F.Bahçe - G.Saray Maçı İçin Yazılmış En İyi 10 Köşe Yazısı
Tecrübe savaşı Fenerbahçe’nin - Rıdvan Dilmen
Gole kadar tek taraflı bir maç olmasını bekliyordum. İlk 20 dakika ve ikinci yarının 5 dakikası Galatasaray daha iyi oynadı. İlk bölümde de 2 pozisyon buldu. Daha sonra Fenerbahçe silkelendi. Galatasaray, yürekli Fenerbahçe'ye karşı savunma yapmak durumunda kaldı. Özeti şu Fenerbahçe arzu, coşku, tempo ve pozisyon olarak da maçı hak etti.
Mehmet Topal, Emre, Meireles düşünürken İsmail Kartal riske girdi ve Kuyt, Emenike, Sow ve Diego'yu düşündü. Aslında bu dörtlü ilk yarıda pozisyon üretmedi. Galatasaray ikinci yarıda maçı uyutmaya çalıştı ve ikinci yarış yavaş yavaş yaslanmaya başladı.
Volkan ve Topal’la kazandı - Mehmet Demirkol
İki takım da ligde düne kadar hiç kullanmadıkları 11’lerle sahaya çıktılar. İsmail Kartal öndeki üçlüsünü Emenike’yi sola çekerek korudu. Ama arkalarına da Diego’yu koydu. Hem de Emre’nin önüne. Bu onun kupa performansının yanında Galatasaray’ın Melosuzluğundan... ‘Hamit’le burası yumuşar. Ben de bunun sıkıntısını çekmem’ diye düşünmüş olmalı. Hamzaoğlu’nun Hakan’ı göbeğe koymasıysa boyu, tecrübesi ve fiziksel direncinden. Umut ve Telles’i ön kanada koyması ise Caner ve Gökhan’ın çıkarken zorlamak amaçlı. Hatta zaman zaman stoperlere de baskı yaptı bu ekip. Fenerbahçe’nin tercihi orta sahada boşluk yarattı. Galatasaray maçın başında bundan yararlandı ve Selçuk ve Burak’a çok net pozisyonlar yakaladılar. Volkan özellikle Selçuk’un şutunda daha sonra Yasin’in topunu çıkartışındaki kadar ekstra özel bir kurtarış yaptı. Sonra Topal zaten ekstra olan oyununu bir boyut daha yukarı çıkarıp bütün orta sahayı toparlamaya başladı.
Tarihi pranga - Uğur Meleke
Bu maçı, son 15 yıllık seriden bağımsız okumak bence mümkün değil: Galatasaray ilk 20’de cesur hücumlar geliştirip iki net pozisyon üretti ama sonra her geçen dakika stadyum ve tarih baskısı sarı-kırmızılılarda hissedildi. Real Madrid 3 kere Şampiyonlar Ligi şampiyonu oldu, Ronaldolu Figolu Zidanelı kadrolar kurdu ama 18 yıl Riazor’da Deportivo’yu yenemedi. Tarihsel baskıyı kaldırmak, genç adamlar için gerçekten zor iş.
İlk 11’ler elimize geldiğinde Kartal’ın Diego tercihinin başına iş açabileceğini düşünmüştüm. Zira aynı 11, Antep’te bir devrede 5 pozisyon vermiş, ancak Diego-Selçuk değişikliği sonrası maçı kotarabilmişlerdi. Dünse aynı senaryoyu iki sebeple yaşamadılar: Birincisi, Diego on numara pozisyonunda oynamadı, aynen Meireles gibi orta üçlünün sağında yer aldı. İkincisi de, Hamit’le Melo arasındaki kilometrelerle ifade edilebilecek fark. Hamit Erciyes maçının yıldızıydı diyebilirsiniz, ama bir detayı gözden kaçırmamak gerek: Tempo arttıkça Hamit düşer. Tempo düştükçe Hamit yükselir. Dünkü tempo, Hamit’ten çok yukarıdaydı. Fenerbahçe de maçı, orta alanda kazandı zaten.
Cüneyt Çakır'ı beğenmedim - Ahmet Çakar
F.Bahçe'nin kalecisi Volkan Demirel kim ne derse desin maçı, belki de şampiyonluğu kurtaran, hatta ve hatta belki de 16 yıllık efsaneyi devam ettiren adam oldu. Bir kaleci bir maça bu kadar etkili olur. Oyunun hemen başında Selçuk'un boş kaleye vurduğu topa insanüstü uzandı. Adeta uçan bir ejderha gibi! Galibiyet golünden sonra kurtardığı top da 'Bunu da mı Volkan!' dedirtecek başarıdaydı.
Oyuna G.Saray çok iyi başladı. İlk 20 dakika F.Bahçe darmadağın oldu. Önce Selçuk'un boş kaleye vurup Volkan'ın uzandığı top, hemen sonra da Burak'ın Volkan'ın üzerinden kaçırdığı çok net pozisyonlar gol olsa her şey değişecekti. 20. dakikadan sonra F.Bahçe oyunda dengeyi kurdu ama yine de alıştığımız o rakibi sahasına hapseden, bol pas trafiğini sahaya süren F.Bahçe yoktu.
Nefes nefese - Okay Karacan
Topa daha çok sahip olan, ceza sahasına daha çok top atan, her iki kanadı rakibinden daha dengeli kullanan taraf kazandı.
Derbiyi daha çok isteyen, kabul etmek gerekirse iyi oynayan kazandı.
Öncesiyle polemikten uzak, oyun içindeki ritmi, huzuruyla temiz bir maçtı. Önemli olan bu değil mi ?
Tribünlerde boş koltuk yoktu.
Kıymetli olan bu değil mi?
Adına yakışır temposuyla özel bir geceydi özetle..
Bu ligi izlemeye yürek dayanmayacak!
51-51-50...
Söz hakkı ağabeyde! - Gürcan Bilgiç
Devre bittiğinde rakamlar Muslera'nın beş takım arkadaşından daha fazla topla buluştuğunu söylüyordu. Öylesine hırslı ve etkili biçimde maçı istiyordu Fenerbahçe...Hamzaoğlu, Saracoğlu'na gelen her büyük takım teknik direktörü gibi tedbirlerle donatmıştı takımını. Umut'u sahada görenler farklı bir taktik bekleseler de, Melo'nun yokluğunda, aslında takımın boyunun uzatılmak istendiğini gördük dakikalar ilerledikçe. Diego'nun ilk on bir olması, İsmail Kartal'ın sürpriziydi. Aslında takımının genleriyle oynamıştı, farkında değildi. Seyircisinin baskısına boyun eğdi belki de. Daha çok ofansif oyuncu ile daha çok gol atıldığına inanan, 'bildiğini sananlar'dan da 'telkin' yemiş olabilir. Yoksa, Meireles, Topal Emre üçlüsünü bozmak, 'Ben orta sahadan vazgeçtim' demektir. Bir şut dışında, ofansif aksiyon üretmeden, yerini Webo'ya bıraktı Diego. Ama bütün bunlara rağmen...
Volkan’ın maçı - Hakan Can
Hamza Hamzaoğlu’nun teknik adam olarak doğruları yaparak başlaması Galatasaray’ın ligin evinde en iyi oynayan takımlarından birine karşı maçın başında üstünlük kurmasını sağladı. Genç Koray’ı yerine çok deneyimli Hakan Balta, Savruk Bruma yerine Umut’la başlamak çok akıllıcaydı. Üstelik Umut hava toplarında rakibe önlem için de önemli bir silahtı.
Galatasaraylı futbolcular Fenerbahçe’nin muazzam baskısını orta sahadaki maestro Selçuk’un pas organizasyonu ile rahatça aşarken, tecrübeli futbolcunun harika vuruşunu Volkan muazzam kurtardı. Çok tehlikeli ataklar yapan Galatasaray’da Burak ilk yarıda çok önemli iki fırsatı harcadı. Önce Sneijder’in harika pasını montrol edemedi, sonra Umut’un şahane pasında Volkan çaresiz kalmışken topu auta yolladı. Galatasaray ilk yarıda savunmada neredeyse hatasız oynarken, ilk devrenin ortasından itibaren Mehmet Topal’lı Fenerbahçe orta sahası dönen topları kazanıp, oyunu rakibin yarı sahasına yıktı.
Fenerbahçe istedi ve aldı - Attila Gökçe
Eğri oturup doğru konuşalım... Dün geceki derbinin hakkını veren, hakkını arayan, baştan sona oyuna sahip çıkan ve golü arayan takım Fenerbahçe idi. Galatasaray, Hamza Hoca’nın sahaya çıkardığı onbirle evet, bir hücum karakteri taşıyordu ama, oynadıkları oyun, aradaki dört puanı korumak adına “statükocu” bir anlayışa dayalıydı...
İsmail Kartal’ın ekibi, beklenen, rutin kadrosunda sadece Diego yeniliği yapmış, asıl kozlarını kulübede bırakarak büyük kapışmaya çıkmıştı. Diego Ribas, Fenerbahçe’deki en iyi oyununu sergiledi dün. Hem hücumda, hem de savunmada sorumluluk üstlendi. Buna karşılık Galatasaray’da oyunun başmühendisi olarak bildiğimiz Sneijder, böyle bir maça yakışmayacak düşük performanslı oyunuyla gölgede kaldı. Burak ve Umut gerek koşularıyla, gerek hücum organizasyonundaki yetersizlikleriyle adeta tıkandılar.
F.Bahçe daha çok istedi - Güntekin Onay
SONDAN başlayalım. F.Bahçe haketti. 2. yarının tamamında büyük bir baskı kurdu ve gol için her varyasyonu denedi. İlginçtir, golü G.Saray’ı hapsettiği bölümde değil de hızlı bir çıkış ile buldu. G.Saray’ın kaybetmeye hakkı var ancak bu kadar mahkum oynamaya, pasif kalmaya hakkı yok.
HAMZA Hoca kontrolü tamamen kaybettiği bölümlerde hamle yapmadı. Belki Dzemaili hamlesi can simidi olabilirdi. Bu maç yeniden oynansa Hamza Hoca’nın aynı kadro ile çıkacağına inanmıyorum.
HÜCUMA çıkmakta bu kadar zorlanan G.Saray’ın 3’ü net 4-5 pozisyon bulmasıydı. F.Bahçe ise baskılı oyununu büyük pozisyon zenginliğine dönüştüremedi.
MODERN futbolda güçlü takımlar 2 kanat bekini de hücuma çıkarıyor. G.Saray ilk 15 dakika Olcan ve Sabri’yi hazırlık pasları esnasında rakip yarı alana yolladı. Önde baskı yapmak isteyen F.Bahçe ne yapacağını şaşırdı.
Eğrisi doğrusuna denk geldi - Ömer Üründül
Maçın ilk 15 dakikası tempolu ve karşılıklı top kayıpları ile geçti. Galatasaray, bu bölümde önce Volkan'ın kurtardığı Selçuk'un şutu ile gole yaklaştı. Ardından da Burak Yılmaz'ın defansın arkasına sarkma girişimiyle ilk yarının en önemli pozisyonunu buldu. Ancak Burak'ın aşırtması auta gitti. Sonrasında Fenerbahçe'nin pozisyon sıkıntısı çeken baskısı gündeme geldi. Hamza Hamzaoğlu'nun aldığı tedbirlerle Gökhan Gönül ve Caner'in kanat atakları en aza indi. İlerideki üç forvetin de her zamanki gibi adam eksiltme ve top saklama özelliklerinin olmayışı Galatasaray savunmasını rahatlatan bir faktördü.
İkinci yarıda yoğun bir Fenerbahçe baskısı başladı. Sneijder'in hiç ortada görünmeyişi, Burak Yılmaz'ın idman eksikliğinden Egemen ve Alves'e teslim olması, Galatasaray'ın mecburen savunmaya ağırlık vermesine neden oldu.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!