Görüş Bildir
Haberler
Yaptıkları Kazılardan Sonra Hayatını Kaybeden Araştırmacılar ‘Mumya Laneti’nin Kurbanı mı?

Yaptıkları Kazılardan Sonra Hayatını Kaybeden Araştırmacılar ‘Mumya Laneti’nin Kurbanı mı?

S
05.09.2021 - 08:45

19 ve 20. yüzyıllarda sırasıyla Fransız ve İngilizlerin Mısır’ı işgal etmesi, Mısır hiyerogliflerinin çözümlenmesi ve arkeoloji biliminin gelişmesiyle Eski Mısır’a binlerce yıl boyunca hükmeden firavunların mumyalanmış bedenlerinin gömüldüğü Krallar Vadisi’ndeki mezar odaları birer birer açılmaya başlandı. Ünlü firavun Tutankamon'un lahdi açıldıktan birkaç ay sonra keşfin finansörünün ölmesi ve gazetelerin bunu manşetlerine taşımasıyla mumyaların lanetli olduğu düşüncesi medyaya taşındı ve tüm dünyaya yayıldı. Firavun Tutankamon'un laneti olarak da bilinen mumya lanetinin ne olduğunu merak ediyorsanız içeriğimize buyurun. 👇

Kaynak: https://www.livescience.com/ancient-e...
İçeriğin Devamı Aşağıda

Her şey 1922'de Firavun Tutankamon'un mezarının bulunmasıyla başladı.

Her şey 1922'de Firavun Tutankamon'un mezarının bulunmasıyla başladı.

Kazıyı finanse eden İngiltere'nin önde gelen soylularından George Herbert de Carnarvon mezar bulunduktan birkaç ay sonra hastalanarak öldü. Bunun üzerine 21 Mart 1923'te Amerika'daki bir gazete Firavununun 3.000 Yıllık Laneti Carnarvon'u Hasta Etti manşetini attı. Carnarvon'un hastalığı ve ölümü tüm dünyada duyulurken pek çok gazete benzer başlıklarla habere birinci sayfada yer verdi. Sonrasında firavunu mezarında rahatsız edenlerin lanetlendiği düşüncesi ortaya atıldı.

Carnarvon'un ölümüne aslında bir sivrisinek ısırığı neden oldu.

Carnarvon'un ölümüne aslında bir sivrisinek ısırığı neden oldu.

Tıraş olduğu esnada sivrisineğin ısırdığı yeri istemeden kesince enfeksiyon oluştu ve kan zehirlenmesinden ötürü hayatını kaybetti. Kazı sürecinde kendisine eşlik eden eşi Almina Herbert de Carnarvon da o sıralar hastalandı ama iyileşti ve uzun bir ömür geçirerek 1969 yılında 93 yaşında vefat etti.

Tutankamon'un mezarı 1922'nin Kasım ayında arkeolog Howard Carter tarafından bulundu.

Tutankamon'un mezarı 1922'nin Kasım ayında arkeolog Howard Carter tarafından bulundu.

Ancak Carter, mezar odasına girmek için kazının finansörü Carnarvon'un İngiltere'den gelmesini bekledi. Carnarvon gelince birlikte mezar odasına girip Tutankamon'la gömülen eşyaları incelediler. Ne Carnarvon'un ölümünden önce ne de sonra mezar odasında lanetten bahseden herhangi bir yazıya rastlanmadı.

'Lanet' kavramı kulağa gülünç gelse de bilim insanları tarafından ciddi bir şekilde incelendi ve makalelere konu oldu.

'Lanet' kavramı kulağa gülünç gelse de bilim insanları tarafından ciddi bir şekilde incelendi ve makalelere konu oldu.

1996 ve 1998'de yazılan birkaç makalede bu sözde 'lanete' uzun ömürlü bir patojenin neden olma olasılığı tartışıldı. Bilim insanları, bir patojenin lahitte ne kadar hayatta kalabileceğini hesaplamak içim matematiksel modellemeye başvurdu. Makale yazarlarından Sylvain Gordon konuyla ilgili olarak, 'Lord Carnarvon'un Tutankamon'un mezarına girdikten kısa süre sonra gizemli bir şekilde ölmesine, son derece ölümcül olan uzun ömürlü bir patojen gayet de sebep olmuş olabilir' diyor.

Kısa süre önce yürütülen bir çalışma bu olasılığı çürüttü. 2013'te yürütülen bir çalışmada, Tutankamon'un lahdindeki kahverengi lekeler analiz edildi ve bu lekelere neden olan organizmanın aktif olmadığı görüldü.

Kısa süre önce yürütülen bir çalışma bu olasılığı çürüttü. 2013'te yürütülen bir çalışmada, Tutankamon'un lahdindeki kahverengi lekeler analiz edildi ve bu lekelere neden olan organizmanın aktif olmadığı görüldü.

Ayrıca, epidemiyoloji ve önleyici tıp profesörü olan Mark Nelson'ın 2002'de yaptığı araştırmada mezar odasına giren kimsenin genç yaşta ölmediği gözlemlendi. Kazıda çalışan ya da keşiften kısa süre sonra odaya giren 25 kişinin kayıtlarını inceleyen Nelson, bu kişilerin ortama 70 yıl yaşadığını belirtti ve mumyanın lanetli olduğunu kanıtlayan hiçbir şey olmadığını öne sürdü.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Mumya lanetinin kökeni Tutankamon'dan önceye dayanıyor.

Mumya lanetinin kökeni Tutankamon'dan önceye dayanıyor.

Kültürel antropoloji alanında doktorası olan ve mumyalar ve mumya laneti üzerine bir kitabı bulunan Jasmine Day lanetle ilgili olarak, 'Lanet, 19. yüzyılın ortalarından itibaren sırasıyla kurgusal edebiyat eserleri, korku filmleri ve medya haber ve yazılarının, günümüzde de internetin etkisiyle gittikçe büyüyen bir efsaneden ibaret. Yaptığım araştırmalar sonucunda 1860'lı yıllarda yazılmış, maceracıların kadın mumyaları soyduğu ve üzerlerindeki mücevherleri çaldığı, ardından korkunç bir şekilde öldüğü hikâyeler buldum. Kadınların yazdığı bu hikâyelerde mumyaların soyulması tecavüzü simgeliyor' diyor. Gerçek hayatta ise Batı sömürgeciliğinin altın çağında Mısır mirası yıkıldı ve çalınarak dünyanın dört bir yanına taşındı. Dolayısıyla bu iki durumun bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz.

Diğer araştırmacılar da lanet konusunun Tutankamon'dan önce var olduğu konusunda hemfikir.

Diğer araştırmacılar da lanet konusunun Tutankamon'dan önce var olduğu konusunda hemfikir.

Atina Devlet Üniversitesi'nde tarih profesörü olan ve Mısır kültürünün fantastik tarafları üzerine kitabı bulunan Ronald Fritze konuyla ilgili olarak, 'Mısır'ın gizem diyarı olduğu düşüncesi Yunan ve Romalılara kadar uzanıyor. Bu iki medeniyet zamanla Mısır halkını her türlü doğa üstü şey ve büyüyle ilişkilendirdi' diyor.

Napolyon'un seferinden sonra Mısır, Batı dünyasına açılmaya başladı.

Napolyon'un seferinden sonra Mısır, Batı dünyasına açılmaya başladı.

Fritze bu durumla ilgili olarak, 'Batı halkı mumyalara acayip ilgiliydi. Varlıklı aileler mezarlardan çıkarılan mumyaları gösteriş olsun diye satın alıp evlerinde süs olarak sergiliyordu. Sıradan halk bu hareketlerden rahatsız oldu' diyor. Öyle ki, o dönemde mumyaların lanetli olduğuyla ilgili edebi eserler yazılmaya başlandı. Bunlardan en önemlisi, Drakula'nın da yazarı olan Bram Stoker'ın kaleminden çıkma 1903 tarihli Yedi Yıldız Mücevheri romanıydı. Romanda, mumya lanetine yakalanan bir arkeologun başından geçenler anlatılıyor.

Mumya laneti konusu, sinema sektöründe de kendine yer buldu.

Mumya laneti konusu, sinema sektöründe de kendine yer buldu.

Birmingham Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Eleanor Dobson konuyla ilgili olarak, '1920'li yılların başında sinema seyircisi, Mısır'da yapılan keşifleri gotik bir anlatıyla beyaz perdede görmek için ölüyordu' diyor. Lanet konusu o kadar ön plandaydı ki, yolcu gemisi Titanic battığında insanlar, gemiyi Britanya Müzesi'nde sergilenen bir rahibe mumyasının batırdığını düşündü ve müzeye sayısız mektup yazıldı. Müze müdürü de kamuoyunda oluşan paniği gidermek için bunun sadece söylentiden ibaret olduğunu açıklama gereği hissetti. Yine de insanlar ölü rahibenin ruhunu yatıştırmak için mumyanın etrafına çiçek konmasını talep etti ve bunun için müzeye bağışta bile bulundular.

Tutankamun'un lahdinin lanetli olduğu fikrinin yayılmasında en büyük pay, bu düşünceyi ilk kez duyuran Times of London gazetesine ait.

Tutankamun'un lahdinin lanetli olduğu fikrinin yayılmasında en büyük pay, bu düşünceyi ilk kez duyuran Times of London gazetesine ait.

Gazete tarafından yayımlanan haberin uyandırdığı ilgi, diğer gazeteleri de benzer haberler yayımlamaya itti ve sonrasında her gazete lanetle ilgili başlık atar oldu. Jasmine Day bununla ilgili olarak, 'Bu durumdan en çok ekmek yiyen gazetecilerden biri de eski Mısırbilimci ve lahdi kazan arkeolog Howard Carter'ın rakibi olan Arthur Weigall'dı. Carnarvon öldüğünde Weigall, Tutankamon'un lanetinin onu öldürdüğünü iddia etti. Oysa bizzat lanete inanmadığını açıklamıştı' diyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Carter, lahdin lanetli olduğu fikrini öne attığı için Weigall'ı suçlasa da insanlar lanete inanmaya devam etti.

Carter, lahdin lanetli olduğu fikrini öne attığı için Weigall'ı suçlasa da insanlar lanete inanmaya devam etti.

Day dönemin okurlarıyla ilgili olarak, 'Onlarca yıldır kurgulanmış lanet öyküleriyle büyüyen milyonlarca okur lanet fikrine isteye isteye inandı. Çünkü, Dünya Savaşı biteli birkaç yıl olmuştu ve bu insanlar kaybettikleri aile fertlerinin ölüleriyle iletişim kurmanın mümkün olduğuna inanmak istiyordu' diyor. Sherlock Holmes'ün yazarı Arthur Conan Doyle gibi pek çok ünlü yazarın da lanete inanıyor olması, lanetin gerçek olduğu düşüncesinin yayılmasına katkıda bulundu.

Carter'ın kendisi de bizzat bu lanet kargaşasının bir parçası oldu.

Carter'ın kendisi de bizzat bu lanet kargaşasının bir parçası oldu.

1923'te evcil kanaryası ölen Carter, dergi yazarı Percy White'ın yardımıyla hayvanının ölümünü anlatan Kuşun Mezarı: Beyaz Kanaryanın Ölümü adlı bir yarı kurgusal kısa hikâye yazdı. Day bu konuda, 'Carter'ın lanet konusundaki söylentilerin sefasını sürdüğü kadar cefasını da çekti. Sözde lanet konusunda gazetelerde doğrulardan çok yalanlar paylaşılmaya başlandığında bu durumdan epey rahatsızlık duydu ve zamanında söylentilere göz yumduğuna da pişman oldu' diyor.

İnsanlar hâlâ daha arkeolojik keşifleri ve güncel olayları lanetlerle bağdaştırıyor.

İnsanlar hâlâ daha arkeolojik keşifleri ve güncel olayları lanetlerle bağdaştırıyor.

2018'de İskenderiye'de 2.000 yıllık devasa bir tabut bulunduğunda yerel halk tabutu açmanın kendilerini lanetleyeceğinden korktu ve açılmaması için epey çabaladı. Aynı şekilde Evergreen adlı yük gemisi bu yılın başında Süveyş Kanalı'nı tıkadığında kimileri, Fustat'taki bir müzeye taşınacak olan firavun mumyalarının bunun önüne geçmek için geminin kanalı tıkamasına neden olduğunu savunarak yetkilileri kararlarından döndürmeye çalıştı.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir 👇

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
6
5
3
2
1
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın