Görüş Bildir

Rüşvet Haberleri

Rüşvet ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Rüşvet ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

İç Güvenlik Paketinde Değişiklik Nasıl Olabilir?
İç güvenlik paketi’nin çözüm sürecinin koşulu olmadığını söyleyen AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın “Tüm partilere yaptığımız tekriri müzakere dahil, öneri sunma çağrısı geçerlidir” sözleri kapının aralandığını gösteriyor. AKP Grubu, Davutoğlu’nun yurtdışı seyahati nedeniyle yarın toplanıyor. Grup toplantısıyla bu durumun netleşmesi bekleniyor.TEKRİR-İ MÜZAKEREAKP’nin uzlaşmaya yanaşması durumunda iç güvenlik paketinde değişiklik yapmak için için bir kaç seçenek var. 33 maddesi tamamlanan paketin ilk bölümünde yer alan maddeler ile başka maddeler komisyona çekilebilir. Komisyonda varılan mutabakatla yeni düzenlemeler tekrar Genel Kurula indirilebilir. Ancak, AKP’nin komisyona geri çekme önerisine sıcak bakmadığı belirtiliyor. İç tüzüküün ‘Yeniden görüşme’, ‘tekriri müzakere’ yi öngören 89. maddesi işletilebilir. İç tüzük hükmü, “Tasarı veya teklifin tümünün oylanmasından önce, belli bir maddesinin yeniden görüşülmesini gerekçeli bir önerge ile esas komisyon veya Hükümet bir defaya mahsus olmak üzere isteyebileceğini” hükme bağlıyor.BAKAN ALA HAKKINDA GENSORUGenel Kurul yarın 2 Mart Pazartesi günü MHP’nin İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında verdiği Gensoru Önergesi’ni görüşecek. Ala’nın “kamu düzenini sağlamada görevlerini yürütemediği, PKK/KCK’nın faaliyetlerini engelleyemeyerek paralel devlet yapılanmasına zemin hazırladığı, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını akamete uğratma girişimlerinde bulunduğu” iddiasıyla verilen Gensoru’nun, gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmelerin tamamlanmasının ardından “İç Güvenlik Paketi’nin geçilip geçilmeyeceği de belli olacak.HDP: POLİS ÖLDÜRDÜĞÜ KİŞİLERİN KAÇTIĞINI İDDİA EDEBİLİR7 yılda 185 kişinin polis kurşunuyla öldürüldüğüne dikkat çeken HDP, silah kullanma yetkisi için ” Polis cinayetlerinin hiçbir cezai müeyyide ile karşılaşmamasının da garantisi verilmektedir. Bu düzenleme esas itibariyle polisin toplumsal gösterilerde işlediği cinayetlerin yasal hale getirilmesidir. Madde yazılış tarzı itibariyle çok esnek olup, polis öldürdüğü kişilerin silah kullanmaya teşebbüs ettiğini ya da kaçmaya çalıştığını kendisi iddia edecek (polis arkadaşları bu yönde tutanaklar tutacak) ve kendisini o doğrultuda savunacaktır” diyor.ZETE
Operasyon Kararını Zarrab'ı Bırakan Hakim Vermiş
Medyaya yönelik operasyonu kararının hakim İslam Çiçek tarafından verildiği açıklandı. Çiçek, 17 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda İran asıllı Türk işadamı Reza Zarrab ve bakan çocuklarına tahliye kararı veren hakim olarak biliniyor.İslam Çiçek’in ismini önce Twitter fenomeni Fuat Avni paylaştı. Ardından Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’nın avukatı Hasan Günaydın da bu bilgiyi doğruladı.CİHAN
'Nerede Yolsuzluğa Bulaşmış Bir Hükümet Varsa Önce Otoriterleşir'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Barolar Birliği'ndeki Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezinin 17/25 Sempozyumu'na katıldı.Kılıçdaroğlu, 'Yolsuzluğa bulaşan ve halkının parasını nerelere harcadığının hesabını veremeyen bir devlette adalette yoktur, özgürlükte yoktur, refahta yoktur, o devlet ve o halk tehdit altında demektir'CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, 'Siyasal partilerimizin değerli Genel Başkanları, saygıdeğer arkadaşlarım, sevgili katılımcılar, bir yıl önce bugün hepimizi şaşkınlığa uğratan bir olayla karşılaştık. Emin olun ilk duyduğumda inanamadım. Öyle bir şey olamaz dedim. Ama aşama aşama bütün gerçekler bizim önümüze kondu ve gerçeklerden yola çıkarak bugün 17 – 25’in birinci yılını kutluyoruz. Kutluyoruz diyorum şunun için, yolsuzluklar konusunda duyarlı olan bir toplum geleceğe umutla bakan bir toplum. Yolsuzluklar konusunda umutlu olan bir toplum engellenmesi için umutlu olan bir toplum ahlaki değerleri yüksek olan bir toplumdur. Biz bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk olayının birinci yılında bir araya geldik. Bu duyarlılığımızı sadece biz içselleştiremeyeceğiz. Bu duyarlılığımızı toplumu da yansıtmak zorundayız. Hepimizin ortak görevidir bu. Dünya görüşümüz ne olursa olsun, inancımız ne olursa olsun, kimliğimiz ne olursa olsun, bu güzel Türkiye’nin neresinde yaşıyorsak yaşayalım bir noktada görüş birliği sağlamak zorundayız. Bir noktada. O da yolsuzluklar konusundaki duyarlılığımızdır. Eğer bu duyarlılığı korursak, ahlaki değerleri çok güçlü bir toplumu hep beraber yaratmış oluruz. Adalet farklı bir kavramdır, soylu bir kavramdır adalet. Bir bilge diyor ki, adalet kutup yıldızı gibidir. Yerinde sabit durur bütün kainat onun etrafında döner. Adalet budur. Adalet insanın vicdanıdır. Onun için hep beraber birinci yılındayız o büyük yolsuzluk olayını unutmak, unutturmamak için. Bugün 7 milyar insan Birleşmiş Milletlere kayıtlı 193 ülkede yaşıyor arkadaşlar. Her bir devletin kendine göre koşulları var, farklı rejimleri var. Ama her devletin ortak amacı dünyada saygınlığı, itibarı olan bir devleti tanıtmaktır, kendi devletini tanıtmaktır. Yolsuzluğa bulaşan ve halkının parasını nerelere harcadığının hesabını veremeyen bir devlette adalette yoktur, özgürlükte yoktur, refahta yoktur, o devlet ve o halk tehdit altında demektir' dedi.NEREDE YOLSUZLUĞA BULAŞMIŞ BİR HÜKÜMET VARSA ÖNCE OTORİTERLEŞİRKılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü; 'Tarih bize gösteriyor ki, nerede yolsuzluğa bulaşmış bir hükümet varsa önce otoriterleşir, sonra diktatörleşir. Çünkü kurduğu düzeni devam ettirmenin tek yolu adaleti yok etmek, insan özgürlüğünü de baskı altına almaktır. Romanya’da Çavuşesku olsun, ister Şili’de Pinochet, ister Küba’daki Batista rejimi olsun, ister Endonezya’daki Suharto rejimi. Hepsinde de bir kural geçerlidir. Önce parayı çaldılar, sonra özgürlüğü ve adaleti yok ettiler. Çünkü bir halkın parasını çalacak kadar ahlaksızlaşan insanlar özgürlüğe ve insanların canlarına kastedecek kadar da ahlaksızdırlar. İşte bu yüzden Birleşmiş Milletler ve bütün uluslararası kurumlar yolsuzlukla mücadele etmek için çalışıyorlar. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon uluslararası yolsuzlukla mücadele günü dolayısıyla şöyle bir demeç vermişti. Yolsuzluk demokrasinin kurum ve değerlerini, etik değerleri ve adaleti zayıflatır. Sürdürülebilir kalkınmayı, hukukun üstünlüğünü tehlikeye sokarak toplumların istikrar ve güvenini tehdit eder. Yolsuzluğun mağduru devlet olabileceği gibi özel sektörde olabilmektedir. Ancak asıl mağdur yolsuzluk nedeniyle yaşam kalitesi bir türlü iyileşemeyen toplumdur diyor. Bunun altına vicdanı olan her insan eminim ki imza atacaktır. Birleşmiş Milletler tarafından açıklanan bir rapora göre her yıl yaklaşık 2,5 trilyon dolarlık dünyada yolsuzluk yapılıyor. 1 trilyon dolar rüşvet olarak ödeniyor. B20’ye dünya GSMH’nın %5’i yolsuzluğa harcanıyor. Dünya insanlığa karşı işlenen bu büyük suça daha fazla seyirci kalamaz, kalmamalıdır. Her devletin insanlığa karşı görevi bu suçla mücadele etmektir.''YOLSUZLUĞUN YAYGINLAŞTIĞI ÜLKELER ONURLARINI KAYBEDERLER'Kılıçdaroğlu, 'Birleşmiş Milletlerin bölgelerarası suç ve adalet araştırmaları enstitüsü var. Bu enstitü yolsuzluğu şöyle tanımlıyor. Kamu ve özel kuruluşların karar verme mekanizmalarında yozlaşma ve bozulmaya biz yolsuzluk diyoruz diyor. Yolsuzluğun olabilmesi için 4 temel unsurun bir arada olması lazım. Bir; yetkili bir insan olacak. Ülkemizde yetkili insanlar var. İki; bu insana yetki veren kurallar olacak. Yasalarımız var. Üç; bu kurallar ihlal edilecek. İhlal ediliyor. Dört; bu kuralların ihlal edilmesinden birileri menfaat sağlayacak. O menfaatin sağlandığını da 17 – 25 olaylarında bütün ayrıntılarıyla gördük. Yolsuzluk bir toplumun derinden çürümesine yol açar. Bazen fark etmeyiz kültürümüz değişir, ahlakımız değişir, dünyaya bakışımız değişir. Arkadaşımıza bakışımız değişir, komşumuza bakışımız değişir. Her şeyi para merceğiyle görmeye başlarız. Ahlakı bir tarafa iteriz, insanlığı bir tarafa iteriz. Kişisel çıkarlarımızı her şeyin üstünde tutmaya çalışırız ve toplum ağır ağır çürümeye devam eder. Yolsuzluğun olduğu bir ülkede değerli katılımcılar, adaletten bahsedemezsiniz. Orada hukukun üstünlüğü yoktur. Orada birilerinin üstünlerin hukuku vardır. Böyle bir ülkede güçlüler hakim olurken haklı olanların hiçbir gücü kalmaz, hiçbir gücü bulunmaz. Dolayısıyla yolsuzluğun yaygınlaştığı ülkeler önce hukuklarını, sonra ahlaklarını ve son olarak da onurlarını kaybederler. Bu çok iyi bilindiği içindir ki demokrasisi gelişmiş ülkelerde yolsuzlukla mücadele devletin itibarını korumada temel ögedir' dedi.'NEDEN KORKACAKSINIZ İSTEDİKLERİ KADAR ARASINLAR'Kılıçdaroğlu, 'Birkaç tipik örnek vereceğim size değerli katılımcılar. İspanya kralı 6. Felipe’nin kız kardeşi ve eşi bir yolsuzluk skandalı dolayısıyla suçlandılar. Kara para aklamak ve yolsuzluktan dolayı. Savcı İspanya Prensesinin kocası için 19 yıl, 6 ay hapis cezası talep etti. İspanya’dan ikinci bir örnek vereyim size. İspanya’da iktidar partisine yönelik de yolsuzluk iddiaları yapıldı. Altını çiziyorum iktidar partisine yönelik de yolsuzluk iddiaları yapıldı. İktidar partisinin Genel Merkezi bir saat değil, iki saat değil, tam 14 saat polis tarafından didik didik arandı. İspanya’'nın Başbakanı çıkıp şunu söylemedi. Bana darbe yapıyorlar demedi. Ve çıktı ne söyledi biliyor musunuz? Bu iddiaların soruşturuluyor olması İspanya’nın onurudur dedi. İşte devleti itibarlı kılan budur. Devleti devlet yapanda budur. İnsanı insan yapanda budur. Korkmuyorsanız arınıyorsunuz. Neden korkacaksınız istedikleri kadar arasınlar. Gerekçe yaratmayacaksınız. Açık yüreklilikle çıkacaksınız medyanın da önüne, yargının da önüne. Bu kadar açık, bu kadar net örnekler var önümüzde değerli arkadaşlarım. Almanya Başbakanı Wulff’a da yönelik yolsuzluk iddiaları yapıldı. Bakın, iddialar yapıldı. Ne söyledi Cumhurbaşkanı biliyor musunuz? Bana güven sarsıldı böyle göreve devam edemem dedi ve istifa etti Cumhurbaşkanlığından. Ayrıldı, yargıya gitti, aklandı onurlu bir insan gibi Almanya’da geziyor. Bir diğer örnek Danimarka’dan vereceğim size değerli arkadaşlarım. Danimarka Kalkınma Bakanı, kendisi yolsuzluk yaptığı için değil, bulunduğu bakanlıkta bürokratlarında yolsuzluk yaptığı için değil. Devletini bağış yaptığı bir kurumda lüks seyahat harcaması olduğu için görevinden istifa etti. Ve bütün Danimarka bunu alkışladı. Devlet budur, devletin itibarı budur. İnsan budur, insanın ahlakı budur. Japonya’dan örnek vermek istemiyorum ama yine de bir örnek vereyim sizlere değerli katılımcılar. Japonya’da tarım bakanı suçlandı ve intihar etti. Bizde Japon kültürü olsaydı emin olun bakanlar kurulunda herhalde kimse kalmazdı' diye konuştu.'KAMU İHALE YASASI 114 KEZ DEĞİŞTİRİLDİ'Kılıçdaroğlu, '2002 yılında AKP iktidar oldu. Yolsuzluklara karşı duyarlı bir parti olduğunu her aşamada, her söyleminde deklare etti ve 2003 yılında bir komisyon kurdular. Adı şöyleydi; yolsuzlukların sebeplerinin sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi. Bu amaçla bir komisyon kuruldu. Bende o komisyonun bir üyesiydim. Hep beraber oturduk çalıştık. Yolsuzluk dosyalarını masaya yatırdık. Bir daha bu ülkede yolsuzluk olmasın diye alınması gereken önlemleri oybirliğiyle, altını çiziyorum oybirliğiyle yazdık ve TBMM Başbakanına teslim ettik. Aradan geçen süre içinde bırakın o önlemleri almayı mevcut yasalardaki önlemlerin pek çoğu da çıkarıldı. Sadece kamu ihale yasası mevzuatı 114 kez değiştirildi değerli arkadaşlar. Kamu ihale yasası 114 kez değiştirildi. Neden? Bir yandaşıma nasıl ihale veririm, bir arkadaşımıza nasıl ihale veririz. İhalesiz bu işleri nasıl kotarırız diye. 17 – 25 yolsuzluğu bizi dünyanın gündemine taşıdı. Keşke biz dünyanın gündemine bir bilgiyle, yeni bir icatla taşınmış olabilseydik. Bir ahlakla taşınmış olabilseydik. Bir yolsuzlukla dünyanın gündemine taşındık. Ve bir gerçeği bütün dünya gördü, bizde gördük. Bir hükümet bir devleti nasıl soyar? Bunun örneğini yaşadık. Bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna hep beraber tanık olduk ve bunun çok ağır faturasını Türkiye ödedi, ödemeye de devam ediyor' dedi.'BU GERÇEKLERİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN HALA ŞANSIMIZ VAR'Kılıçdaroğlu, 'Size bazı bilgiler sunarak sözlerimi bitireceğim. PEW’in yaptığı bir araştırma. Yolsuzluk endişesi araştırması yapıyor. Son 7 yılda ortalama yüzde 15 oranında yolsuzluk konusunda ciddi bir endişe artışının olduğunu görüyoruz. En büyük 3 artışın yaşandığı ülkeden birisi Türkiye. Bizi Tanzanya ve Uganda takip ediyor. OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü. Türkiye hakkında şuana kadar yayınladığı en ağır yolsuzluk raporunu yayınladı. Raporda OECD’'nin Türkiye’de yolsuzluklardan çok ciddi endişe taşıdığı ifade edildi. Uluslararası şeffaflık örgütü 2014 yolsuzluk algı endeksinde Türkiye 11 basamak gerileyerek 64. sıraya düştü. Türkiye yolsuzluk algısında rekor puan kaybedip en kötü gerileyen ülke oldu. Yatırımcı bir ülkeye yabancılar gelirken risk primine bakar ona göre o ülkeye gelirler. Türkiye’nin 2013 yılındaki risk primi 172 iken 2014’ün ilk 9 ayında bu rakam 37 puan artarak 209’'a yükseldi. Dünyada hiç kimse hukukun olmadığı, adaletin bulunmadığı yolsuzluğa bulaşmış bir ülkeye gelip yatırım yapmaz. AB komisyonu 8 Ekim tarihinde Türkiye ilerleme raporunu açıkladı. Rapora göre özel sektör yatırımlarının milli gelire oranı son 2 yılda %16.4’ten %15.6’ya gerilemiş durumda. Ve doğrudan yabancı sermaye stokunun milli gelire oranı son 2 yılda %23.6’dan %19.9’a düştü. Yani rapor diyor ki, hukuki öngörülemezlik nedeniyle son dönemde, son yılda 30 milyar liralık doğrudan yabancı sermaye yatırımı Türkiye’den kaçtı. Bu rakam yolsuzluğun ve hukuk tanımaz bir hükümetin Türkiye’ye ödettiği faturadır. AKP rejiminin Türkiye’'ye maliyeti senede 30 milyar dolardır değerli katılımcılar. Bunlar tokat gibi gerçekler. Acı, içimizi yakıyor ama tokat gibi gerçekler değerli arkadaşlarım. Bu gerçekleri değiştirmek için hala şansımız var' diye konuştu.DHA
'Hızımızı Kesebiliyorlarsa Kessinler'
Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin Genel Kurulu'nda konuşan Erdoğan 'Hızımızı kesebiliyorlarsa kessinler. Şimdi saat 4'te gidip temel atacağım' dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde Türkiye İhracatçılar Meclisi 21. Olağan Genel Kurulu’nda konuşuyor. Başbakan Erdoğan konulmasında Merkez Bankası'na yüklenerek 'Piyasa faizleri kendisi oluşturup olgunlaştırıyor. Piyasanın olgunlaştırdığı faiz MB’nin çok önünde. Avrupa dün yarım puan düşürdü. Piyasalardaki gelişmeyi görüyorsunuz. Olumlu gelişti. Yatırımcı bu ülkede adımını atacaksa düşük faizle atacak. Yüksek faiz yatırımcının cesaretini ortadan kaldırır' dedi. Engellemelere rağmen çalışmalarına devam edeceklerini belirten Erdoğan '3. Havalimanı ile ilgili hesapları vardı. Onun hızını kesmeye kalkıyorlardı. Eğer hızımızı kesebiliyorlarsa kessinler. Şimdi saat 4’te gidip temel atacağım' şeklinde konuştu. Başbakan'ın konuşmasından satırbaşları; Salı günü 2014’ün ilk çeyrek büyüme oranları açıklanacak. İhracat ve büyümedeki olumlu seyirle birlikte ekonominin diğer alanlarındaki güzel gelişmelere şahit oluyoruz. DARBE GİRİŞİMLERİ BORSAYI DÜŞÜRDÜ İstanbul borsası 2013’ün Mayıs ayında tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmıştı. Mayıs’ın sonunda başlayan malum sokak eylemleri, Aralık ayındaki darbe girişimleri borsayı düşürdü. Hükümetimizin dik duruşu ekonomimizin sarsılmasını ve zarar görmesini önledi. Dün İstanbul Borsası ilk kez 1 senede 80 bin seviyesinin üstüne çıktı. Merkez Bankası Rezervleri geçen yıl Mayıs ayında 135 milyar dolar seviyesini gördü. Son bir yıl içinde dalgalanan rezerv son aylarda yeniden artmaya başladı. Bu sene tekrar 131 milyar dolar seviyesini gördük. GEZİ OLAYLARI NEDENİYLE FAİZ YÜKSELDİ Gezi olayları nedeniyle faiz yükseldi ve bir ara yüzde 12’lere çıktı. Şu anda bu faiz oranı düşüş eğiliminde ve yüzde 8’lere kadar geriledi. TÜRKİYE 2023 HEDEFLERİNE İLERLİYOR 12 yılda 8 seçim yaşadık. Mali disiplinden asla taviz vermedik. Büyüme ve istikrarda oldukça başarılı bir seyir izliyoruz. 2008 küresel krizinin ardından gelişmiş ekonomilerin tersine büyümemiz devam etti. İşsizlikte bırakın artış düşüş eğilimi devam ediyor. Bütün engelleme çabalarına rağmen Türkiye 2023 hedeflerine doğru ilerliyor ‘TÜRKİYE DE ABD İLE BATACAK’ DİYE MANŞETLER ATTILAR Son 12 yılda Türkiye ekonomisi çok ciddi sınavlardan geçti. Darbe girişimleri ekonomi için imtihandı. Bunlardan başarıyla çıktı. Danıştay saldırısı, Gezi olayları, 17 ve 25 aralık darbe girişimleri, terör saldırıları.. Bunlar ekonomi için zorlu bir imtihandı. Bunları geride bıraktık. Kriz ve kaos birileri için çok ciddi rant kaynağı haline gelmişti. ABD sarsılırken Türkiye de bununla beraber batacak diye manşetler atanlar oldu. Şahsım ‘Bu kriz Türkiye’yi teğet geçecek’ derken dalga geçenler oldu. Ama dediğimiz gibi oldu. Çeteler, mafyatik örgütlenmeler milletin alın terini gasp ettiler. Seçkinci zümrelere milletin alın terini hortumla akıttılar. Sermaye çevrelerinin emir ve talimatlarıyla hareket eden belli çevreler var. Hiçbir zaman doğruyu yansıtmadılar. Milletin heyecanını yok eden başlıklarla çıktılar. ANADOLU SERMAYESİ DENİLEN YENİ BİR OLUŞUMUN ÇIKIŞINI SAĞLADIK Dünyada muhalefet çoğu yerde iktidarın karşısında olmayı kendisine görev telakki etmez. Ülkem bundan ne kazanır diye hesap yapar. Oturur, iktidara desteğini verir. Ülkemizde güzel bir tezgah kurulmuştu. Hiçbir darbe girişiminde bu çarkın parçaları zarar görmemiştir. Enflasyon yükselmiş, kazanan bunlar olmuştur. Bu ülkede yatırım yapanların sayısını arttırdık. Anadolu sermayesi denilen yeni bir oluşumun çıkışını sağladık. Sermayenin belli ellerde toplanması değil dağılmasını sağladık. Benden bize geçiş çok önemliydi. Biz dediğimiz anda, bunu başardığımız anda Türkiye’yi tutabilene aşk olsun 3 Kasım’dan çıkan sonuç şudur: Artık herkes kazanacak. O günlerde bir gazete 3 Kasım sonuçları için ‘Anadolu ihtilali’ diye başlık atmıştı. 79 yılda 6100 km bölünmüş yol vardı. 12 yılda 17 bin km bölünmüş yol inşa ettik. Bu yollar bizden önce neden inşa edilmedi? Milleti daracık yolarda karda kışta ölüme mahkum ettiler. Yol için kullanılması gereken parayı da yüksek faize de peşkeş çektiler ŞU ANDAKİ FAİZ POLİTİKASINDAN MEMNUN DEĞİLİM Ha söyleyeyim. Şu andaki faiz politikasından memnun musunuz? Ben değilim. Allahtan piyasa faizi kendisi oluşturup olgunlaştırıyor. Piyasanın olgunlaştırdığı faiz MB’nin çok önünde. Avrupa dün yarım puan düşürdü. Piyasalardaki gelişmeyi görüyorsunuz. Olumlu gelişti. Yatırımcı bu ülkede adımını atacaksa düşük faizle atacak. Yüksek faiz yatırımcının cesaretini ortadan kaldırır. Gelişmiş ülkelere bakıyorsunuz. ABD’de bir puan, Japonya’da eksi, İsrail’de hakeza. Bizde niçin bütün masraflarıyla 13-14-15’lere çıkıyor. Böyle şey olmaz. Finansmanın maliyeti ne kadar düşerse yatırım bu ülkede o kadar artar. 2 kere 2 dört… Her bir puana ödediğimiz faiz yılda 2.5 milyar dolar. Biz bunu ödemek zorunda değiliz. Bunun getirisini ve olmadığı takdirde kaybının ne olduğunu da düşünün. MESELE AĞAÇ DEĞİL Mesele ağaç değil. Mesele park değil. Mesele çevre değil. Mesele yolsuzluk değil. Mesele 3 Kasım 2002 öncesindeki o çarkı, o hortum düzenini yeniden diriltebilmek, kendileri için o eski günlere geri dönebilmek. Çünkü hep bundan kazanmışlar Bugünün aktörleri 12 yıl öncesinin aktörleri ile aynı. Her dönemde kazanan belli çevreler yine devredeler. HİÇ UMMADIĞIMIZ BİR ÇETE ÇIKTI Çeteleri tasfiye ettik. Geri gelmemek üzere bu çarkın dışına çıkmıştır. Ama bu sefer hiç ummadığımız, hiç tahmin etmediğimiz bir başka çete çıktı. Bu faiz çetesinin aktörü oldu. O günler geride kaldı. Eski Türkiye artık geride kaldı. Milletin her zaman kaybettiği, kriz lobisinin her zaman kaybettiği bir Türkiye yok. GERİDE KAOSTA HAYATINI KAYBEDEN GENÇLER KALDI Bundan bir yıl önce ağaç, park, çevre bahane edilerek sokağa çıktılar. Yıktılar, yaktılar, tahrip ettiler. Sonra da evlerine döndüler. Geride o kaos ortamında hayatını kaybeden gençler kaldı. Şimdi de onların istismarı var. Yaralanan polislerimiz kaldı. Türkiye’nin milyarlarca dolar kaynağı artan faize gitti. O günlerde sokağa çıkan gençler yeşil uğruna eylem yaptığına inanan gençlerin o görüntülerini servis ettiler. Herkes evine döndü. Ama fabrikadaki işçi, ihracatçı aylar boyunca bunun bedelini ödemek zorunda kaldı. Ama biz o dönemde dimdik durmasaydık ödenen bedel daha ağır olacaktı. HIZIMIZI KESEBİLİYORLARSA KESSİNLER Mısır, Suriye, Ukrayna’yı görüyorsunuz. Gençler evlerine döndü. Arkalarında enkaza dönmüş bir ülke ve binlerce ölü bıraktı. Ukrayna’da sosyal medyanın tahriklerine kapılıp sokağa çıkan gençler evlerine döndü ama arkada çok ağır bir fatura kaldı. O günlerde dimdik durmasaydık şu anda eski Türkiye’de yaşıyor olacaktık. Aynı senaryoyu 17 ve 25 Aralık’ta yaşadılar. Bir dosya ile ortaya iddialar attılar. Halkbank’la ilgili hesapları vardı onu görmeye kalkıştılar. 3. Havalimanı ile ilgili hesapları vardı. Onun hızını kesmeye kalkıyorlardı. Eğer hızımızı kesebiliyorlarsa kessinler. Şimdi saat 4’te gidip temel atacağım DÜNYA ŞUANDA BİZİ KONUŞUYOR Hızlı treni provoke etmeye kalktılar. 250 noktada kablolar kesildi. Ha bu bunu durduracak mı? Hayır. Ama bu ülkede bu tür vatan hainlerinin olduğunu görmeniz için bunu söylüyorum Paralel yargı da aynısını yaptı. Ammenin, kamunun, bu milletin.. İdari yargı yardımcı olmaya çalışan bir oluşumdur. Ama bunlar hep önünü kesmeye çalıştılar. Marmaray’da da yaptılar bunu. Öyle de olsa böyle de olsa gecikmeyle de olsa yaptık. Kötü mü oldu? Dünya şu anda bizi konuşuyor. 3. Köprü’nün de önünü kesmeye çalışıyorlar YENİ BAŞBAKANLIK BİNASI YAPIYORUZ Ankara’da Başbakanlık binası yapıyoruz. Çünkü mevcut Başbakanlık binası bize yetmiyor. Başbakanlık binasının dünyada yeri, unutulmazlığı olması lazım. Ben de dedim ki ‘’Biz orayı bitireceğiz, Başbakanlık oraya taşınacak. Bunun önüne geçemezsiniz.’’ Her şeye uygun, yasalara uygun yola çıkıyorsun, birileri çıkıp önünü kesiyor. Halkbank büyüdüğü için hedef yapıldı. BURADA AMAÇ NE? Adana’da çevrilen TIR’ları bu ülke henüz sorgulamadı. Bir ülkenin istihbarat teşkilatının Suriye’ye yardım taşıyan TIR’ları neden durdurulur? Neden bunlar dünya ile paylaşılır. Burada amaç ne? Türkiye’nin bu yardım operasyonundan Türkiye düşmanları dışında kim rahatsız olur. BAŞBAKAN İÇİN ‘ÖRGÜT LİDERİ’ DEMİŞLER Hazırladıkları, sonra panikleyip imha etmeye kalktıkları iddianamede bu ülkenin Başbakanı için ‘Örgüt lideri, dönemin başbakanı’ diye ifadeler var. Kabine de kurulmuş. Bunlar elimize geçti. Bakanlar Kurulu zanlı olarak gösterilmiş. Bu belgeler görevden alınan o polislerin bilgisayarından tek tek çıkarıldı. İLK KEZ AÇIKLIYORUM Burada ilk kez açıklıyorum. Hükümeti yargılamak için kullanılacak fezlekede kriter olarak malum bir gazetenin aboneliğini kullanıyorlar. Abone değilse zanlı olarak belirtiyorlar. Benim çalışma arkadaşlarımı duydukları kinden dolayı o dosyaya koyuyorlar. Bunların belgeleri var. Hepsi ortaya çıkacak. Malum gazete sahte ihbar mektuplarıyla senaryo yazıyor. BANA BENZEYEN ARTİST ARIYORLAR Bir Avrupa ülkesinde hazırlıklar yapılıyor. Platolar hazır. Artist arıyorlarmış bana benzer. Buldukları anda çekime başlayacaklar. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde piyasaya sürmek. Hayırlı olsun. Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Kaçıp saklandıkları inlerde her birini bulup adalete teslim edeceğiz. Bu darbe giirşiminin içinde kim varsa her birinden bunun hesabını soracağız. 7-8 YAŞINDAKİ ÇOCUKLAR BİZE DE TAŞ ATTILAR Çözüm sürecini engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Terör devam ederse kan lobisi, biterse millet kazanacak. Denklem bu kadar basit. Diyarbakır’daki eylem sayesinde parlamentodaki bir siyasi partinin maskesi düşüyor. Anneler ağlarken onlara köpük sıkarken onlar konuşulmuyor. Ama TOMA’lardan su sıktığında o medya tahrik edercesine bunu kullanıyor. Bize de 7-8 yaşında çocukların taş attığını söyleyebilirim. Bunlar o çocukların, o kadınların arkasına saklandılar. Şimdi de 13-15 yaş arasındaki çocukları dağlara kaçırmak gibi eylemin içine girdiler. Özgürlük bağımlılık yapar. ADAYIMIZ KİM OLURSA OLSUN REFORMLAR DEVAM EDECEK 10 Ağustos’ta tarihi bir seçim yapılacak. Doğrudan halk tarafından cumhurbaşkanı seçilecek. Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi ekonomi olmak üzere her alana olumlu yansıyacak. Adayımız kim olursa olsun reformlar devam edecek, 2023 hedeflerine kararlılıkla devam edilecek. Şahıslar üzerinden değil ilkeler üzerinden ilerliyor politikamız. 28 Ağustos’tan itibaren kim cumhurbaşkanı olursa olsun Türkiye büyümeye devam edecek TBMM hür iradesi ile bir cumhurbaşkanı seçmek isterken Meclis dışı güç odakları farklı arayışların içine girmiştir. 89’da merhum Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı olması arkasında bir çok tartışmayı getirmiştir. Özal çok ağır eleştirilere maruz kalmıştır. Demirel’in de 28 Şubat döneminde üstlendiği vazifeyi biliyoruz. Son seçimde 367 kararı gibi bir hukuk garabetine imza atılmıştır.haberler.com
Demirtaş: 'Bize Gelince Yürüyüş Yasak; Beyefendi Paris'te Yürüyor'
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Paris’teki terör karşıtı yürüyüşe katılmasını eleştirerek, 'Hani siyaset parlamentoda yapılırdı? Bak şimdi Paris’e gitmiş, sevsinler seni. Bize gelince yürüyüş yasak ve haram, provokasyon. Beyefendi gitmiş Paris’te yürüyüş yapıyor. Bunların iki yüzlülüklerine aldanmayın. Her şey onlara mubahtır, haktır, bize yasak' dedi.HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin Tekirdağ İl Başkanlığı kongresinin yapıldığı Çorlu İlçesi’ne geldi. Çorlu Spor Salonu'nda partililerin yoğun ilgisiyle karşılanan Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve AK Parti’nin politikalarını eleştirdi. Kongreye yaklaşık 2 bin 500 kişi katılırken, Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Paris’te düzenlenen 'teröre karşı yürüyüş'e katılmasını eleştirdi. Demirtaş, şunları söyledi:'Hani sokaktan medet umulmazdı? Hani siyaset parlamentoda yapılırdı. Bak şimdi Paris’e gitmiş, sevsinler seni. Bize gelince yürüyüş yasak ve haram, provokasyon. Beyefendi gitmiş Paris’te yürüyüş yapıyor. Dedim ya ikiyüzlü. Bunların iki yüzlülüklerine aldanmayın. Her şey onlara mubahtır, haktır, bize yasak. Ülke özel mülkleri, tapulu malları ya. Biz de onların köleleriyiz ya, sessiz kalacağız. Her gün bizi aldatacak kandıracaklar, sessiz kalacağız. Bir kez daha sesleniyorum bugün Paris’te yürüyen sayın Davutoğlu’na; Türkiye’nin sokakları da bizimdir her bir sokağı meşrudur, her bir meydan alanı asla sokağı terörize etmene izin vermeyeceğiz. Sizler Türkiye’nin bütün halkları kardeşçe koyun koyuna yaşama konusunda bir birine söz verdiyse bizde onun gereğini yapmaya hazırız. Türkiye’nin bütün ezilenlerinin yoksulluklarının partisi olarak bu seçimlerde inşallah sizlerin yüzünü ağırtacak bir sonuçla çıkma sözünü veriyoruz.''ALLAH KORUSUN TÜRKİYE’DE OLABİLİR'Paris’te yaşanan terör saldırılarına da değinen Demirtaş, dünyanın birçok yerinde aynı saldırıların yaşanabileceğini ifade ederek,şöyle devam etti:'Paris’te yaşanan katliam daha çok tartışılacak gibi görünüyor. Bu ve benzeri katliam girişimleri dünyanın birçok yerinde de yaşanabilir. Allah korusun Türkiye’de olabilir. Çünkü Türkiye’nin de AKP hükümetinin de içinde bulunduğu dünyanın birçok hükümeti bu konularda yanlış politikalar uyguluyor. Ya IŞİD benzeri örgütleri desteklediler, ya bölgedeki kaosu desteklediler. Şimdi ortaya çıkan kaotik durum bütün dünyayı tehdit edecek aşamaya geldi. Elbette şu hususa katılıyorum. Burada İslamifobi çıkarmak, İslam karşıtı bir olay çıkarmak büyük bir yanlıştır. Yanlışa, yanlışla yaklaşmak olur. Ama bu benzeri barbarlığa karşıda Türkiye başta olmak üzere Müslümanlar yeterli tepkiyi göstermezlerse bunun altından da sorunlar çıkar. Toplumu tedirgin eden sorunlar çıkar. Özellikle yorumları okuyoruz, medyada köşe yazılarını birçok insan Paris’teki katliamdan mutluluk duyuyor. Sevinç duymuş duyguyu veriyorlar Türkiye’ye bundan daha yanlış bir şey olamaz. İnsanlar düşüncelerinden dolayı kütlediklerinde siz bundan sevinç duyuyorsanız insanlığını yitirmiş bulunursunuzdur. Bunun Müslümanlıkla alakası yok ki. Sen dinini değil sen insanlığını kaybetmişsin. Türkiye’de bu ayrımcı duyguyu 12 yıldır körükleyende AKP hükümetidir.''AKP’YE AİT BİR DİN VAR'AK Parti hükümetine yönelik eleştirilerini sürdüren HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye’nin toplumsal barışına katkı sunmaya devam edeceklerini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:'AKP hükümeti toplumda AKP dinine inanmayanı neredeyse vatan haini düşman ilan etti. AKP’ye ait bir din var artık bu ülkede. Bunun adı İslamiyet değil, AKP dinine göre hırsızlık, rüşvet mesela günah değil. Çocukların gençlerin sokakta katledilmesi günah değil. Adaletsizlik, toplumsal gelir dağılımı günah değil. Maden işçilerinin yer altında iş cinayetinde katledilmesi günah değildir. Ama bunların hepsi İslam’a göre hem günah hem de yasak. AKP kendisine göre din yarattı bu dini kabul etmeyen diz çökmeyenleri de katletme fetvası verdi. İşte Işid bunun bir örneği. Bunları düzeltmelinin yolu bütün bu bağnazlıkların kurtulmaktır. Bir arada eşit özgür kardeşçe yaşamanın temellerini atmak gerekir. Biz HDP olarak Türkiye’nin toplumsal barışana katkı sunmaya devam edeceğiz.'Çözüm sürecine ilişkin yapılan tüm görüşmeleri günü geldiğinde kamuoyuyla paylaşacaklarını anlatan Demirtaş, daha şeffaf, daha açık halkın her aşamadan bilgisinin olduğu sürecin yürütülmesi gerektiğini söyledi. AK Parti’nin süreci kapalı kapılar ardında sürdürdüğünü kaydeden Demirtaş, 'Açılım ile ilgili olarak heyetimizi gitti, bununla ilgili olarak kapsamlı bir açıklama yaparlar. Önümüzdeki dönemlerde daha yoğun bir görüşme trafiğinin olmasını bekliyoruz. Seçime az bir süre kaldı. Hükümet nasıl bir adım atacaksa çıkıp bunu kamuoyuna açıklaması lazım. HDP Eş genel başkanı olarak hükümetin çözüm müzakeresi sürecini bu kadar kapalı kapılar ardında tutma girişimini doğru bulmuyorum. Bize kalsa daha açık, daha şeffaf daha açık halkın her aşamadan bilgisinin olduğu süreç yürütmek gerekir. Biz bu konuda ısrarcı olacağız. Hükümet ile arkadaşlarımız bu konuda görüşmeler yapıyorlar. Bunları günü geldiğinde kamuoyuna açıklayacağız. Açıklanmazsa halk tedirgin olur' dedi.'2 KOL SAATİNİ SATIN ÇOCUKLARIN PARASINI VERİN'Hükümetin bedelli askerlikle ilgili belirlediği ücretleri de eleştiren HDP’li Demirtaş, iki bedelli askerlik ücretleri arasındaki farkın hükümet tarafından geri ödenmesi gerektiğini söyledi. Demirtaş, 'Bugüne kadar hükümetin yaptığı hangi iş adil oldu ki bedelli askerlikte adil olsun. Bedelli askerliğe biz zaten karşıyız. Vicdanı ret olmalıydı. İsteyen askere gider isteyen gitmez. Gitmeyenler başka bir kamu işlerinde gönüllü görev alabilirlerdi. Bedelli çıkardılar aradaki farkta hem yaş hem de bedelli miktarı da çok yüksek. Öncelikli dönem de bedelinin miktarını ödeyenlerle 18 bin lira farkı hükümetin iade etmesi gerekiyor. 2 yıl içerisinde bu kadar haksızlık olur mu? Ne değişti 2 yıl içinde. 2 yıl önce bedelli yararlanma zorunda kalanların suçu günahı neydi? Bence hiç Anayasa Mahkemesi’ne gerek kalmadan bunu kesinlikle insanlara iade etmelilerdi. Bakın hırsızlıkla suçlanan kişilerin paralarının faizini biz ödüyoruz. Bu bedellide 30 bin lira ödeyenlerin suçu günahı ney? Paramız yok diyorsanız 2 kol saatini satın çocukların 12’şer bin lirasını geri verin' diye konuştu.Konuşmasının ardından il kongresini izleyen Demirtaş, partililerle bir süre sohbet ettikten sonra Çorlu’dan ayrıldı.DHA
Şike Yaptıklarını Açıkladı!
Fatih Tekke'nin eski takım arkadaşı Norveçli eski milli futbolcu Erik Hagen'in yaptığı açıklamalar futbol dünyasında büyük şaşkınlık yarattı. Erik Hagen, 'VG' adlı Norveçli bir gazeteye verdiği röportajda, 2007 - 2008 yılları arasında Rusya'nın Zenit kulübünde futbol oynadığı dönemde takımının UEFA Kupası karşılaşmalarından birinde hakemlere maçı kazanmaları için rüşvet verdiklerini itiraf etti. Hagen, FIFA kokartlı hakemin kim olduğunu ise açıklamadı. Norveçli milli oyuncu, Rusya'da o dönemlerde maç satın almanın doğal bir şey olduğunun altını çizerek, 'Maç başlarken ilk 10 dakikada futbolcular, karşılaşmanın kimin lehine satın alındığını hemen anlarlardı. Ona göre futbol oynarlardı' sözlerini etti. Zenit takımının UEFA Kupası'nı kazandığı dönemde bir karşılaşma öncesi takım arkadaşlarından birinin kendilerine orta hakemi tanıdığını ve futbolcu başına 3 bin Dolar verilmesi halinde maçı kazanacakları sözü ettiğini vurgulayarak, 'Biz o zaman galibiyet başına 12 bin Dolar prim alıyorduk, 3 bin doları hakeme verdik ve karşılaşmayı kazandık' açıklaması yaptı. Orta hakemin o karşılaşmada rakip takımın 4 gollük pozisyonunu ofsayt gerekçesi ile iptal ettiğini hatırlatan Erik Hagen, olayları görüp yaşayınca futboldaki rüşvetin hangi boyutlara ulaştığını anladığını söyledi. Hagen, yaşadığı olayları utanılması gereken gerçekler olduğuna da işaret etti ve yetkilileri göreve çağırdı. Norveçli eski milli oyuncu Erik Hagen'in Zenit'de forma giydiği 2007-2008 döneminde Türk futbolcu Fatih Tekke de aynı takımda futbol oynuyordu. Hagen'in hakemi satın alan futbolcu ile hakemin kim olduğunu kısa sürede açıklaması bekleniyor.tr.eurosport
Yanukoviç'in Kaçtığı Ana Ait Güvenlik Kamerası Görüntüleri
Ukrayna’da yaşanan dramatik bir devrimin ardından devrilen Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in nerelerde olduğu şu an bilinmiyor. Kendisi hakkında dedikodular ortaya atılsa da gidebileceği yer sayısı nispeten sınırlı. İri kıyım yapısıyla, fiziksel saldırı nedeniyle aldığı iki mahkeme cezasıyla Viktor Yanukoviç’i gözden kaçırmak biraz zor. Ancak kendisinin nerede olduğu konusu şimdilik meçhul, ortada birkaç spekülasyon var. Reuters’ın haberine göre, bu spekülasyonlardan biri, Yanukoviç’in Kiev’den bindiği charter uçağın yetiştiği şehir olan Donetsk’te aktarma yaparken indiği. Bir diğer iddia ise ekibindeki bir isimden: “Yanukoviç dün gün boyunca kuzey’deki Kharkiv şehrindeydi.” Kiev’deki bir taksi şoförü ise Yanukoviç’in Birleşik Arap Emirlikleri’nde olduğuna dair yemin ediyor. Dün parlamentonun Cumhurbaşkanı’nı azletmesine rağmen Yanukoviç’in yandaşları bağlılıklarını sürdürüyor. Yanukoviç’in Bölgeler Partisi’nden Oleh Çaryov, “Bizim meşru, yaşayan bir Cumhurbaşkanımız var, sadece nerede olduğunu bilmiyoruz” derken aslında Yanukoviç’in kaybolmasının, destekçilerinin elini güçsüz kıldığının tüyosunu veriyordu. Kiev’in Bağımsızlık Meydanı’nda savaşan göstericiler ise aynı saatlerde bu kez Yanukoviç’in Kiev’in sırtlarındaki malikanesini işgal etmiş, kellesi için slogan atıyorlardı. Yanukoviç’in, Donetsk’te kendisinin ve partisinin en önde gelen destekçisi, Ukrayna’nın en zengin ismi oligark Rinat Ahmetov’un desteğiyle ayakta kalma şansı varmış gibi gözüküyor. Öte yandan, Yanukoviç gibi Şahtar Donetsk taraftarı olan Ahmetov’un çıkarını yeni gelen yönetimde görüp sırtını devrik lidere dönmesi de ihtimaller dahilinde.OĞLUNUN YANINA MI YERLEŞECEK? Yanukoviç, canın maldan daha değerli olduğunu düşünüp en büyük oğlu Oleksandır’ın yanına yerleşmesi de ihtimaller arasında. Ukrayna’da “Aile” olarak anılan, Yanukoviç’in 2010′da başa gelmesinden beri zenginleşen ayrıcalıklı zümrede yer alan Oleksandır, üniversiteden dişçi olarak mezun olmuş, ancak son yıllarda hızla zenginleşmişti.KIRIM’A GİDİP ÜLKEYİ BÖLEBİLİR Yanukoviç, otel odası gibi gözüken bir yerde Ukrayna televizyonu UBR’a verdiği demeçte, ülkeden kaçma niyeti olmadığını söyledi. Etnik Ruslardan oluşan otonom Kırım bölgesine gitmesi de konuşulan Yanukoviç’in eğer buraya giderse ve savaşma kararı alırsa ülkeyi ikiye bölünmeye götüren bir süreci başlatabileceği ifade ediliyor. Öte yandan Interfax haber ajansı, Yanukoviç’in Donetsk’ten yurtdışına uçması için iki silahlı korumanın havalimanı çalışanlarına rüşvet vermeye çalıştığı ancak teklifin reddedildiğini iddia etti.RUSYA DA GÜÇLÜ BİR SEÇENEK ANCAK BELARUS KADAR DEĞİL Eğer Yanukoviç’in Donetsk’te aktarma yaptığı iddiası doğruysa, buradaki yolculuk seçeneklerden en kuvvetlisi açık olarak Rusya. Ancak Ukrayna’ya 15 milyar dolarlık yardım sözünü askıda tutan Rusya’nın Dışişleri Bakanı Dimitri Medvedev, “Ukraynalıların kapıdaki paspas gibi ayaklarını sildikleri bir liderle uğraşmak istemeyeceklerini” açık olarak telaffuz etti. Yanukoviç’in Belarus’ta daha sıcak karşılanması ise olası. Aleksandır Lukaşenko, 2010′da devrilen Kırgız lider Kurmanbek Bakiyev’i iltica talebini kabul etmiş olması, bu ihtimali güçlendiren noktalardan.MALİKANESİNİ HELİKOPTERLE Mİ TERK ETTİ? Son olarak bir Ukrayna kanalı, Yanukoviç ve ekibinin cumhurbaşkanlığı konutunu helikopterle terk ederlerken çekildiğini iddia ettiği görüntüler yayınladı.  Ancak Yanukoviç’in bindiği helikopterin eski cumhurbaşkanı ve ekibini nereye götürdüğü hala bilinmiyor. zete.com
MHP Cumhurbaşkanlığı Genelgesi Yayınladı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin il ve ilçe yöneticilerine gönderilmek üzere 8 maddelik genelge yayınladı. Provokasyon uyasının yapıldığı ve AKP hükümetinin eleştirildiği genelgede, “Cumhurbaşkanı Seçim sürecini sabote etmek, krize sokmak için bazı mihrakların tetikte beklediği şüphe götürmez bir gerçektir” denerek, çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun milletin her ferdine anlatılması istendi. Yayınlanan genelge şöyle: AZİZ MİLLETİMİZ İÇİNDEN KUŞATILMIŞ, İÇERİDEN İHANETE UĞRAMIŞTIR Türkiye uzun zamandır; adı konulmamış bir krizin, ilan ve itiraf edilmemiş bir bunalımın tesiri altında kıvranmakta, kopkoyu bir esaretin pençesinde can çekişmektedir. AKP hükümetiyle geçen 12 yılın bilançosu yabancılaşma, yasak, yalan, yıkım, yozlaşma, yolsuzluk ve yoksullukla temellenmiştir. Geçen yıllar boyunca Türk milleti yok sayılmış, Türk tarihi reddedilmiş, Türk bayrağı indirilmiş, Türk vatanı bölücülerin taarruzuna uğramıştır. Milli ve manevi değerlerimiz çok açık, çok tehlikeli, çok aktörlü saldırıların hedefi olmuştur. AKP’yle birlikte PKK mevzi elde etmiş, bölücü odaklar cesaret kazanmış, bebek katili mevki, statü ve itibar payesi alarak siyasal bir figür mertebesine adım adım çıkarılmıştır. Başbakan Erdoğan dönemsel iktidar gücünü millet lehine ve yararına kullanmaktansa, Türk ve Türkiye düşmanlarının çıkarları için seferber etmiştir. Bu yüzden aziz milletimiz içinden kuşatılmış, içeriden ihanete uğramıştır. Başbakan ve hükümeti adaleti örselemiş, kardeşliği sekteye uğratmış, birlikte yaşama iradesini hançerlemiştir. Ülkemiz ve demokrasimiz tarihin en vahşi, en zalim, en sinsi tertip ve tehdidiyle karşı karşıya bırakılmıştır. Başbakan Erdoğan siyasi varlık ve geleceğini teröristlere, küresel çetelere, para ve servet avcısı lobilere, üzerimizde hesap ve hevesleri olan batılın bekçilerine aynısıyla bağlamış ve sabitlemiştir. Başbakan ve hükümetiyle geçen 12 yılda; Fitne kazanı fokur fokur kaynamış, iftira ateşi alabildiğine körüklenmiştir. Küfür ve hakaret zirveye tutunmuş; haksızlık, hukuksuzluk ve hıyanet sel gibi yayılmıştır. Doğruluk ve dürüstlük gözden düşmüş, haram ve hırsızlık el üstünde tutulmuştur. Şiddet ve asayişsizlik kontrolden çıkmış; uyum, uzlaşma, hoşgörü ve anlaşma hasletleri kaybetmiştir.” BAŞBAKAN TERÖRİSTLERİN ÖZERKLİK İSTEKLERİNE, OTONOMİ BEKLENTİLERİNE YEŞİL IŞIK YAKMIŞTIR Başbakan Erdoğan ‘ezberleri bozuyoruz’ diyerek, Türkiye’nin sosyal dokusunu yaralamış, tarihi yürüyüşünü yavaşlatmıştır. ‘Geçmişle yüzleşiyoruz, yanlışlarla hesaplaşıyoruz, ileri demokrasiyi getiriyoruz, hayalleri gerçekleştiriyoruz’ sözleriyle aziz ecdadımızın kutlu mirasını küresel akbabalara, bölgesel terör örgütlerine peşkeş çekmiştir. ‘Açılım yapıyoruz, çözüyoruz, barışıyoruz, görüşüyoruz, milli birlik ve kardeşliği tesis ediyoruz’ iddialarıyla PKK terör örgütüne altın tepsi üzerinde Türkiye’yi ikram etmiştir. TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen, madde madde kabul edilen sözde “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı” Türkiye’nin onyıllardır sürdürdüğü terörle mücadelesini hiçe sayan bir zillet ve rezalet olarak tarihe geçmiştir. İhanete ortak olanları, teröre yüz sürenleri, PKK’yla kurulan pazarlık masalarında Türkiye’yi satanları hukuki, idari veya cezai sorumluluktan muaf tutma arayışı asla sonuç vermeyecektir. Dünyanın hiçbir medeni ve güçlü ülkesinde kanun çıkararak terörün sonlandığı, bölücülüğün pes ettiği veya emellerinden vazgeçtiği görülmemiştir. Yine Dünyanın hiçbir iddialı ve kudretli devleti teröristlerin her istediğini normal görüp makul bularak huzur ve selamete kavuşamamıştır. Bölünerek güçlenmiş, milli tez ve kabullerinden tavizler vererek dirliğe ulaşmış, atalarına sırt dönerek talihi açılmış bir ülkeye tarih henüz sahne olmamıştır. PKK’nın taleplerini hazmettire hazmettire karşılamak, statü ve kimlik konusundaki dayatmalarını etap etap sonuçlandırmak milli ve üniter devlet yapımıza ölüm fermanı yazmakla eşdeğerdir. Başbakan teröristlerin özerklik isteklerine, otonomi beklentilerine yeşil ışık yakmıştır. Başbakan İmralı canisinin çetesiyle birlikte affına el altından vize vermiş ve bunu pazarlıklarla takvime bağlamıştır. PKK’lı militanların sözde eve dönüşü, sosyal yaşama katılımı ve uyumlarının temini konusunda TBMM’in kutlu iradesini alet etmiş, millet vekâletini kötüye kullanmıştır. Şu günlerde Meclis’te, AKP’nin sayısal çoğunluğuyla kanunlaşan PKK’nın talep listesi Türkiye Cumhuriyeti’nin mahvına, Türk vatanın parçalanmasına tamı tamına yasal kılıf hazırlama çabasıdır. CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMASI BİLE BAŞLI BAŞINA SKANDAL VE AYIPTIR Türkiye, Erdoğan eliyle bölünme kulvarına sokulmuştur. Ve bu bölünme süreci tek milletin idamı, tek vatanın imhası, tek devletin itlafı, tek bayrağın inkarı, tek dilin iflasından başka herhangi bir netice doğurmayacaktır. PKK’nın önce özerklik, ardından federasyon, daha sonra konfederal, en sonunda da bağımsız Kürdistan amacına Erdoğan şevkle hizmet etmektedir. Kürdistan’ı zımnen tanıyan, Barzani’ye övgüler düzen, millet hasımlarına methiyeler yağdıran bu zihniyetin, Cumhurbaşkanı adayı olması bile başlı başına skandal ve ayıptır. Bu itibarla Erdoğan milletin değil, milliyetsizlerin, vatansızların, millete cephe alan geniş bir şer koalisyonun ‘parlak adamı’dır. Erdoğan milli iradenin ya da milli gücün değil; milli değerlerin, manevi emanetlerin karşısındaki yegâne adamdır. KÜRT KÖKENLİ KARDEŞLERİMİZ ALÇAK TELKİNLERE KAPILMAYACAKTIR Başbakan İmralı canisiyle başkanlık konusunda fikir birliği halindedir. Başbakan; Barzani, İşçi Partisi, HDP, yandaş medya, havuzcu işadamları, DHKP-C, IŞİD, El Kaide, İmralı canisi, İsrail ve Müslüman katilleriyle ortaklık içindedir. Haçlı hesaplarının yedeğinde, zalim niyetlerin kuyruğunda, Türk ve Cumhuriyet düşmanlığının peşinde kim varsa Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması için mücadele vermektedir. HDP’nin adayı olarak ön plana çıkmış Eşbaşkan, Başbakan ve partisinin piyonu olarak kapalı kapılar arkasında desteğini belirli şartlar doğrultusunda vaat etmiştir. AKP; HDP ve PKK’yla Türkiye’nin parçalanması konusunda uzlaşmış ve anlaşmıştır. İradesini Kandil’e, varlığını canilerin emrine seneler evvel devreden malum Eşbaşkanın, BOP Eşbaşkanıyla gizli ihanet nikahı kıyması Kürt kökenli kardeşlerim tarafından hoş görülmeyecektir. Şunu bir defa bilmek lazımdır ki, bin yıllık kardeşliğin aziz emaneti olan Kürt kökenli kardeşlerimin ne HDP, ne BDP, ne PKK, ne AKP ne de İmralı’daki emzikli bebek katili temsilcisi değildir. Kürt kökenli kardeşlerim istismara aldanmayacak, isyana davet eden alçak telkinlere kapılmayacaktır. Oynanan oyunları bozacak, yazılan senaryoları inanıyorum ki yırtıp atacaklardır. Yine inanıyorum ki, 10 Ağustos’ta tercihlerini birlikten, istikrardan, iffetten, bütünlükten, huzurdan ve kardeşlikten yana kullanacaklardır. Artık Kürt kökenli kardeşlerimin uyanış şafağı sökmüş, silkinip, doğrulma ve üzerlerindeki ağırlığı fırlatıp atma zamanı gelip çatmıştır. Doğu ve Güneydoğu üzerinden çıkar sağlayan yabancı uşakları, emperyalizme keşif kolu sağlayan fesat yuvaları Kürt kökenli kardeşlerimin dirilişiyle, vahdet kararıyla hüsrana uğrayacaklardır. Çünkü bölünmenin, ayrı düşmenin, küsmenin, kopmanın, ufalanmanın, dilimlere ayrılmanın hiç kimseye bir faydası dokunmayacaktır. Bu nedenle Erdoğan’ın HDP’yle gayri meşru temas ve beraberliği ters tepecektir. CUMHURBAŞKANI OLURSA, SEÇECEĞİ KUKLA BAŞBAKANLARLA DİKTATÖR OLMA YOLUNDA HIZLA İLERLEYECEKTİR Türkiye’nin karşısında toplanan, Türk milletinin aleyhine faaliyet gösteren tüm mihraklar için Erdoğan son şans, son eşik, son ümit, son adamdır. Bunun için Cumhurbaşkanı olması maksadıyla içte ve dışta çok faal bir lobi çalışması karanlık bir kampanya eşliğinde yürütülmektedir. Başbakan Erdoğan bölücülüğün aynı zamanda vitrin süsü, aynı zamanda vesaiti, aynı zamanda da vokalisti olmaya istekli ve adaydır. 12 yıldır sürdürdüğü Başbakanlık göreviyle Türkiye’yi perişan eden Başbakan’ın yarım kalan darbesini, yarım kalan saldırılarını tamamlamak için Çankaya’yı bir fırsat gördüğü neredeyse kesindir. Ne var ki, Başbakan hala 17-25 Aralığın hesabını verememiştir. Hala rüşvetçi bakanlarıyla ilgili Meclis Soruşturmasını savsaklamaktadır. Hala ayakkabı kutularını, yatak odalarında bulunan para kasalarını, villaları, villalardan çıkan milyar dolarları izah edebilmiş, bu kapsamda aklanmış da değildir. Başbakan’ın sicili kapkaradır. Ve bu sicil Cumhurbaşkanı olmaya hukuken, ahlaken, vicdanen engeldir. Tarafsız Cumhurbaşkanı olmayacağını söyleyen, rehavete kapılmayacağını ileri süren Başbakan’ın işlediği onlarca anayasa suçu elbette yakasından düşmeyecek, peşini bırakmayacaktır. Başbakan’ın Cumhurbaşkanı olduğu taktirde tarafsız kalmayacağına dönük ifadeleri de bizatihi Anayasa aykırıdır. Yol, köprü, havalimanı yapma polemikleriyle Cumhurbaşkanı’nın görevlerini sulandıran Başbakan’ın, daha düne kadar “devlette çift başlılığa izin vermem, yetkilerimi kimseyle paylaşmam” sözleri unutulmuş değildir. Anlaşılan Çankaya’ya çıkarsa ihalelere fesat karıştırmaya ve yandaşları kollayıp hukukun kanına giren malum işadamlarından yüzde almaya devam edecektir. Başbakan, şayet Cumhurbaşkanı olursa, seçeceği kukla başbakanlarla diktatör olma yolunda hızla ilerleyecektir. AKP’ye oy veren aziz vatandaşlarım, AKP’de görev yapan vicdanlı milletvekili ve yönetici arkadaşlarım derin Erdoğan komplosunun farkına varmalıdır. Bilinmelidir ki, hırsızlığa adı karışmış, soyguna azmetmiş, ihanete tam teşebbüs etmiş bir şahsın Cumhurbaşkanı veya adayı olması Türk milletine pahalıya mal olacaktır. Bu itibarla Erdoğan masalı, Erdoğan serüveni sandıkta bitirilmelidir. BAŞBAKAN’IN MİLLETİN KESESİNDEN SEÇİM MASRAFLARINI KARŞILAMASI AHLAKSIZLIĞIN İLERİ BOYUTUDUR Ayrıca Başbakan’ın devletin bütün imkanlarını Cumhurbaşkanı olmak için kullanması, milletin kesesinden seçim masraflarını karşılaması ahlaksızlığın, kural ve insaf tanımazlığın ileri boyutudur. Başbakan’ın emrinde devletin uçakları, helikopterleri, otobüsleri, otomobilleri, valileri, kaymakamları, memurları sıra sıra dizilmiştir. Buna karşılık Türk milletinin sesi ve nefesi olmaya aday, büyük bir uzlaşmanın eseri olarak temayüz etmiş Sayın Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu kısıtlı ve dar imkanlarla demokrasi mücadelesini sürdürmektedir. Sayın İhsanoğlu sadece beş siyasi partinin değil, milli iradenin ortak çatısı, ortak kararıdır. Sayın İhsanoğlu Türkiye’nin adayı, masumların nidası, mazlumların hamisi, sessiz milyonların tercümanı, kenara itilenlerin rüyası, horlananların davacısı, küçümsenenlerin alacaklısı, Anadolu bozkırlarının çığlığıdır. Sayın İhsanoğlu milletin safında, milletin yanında, milletin hizmetinde bir değer iken; Erdoğan despotluğun, art niyetin, vefasızlığın, vizyonsuzluğun, çalmanın, kaba gücün, baskının, zorbalığın çirkin yüzüdür. Kucaklaşmak ve buluşmak için Sayın İhsanoğlu Cumhurbaşkanı olmalıdır. Kutuplaşmayı bertaraf etmek için Sayın İhsanoğlu Cumhurbaşkanlığına seçilecek en doğru, en meşru, en doğal, en layık isimdir. GEÇMİŞTE UYGULANMIŞ BAYAT SİYASET OPERASYONLARININ TEKRAR DOLAŞIMA SOKULDUĞU ANLAŞILMAKTADIR Cumhurbaşkanı seçimi yaklaştıkça maksatlı ve belirli gayelere yönelik tartışma ve dedikoduların arttığı gözlenmektedir. Özellikle partimize ve davamıza gönül veren milyonlara yönelik geçmişte uygulanmış bayat siyaset operasyonlarının tekrar dolaşıma sokulduğu anlaşılmaktadır. Bundan dolayı bazı hususların açıklığa kavuşturulması ve ihtiyaç duyulan tedbirlerin alınması acil ve gerekli görülmüştür. Genelgede, “Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kampanyasını yürütmek için Türk siyasetinin beş güzide partisinin katkılarıyla bir Seçim Koordinasyon Merkezi teşekkül ettirilmiştir” denilerek, şu maddelere yer verildi: 1) İlk turu 10 Ağustos 2014′te yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimine katılacak şahısların müracaatları 29 Haziran 2014 tarihinde başlamıştır. 30 Haziran 2014 tarihinde seçimlere katılma yeterliliği olan siyasi partiler Yüksek Seçim Kurulu tarafından tespit ve ilan edilmiştir. 3 Temmuz 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı adaylığına başvurunun son günü olarak belirlenmiştir. 8 Temmuz 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı Seçimi nedeniyle aday gösterilenlere ilişkin geçici aday listesi Yüksek Seçim Kurulu tarafından Resmi Gazete’de ilan edilmiştir. Bu tarih adaylara yönelik itirazların da başlangıcıdır. Nihayetinde 11 Temmuz 2014 Cuma günü Cumhurbaşkanı kesin aday listesi Resmi Gazete’de duyurulacak, aynı anda propaganda dönemi de başlayacaktır. Başbakan Erdoğan ile HDP Eşbaşkanı olan şahsın Cumhurbaşkanı adaylığının sorunlu ve tartışmaya açık olduğu daha önce tarafımızca ifade edilmiştir. Yapılan itirazların sonucu ne olursa olsun, tüm parti teşkilatlarımız, tüm dava arkadaşlarımız var güçleriyle ve heyecanla Sayın Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçim kampanyasına aktif destek vereceklerdir. Mahalli düzeydeki karşılama, tören, ziyaret, toplantı, miting ve benzeri çalışmalara gerek yöre milletvekillerimiz, gerek MYK üyelerimiz, gerekse de teşkilat yöneticilerimiz en üst düzeyde iştirak edeceklerdir. Bu konunun takip ve temininden Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı, Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı müştereken sorumlu olacaklardır. 2) Cumhurbaşkanı seçiminin daha önce TBMM’de yapıldığı bilinmektedir. Bu seçimin doğrudan doğruya ve ilk defa millet tarafından yapılması usul açısından bazı aksaklıklara, bazı sorunlara, bazı anlaşmazlıklara sebebiyet verebilecektir. Bu itibarla kampanya dönemi boyunca çok dikkatli olunacak, bilhassa sandık güvenliğine önem verilecek, haksızlık ve usulsüzlüklerle başa çıkabilmek için olağanüstü mücadele sergilenecektir. Tüm teşkilatlarımız Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’nın tavsiye, bilgilendirme ve talimatlarına riayet edeceklerdir. 3) Cumhurbaşkanı seçim sürecini sabote etmek, krize sokmak için bazı mihrakların tetikte beklediği şüphe götürmez bir gerçektir. İçimize sızan bazı AKP kontrollü unsurların ve devlet içinde yuvalanmış karanlık odakların değişik platformlarda provokasyonlara kalkışma ihtimali yabana atılmamalıdır. Bu vesileyle hiçbir dava arkadaşımız herhangi bir gerginliğin, herhangi bir çatışmanın, herhangi bir çekişmenin taraf ve faili olmayacaktır. Tüm çalışmalar demokratik sabır ve nezaket içerisinde sürdürülecek, milletimizin her ferdine Cumhurbaşkanı adayımız sayın Prof.Dr.Ekmeleddin İhsanoğlu tanıtılacak ve anlatılacaktır. 4) Başbakan Erdoğan ve hükümetinin Cumhurbaşkanı Seçim sürecinde algı operasyonlarından medet umacağı, bu maksatla sinsi taktik ve stratejileri devreye sokacağı bugünden bellidir. Geçmişte benzerlerine rastlanan kamuoyu yönlendirme kurnazlıklarına ısrarla ve tekraren tevessül edilecektir. Hatta bu konuda ilk çalışmalar hükümetin kol kanat gerdiği, rüşvet ve haram parayla beslediği havuz medyası tarafından başlatılmıştır. Yandaş medya ve AKP güdümündeki sosyal medyada partimize oy veren değerli kardeşlerimizden bir bölümünün Erdoğan’a kayacağı hayasızca gündemde tutulmaktadır. Açıkça Türklük ve milliyetçiliğe mahsurlu ve şaşı bakışta İmralı canisiyle aynı fikri maziden gelen, PKK’nın yedek parçası olan çevrelerin bu ipe sapa gelmez ham ve ucube hayali MHP’nin hedefte olduğuna işarettir. Milliyetçi-Ülkücü Hareket’e kafatasçı, katil, Fatiha bilmeyenler, namaz kılmayanlar, oruç tutmayanlar, ırkçı, faşist, morg bekçisi, vagon, şerefsiz, alçak, adi küfürleriyle hakaretler eden PKK havarisi Erdoğan’a en ufak bir destek verilmesi varoluşumuzun inkarıdır. Başbakan’ın ‘Ülkücü kardeşlerim’ diyerek oy hesapları yapması düştüğü derin çukurun, koltuk uğruna nasıl bir şahsiyet fukarası olabileceğinin net ispatıdır. Bu bayağı propagandanın püskürtülmesi için herkes teyakkuz halinde olacaktır. Başbakan, Cumhurbaşkanı olabilmek için dava arkadaşlarımızı ve gönüldaşlarımızı çirkefçe aldatmanın ve akıllarını çelmenin basitliğine kapılmıştır. Milliyetçi-Ülkücü Hareket dününe, fikriyatına, şeref ve namus bildiği değerlerine kast etme niyetinde olan 17-25 Erdoğan’ı çok iyi bilmektedir. TC’yi silen, Andımızı kaldıran, ‘Ne Mutlu Türküm Diyeneö sözünü şeytanlaştıran, milliyetçiliği ayaklar altına alan, onbinlerce vatan evladının katilleriyle müzakere çadırında kucak kucağa oturan Erdoğan’a Milliyetçi- Ülkücü Hareket’ten bir oy bile gitmesi söz konusu değildir. Aksine, gelişmeler AKP’ye oy veren değerli vatandaşlarımın Erdoğan’a yüz çevirecekleri, Sayın İhsanoğlu’na destek verecekleri yönündedir. Bu çerçevede AKP medyasında çıkan, internet ortamında servis edilen hiçbir beyanata, kafa karıştırıcı açıklamaya, habere, yoruma, partimizin sağlam bünyesini yıpratmaya yönelik kara kampanyalara itibar edilmeyecektir. Medya, Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı basın ve yayın organlarındaki AKP tuzağını ve komplosunu çok yakından takip edecek, gerekli müdahaleyi anında yapacaktır. MHP’yi akıllarınca dizayn etme, yön verme, içten içe kemirme fikri taşıyan AKP maşaları, yandaş medya asalakları çok sıkı şekilde izlenecek, lazım gelen her mücadele sergilenecektir. 5) Yine AKP’nin gölgesine yatan yalaka ve satılmış medya, Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Prof.Dr.Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bazı sözlerini silah gibi kullanarak özellikle partimizle çelişkiye düştüğünü yazıp çizmektedir. Sayın İhsanoğlu bir partinin değil, milletin adayı olup siyasi bir kaygı gütmeksizin herkese, her kesime seslenmek durumundadır. Sayın İhsanoğlu siyasi mensubiyet taşımayan, siyasi bir hedefle hareket etmeyen, herkesin ortak görüşünü yansıtma iddiasında olan kaynaştırıcı, birleştirici ve uzlaştırıcı bir Cumhurbaşkanı adayıdır. Bu nedenle asılsız ve yersiz sözlerle Sayın İhsanoğlu’nu destekleyenlerin şevkini kırmaya, arasını açmaya dönük AKP kumpasına karşı çok hazırlıklı olunacak, hiçbir şekilde aleyhte icra edilen propagandalara aldırış edilmeyecektir. 6) Cumhurbaşkanı Seçim sürecinde Genel Merkez duyuruları, açıklamaları, bildirileri, mesajları yakından takip edilecek, tüm açıklamalar bu çerçeveyle sınırlı kalacaktır. 7) Seçim kampanyası süresince belirlenmiş slogan, flama, logo, afiş, döviz gibi materyallerin yeknesaklık içinde kullanımı sağlanacaktır. 8) Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin olarak yayımlanan 18 Nisan 2014 tarihli Genelge hükümleri de geçerliliğini korumaktadır. Umut ve temenni ediyorum ki, Türk milleti 10 Ağustos’ta adaleti, hakkaniyeti ve beraberliği tercih edecektir. Cumhurbaşkanı Seçimi Türkiye’ye musallat olan belaların defi için tarihi bir karar anıdır. Aziz milletimiz istikbalini oylayacak; cepheleşmeye, çözülmeye, çürümeye ve dağılmaya karşı muhabbeti, kardeşliği, esenliği, tecrübeyi, huzuru, sakinliği, tavizsiz iradeyi seçecektir. Bu düşüncelerle tüm dava arkadaşlarıma üstün başarılar diliyorum. Cenab-ı Allah bizleri mahcup etmesin diyorum. Mübarek Ramazan ayının bereket ve rahmeti hepinizin üzerine olsun. Yolunuz ve bahtınız açık olsun. Rabbim yar ve yardımcınız olsun. (DHA)
Umut Oran: İnşaatta Saadet Zinciri Bozuldu
Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez.  Vatandaşa uyarılarda bulundu CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, 17 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında ortaya çıkan ilişki ve verileri inceleyerek özellikle inşaat, konut sektöründe yaşanan vahim gelişmeleri değerlendirdi. Umut Oran, 'Siyasi irade, bürokrasi, TOKİ, kentsel dönüşüm, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan 140’ı aşkın değişiklik, şirketlere yapılan ahlaksız teklifle yalan, talan düzeni kuruldu, saadet zinciri oluşturuldu. Ancak ekonomideki makyaj artık döküldü , yapay algı dağıldı, gerçekler ortaya çıktı. Faizlerin artması vatandaş ve üretici için pahalanacak kredi imkanının daralmasına da yol açacak.  İnşaat üreticisinin elinde büyük miktarda stok var, süren yatırımlarla birlikte bakıldığında sektörde kaçınılmaz biçimde kriz görünmektedir. Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez. Bankalar da bu yangına körükle gitmesin, çok sağlıklı bir envanter çıkarılıp, hasar tespiti yapılması lazım. Arz, talep, stok durumu ve kağıt üzerindeki projeler, devam eden yatırımlar saptanarak, olağanüstü durum yaşanan sektördeki meslek örgütleri, Türkiye Bankacılar Birliği, siyasi iradeyle bir araya gelerek ortak akılla sağduyulu bir yol haritasını belirlemeli ve süreci izleyip durumu sürekli güncellemeli. Vatandaşımızı bir kez daha dikkatini çekmek istiyorum; dövizle borçlanmasınlar, maket üzerinden konut satın almasınlar, ödemelerinde temerrüde düşmesinler, ayağını yorganına göre uzatsın Konuyla ilgili olarak bugün yazılı açıklama yapan  CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran şunları kaydetti: Ahlaksız teklifle karşılaşan ve siyasi irade ile yolsuzluğa bulaşan inşaat sektöründe sular durulmayacak, gelecek günler oldukça hareketli geçeceğe benziyor 17 Aralık operasyonuyla ortaya saçılan rüşvet yolsuzlukların en önemli bölümünün merkezinde TOKİ ’nin ve Erdoğan’ın seçtiği yandaş firmaların bulunduğu, inşaat ayağı oluşturuyor. Ekonomide, Fed kararları ve 17 Aralık operasyonlarının etkisiyle dövizde yaşanan sıçrama ve önünü kesmek için gidilen “şok” faiz artırımı ile oluşan tabloda; güven azaldı, kimse önünü göremiyor ve yarınından emin değil. İnşaatta maliyetler hızla artıyor, talep hızla düşüyor, kredi kullanmak giderek zorlaşıp, pahalılaşıyor. Portföyünde 7 milyar dolarlık arazi bulunan, sınırsız yetkilerle donatılmış TOKİ’nin denetimden kaçırılan icraatları, Yüce Divan’lık birçok unsuru içeriyor. AKP, TOKİ yolsuzluklarının hesabını ileride Yüce Divan’da verecektir … Siyasi irade, bürokrasi, TOKİ, kentsel dönüşüm, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan 140’ı aşkın değişiklik, şirketlere yapılan ahlaksız teklifle yalan, talan düzeni kuruldu, saadet zinciri oluşturuldu. Ancak ekonomideki makyaj artık döküldü , yapay algı dağıldı, gerçekler ortaya çıktı. Faizlerin artması vatandaş ve üretici için pahalanacak kredi imkanının daralmasına da yol açacak.  İnşaat üreticisinin elinde büyük miktarda stok var, süren yatırımlarla birlikte bakıldığında sektörde kaçınılmaz biçimde kriz görünmektedir. Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez. Bankalar da bu yangına körükle gitmesin, çok sağlıklı bir envanter çıkarılıp, hasar tespiti yapılması lazım. Arz, talep, stok durumu ve kağıt üzerindeki projeler, devam eden yatırımlar saptanarak, olağanüstü durum yaşanan sektördeki meslek örgütleri, Türkiye Bankacılar Birliği, siyasi iradeyle bir araya gelerek ortak akılla sağduyulu bir yol haritasını belirlemeli ve süreci izleyip durumu sürekli güncellemeli. Vatandaşımızı bir kez daha dikkatini çekmek istiyorum; dövizle borçlanmasınlar, maket üzerinden konut satın almasınlar, ödemelerinde temerrüde düşmesinler, ayağını yorganına göre uzatsın İktidarı boyunca, ekonomik canlılık için olağanüstü kamu desteği verdiği inşaat sektörünü aynı zamanda eşi görülmemiş bir yolsuzluk ve talan alanına çeviren AKP, sektörde yarattığı balonun patlaması ile kendi yarattığı enkazın altında kalacak. Başbakan Erdoğan ve bu yağma ve talan ağının diğer aktörleri, TOKİ aracılığıyla gerçekleştirdikleri yolsuzluklarının hesabını ise şimdi olmasa bile sayılı günleri kalan iktidarlarının bitiminde verecekler… İNŞAAT BALONU NASIL VE NİYE ŞİŞİRİLDİ? AKP, iktidarı boyunca, inşaat-konut sektörünü, ekonominin lokomotifi olarak gördü.Sektöre yapılan devlet dopingi, krizleri aşmanın bir yöntemi olarak görüldü. Sektörde firmalar ahlaksız teklifle devlet olanaklarıyla desteklendi. TOKİ marifetiyle ve kentsel dönüşümle Hazine arazileri üzerinde yaratılan rantlar, bu firmalarla paylaşıldı. Sektör sürekli üretmeye teşvik edildi, bankacılık sektörü de yurt dışından borçlanma yoluyla sağladığı dış kaynakları hem firmalara hem de konut kredisi olarak tüketiciye pompalayarak bu sürece katkı verdi. Kentsel dönüşüm projeleri, toplu konut projeleri ve yol , baraj , köprü vb. büyük altyapı yatırımları sürekli olarak inşaat sektörünü canlı tuttu, bu da genel ekonomiye işlerin iyi gittiği algısı verdi.Bir yandan gayrimenkul rantlarını paylaşan yandaş firmalar ve suyun başındaki AKP’li siyasetçi ve bürokratlar servetini katlarken, diğer yandan konut sektöründe arz-talep-stok dengesizliği kaynaklı riskler de giderek büyüdü. Konutta, gelecekteki talebe yönelik üretim yapan inşaat sektöründe stoklar büyüdü; adeta bir balon da oluştu. Arsa Ofisi’nin de TOKİ’ye katılmasıyla İdare, 7 milyar dolarlık kamu arsasına hükmeder hale geldi. Denetimden en uzak kamu kurumu olan TOKİ, değerli kamu arsalarını büyük müteahhitlere verip, bunlardan pay aldı. Amacı “sosyal konut üretmek” diye ifade edilse de İdare, ağırlıkla lüks konut inşaatı yaptı,  en değerli kamu binalarına ve arazilere el koydu, arsa sattı, yarattığı rantı yandaş türedi girişimcilerle paylaştı. TOKİ eliyle inşaat firmalarını teşvik ederek, Hazine rantlarını paylaşma mekanizmasının, talan ve yağma ağının merkezi olarak çalıştı. Bu ağ, AKP’nin iktidarını devam ettirmesi için yaşamsal önemdeydi. Yolsuzlukları üretip, rant yaratıp dağıtan bu süreç AKP’yi de var etti? AKP iktidarında yetkileri genişletilen TOKİ, doğrudan Başbakan’a bağlandı. Başka deyişle Erdoğan, kentsel rant üretimi ve dağıtımında gücü bizatihi kendi eline aldı. Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, şaşırtıcı U dönüşü öncesinde rüşvet ve yolsuzluk skandalının patlak vermesinin ardından, “Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Başbakan da istifa etsin ” açıklaması da bunun teyididir.DEVLET YOLSUZLUKLARA ALET EDİLDİ AKP’nin yaptığı düzenlemelerle TOKİ’nin hastane, okul gibi kamu yatırımları kısmen veya tamamen kamu yatırım programı ve kamu yatırım harcamaları kapsamı dışına çıkarıldı. TOKİ’nin yanı sıra, Çevre ve Şehircilik, Kültür ve Turizm ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji bakanlıkları, oluşturulan yağma ağındaki yerlerini aldılar. Kamu arazileri turizm, toplu konut, alışveriş merkezi yatırımları ve kentsel dönüşüm projeleri için yandaş sermayeye tahsis edildi. Kentsel dönüşüm projeleri, yenileme alanı ilanları, arazi satışları ile kentler yandaşlara peşkeş çekildi. Toplu konut projeleri, AVM’ler birbirini izledi. Bu projelerin finansmanına kaynak sağlamak için gayrimenkul yatırım ortaklıkları devreye sokuldu, kamu mülkiyetindeki arsalar yandaşlara aktarıldı. Rant hırsıyla girişilen Haydarpaşaport, Galataport, 3. köprü, 3. havaalanı gibi büyük ölçekli kentsel projelerle tarihi ve kültürel mekanlar, mahalleler yok edildi. ERDOĞAN YOLSUZLUKLARIN SORUŞTURULMASINI ENGELLEDİ 17 Aralık operasyonunda ilk dalga tutuklamaların ardından hükümet binlerce polis ile savcılar ve hakimlerin üzerinde baskı uyguladı, soruşturmaların yürütülmesini adeta olanaksız kıldı. Böylece operasyonu yürütecek savcı ve kolluk güçleri pasifize edildi, devam edecek olası yeni soruşturmalar engellendi. Oysa soruşturmanın ikinci aşaması, esas olarak inşaat sektöründeki yolsuzluk ve usulsüzlükler, ihalelere fesat karıştırma olaylarına yönelik olacaktı. Bu olayların aktörleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve iştirakleri, AKP’li belediyeler ve koruma kurulları, AKP ile sıkı ilişkileri olan şirket ve grupları ile başbakan Erdoğan’dır. FED VE 17 ARALIK AKP’NİN RANT TEZGAHINI BOZDU Fed’in Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerden sıcak parayı çekme operasyonu üzerine, yabancı yatırımcıların ülkeyi terk etmeye başlamasıyla döviz aşırı yükseldi. Merkez Bankası’nın, dövizdeki aşırı yükselişi frenlemek için gittiği “şok” faiz artırımının etkisi sınırlı kaldı. Yeni denge fiyatı dolarda 2.20, Euro’da 3 TL’nin üzeri şeklinde oluştu. Kurların bu platodan aşağı inmesi artık çok zor... Artan siyasal istikrarsızlık ve ileriye yönelik belirsizlik yüzünden tüketici güveni de hızlı düşüyor. Emsali görülmemiş yolsuzlukları 17 Aralık operasyonu ile ortaya saçılan AKP’nin, bunun üzerine örtmek için hukuk devletini ayaklar altına alması ve yargının, kolluk güçlerinin elini kolunu bağlamaya yönelik girişimleri, toplumda güveni ve siyasal istikrar algısını bitirdi . Mart sonundaki yerel seçimler ve yazın yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaşıyor olması da belirsizliği artıran faktörler. YÜKSEK KUR VE FAİZ İLK KONUTU VURDU Kurdaki artış nedeniyle demir ve çelik gibi girdi maliyetlerinin yükselmesi, inşaat-konut sektöründe maliyetleri artırdı, fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı yaparak, alımı güçleştirdi. Konut fiyatlarında şimdiden yüzde 15-20 artışın zorunlu hale geldiği ifade ediliyor. Faizdeki yükselişle konut kredisi kullanımının pahalanması yanında artan belirsizlik nedeniyle vadelerin kısalması, tüketicileri uzun vadeli konut kredi kullanımlarından caydıracak. Yıllardır oluşan konut stoklarının eritilmesi zorlaşacak. DEMİR FİYATLARI BİR AYDA YÜZDE 30 ZAMLANDI Şimdi inşaat ile onun en önemli tedarikçilerinden demir-çelik sektörü arasında gerginlik yaşanıyor. İnşaat sektörünün kullandığı demirin fiyatı bir ayda yüzde 30 zamlanınca, sektör temsilcileri demir çelikçileri birleşerek tröst oluşturmakla suçluyor.  Demir-çelikçiler ise fiyat farklarının kur artışından kaynaklandığını, bunun da piyasanın bir gerçeği olduğunu belirtiyor.  KONUT KREDİSİ PAHALANDI Kur ve faiz artırımları sonrası oluşan yeni finansal koşullarda 100 bin TL’lik 10 yıl vadeli konut kredisinin maliyeti Aralık ayına göre 18 bin lira, aylık taksiti de 160 lira yükseldi. Aylık yüzde 1,05  faiz  oranı ile 100 bin lira konut kredisi çeken birinin 1.470 lira aylık taksit ve toplamda 178 bin lira geri ödemesi gerekiyor. Faizlerdeki artış, ailelerin krediyle ev satın almasını zorlaştırdı.  Bankaların taksit-gelir oranı dikkate alındığında, aylık taksitteki 160 TL’lik artış, bankaların aradığı hane geliri kriterini de yükseltti. Aralık ayında 100 bin TL kredi kullanabilen ailenin şu anda yeni oranlarla aynı krediyi kullanabilmesi ve aylık ödemeleri yapabilmesi için 350 TL daha yüksek gelir göstermesi gerekiyor. Faizlerdeki artışın devam etmesi, konut kredisi kullanımını giderek daha da zorlaştıracak. Bu da konut sektöründeki talebin düşmesi, stokların daha da büyümesi anlamına geliyor . BU BALON PATLAR… Yükselen faizlerin, inşaat sektörünün satışlarında yol açtığı düşüşün giderek hızlanması bekleniyor. Kur ve faiz yükselmeye talep düşmeye devam ederse, sorunun daha da büyümesi kaçınılmaz. Kurdaki sıçrama ve önünü kesmek için gidilen “şok” faiz indirimi ile gelinen noktada inşaat balonu şimdi patlamaya her zamankinden daha yakındır . Televizyonlar özellikle İstanbul’daki gösterişli inşaat projelerine ilişkin reklamları pompalamaya devam ederken, İstanbul’da satılmayı bekleyen 300 bin ve inşaatı süren bir diğer 300 bin konut bulunması, ilk bu şehirdeki inşaat balonunun patlamaya yakın olduğunu gösteriyor.  Başbakan’ın korumasına mazhar olan firmaların yürüttüğü projeler, yerel bankaların finansmanıyla yürütülemeyecek kadar büyük ve çoğu dış finansmana dayalı. Yolsuzluk soruşturmasında adı geçen firmaların kredi erişimleri, kötü şöhrete sahip olmaları nedeniyle kısıtlanabilir. Ekonomide bozulan dengeler nedeniyle zaten günleri sayılı olan AKP’nin, inşaattaki eski tezgahını sürdürmesi de zor.  Eli kolu bağlanan yargı inşaat sektöründeki vurgunun hesabını şimdilik soramasa da balonun patlaması ile AKP’nin türedi inşaat baronları elde ettikleri haram serveti yiyemeyecekler, enkazın altında kalacaklar . YOLSUZLUKLARININ HESABINI VERECEKLER!... Kentsel yağma ve talanda 17 Aralık operasyonuyla görünür hale gelen, buzdağının sadece ucudur. Kentlerin ve doğanın yağmalanması, yaşam alanlarından sürülen, evleri başlarına yıkılan insanların yaşamları pahasına gelişen pis ilişkilerin kapısı aralandı. Kamu arazileri üzerinde yaratılan kent rantlarını yağmalama ağının merkezi ve doğrudan Başbakan’a bağlı olarak çalışan TOKİ’nin denetimden kaçırılan icraatları, Başbakan ve AKP taifesi hakkında Yüce Divan’lık birçok suç unsurunu içinde barındırıyor. AKP, diğer alanlardakiler gibi inşaat sektöründeki TOKİ merkezli yolsuzluklarının da hesabını yakında Yüce Divan’da verecektir… ACİLEN SAĞDUYULU YOL HARİTASI ÇIKARILMALISiyasi irade, bürokrasi, TOKİ, kentsel dönüşüm, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan 140’ı aşkın değişiklik, şirketlere yapılan ahlaksız teklifle yalan, talan düzeni kuruldu, saadet zinciri oluşturuldu. Ancak ekonomideki makyaj artık döküldü, yapay algı dağıldı, gerçekler ortaya çıktı.Faizlerin artması vatandaş ve üretici için pahalanacak kredi olanaklarının daralmasına da yol açacak.  İnşaat üreticisinin elinde büyük miktarda stok var, süren yatırımlarla birlikte bakıldığında sektörde kaçınılmaz biçimde kriz görünmektedir. Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez.Bankalar da bu yangına körükle gitmesin, çok sağlıklı bir envanter çıkarılıp, hasar tespiti yapılması lazım. Arz, talep, stok durumu ve kağıt üzerindeki projeler, devam eden yatırımlar saptanarak, olağanüstü durum yaşanan sektördeki meslek örgütleri, Türkiye Bankacılar Birliği, siyasi iradeyle bir araya gelerek ortak akılla sağduyulu bir yol haritasını belirlemeli ve süreci izleyip durumu sürekli güncellemeli. Vatandaşımızın bir kez daha dikkatini çekmek istiyorum; dövizle borçlanmasınlar, maket üzerinden konut satın almasınlar, ödemelerinde temerrüte düşmesinler, ayağını yorganına göre uzatsınlar.