Konu kısmında; “ele güne karşı…” yazıyordu.
Bu noktada, yazının giriş cümlelerini tekrar hatırlatmak istiyorum; dizileri, filmleri, şarkıları ortalama on beş sene geriden takip etmekle ilgili olanı. Çünkü ben o yıllarda “Ele Güne Karşı”yı henüz dinlememiştim. Mazhar Fuat Özkan diye bir grup olduğunu biliyordum, şarkılarından da haberim vardı. Hatta bir kısmını kırık dökük mırıldanıyordum bile ama onları bütün Türkiye’de meşhur eden şarkının adının “Ele Güne Karşı” olduğunu kaçırmıştım ve sözlerinden de haberim yoktu. Dolayısıyla gece gündüz adını sayıkladığım adamın;
Arayıp sormasan da
Unuttum seni sanma sakın,
Dünya bir yana, sen bir yana… demek istediğini anlayamadım. Hatta devamında:
Haberin gelir bana, duyarım nasıl olsa
Bilirim kimlerlesin ne yaptın neler ettin
Aklım fikrim hep sende sevsen de sevmesen de… sitemini de kaçırdım. Ve son olarak:
Unuturum sanmıştın güzelim
Gözüm yollarda kaldı… diyerek yaptığı daveti de pas geçtim ve bu çok şık göndermeye, ele güne karşının Türk Dil Kurumu Deyimler Sözlüğündeki anlamını baz alarak, her türlü kabulün ötesinde, verilebilecek en saçma cevabı verdim.
Atalar “demir tavında dövülür” derler. Ben neyin ne olduğunu takribi altı ay sonra anladım anlamasına ama demirin tavı geçti. Zaten adamcağız cevabımı okuyunca, muhtemelen benim eğitilebilir bir geri zekalı olduğumu düşündü ve suya sabuna dokunmayan birkaç mesaj haricinde iletişimi kesti. İkimizde hayat yolumuza ayrı ayrı devam ettik. Sonrasında o, gittiği yerde dünyalar güzeli bir kadınla tanıştı, birkaç ay için taşındığı memlekette bir ömür kalmaya karar verdi ve ben de mecburen yazar oldum. Çünkü Sait Faik’in dediği gibi “Yazmasam, deli olacaktım”.
Yani diyeceğim odur ki dostlar, okuduğunuz her kelime helaldir. Bedelleri, geceler boyunca dinmeyen aşk acısı ve yalnızlıkla ödenmiştir. Ve bir insan, karşılığını ödemeye razıysa, istediği her şey olabilir.
Fakat siz bu kadar zahmete sadece birileri “Yazar” desin diye girmeye razı mısınız? Benden duymuş olmayın ama aynı miktarda ter ve gözyaşıyla, uzaya roket atıp, Elon Musk’a rakip de olabilirsiniz.
Toparlarsak; Allah hiçbirimizi kitaptan, kâğıttan, kalemden, okumaktan, yazmaktan ayırmasın.
Hepinize mahsus selam eder, gözlerinizden öperim.
(İki bin yirmi iki senesinin mart ayının beşinci günü, İstanbul’da, evde yazıldı. Fonda, Zara “Nisan Yağmuru”nu söylüyordu.)
Gülfem KARAER
Yorum Yazın