Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bir Milyonluk Nüfusuyla Kırk Ülkeyi Geride Bırakan Esenyurt'a Derin Bir Bakış: Esencılıs Belgeseli
Esenyurt'u bilmeyen yoktur, ülkemizde haberlere en çok konu olan İstanbul'un en kalabalık ilçesi. Öyle kalabalık ki, dünyadaki birçok ülkeden daha fazla nüfusa sahip. Hal böyle olunca Esenyurt çok daha fazla merak konusu haline geliyor. Gain'in çektiği Esencılıs belgeseli ile öyle şeyler öğrendik ki ağzımız bir karışık açık kaldı. Sizler için de belgeselin en çarpıcı yerlerini bu içerikte anlattık.
İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden biri, ancak tüm bu güzelliğin arka sokaklarında yaşayan milyonlarca insan da var. Dünyanın zorluklarıyla baş etmeye çalışan, tek derdi geçim sıkıntısı olan insanlar bunlar.
Esencılıs belgeseli, işte o Esenyurt'un bilmediğimiz yönüne ışık tutuyor. Esenyurt daha bir köyken buraya gelip yerleşen ve ailesi yüzyıllar önce buraya göç eden insanlarla yapılan röportajları izliyoruz.
Onlar bizlere Esenyurt'un seneler önce nasıl bir yer olduğunu, nasıl bu hale geldiğini ve şu anki durumunu anlatıyor.
Örneğin ailesi 1938 yılında Romanya'dan buraya göç eden Tahsin Amca'dan Esenyurt'un eski adının Eşkinoz olduğunu öğreniyoruz.
Tabii o zamanlar Esenyurt bir köy bile değilmiş. Ailesi buraya gelince tarımla uğraşmaya başlamışlar. İnsanlar kerpiç ve sazdan yapılmış evlerde yaşarlarmış.
Eski Yerel Gazeteci Baki Küçüköneralp ise, "doğdumuzda Esenyurt küçük bir köydü, ben ilkokulu bitirdiğim 1978 yılında nüfusu 700'dü" diyor.
1978 yılı çok uzak bir zaman değil. Esenyurt'un şimdiki büyüklüğü düşünüldüğünde 700 kişi çok komik bir sayı olarak kalıyor.
Bir semti en iyi tanıyanlar şüphesiz ki dolmuşçulardır. O semtin insan profilini, orada yaşayanları, geleni gideni en iyi onlar bilir. Bu belgeselde Esenyurt'ta senelerdir dolmuş şoförlüğü yapan Enver Yıldırım'ı da dinliyoruz.
1987-88 yıllarında Kars'tan İstanbul'a gelen Enver Yıldırım, ben geldiğim zaman Esenyurt tamamen çamurdu, arabanın içine bir çuval talaş dökerdik ki arabanın içi tamamen çamur olmasın, diye anlatıyor o günleri.
Galatasay Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Didem Danış da röportaj yapılan kişilerden biri.
Esenyurt'un bugünkü haline gelmesi sürecinde birkaç tane önemli tarih var, diyor Doç. Dr. Didem Danış. Bir tanesi 1987’de belde belediyesi statüsü alması. Bu tarihten itibaren ciddi bir yapılaşma başlıyor ancak tabii daha gecekondu tipi yapılaşmalar. İkinci önemli tarihse 2008. Bu tarihte ise ilçe belediyesi statüsü alıyor ve bununla beraber çok hızlı bir kentleşme başlamış oluyor burada.
Eskiden bir köy olan Esenyurt'un şimdi her yanı beton ve gökdelenle dolu. İnsanlar bu çarpık yapılaşmanın önüne geçememiş.
Bina bu kadar fazla olunca, haliyle yerleşen sayısı da fazlalaşmış ve bir süre sonra her şey kontrolden çıkmış...
Fakat buranın handikapı yalnızca bu değil; göç eden insanların yalnızca Türkiye'den gelmiyor olması.
Hemen hemen 30-32 yıldır dolmuş şoförlüğü yapan Enver Yıldırım Esenyurt'un yalnızca Türkiye’nin dört bir yanından değil dünyanın dört bir yanından göç aldığını söylüyor. Nüfusunun bu kadar fazla olmasının bir sebebi de bu.
Cibuti’den Fas’a, Mısır'dan Cezayir’e, İran, Irak’tan Suriye’ye… Bir günde dolmuşuma 3000 kişi biniyorsa bunun %88’i yabancıdır, diye de ekliyor.
Yerli yabancı binlerce insanın bu kadar çok Esenyurt’u tercih etme sebeplerinden birinin de kira fiyatlarının çok uygun olması olduğu söyleniyor belgeselde.
Diğer yandan da herkes kendini ait hissedebileceği küçük grupları bulabiliyor orada. Çünkü zamanında oraya yerleşmiş birçok etnik kökenden insan zaten var, yeni gelenler de direkt olarak oraya giderek kendini daha rahat hissediyor.
Bu konuyu ikinci ağızlardan değil, bizzat onlardan dinlemenin en doğrusunu olacağını kanıtlarcasına Esenyurt'ta yaşayan yabancı insanlarla röportajlar yapmış Gain Belgesel Ekibi.
Abdulaziz Eid de Esenyurt'ta esnaflık yapan bir Suriyeli.
Ülkemizdeki Suriyeli göçmen nüfusunun giderek artması insanlarda çok fazla önyargı oluşturmuştu. Bir de durumu karşı taraftan dinlemek gerçekten insana iyi geliyor.
Türkiye'deki siyahi futbolcular da bir dönemin en çok konuşulan konularından biriydi. Zehe Sarhir Lake Jr. da onlardan sadece biri.
İnsanların onlara, neden Türkiye'ye geldiniz, ülkenizde bu işi yapsanıza, gibi sorular yönelttiğini ve Esenyurt'ta yaşamasının sebeplerini anlatıyor...
Sophia Rohani de Esencılıs'ta hikayesi anlatılan yabancı kökenli insanlardan biri. İranlı bir esnaf olan Sophia, buranın kötü bir yer olduğunu herkes biliyor ama ben güçlü bir kadınım ve burada sadece işimi yapıyorum, diyor.
Herkesin hikayesi ve sebepleri bambaşka...
Senelerdir orada yaşayan yabancı insanların yanında, bir de 140 binden fazla kayıtsız nüfusun orada yaşadığı biliniyor.
Bu kadar kontrolsüzlük sonuçta Esenyurt’ta suçun bugünkü noktaya gelmesine neden oldu, deniyor. Bu kadar karmaşık bir ortamda, kötü alışkanlıklar da çok hızlı bir şekilde filizlenip büyümüş.
Esenyurt’un yerlisi olan insanlardan burada kötü alışkanlıkların nasıl ve neden yayıldığını da dinliyoruz.
Örneğin Esenyurt Romanlar Derneği Başkanı, bizim çocuklarımız sigara bile bilmezdi, göç geldikten sonra tüm kötü olaylar sinsi bir şekilde içeride yayıldı, diyor.
Esenyurt çocuklarından biri de Rapçi Tuhan. Yaptığı müzikte İstanbul’un ve Esenyurt’un arka sokaklarından ilham aldığını ve yaşadıklarını müziğine aktardığını söylüyor.
Buradaki suç oranı yoğunluğuyla ilgili çok güzel bir noktaya da parmak basıyor: “Esenyurt insanlar için yeni bir umut yeri oldu. Ancak yalnızca iyi insanlar için değil, kötü insanlar için de… İnsanların arasında gizli bir anlaşma var gibi bu semtte, kimse kimseye dokunmuyor. Üç maymunu oynuyor insanlar.”
Yorum Yazın
Esenyurt dolmuscularina Esenyurt'u sormak. Zaten esenyurt ve çevre ilçelerin en büyük sorunu o dolmuşçular
Ben anlamıyorum abi, yapacağı şey sadece yasaları uygulamak. Kanunda illegal göçmenlerin sınır dışı edilmesi yazıyor, bunun lamı çini yok. DERHAL YASALARI U... Devamını Gör