Görüş Bildir
Haberler
Acilen Filme Uyarlanması Gereken Türk Edebiyatından 14 Eser

Acilen Filme Uyarlanması Gereken Türk Edebiyatından 14 Eser

Duygu Demir
20.07.2015 - 04:22 Son Güncelleme: 26.07.2015 - 15:24

Eminiz listedeki kitapları görünce siz de hak vereceksiniz

Hollywood ve Bollywood filmleriyle yatıp kalkar olduk. Recep İvedik küfürleri, musallat olmuş cinler, yöresel şivelerle yapılmış kalitesiz esprilerden sıkıldık artık. Fight Club, Lord of the Rings hatta Game of Thrones bile kitaplardan sinemaya uyarlanan filmlerden sadece bir kaç tanesi. Biz de bu kalitede filmler yapabiliriz. En azından konu olarak o kaliteye ulaşabiliriz. Belki bu liste, prodüktörlerin senaristleri bir köşeye bırakıp edebi eserleri karıştırmasını sağlayabilir. İşte acilen filme uyarlanması gereken Türk Edebi Eserleri:

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Kinyas ve Kayra - Hakan Günday

1. Kinyas ve Kayra - Hakan Günday

Kinyas ve Kayra karakterlerinin oyuncu seçimleri doğru yapılırsa ortaya inanılmaz bir film çıkacağını düşünüyoruz. Mesela şu sahneyi bir gözünüzde canlandırın:

'Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandist ameliyatımın izi. Ve sırtımı çok, hızlı yaşlandım! Ancak hayattayım.'

2. Tutunamayanlar - Oğuz Atay

2. Tutunamayanlar - Oğuz Atay

Bugüne kadar sinemaya uyarlanmamış olması bile büyük ayıp... Nejat İşler Selim Işık karakterine ne de güzel oturur. Konusu kısaca şöyle:

Selim Işık'ın intihar ettiğini öğrenen Turgut Özben, ihmal ettiğini düşündüğü arkadaşının geçmişinin izini sürmeye ve Selim'in tanıdığı insanlar aracılığıyla onu tanımaya çalışır. Her insana farklı bir yönünü gösteren Selim'in görüntüsü, Turgut'un bu insanlarla konuşması sonucu, gözünde netlik kazanacaktır. Romanda birçok kişi vardır ama her biri aslında Selim'in hayatındaki kişilerdir ve tüm anlatılanlar Selim Işık'ı aydınlatır. Selim Işık 'düşünen ve sorgulayan insan'ın simgesidir ve bu yüzden 'tutunamamış'tır.

3. Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar

3. Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar

Çizgi-romanı zaten yapılmış. Storyboardlar bile hazır sayılır yani. Fantastik bir Türk filmi çekmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Üstelik böyle önemli bir romandan uyarlanması artık zorunluluktur diyebiliriz. Kitap okumayı çok da fazla sevmeyen insanlara en azından sinema yoluyla bu eser ulaşmış olur.

4. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali

4. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali

Okunduğunda uzun süreli izler bırakan, aynı zamanda psikolojik tahliller, betimlemeler açısından çok tatmin edici olan bu mükemmel roman, muhtemelen sinema salonundaki her seyircinin elinde bir mendil, yaşlı gözlerle dışarı koşmasına sebep olacaktır. Kitap, Rasim'in işini kaybetmesi ve iş arayışına koyulmasıyla başlar. İş aradığı bir gün, eski arkadaşlarından Hamdi ile karşılaşır ve ondan yardım ister. Nitekim Hamdi, müdürü olduğu işyerinde bir iş teklif eder. Rasim, utana sıkıla da olsa bu teklifi kabul eder. Raif Efendi denen yaşlı, sessiz, sakin bir adamla aynı odada çalışacaktır. Raif Efendi çok az konuşuyor, kendisine verilen çevirileri titizlikle yapıyor ve boş zamanlarında masasının çekmecesinde duran bir kitabı okuyordur. Raif Efendi'nin hastalanıp işe gelmediği günlerden birinde, yapılacak bir çevirinin ona ulaştırılması gerektiğinden Rasim, Raif Efendi'nin evinin yolunu tutar. İçeri adımını atar atmaz, Raif Efendi'nin içine kapanıklığının sebebini anlamıştır. Bu zavallı, yaşlı adam oldukça kalabalık bir evde sürekli ezilmektedir ve üstelik bu kalabalık ailenin tek geçim kaynağı Raif Efendi'nin üç kuruşluk maaşıdır. Lakin bu defa Raif Efendi çok hastadır. Rasim'den iş yerindeki çekmecesinden eşyalarını getirmesini rica eder. Asıl hikaye, Rasim'in çekmecedeki kara kaplı defteri bulup okumasıyla başlar. Okuduktan sonra defteri yakacağına dair Raif Efendi'ye söz verir. Defter, Raif Efendi'nin hayat öyküsünü anlatmaktadır.

5. Kötü Çocuk - Büşra Küçük (Vini Uehara)

5. Kötü Çocuk - Büşra Küçük (Vini Uehara)

Edebi anlamda vasat bir kitap olmasına karşın, Meriç karakteri binlerce genç kızın sevgilisi haline geldi. Hatta kitabın imza gününü yazarın değil de kitap kapağının yapmış olması muhtemelen dünyada bir ilktir. Türkiye'de, 'Alacakaranlık' serisinden daha çok ilgi göreceği kesin. Üstelik Türkiye'de yapılmış en kaliteli gençlik filmi olacağı da kesin. Belki bu şekilde 'Çılgın Dersane' tarzı düşük kalitedeki filmlerden de kurtulmuş oluruz.

İçeriğin Devamı Aşağıda

6. Deliduman - Emrah Serbes

6. Deliduman - Emrah Serbes

Behzat Ç.'nin yaratıcısı Emrah Serbes'in hayal gücünden biraz daha yararlanılmalı diye düşünüyoruz. Arka kapak yazısı bile insanın jeneriği kafasında kurmasını bile sağlamaya yetiyor: 

'Deliduman, dermansız ve güdük bir ilçeden haykırmaya başlıyor, İstanbul’a uzanıyor. Çocukluğumuzun, hatıralarımızın ve bütün sokaklarımızın üzerinden dangır dungur geçen imar ve para iştahına lanet! Riyakâr dünyaya Allahsız sermayeye, martılara, küçük bir kızın kalbini kıranlaraisyan ediyor. Barikatların arkasında, soluk soluğa, yapayalnız, erken kaybeden bir delidumanın öyküsünü çemkiriyor. Zamanın ruhunu, Gezi’nin isyancılarını, yerinde duramayanları, küfredenleri, ağlamayı unutmak için yumruğunu sıkanları resmediyor.'

7. Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar

7. Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar

Rahat bir şekilde söyleyebiliriz ki Türk edebiyatında kurgusu en iyi romanlardan biridir Saatleri Ayarlama Enstitüsü. İnsanımızın ufkunu açacak bir film olacağı da kesin. Romanda anlatılan hikaye dört dönemi içinde barındırır. Öncelikle, Seyyid Lütfullah, Tanzimat öncesi dönemi ve o dönemdeki hurafeleri olan Andronikos hazinelerini konu alır ve reel dünyada hiçbir karşılığı olmayan bu hurafenin peşinden gider. İkincisi ise Nuri Efendi ile anlatılan ve saatleri insana benzeterek onları kişileştiren bir hikayedir. Bu da Tanzimat dönemine tekabül etmektedir. Bu iki karakterin simetriği olan Hayri İrdal ve Halit Ayarcı karakterleri ise Cumhuriyet dönemi başlangıcını ve yakın (modern) dönemi anlatan karakterlerdir. 30 yaş üstü izleyici kitlesinin daha çok ilgisini çekebilecek bir film ortaya çıkacaktır. Daha da önemlisi Türk sinema tarihine adını altın harflerle kazınacak bir film olacağı su götürmez bir gerçektir.

8. Bab-ı Esrar - Ahmet Ümit

8. Bab-ı Esrar - Ahmet Ümit

Bab-ı Esrar romanındaki mistik hava beyaz perdeye yansıtılırsa, Türk sinema tarihinde çekilmiş en kaliteli gerilim filmi olacağı kesin. Filmin müziği bile hazır: Yansımalar - Bab-ı Esrar. Kitabın ruh halini ve atmosferini çok güzel anlatan bir müzik. Hani bazı filmler olur ya, bittikten sonra bir kaç dakika ekrana bakıp kalırsınız. İşte bu o filmlerden birisi olacaktır:

Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın... Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya... Kapıları sırlara açılan bir kent... Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar... Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı... Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu... Ölümün yok edemediği bir sevda... Yıllara direnen bir sevgi; Şems-i Tebrizi ve Mevlâna Celaleddin-i Rumi... Günümüzden yedi yüz küsur yıl öncesine uzanan gerilim dolu, heyecan yüklü, mistik bir serüven...

'Taşta kan vardı, gökyüzünde dolunay, bahçede toprak kokusu. Ürkütücü bir serinlik içinde yüzüyordu ağaçlar. Kış güllerinin katmerlenme vaktiydi, nergislerin tazelenme demi. Yedi kişi girmişti bahçeye... Yedi öfkeli yürek, nefretin ele geçirdiği yedi akıl, yedi keskin bıçak. Yedi lanetli adam bahçenin sessizliğini yedi parçaya bölerek yürüdü kurbanlarının bulunduğu tahta kapıya... Taşta kan vardı. Bahçede ürkütücü bir serinlik. Cinayetin tek tanığı dolunaydı. Hiç şaşırmadan, ürpermeden, korkmadan bakıyordu uzun boylu kavak ağaçlarının ölü yapraklarının arasından. Yedi kişiden en genç olanı vurmuştu kapıya. En yaşlı olanı çağırmıştı içeridekini. Yedi kişinin yedisi birden saplamıştı bıçaklarını içeriden çıkana.

Taşta kan vardı. İnsanların yüreklerinde nefret, dolunayda derin bir sükûnet...'

9. Yaz - Kürşat Başar

9. Yaz - Kürşat Başar

Kürşat Başar'ın yakın tarihimizin kritik bir döneminde dünyaya gelen, birbiri ardına yaşadığı kayıplara rağmen hayata tutunan bir gencin büyüme serüvenini, yüzleşmelerini ve bir yaz mevsimi yaşadığı sarsıcı aşkı, arka plana hızla yitip giden İstanbul'u yerleştirerek anlattığı bu hikaye, geçmişte kalan aşkları ve özlemleri yeniden içimizde alevlendirecektir.

10. Zürafa Tozu - Erim Şişman

10. Zürafa Tozu - Erim Şişman

Yazarın ilk romanı olmasına rağmen, kimsenin dilinden düşmeyen bir roman haline geldi Zürafa Tozu. Daha ilk sayfadan sizi kendisine bağlayan, sürükleyici ve etkileyici bir roman. Bugüne kadar bir çok suç filmi çekilmiştir fakat neredeyse tüm filmlerde katili filmin son dakikalarında görürüz. Bir katilin gözünden hayata bakmak, daha da ilginci katile sempati beslemek çok zor gibi gözükse de kelimenin tam anlamıyla karaktere hayran oluyorsunuz.  Sinemaya uyarlanırsa, kapalı gişe oynayacağı kesin. Özellikle, kitapta yer alan müzikler kullanılırsa Türk filmleri arasındaki en iyi soundtrack albümü olacağı kesin. Filmin ilk dakikasından itibaren bazen gülüp, bazen ağlayacak, bazen korkacaktır seyirci. İnsanın ufkunu açacak bilgiler o kadar güzel verilmiş ki, izleyicinin içinde oluşacak merak ve heyecanın mükemmel hissi son dakikaya kadar sürecektir. Filmin son yirmi dakikasını düşünmek bile tüylerimizi diken diken yapmaya yetiyor. Bir filmde tüm insani duyguların izleyicide uyanmasını istiyorsanız Zürafa Tozu tam buna uygun bir romandır.

İçeriğin Devamı Aşağıda

11. Aşk - Elif Şafak

11. Aşk - Elif Şafak

Elif Şafak'ın bu eseri en çok okunan kitaplar arasındadır. Konusuysa şöyle:

Ya ortasındasındır Aşk'ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde.. 

Ella Rubinstein (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi, düzenli ve görünüşte 'sorunsuz' bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir. Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, hiç beklemediği bir şekilde Ella'yı derinden sarsacak, dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır.

12. Serenad - Zülfü Livaneli

12. Serenad - Zülfü Livaneli

Zülfü Livaneli'nin herhangi bir kitabının sinemaya uyarlanmamış olması zaten büyük tesadüf. Serenad'ın, konusuyla Türk sinemaya tarihine damga vurabilecek romanlardan birisi olacağını düşünüyoruz:

'Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar. 1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile'ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir. Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.'

13. Adı: Aylin - Ayşe Kulin

13. Adı: Aylin - Ayşe Kulin

Bu film, kökleri Giritli Deli Mustafa Naili Paşaya kadar uzanan bir ailenin kızı olan Aylin Devrimel ‘in fırtınalı yaşamını anlatacaktır. Filmin başında yazacak 'Bu film gerçek bir yaşam hikayesinden uyarlanmıştır.' yazısı, film boyunca insanların aklına gelecek ve sinema salonunda sürekli 'vauvv' sesleri duyulacaktır. Sırf Ayşe Kulin'in okuyucu kitlesi sayesinde bile binlerce izleyiciye ulaşacağı kesin. Belli bir okuyucu kitlesine hitap edeceği göz önünde bulundurularak ticari anlamda kazanç sağlamak amacıyla değil, Türk sinemasına katkı sağlamak amacıyla sinemaya uyarlanması gerekir.

14. Eroinle Dans - Canan Tan

14. Eroinle Dans - Canan Tan

Requiem for a Dream filmi sayesinde bir çok gencin uyuşturucudan uzak durduğundan eminiz. Uyuşturucu kullanımının gittikçe artmaya başladığı ülkemizde bu tarz bir film çekilmesi oldukça yararlı olacaktır. Hüzünlü ve bir o kadar da düşündürücü bir film olacaktır:

'Çok şaşıracaksın ama... Sana olan tutsaklığım buraya kadar Eroin! Vedalaşmamızın zamanı geldi.Her şey ne güzel başlamıştı oysa... Yepyeni ufuklar açmıştın önüme. Bulutların üzerine çıkarıp özgür bırakmıştın beni.Bambaşka bir özgürlüktü bu; çevremdekilerden farklı kılan, sıkı sıkıya bağlanmaya değer, çekici, vazgeçilmesi güç bir büyü... Asıl tutulduğum da buydu galiba. Eros, dedim sana! Aşk tanrım oldun benim. Mutluydum kollarında... Beni dansa kaldırdığında, geri çeviremedim; tam tersine havalara uçtum sevincimden... Ayaklarımızın uyumu harikaydi. Bana bırakmıştın kendini, istediğim gibi yönetebiliyordum seni. Hep böyle sürecek sandım...' '...Tüm sorumluluğu sana yüklemek haksızlık olur. Nereye sürüklendiğim belliydi, gene de koştum peşinden. Canımdaki canı çekip alman da ders olmadı bana. Senden kaçarken, sana sığındım. Yaptığımızın ölüm dansı olduğunu bile bile, kollarındaki sarhoşluğumu sürdürdügüm için, ben de en az senin kadar suçlu degil miyim? Ama bitti artık... Ölüm dansı tek kişiliktir! Bundan sonrasında bana eşlik edemeyeceksin. Ölümüm senin elinden olmayacak Eroin! Bu zevki tattırmayacağım sana...' Eroinle ölümüne dans! Bitti, deseniz de bir yerlerde sürüyor hala. Değişen, yalnızca dans edenler...

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
150
44
26
10
8
6
2