Toplumun Bizi Acımasızca Kalıplara Soktuğunun 13 Kanıtı
Nereden çıktığı belli olmayan kurallar ve doğru diye dayatılan şeyler ile herkesle aynı düşünüp aynı hareket etmeye zorlanıyoruz. Üstelik bunların çoğunun farkında bile değiliz. Biraz sorgulayıp, bu kalıpların dışında yaşamak istediğimizdeyse hemen çeşitli ithamlara, eleştirilere maruz kalıyoruz. Sonra farkında olmadan bir bakmışız biz de herkes gibiyiz. İşte bizi sinsi sinsi buna sürükleyen nedenlerden bazılarını sizler için derledik.
1. Kıyafet seçimlerimize, giyim tarzımıza göre acımasızca eleştiriliyoruz.
2. İçimizden geldiği için dolu dolu bir kahkaha attığımızda bile saygısız ya da iffetsiz gibi tanımlarla damgalanıyoruz.
Sanki iffet ve namus bunlarla ölçülebilirmiş gibi...
3. Küpe takmak, saç uzatmak sanki sadece kadınlara özgü bir olguymuş gibi bunları yapan erkeklere de hemen birer etiket yapıştırılıyor.
Neden kadınlara özgü olsun ki? Bir kadının maskülen tarzı sevmesi kadar normal olan bir durumdur bu. Ama ne yazık ki bunları tercih eden erkeklere -sanki kişilik ve karakter bunlarla anlaşılabilirmiş gibi- hemen işe yaramaz, serseri, sorumsuz, ayyaş gözüyle bakılıyor.
Özellikle akrabalar tarafından yapılan saçma sapan şakalar, iğnelemeler, ile yapılan baskılar da cabası.
4. Bir erkek sevgilisine, eşine fazla düşünceli, kibar davrandığında hemen kılıbık hanım köylü gibi saçma sapan yakıştırmalara maruz kalıyor.
Erkekliğin, kadına söz geçirmek ile olacağını, onların her işi yapamayacağını düşünen sığ zihniyet tarafından uydurulan saçma bir algıdan başka bir şey değildir bu.
5. Güzellik ve çekiciliğin sadece fiziksel özelliklere bağlı olduğunu sanıyoruz.
Belli ölçülere sahipsen, kaslı bir vücudun varsa çekici olabilirmişsin, dışarı çıkarken daima makyajlı ve bakımlı olman gerekiyormuş gibi sadece dış görünüşe odaklı saçma sapan bir sürü algı empoze edilerek yaşıyoruz. Oysa kilolu bir kadın veya bu tanımlara girmeyen bir erkek de gayet etkileyici olabilir. Çünkü insanları esas çekici ve güzel yapan şeyler; zekaları, kişilikleri ve özgüvenleridir.
6. Başarılı olup olmadığımız sadece, yaptığımız meslek, okuduğumuz bölüm ya da ne kadar para kazandığımız gibi kıstaslar ile ölçülüyor.
Oysa esas başarı insanın kişiliğinin ne kadar sağlam olduğu, hayata karşı ne kadar güçlü durabildiği, karakterinden ödün verip vermediği, amacının peşinden azimle ne kadar gidebildiği gibi şeylerdir. Sadece belirli konumlara, edilen kazanca göre değerlendirilebilecek bir şey değil.
7. Ve daha da kötüsü bu meslekler de kendi arasında cinsiyetçi bir tutumla kadın işi - erkek işi diye sınıflandırılıyor.
Kadın da erkek de isterse her işi yapabilir. Bir kadından harika bir mühendis, bir erkekten çok iyi bir hemşire gayet de olur. Çünkü önemli olan, kişinin hangi mesleği yaparak mutlu olacağıdır.
8. Sanki en önemli göstergesi buymuş gibi sınavlardaki başarımıza göre iyi bir evlat olup olmadığımız yönünde kıyaslandırılıyoruz.
Sırf bu sebeple neredeyse ilkokula başladığımız ilk günden beri yarış atı gibi sınavdan sınava koşturuluyoruz.
9. Düşüncelerimize, kökenimize, hayata bakış açılarımıza göre kategorizeleştiriliyoruz.
Ateist- dindar, sağcı-solcu, zengin-fakir gibi ayrımlar ile geldiğimiz yere, siyasi görüşümüze, hayat standartlarımıza göre kutuplaştırılıyoruz. Daha da kötüsü bizim gibi düşünmeyenlere saygı duymuyor, iletişime geçmekten kaçınıyoruz. Oysa bunun tek bir doğrusu olmadığını, en önemli şeyin insan olabilmek olduğunu göremiyoruz.
10. İdeal bir hayat için, hepimizin evlenmesi ve çocuk yapması gerekiyormuş gibi hissettiriliyor, belli bir yaştan sonraysa bu yönde ciddi bir baskıya maruz kalıyoruz.
Evet, biri ile hayatını birleştirmek, yuva kurmak belki de dünyanın en güzel şeylerinden biridir. Ama bazı insanlar vardır ki bu kalıba uymaz, hayatını o çerçevede görmek istemiyor ya da evlense bile bir çocuğun sorumluluğunu almak istemiyor olabilir. Aslında böylesi evliliği, bir yol arkadaşlığından ziyade sadece çocuk yapılan, rahat gezip tozulabilen bir olgu olarak gören zihniyetten çok daha iyidir.
11. Özellikle kadınlara sadece bunun için dünyaya gelmişler gibi, anne olmak, iyi bir ev hanımı olmak gibi misyonlar yükleniyor.
Oysa bir kadın da, bekar bir hayatı tercih edebilir, hayallerinin peşinden koşup, kendini kariyerine adayabilir. Ve bu yolda bir hayat arkadaşı seçse bile, anne olmamayı tercih edebilir.
Çünkü kadın olmak sadece bunlardan ibaret değildir.
12. Popüler olan bir şeyi yapmadığımızda, kullanmadığımız veya almadığımızda anormalmişiz gibi hissettiriliyoruz.
Son model telefonu almak, son moda şeyleri giymek, herkesin gittiği popüler mekanlara gitmek... Belki de bunların hiçbirinden gerçekten hoşlanmıyoruz ya da ihtiyacımız yok ama yapamadığımızda eksik gibi hissediyoruz.
13. Aşkın sadece bir kadın ve bir erkek arasında yaşanabileceğine bunun dışındaki tercihlerin sapkınlık, hastalık vs olacağına inandırılıyoruz.
Oysa aşkın, cinsi rengi olmaz. Aşk, aşktır!
Tüm bu sebeplerle farkında olmadan hayallerimizi, aslında ne yapmak istediğimizi unutuyor, kendimiz olmaktan vazgeçiyoruz.Oysa bu hayat bizim ve nasıl istersek öyle yaşamalıyız!
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
#2 Bazıları ağzını yaya yaya kahkaha attığı için herkes duyuyor, bu hoş değil. Bizim üst komşumuz, balkona çıkıp gürültülü kahkaha attığı için komşulardan de... Devamını Gör
Elalem ne der şeysini hayatınızdan çıkarın. Yaşayın gitsin hayat kısa
13 hangi diziden :)