Doğubeyazıt Güncesi
Doğubeyazıt Güncesi
Doğubayazıt Güncesi
Tam gezilerime biraz ara vermeyi düşünüyordum ki bir organizasyon için Doğubayazıt'a gitmem gerekti. Epeydir aklımın bir yerinde ülkenin doğusuna gitme fikri şekillenmeye başlamıştı zaten. Uygun uçak biletini bulmak için hemen harekete geçtim. Zamanım olduğundan Smart'ın sayfasında araştırmalar yaparak İstanbul Van uçuşumu ayarladım. İki gün sonra yola koyuldum ve Van Havaalanı'na vardım. Doğubayazıt'a gitmem için Van merkezden hareket eden minibüsleri bulmalıydım öncelikle. Bir taksiye atladım ve varmam gereken noktaya ulaştım. Minibüslerin kalkış saatini öğrendiğimde Van'da da biraz olsun keşif yapabilecek olmak beni mutlu etti. İşin aslı karnımda zil çalıyordu. Van'ın meşhur otlu peynirli kahvaltısını hemen hemen herkes biliyordur. Kendime bir yer bulabilmek için merkeze doğru harekete geçtim. Uzun bir caddeden oluşan merkezde hemen hemen her köşede Van Kahvaltı Salonlarını görmeniz mümkün. Gözüme takılan bir tanesine girdim ve kahvaltımı söyledim, sıcak bir çay, peynir çeşitleri, ballı kaymak ve yanında gelen kızarmış ekmekle birlikte muhteşem bir kahvaltı yaptım, enerjimi depolamış bir şekilde yola çıkmak için hazırdım.
Çevreden edindiğim bilgiye göre Van Doğubayazıt arası yaklaşık 2 saat kadar sürüyormuş. Çok uzun olmayan bu sürede yol boyu dağları, tepeleri izledim, sonra Van Gölü görünmeye başladı. Ancak buraya göl demek gerçekten de göllere hakaret olur diye düşünüyorum, çünkü ucu bucağı olmayan bu göl neredeyse bir deniz edasında duruyor insanın karşısında! Derken nihayetinde Doğubayazıt'a vardım.
Konaklayacağım Golden Hill Hotel'inde biraz dinlenmek istedim öncelikle, son derece güleryüzlü personeller tarafından karşılanarak odama çıktım. Şimdi ise keşif zamanı diyerek kendimi yollara attım, kısa bir çarşı turunun ardından asıl amacım tüm endamıyla dört bir yandan gözüken Ağrı Dağı'nın eteklerine varmaktı. Tabii yürüme mesafesi olarak imkansız olan bu yol için bir araç kiraladım. Mevsim neredeyse yaza dönmeye başlamasına rağmen Doğubayazıt oldukça serindi, ama buna rağmen yol boyu açmış olan rengarenk çiçeklerin büyüsüyle ve ciğerlerinize dolan oksijenin bolluğuyla burada kendinizi inanılmaz dinç hissediyorsunuz. Yüzümde anlam veremediğim bir tebessüm oluşmaya başladı, anladım ki burası yavaş yavaş insanı kendine doğru çekiyor, tuhaf bir huzur kaplıyor insanın içini. Usta yazarımız Yaşar Kemal'in romanı 'Ağrı Dağı Efsanesi' geldi aklıma. Ahmet ve Gülbahar'ın yaşadıkları, Ağrı Dağı'nın onları nasıl sırları ile sarıp saçmaladığını düşündüm durdum. Şimdi ben de sırlarımla bir bütün olmuştum işte efsanedeki gibi...
İkinci durağım elbette İshak Paşa Sarayı oldu, rivayete göre çevre köylerde sağılan sütler bir tesisat sistemi ile burada bulunan çeşmeye ulaşır ve süt akmaya başlarmış. Saray aslında bir külliyeymiş ve Osmanlı Dönemi'nin Topkapı Sarayı'ndan sonraki en önemli sanat eserlerinden biri olma özelliğini taşıyor. 18. yy.dan bu yana da bir masal gibi bizleri selamlamaya devam ediyor.
Saray'ın ardından yemek vaktinin geldiğini bana hatırlatan midem, yalnızca burada yiyebileceğiniz bir lezzet olan 'Abdigör Köftesi' ni tatmak için beni yeniden yollara düşürdü. Hazırlık aşaması son derece zahmetli olan bu köfte, adını, sarayda yaşayan İshak Paşa'nın babası Çolak Abdi Paşa'dan almış. Ete düşkünlüğü ile bilinen bu Paşa'nın et yemesi yasaklanınca sadece ona özel olarak keşfedilmiş ve zaman içince yaygınlaşarak Doğubayazıt'ın simgesi haline gelmiş. Neredeyse bir hentbol topu büyüklüğünde olan bu köftenin tadına doyum olmuyor gerçekten de. Sadece Abdigör yemek için bile yolunuzu Doğubayazıt'a çevirebilirsiniz.
Yemeğin ardından günü bitirmeye karar vererek otelime gidip güzel bir uyku çektim. Gözlerimi açtığımda gün aydınlanmak üzereydi ve yataktan anlam veremediğim bir şekilde enerji dolu uyandım, saate baktığımda akreple yelkovan 05.40'ı gösteriyordu. Işık doğudan yükseliyormuş gerçekten de diye düşünerek kendimi erkenden sokağa attım ki bir ne göreyim, Doğubayazıt'ta hayat çoktan başlamış bile! Yönümü İshak Paşa Sarayı'na doğru giderken sağ koldu gördüğüm, yeşilliklerin içine inşa edilmiş olan 'Lalezar Restaurant'ta doğru yönelttim. Kahvaltımı beklerken restaurantının sahibi Mecit Ağabey ile de keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. İran sınırına ve saraya uzanan yolun güzergahında olduğundan turistlerle her zaman haşır neşir olan Mecit Ağabey'in ve Doğubayazıt'ta bulunduğum süre boyunca tanıştığım tüm kişilerin konukseverlilikleri için bir kez daha teşekkürlerimi borç bilirim.
Artık sıra geldi biraz çalışmaya, şimdi benim için akşama doğru ağırlayacağım misafirlerin konaklama duraklarını organize etme vakti!
Doğubayazıt'tan ayrılırken içimde bir hüzün vardı... Uçağın camından dışarıyı izlerken Van Gölü yavaş yavaş küçülerek bana el sallarken, Ağrı Dağı sırların bende güvende diye sesleniyordu. 'Deniko'
Yorum Yazın