İLİŞKİLER

Hani ilişkinin içindeyken aslında o kişinin gerçekten aradığınız kişi olmadığını anlarsınız ya, ''Bitse de gitsek!'' demeye başlamışsınızdır bile... Siz buluşmalara giderken, ayaklarınızsa geri geri gidiyordur. Ancak ayrılacak geçerli bir sebep ya da cesaretiniz yoktur. İşte böyle durumlar için yaratılmış olan ''Sevgiliyi Kendinizden Soğutma Yöntemleri''ni kullanabilirsiniz!

Doktor olmaktan okulun son yıllarında vazgeçip sosyoloji okumaya karar veren biri o... Hala hayattayken kıymeti bilinesi bir şair...Aşkı da acısını da kendine has üslubuyla kaleme alan Küçük İskender'i hala tanımayanlar için bir ilk buluşma olsun bu derleme. Sevenleriyse bir kez daha okuyup kimi istiyorlarsa onu hatırlasınlar.

Son günlerde karşısındaki erkek yüzünden arada kalmış öyle çok kadın var ki. Bu durumdaki kadınların en sık yaptığı hata ise gerçeği kabullenmeyip, mazeretler üretmeye devam etmek... Çünkü eğer bir erkek sizinle ilgilenmiyorsa ilgilenmiyordur. Bunu çok iyi anlamanıza rağmen kendi ürettiğiniz bahanelerle durumu kurtarmaya çalışıyorsanız, bu tamamen sizin probleminizdir.Neden kendi değerinizin başkası tarafından belirlendiğini düşünüyorsunuz ki? Eğer sizinle ilgilenmiyorsa ilgilenmiyordur; bu hem onun sorunu hem de onun kaybı. Aşkın kör eden perdesi açıldığında, bunu açıkça görebildiğinizde çok daha iyi hissedeceğinize eminiz.Bu kör edici perde gözünüzün önünden kalktığında, artık ufak tefek önemsiz mesajları tek tek incelerken çıldırmayacak ve 'belki...' diyerek beklediğiniz o belirsiz geleceği düşünmeyeceksiniz. Ve belki bir başkasının bunu size tekrar yapmasına asla izin vermeyeceksiniz çünkü siz izin verdiğiniz sürece onlar hareketlerini değiştirmeyecek. Siz nasılsa gitmiyorsunuz, hep kalıyorsunuz ve belki diyorsunuz. ''Belki değişir...''Ama değişmeyecek çünkü gördüğünüz, karşınızdakinin gerçek kişiliği. Gördüklerinizi daha fazla yanlış yorumlamaya çalışmayın. Doğruyu siz de biliyorsunuz. Değişmeyecek çünkü umurunda bile değilsiniz. Dost acı söyler.

Aşık olmak farklı bir şey, aşkını asla itiraf edememek farklı bir şey gerçekten. Bu durumu ve beraberinde getirdiği duygulanımları ancak yaşayanlar bilir. Deli gibi aşık olduğunuz kişiyi görmek, ona asla bir şey söyleyememek, onun başkalarıyla olabileceği gerçeği ile yüzleşmek, onu aklınızdan asla çıkaramamak fakat tüm bunlara rağmen bir şey yapamamak. Bu kapana sıkışmışlık hali, bir insana hayatı olabildiğince melankolik bir hale getirir ve insanı bir tür hissizlik haline sürükler. İşte yalnızca yaşamış olanların bileceği, aşkını itiraf edememenin beraberinde getirdiği üzücü durumlar;

Hitabet yetenekleri ve karizmatik kişilikleri ile insanları etkileyen, inançları ve umutları sömürerek maddi çıkar, cinsel zevk ve güç elde eden kişiler hep oldu. Kimi zaman tarikat lideri, kimi zaman siyasetçi, kimi zaman din adamı kılığına girdiler. İnsanlar onlara öyle biat etti ki mallarını, emeklerini, ailelerini, kendilerini liderlerine sunmayı kendileri istediler. İnanç uğruna ölmek ve öldürmeleri istendiğinde de itiraz etmediler.  Jim Jones'un ardına takılanlar korkunç bir şekilde öldü. İntihar, cinayet, ABD'nin vahşi bir sosyal deneyinin parçasıydı denildi. Kayıtsız şartsız biat ettikleri kişiden şüphelenmek  'Acaba bir biz delinin peşinden mi gidiyoruz?' diye sormak kimsenin aklına gelmez miydi?  'Acaba bütün bu olanlar daha büyük bir komplonun parçası mıydı?' diye soramadılar mı?' bilemiyoruz.

Doğu tıbbında yaygın kabul gören bir teoriye göre, etten kemikten olan maddi bedenimizden başka bir de enerji bedenimiz var. Kanın bedenimizde dolaştığı gibi, enerji de bu enerji bedenimizde dolaşıyor. Enerji düzgün akmadığında fiziksel ve ruhsal hastalıklar ortaya çıkabiliyor ve tedavi de akışın tekrar sağlanması ile gerçekleşiyor.   Enerji beden kuramına göre bedenin dışında aura, magen gibi koruyucu katmanlar var. Teşhis, tedavi ve koruma çalışmaları buradan yapılabiliyor. Asıl enerji istasyonları ise çakralar. Bedenin orta hattında bulunan çakralar, güçlü enerji merkezleri. Çakra, Sankskritçe çark demek. Enerjinin bu merkezlerde çark gibi döndüğüne inanılıyor. Çakrlarımız uyumlu dönmediğinde de enerji akışı sekteye uğruyor. Buna neden olan sebepleri bulup, yok etmek gerekiyor. Şimdi kısaca vücudumuzdaki 7 temel büyük çakrayı ve enerji akışını dengelemek için yapabileceklerimizi aktaracağız.

Bir kedi düşünün, bir ev yangınından zar zor kurtulmuş, 3. dereceden yanıkları olan, belli uzuvları kesilmek zorunda kalmış, çok kötü bir durum değil mi? Fakat aynı kedi geçen sene bütün zamanını Animal Emergency Hospital & Urgent Care, North Carolina'da diğer hayvanlara yardım ederek geçirmiş. Russel hala yaralarından dolayı bir iyileşme sürecinde ama diğer hayvanların odalarına tek tek gidip onları ziyaret ediyor. Aslında ilginç başka bir durum da var, bu kedi, görevliler tarafından sakince odasına götürülene kadar bu ziyaret işini bırakmıyor ve dinlenmeye çekilmiyor. Görevliler Russel hakkında ''Bütün hastalarımızla tanışmak istiyor. Onlarla birlikte olmak istiyor. Diğer hayvanların acısını hissedebiliyor mu bilmiyor ama onlarla ilginç bir şekilde iletişim kurma özelliğine sahip.'' demiş. Russel belkide tam anlamıyla hiç iyileşemeyecek hatta yakın zamanda ayağı için bir operasyon da geçirmiş. Fakat bağışlar sayesinde hastanede, yani o çok sevildiği ve ona yardım edildiği yerde kalması sağlanıyor.

Piercing ülkemizde çok yaygın bir beden süsleme sanatı değil. Ufak ufak yayılma çabaları var, işte geç olmadan okuyup feyz almanız için size piercing takan kadınlar ile ilgili önemli ipuçları.

Kalbinizi söküp alırlar. Gözbebeklerinizde kalpler belirir. Dizleriniz durmadan titrer. Siz siz olmaktan çıkarsınız. Aşık olacağınız kişinin Meksikalı olması ihtimalini göz önüne aldık ve bu galeriyi hazırlamayı borç bildik.

DİKKAT HOYRATÇA ÖPÜŞMELİ İÇERİK!Öpüşmek birbirini gerçekten seven çiftlerin vazgeçilmezi. Onedio olarak sizleri bu konuda ne kadar bilgilendirsek azdır ama istedik ki bir yerden başlayın. İlk öpüşme oldukça önemli. Nasıl öpüşülür, öpüşme teknikleri nelerdir gelin hep birlikte bu detaylı içeriğimizde inceleyelim.DİKKAT HOYRATÇA ÖPÜŞMELİ İÇERİK!

Ayrılık acısı, kendini akıllı sanan insanların yalanları, sürekli gerçekleri tekrarlayan ebeveynler, umutsuz aşklar... Hepimizin gündelik hayatında benzer şeyler geçiyor başından. Üstelik pek çoğumuzun da bu davranışlar/kişiler karşısında mimikleri birbirine benziyor. Bu mimiklerin kraliçesi, bir neslin favorisi Bihter Ziyagil.

Jim Russell, son evlilik yıldönümlerinde hastanede yatan eşi Elinor için bir sürpriz hazırladı. Çocukluklarından beri yan yana olan bu tatlı çiftin arasındaki kıvılcımlar, Jim II. Dünya Savaşı' ndan döndüğünde başladı. Elinor' un hatırladığına göre karanlık ve fırtınalı bir gün olan 20 Mayıs 1958 de evlendiler. Oğulları Bo' nun anlattığına göre Roma ve Hawaii gezilerinin dışında hep ölçülü ve gösterişsiz kutlamaları tercih etmiş bu tatlı çiftimiz; ta ki iki gün öncesine kadar. Yaklaşık bir aydır hastanede yatan Elinor için ailesi unutulmayacak bir yıldönümü hazırladı.

Var gerçekten böyle insanlar şu hayatta. Belki de siz de onlardan bir tanesisiniz ya da onlardan biri tarafından oyuna getirildiniz. O çok eğlenceli günleri artık yaşayamıyorsanız, en azından bir hatırlamakta ve o heyecanı yeniden hissetmekte fayda var. Umuyoruz ki bu içeriğimiz kimseye bazı konularda cesaret vermez!İşte sadece iki kişiyi aynı anda idare edenlerin kendilerini içinde buldukları durumlar;

Kimileri şansızdır, dedelerini bilmeden, tanımadan büyür. Kimileri şanslıdır, dedesinin dizinini dibinde büyür. Kimileri daha şanslıdır, dedelerine çocuklarını sevdirebilirler. Kimileri en şanslıdır, dedesi ile birlikte yaşlanır. Kimileri de dede diyebilmiş, biraz büyümüş o hissi tatmış, sonra yarım, tadı damağında, boynu bükük kalmıştır. Onlarla kavga etmenin, çarşıya gitmenin, tv izlemenin, siyasetten konuşmanın tadını, ne annede ne babada ne arkadaşta bulamazsınız. Çünkü o 'dede'ye özeldir...

Söze, genç nesli suçlayarak başlamak yersiz olacaktır. Çünkü kaç yaşında olursak olalım; son günlerde davranışlarımıza pek de önem vermiyoruz. Artık paylaştığımız zaman zarfında hiçbir şey eskisi gibi değil. Teknoloji alışkanlıklarımızı değiştirdiği gibi görgümüzü de etkilemiş gibi görünüyor. Her şeyin derhal gerçekleşmesine öylesine alıştık ki; çok kıymetli vaktimizi teşekkür ederek, pardon diyerek ya da diğer insanların durumunu anlamaya çalışarak harcamıyoruz.Peki bu sırada neleri unutuyoruz?