınır'ı çıkaran Alkoç, kısa sürede çok satanlar arasına giren bu kitabı sayesinde gitgide ünlendi ve birbirinden başarılı işlere imza atmaya başladı.

Şu an 26 yaşında genç bir kadın yazar olan Alkoç, gençlik ve aşk hikayelerinin yanı sıra özellikle Türkiye'de pek alışık olmadığımız bilim kurgu alanında eserler üretiyor.

Şu an 26 yaşında genç bir kadın yazar olan Alkoç, gençlik ve aşk hikayelerinin yanı sıra özellikle Türkiye'de pek alışık olmadığımız bilim kurgu alanında eserler üretiyor.

Özellikle 'Karantina' adlı serisi ile tüm Türkiye'ye ismini duyurmayı başaran Beyza Alkoç'un tüm kitaplarını sizler için derledik!

1. Sınır

1. Sınır

Roman, felçli bir genç kız olan Nehir ile varlıklı bir ailenin oğlu olan Bora’nın arasındaki olayları anlatıyor. Nehir, uğradığı bir trafik kazası sonucu, hayatının en güzel yıllarında ömrü boyunca yürümekten mahrum kalacağını öğreniyor. Henüz bu durumun ağırlığını atlatamayan genç kızın yaşamı, babasının işlerinin kötüye gitmesi ile bambaşka bir yöne evriliyor. Maddi durumunu kurtarmak amacıyla bir ortaklığa girişen baba, işlerini birleştirmek istediği adamın şartı karşısında kızından büyük bir fedakarlık yapmasını istiyor. 

Hayli varlıklı bir adam olan ortak adayı, ortaklığı ancak Nehir ile kendi oğlunun evlenmesi karşılığında onaylayacağını söylüyor. Bunun üzerine iki genç, kendilerini çok geçmeden birbirleriyle evli olarak buluyor. Başta yaşamını havai ve mirasyedi bir genç olarak sürdüren Bora, Nehir’e karşı gitgide artan sevgisi ile büyük bir değişime uğruyor. Peki, ikiliyi nasıl bir son bekliyor dersiniz?

2. Sınırsız

2. Sınırsız

Ben ilk dilek hakkımda, bana dilek tutmayı öğreten adamı diledim.

'Renkli ışıkları sönmüş, ıssız ve bomboş lunaparka baktım. Ne kadar da benziyordu bana. Yıllarca ne olduğumu aradım durdum. Buydum ben işte, gece olduğunda terk edilen, ışıkları kapatılan, bomboş kalan bir lunapark... Kaşlarımı çattığımda Cihan’ın yanımızdaki kilitli şalter kutusunun camını anahtarıyla kırıp şalteri kaldırışına şahit oldum. Sonra nutkum tutuldu. Rengârenk ışıklar birdenbire bütün lunaparkı doldurmuştu! Nefesimi tuttum. Çok garip bir andı. Biraz önce kendime benzettiğim lunaparkın ışıkları rengârenk yanıyordu şimdi! Cihan sadece lunaparkın değil, benim de ışıklarımı yakmıştı. Cihan bana ışık vermişti, renk vermişti, o bana hayat vermişti...'

Bu hikâye, aşka inancı 'Annem babam bile terk etti beni, sen nasıl seveceksin ki?' cümlesiyle sınırlı kalan Deniz'in hayal bile edemeyeceği şekilde sevilmesinin hikâyesi... Cihan ve Deniz'in okuyucuyu her satırda şaşkına çevirecek aşkına tanık olmaya hazır mısınız?

3. Kar Tanesi

3. Kar Tanesi

Karlı bir ormanın tam ortasında tanıdım seni. Orman acımasızdı. Orman ıssızdı. Orman soğuktu. Sen ise bir kar tanesi gibi eşsizdin.  Bir kar tanesi gibi erimeye mahkûmdun Eylül… Günler geçti, kış dindi… Güneş açtı, orman ısındı. Ve sen kar tanesi… Günün birinde milyonlarca kar tanesi gibi eridin… ve ben seni kurtaramadım.

Eylül ve Merih’in Kar Küresi’nde başlayan maceraları serinin ikinci kitabı Kar Tanesi’yle kaldığı yerden devam ediyor. Bu sefer okuyanları çok daha soğuk, çok daha karanlık bir hikâye bekliyor. 

Eylül ve Merih’in hikâyesinde üşümeye ve onların kendilerini bulma yolculuğuna eşlik etmeye hazır mısınız?

Merih, ismini “kırmızı gezegen” olarak bilinen, alev alev yanan Merih’ten alıyordu. Ben ise ona göre bir kar tanesiydim.

Yanında erimeye mahkûm gibiydim...

Bırak da senin yanın benim cennetim olarak kalsın, cehennemi tek başıma yaşıyorum zaten.

İçeriğin Devamı Aşağıda

4. Kar Küresi

4. Kar Küresi

Seni yanıma, tüm dünyayı karşıma almak istiyorum.

Hava soğuktu, rüzgâr acımasız. Burası bir kar küresiydi, biz de içindeki figürler. Gün gelecekti, birileri bu kar küresini eline alıp sallayacaktı. Kar yağıyor sanacaktık oysa altüst olacaktık... 

Eylül, kışın en soğuk günlerinden birinde kendisini Abant Gölü'nün yakınlarında ormanlık bir alanın içine kurulmuş Kar Küresi Psikolojik Destek Merkezinde bulduğunda başına geleceklerden habersizdi. Buraya yalnızca psikolojik destek almak için geldiğini sanan Eylül kendisini bambaşka bir sona doğru giderken bulacaktı. Önce Merih'le tanışacak, sonra Merih'te kendisini bulacaktı. 'Biz buradayız,' diyecekti Merih ona, 've bunlar yaşanıyor.' 

Bu hikâye Eylül'ün ve Merih'in altüst olmalarının hikâyesi… Birlikte dibe batmalarının ve ışıksız kalmalarının hikâyesi... Hiçbir gülümsemesi içten olmayan, gözü hep uzaklarda bir yerlere dalan, ne olduğunun bilinmezliğinde oradan oraya savrulan, kanatlarını göremediği için kendisini çirkin sanan tavus kuşlarının hikâyesi. Bu hikâye sizin hikâyeniz, bu satırları siz yazdınız... Eylül ve Merih'in kış masalının içinde üşümeye hazır mısınız? 

Bu doğan güneş var ya Eylül... İşte o bizim için doğmuyor.

5. Karantina Serisi

5. Karantina Serisi

Zeynep, yeni başladığı okulunda korkunç olaylar ile karşı karşıya gelir ve bir anda kendini karantinada bulur. Okulun bu ilk gününde salgın bir hastalığın ortaya çıktığı söylentisi yayılmıştır ve öğrenciler bu sebeple okul içerisinde karantinaya alınmıştır. Bu esnada Zeynep, okulun karanlık koridorlarından birinde yerde bir kız cesedi ile karşılaşır. Ne yapacağını bilemeyen kahramanımız, dehşete kapılmıştır.

Tam da o esnada Zeynep, aslında yalnız olmadığını fark eder. Cesedi gören ve bilen bir başkası daha vardır. Ancak Zeynep, o kişinin cesedin katili olduğunu düşündüğü için bir türlü arkasına dönüp bakmaya cesaret edemez. Derken, Onur konuşmaya başlar ve kendini tanıtır. Onur, okul müdürünün oğludur ve cinayeti kimin işlediğini bilmemektedir. Tek bildiği, suçun babasının üzerine atılacağıdır. Bu nedenle o ve iki çocukluk arkadaşı Mert ile Burak, cesedi ortadan kaldırmaya gelmişlerdir. Zeynep’in de kendilerine yardım etmesini beklemektedirler.

Bu andan itibaren bu dört kişi birbirlerine sıkı sıkı bağlanacak ve mükemmel bir dostluk örneği sergileyecektir. Peki, cinayeti işleyen katil aslında kimdir?

6. No. 26

6. No. 26

Sen bırak tutunmayı, dünya bizi sarmalar.

Kendimi yaşamaya değer görmediğim her şey benim bu hayattaki esaretimdir.

Mine çocukluk döneminde babasından şiddet görmüş, annesi tarafından terk edilmiş ve sonrasında yurtta büyütülmüştür. Geçmiş travmalarının ve acılarının üzerine kendisine kurduğu yeni hayatında internetten Yeşil Küpeli Kız takma ismiyle magazin haberleri yaparak milyonlarca takipçiye ulaşmıştır. Mine'nin şimdiki haber hedefi ise hızla yayılan müzik videosuyla bir gecede şöhrete kavuşan, genç kızların yeni sevgilisi Efe Duran'dır... 

Mine ve Efe’yi aynı çatı altında bir araya getiren No. 26, ikisi için de geri dönüşü olmayan bir değişimin başlangıcı olacaktır.

Bize hiçbir şeyi yaşamayı hak görmeyen herkese  bir çiçeğin bataklıktan da doğabileceğini göstereceğiz.

7. Asansör

7. Asansör

“Tüm bunları yaşayacağımı bilerek geçmişe dönsem, o asansöre yine binerim. Hem de koşa koşa binerim… Koşa koşa…” Evlendiğiniz gece başınıza gelebilecek en saçma şey nedir? Aklınızın sınırlarını biraz zorlayın... Şöyle düşünün, balayı için gittiğiniz otelde, o otele sizin gibi gelen diğer bir çiftin damadıyla asansörde kalsanız ne yapardınız? İnanın bana, asansörün kapısı kapanırken var olan hiçbir şey, o kapı tekrar açıldığında eskisi gibi olmayacak. Bu hikâyeyi, gülmekten okuyamayacaksınız… “Bir aydır seni düşünmeden geçirdiğim bir saniye bile olmadı. Yaptığın her hareketi takip ettirdim. Yaşadığın her şeyden haberdardım. Ben senin 49 kiloya düştüğünü bile biliyorum! Günlerce telefonuna gelen beslenme önerileri mesajları toplu mesaj değildi, onları ben attırdım, sadece sana atıldı. Pembesini bulamadığın o eteği, o mağazaya getirten bendim, her sabah kapına süt bırakılması binanın hizmeti değildi, sadece sana yapıldı, ben yaptırdım. Dışarı her çıktığında dağıtılan çiçekler belediyenin hizmeti değildi, onları ben dağıttırdım. Sana çiçek verebilmek için koskoca bir mahallenin insanlarına her gün çiçekler dağıttırdım. Seni hiçbir yerde işe aldırtmayan da bendim, şirkette açık pozisyon bırakan da, o pozisyona kimseyi aldırtmayan da bendim, çünkü sen gel istedim. Çünkü bana gel istedim. Bana geldiğinde bahanen olsun istedim. Sana bahane vermek istedim…”

8. Sıfır Kilometre

8. Sıfır Kilometre

Işıklar Sana Evinin Yolunu Gösterecek

Birbirimizi uzaktan uzağa sevmek bir göldü,

biz de o göle atlayan iki balıktık.

O ufacık gölün içerisinde birbirimizi bulduk ve hiç kaybetmeyiz sandık.

Oysa hiçbir şey sandığımız kadar kolay olmadı. Yan yana olmak koskoca bir denizdi ve biz bu denizde birbirimizi kaybettik.

Binlerce kilometreyi aştık, birbirimize geldik. Oysa şimdi her zamankinden zor bir savaş bekliyor bizi, buram buram hissediyorum bunu.

Sonra kulaklığımı takıyorum, telefonumu atıyorum cebime, kendi kendime fısıldamaya başlıyorum içimden…

“Işıklar sana evinin yolunu gösterecek…”

Bir kez daha tekrar ediyorum:

“Işıklar sana evinin yolunu gösterecek…”

Sonra bir kez daha…

“Işıklar sana evinin yolunu gösterecek…”

Ben İzmir ve bu benim evimi bulma hikâyem.

İzmir ve Ege'nin ışıklarla dolu karanlık dünyalarının hikâyesi devam ediyor... Üstelik aralarındaki mesafe artık sıfır kilometre!

Işıklarınızı yeniden yakmaya geliyoruz, hazır mısınız?

“Tüm bu belirsizliklerin ortasında emin olduğum bir şey vardı, o buradaydı ve artık yıldızlarla doluydu üstümüzü kaplayan bu gökyüzü... Her ne olursa olsun, her nasıl olursa olsun.”

İçeriğin Devamı Aşağıda

9. 3391 Kilometre

9. 3391 Kilometre

Uğruna nice hayatlar adanan, adına destanlar yazılan aşk… Mecnun’a çölleri aştıran, Ferhat’a dağları deldiren bu kadim duygunun önünde ne durabilir? 3391 Kilometre, söz konusu aşk olduğunda engellerin nasıl ortadan kalktığını gözler önüne seriyor. Eser, iki gencin sımsıcak hikayesiyle yürekleri ısıtıyor. Dokunmadan hissetmeyi, bakmadan görmeyi mümkün hale getiren aşkta imkansız diye bir şey olmadığını bir kez daha kanıtlıyor. 3391 Kilometre ile aşkı iliklerinize kadar hissetmeye hazır olun!

Bir gece yarısı gelen mesaj, mesafeleri hiçe sayan sımsıcak bir aşkın kapılarını ardına kadar açıyor: “Uyu artık!” 3391 Kilometre, birbirinden kilometrelerce uzakta olmalarına rağmen sevginin güçlü bağını yüreklerinde hisseden iki gencin hikayesini okuyucuyla buluşturuyor. Kitap, Fransa’da yaşayan Ege ile İzmir’de yaşayan İzmir’in sosyal medyada tanışmasının ardından yaşadıkları aşkı anlatıyor. Ege ile İzmir, birbirlerine kilometrelerce uzakken yaşadıkları ilişki ile aşkın koşul gözetmeksizin yürekte yer edinebildiğini bir kez daha gösteriyor.

Kitaplar Burada

Bu içerikler de ilginizi çekebilir 👇

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
79
57
46
16
3
3
3
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Seni İlgilendirmez

Ülkemizde birçok değerli ve önemli yazarlar varken Wattpad gibi saçma bir uygulamadan klişe, ergence bir kitap çıkaran Beyza Alkoçu mu haber yapıyorsunuz? Ya... Devamını Gör

Tesnim işte

Senin gibi düşünmeyen insan var ne demelerini bekliyorsun? Tabii efendim hemen mu? Kimsin ki düşüncene bakıp haberi kaldırsınlar?

Okur Yazar

Sırf buna yorum yapmak için üyelik oluşturdum. Hani Yazar diyorlar da gerçekten güzel eserler çıkaranlara ayıp. Kitaplar berbat, kadın ne kadar büyürse büyüs... Devamını Gör

Saikirecebb

Katılıyorum içimi dökmüşsünüz resmen

kusuratialinmayanpi

Şaka değil mi ? Kadını şiddeti meşrulaştıran bir yazar. Hatta en genç yazar diyebilirim.