Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
YDS ve YÖKDİL'de Hakim Olduğunuz Taktirde Çok Daha Yüksek Puan Almanızı Sağlayacak 20 Phrasal Verb!
Yüzlerce phrasal verb ezberlemektense neredeyse her sınavda karşılaştığımız 20 tanesini aklınıza kazıyın, puanlar yükselsin.
Dil sınavlarında işinizi kolaylaştırmaya geldik.
YDS ya da YÖKDİL'e girmeye hazırlanıyorsanız belli başlı konularda problem yaşıyor olabilirsiniz.
1. To bring about: neden olmak
The new law will bring about important changes.
(Yeni yasa önemli değişikliklere sebep olacak.)
2. To put off: ertelemek
They had to put off the vote because of the bad weather conditions.
(Kötü hava koşulları nedeniyle oylamayı ertelemek zorunda kaldılar.)
3. To make up for: telafi etmek
I will work this weekend to make up for the lost time.
(Bu hafta sonu kaybettiğim zamanı telafi etmek için çalışacağım.)
4. To bring up: bahsetmek, gündeme getirmek
Several concerns have been brought up regarding personalized search.
(Kişiselleştirilmiş aramayla ilgili çeşitli kaygılar dile getirildi.)
5. To catch up with: yetişmek, karşılamak
Now, technology is catching up with demand.
(Artık, teknoloji talebi karşılıyor.)
6. To take up (a new hobby, etc.): edinmek, başlamak
He left a job in the city to take up farming.
(Çiftçiliğe başlamak için şehirdeki işini bıraktı.)
7. To show up: Gelmek, uğramak
My brother showed up at the party an hour late.
(Kardeşim partiye bir saat geç geldi.)
8. To take over (a business): devralmak, bir işin başına geçmek
My sister will take over the company after my father's retirement.
(Kız kardeşim, babam emekli olduktan sonra şirketin başına geçecek.)
9. To set out: yola çıkmak
We set out for London at sunrise.
(Güneş doğarken Londra'ya doğru yola çıktık.)
10. To suffer from (an illness): sıkıntısını çekmek, problem yaşamak
Many individuals unknowingly suffer from hearing loss.
(Birçok kişi farkında olmayarak işitme kaybı problemi yaşar.)
11. To pull through: başarmak, atlatmak
The surgery was risky, but the patient pulled through.
(Ameliyat riskliydi ama hasta atlattı.)
12. To pass away: ölmek
She's terribly upset because her grandfather passed away last week.
(Geçen hafta büyükbabası vefat ettiği için çok üzgün.)
13. To put forward: öne sürmek, ortaya atmak
At the meeting, I put forward new ideas to improve the company.
(Toplantıda şirketi geliştirmek için yeni fikirler öne sürdüm.)
14. To look up to: saygı duymak, hayranlık beslemek
The little boy looks up to his father.
(Küçük çocuk babasına hayran.)
15. To give up: teslim olmak, vazgeçmek
I worked too much on this project to give up now.
(Bu proje üzerinde artık vazgeçemeyecek kadar çok çalıştım.)
16. To come across: karşılaşmak
I happened to come across an old friend in town.
(Kasabada eski bir arkadaşa rastladım.)
17. To deal with: başa çıkmak
Together, my parents could deal with any situation.
(Ailem, birlikte her durumla başa çıkabilirdi.)
18. To cut down on: azaltmak
Cutting down on smoking and alcohol are sensible moves.
(Sigara ve alkolü azaltmak mantıklı hareketlerdir.)
19. To catch on: rağbet görmek
Online trading has been slow to catch on in this part of the country.
(Çevrimiçi ticaretin ülkenin bu bölgesinde rağbet görmesi yavaş gerçekleşti.)
Yorum Yazın