Görüş Bildir
Haberler
Sırları Bir Türlü Çözülemeyen ve Sürekli Yalanlanan Gizemli Bir Amerikan Projesi: Vela

Sırları Bir Türlü Çözülemeyen ve Sürekli Yalanlanan Gizemli Bir Amerikan Projesi: Vela

Meraklılarının yakından bildiği ve  hakkındaki tartışmaların günümüze kadar devam ettiği, oldukça çarpıcı bir konu Vela olayı. Konuyu bu derece önemli yapan nedenlerin başında ise, olayın olası bir nükleer silah deneyi olduğu yönündeki güçlü kanıtlara rağmen ABD'nin ısrarla bunu reddetmesi ve arka planda adı geçen İsrail Devleti ile olan siyasi ilişkiler geliyor.

Gelin bu tartışmalara ve yaşanan bu gizemli olaya yakından bakalım.

İçeriğin Devamı Aşağıda

1959 yılında ABD tarafından başlatılan Vela Projesi'nin amacı; uzayda ve atmosferimizde gerçekleşen nükleer patlamaları tespit etmekti.

1959 yılında ABD tarafından başlatılan Vela Projesi'nin amacı;  uzayda ve atmosferimizde gerçekleşen nükleer patlamaları tespit etmekti.

Ve bu proje kapsamında tam 12 adet uydu uzaya gönderilerek çeşitli gözlemler yapıldı.

Gönderilen 12 adet Vela uydusu özelliklerine göre iki gruba ayrılıyordu;

Gönderilen 12 adet Vela uydusu özelliklerine göre iki gruba ayrılıyordu;
Gönderilen 12 adet Vela uydusu özelliklerine göre iki gruba ayrılıyordu;

Orijinal Vela olarak adlandırılan ilk grup; sadece alan algılama için sensörlerle donatılmış ve 1963 ile 1965 yılları arasında üç çift halinde uzaya gönderilmiştir.

Gelişmiş Vela adı verilen ikinci nesil ise 1967, 1969 ve 1970 yıllarında fırlatılmıştır. Bu gruptaki uydular ise üzerlerinde 'bangmetreler' adı verilen ışık dalgalanmalarını milimetre altı saat ölçeğinde kaydeden optik sensörler bulundurmaktaydı.

Bu uydulardan en sonuncusu 1984 yılında kapatılmıştır.

Tarih, 22 Eylül 1969 gününü gösterdiğin bu uydulardan Vela 6911; Hint Okyanusunun güney bölümünde Bouvet adası yakınlarında , flash patlamalarına benzeyen ışımalar tespit etti.

Tarih, 22 Eylül 1969 gününü gösterdiğin  bu uydulardan Vela 6911; Hint Okyanusunun güney bölümünde Bouvet adası yakınlarında , flash patlamalarına benzeyen ışımalar tespit etti.

İşte belirgin bir şekilde elde edilen bu bulgular, üzerine yıllar boyu sürecek büyük ve üzerine birçok teorinin ortaya atıldığı tartışmaların başlangıcı oldu.

Çünkü ortaya çıkan bu 'Double Flash' tipi ışıma, yaklaşık olarak 2-3 klitonluk bir bomba ile gerçekleşen nükleer bir patlamanın karakteristik özelliklerini taşıyordu.

Bu noktada nükleer patlamaların özelliklerine yakından bakacak olursak; tüm atmosferik nükleer patlamalar, benzersiz ve algılanması kolay bir imza üretirler. Bu imza, önce çok kısa ve şiddetli bir flaş ışıması daha sonra çok daha uzun süreli ve daha az yoğun ışık yayımı şeklinde ortaya çıkar. 

 Vela 6911'in tespit ettiği ışımalar da bu özelliklerine sahipti.

Çok geçmeden kulislerde patlamanın arkasında İsrail ve Güney Afrika'nın olduğu konusunda güçlü varsayımlar ortaya atıldı.

Çok geçmeden kulislerde patlamanın arkasında İsrail ve Güney Afrika'nın olduğu konusunda güçlü varsayımlar ortaya atıldı.

Raporun Oval Ofis'e ulaşmasından kısa süre sonra ise Beyaz Saray'daki durum odasında bu olayın ele alınması konusunu tartışmak için acil bir toplantı gerçekleştirildi.

Toplantıda; Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski, küresel meseleler araşatırmalarının yardımcısı Gerald Oplinger, Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Ajansı Spurgeon Keeny'nin direktör yardımcısı ve Başkanlık Bilim Danışmanı Frank Press de bulunuyordu.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Durum oldukça kritikti çünkü doğrulanması oldukça yüksek olan bu nükleer deneme, Jimmy Carter başkanlığındaki ABD yönetimini oldukça zor bir konuma getirecekti.

Durum oldukça kritikti çünkü doğrulanması oldukça yüksek olan bu nükleer deneme, Jimmy Carter başkanlığındaki ABD yönetimini oldukça zor bir konuma getirecekti.

Son zamanlarda Ortadoğu'da İran gibi güçlü bir müttefikin çökmesi zaten ABD için büyük bir sorundu, bir de seçim kampanyası yaklaşıyordu ve nükleer silahlanmanın yayılmasının önlem alınması konusuna büyük önem veren Carter, bu olaydan dolayı büyük zarar görebilirdi. 

Ayrıca İsrail'in, nükleer denemeyle bağlantılı olması (muhtemelen öyle görünüyordu), siyasi ilişkilere de ciddi hasar verebilirdi.

Toplantıda, nükleer denemenin olasılığı %90 gibi bir orana yerleştirildi ve hem verilerin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi hem de geciktirici bir taktik olarak detaylı bir panel hazırlanmasına karar verildi.

Ayrıca yönetim, ABC televizyon muhabiri John Scali'nin Pentagon'daki yetkililerden bilgi aldıktan sonra hikayeyi yayınladığı 25 Ekim 1979 tarihine kadar olay gizli tutuldu.

Dr. Jack Ruina başkanlığında yapılan panelden çıkan sonuç raporu ise oldukça ilginçti.

Dr. Jack Ruina başkanlığında yapılan panelden çıkan sonuç raporu ise oldukça ilginçti.

Raporda; 'Olay muhtemel bir nükleer patlamadan kaynaklanmamıştır. Ortaya çıkan ışımalar, uyduya güneş ışığını yansıtan bir meteroidden kaynaklı olabilir.' yazıyordu.

Bu sonuç, ABD'nin yirmi yıldan fazla bir süre için 'gizli nükleer patlamaları kesin olarak tespit edebilme kabiliyeti' konusunda halkın güvenini kaybetmesine neden oldu.

Bu kararın alınmasında en güçlü nedenler olarak ise şunlar gösterildi;

Bu kararın alınmasında en güçlü nedenler olarak ise şunlar gösterildi;

- Vela uydusu, yaklaşık 10 yıldır görev yapıyordu bu yüzden elde ettiği verilere tamamen güvenilemezdi.

-  Işıma gözlemlenmesine rağmen herhangi bir radyoaktif şiddet tespit edilememişti.

- Uydunun üzerindeki araçlar eskidiği ve eşit derecede hassas olmayan iki bangmeterin yanıp sönme parlaklığı üzerinde anlaşamadığından dolayı sensöre gelen veriler teyit edilemiyordu.

Ancak diğer kaynaklardan elde edilen kanıtlar ise bu flash patlamasının, nükleer patlama kaynaklı olduğunu desteklemekteydi.

Ancak diğer kaynaklardan elde edilen kanıtlar ise bu flash patlamasının, nükleer patlama kaynaklı olduğunu desteklemekteydi.

- Bağımsız olarak yürütülen bir araştırmada, Melbourne, Avustralya'daki koyunların tiroidlerinde, olaydan sonraki dönemlerde  iyot-131'e rastlanıldı.

(İyot-131, yarı ömrü çok kısa, sadece nükleer reaksiyonlar sonucu oluşan radyoaktif bir maddedir ve insanlara da genellikle adyoaktif artıkların yayıldığı alanlarda otlayan hayvanlardan sağılan sütün aracılığıyla geçer.)

Porto Riko'daki Arecibo Gözlemevi tarafından sıra dışı, hızlı hareket eden bir iyonosferik rahatsızlık tespit edildi.

- ABD Deniz Kuvvetleri'nin denizaltı Ses Gözetleme Sistemi (SOSUS) tarafından da şiddetli ve patlayıcı bir şeyin Afrika'nın güney ucundaki okyanusta yayıldığı rapor edilmiş.

- Tüm bunlara ek olarak, eskidiği iddia edilen Vela uyduları daha önce  41 atomik patlamayı başarıyla kaydetmiştir.

İçeriğin Devamı Aşağıda

"22 Eylül Etkinliği" ya da "Güney Atlantik Flaşı" olarak adlandırılan ve hala gizemini koruyan bu olay üzerine yapılan araştırmalar hala devam etmekte.

"22 Eylül Etkinliği" ya da "Güney Atlantik Flaşı" olarak adlandırılan ve hala gizemini koruyan bu olay üzerine yapılan araştırmalar hala devam etmekte.

Bu araştırmalarda özellikle, İsrail'in Güney Afrika desteğiyle sahnelenen düşük verimli bir nükleer testi ele geçirip geçirmediği konusu üzerinde durulmaktadır. Ancak yine de Vela verilerinin bir testten kaynaklandığı görüşünü destekleyen yeni bilgi ve analizler ortaya çıksa da bunlar hiçbir şekilde sonuç verici olamamaktadır.

Araştırmalar her ne kadar sonuç verici olmasa da, ortaya atılan şu iddialar oldukça düşündürücü ve olayı özetler nitelikte;

Araştırmalar her ne kadar sonuç verici olmasa da, ortaya atılan şu iddialar oldukça düşündürücü ve olayı özetler nitelikte;

-Işımalar, İsrail'in Güney Afrika ile işbirliği içinde olduğu bir silah testinin sonucuydu. 

-Ancak siyasi ilişkiler nedeni ile Carter yönetimi, bunu örtbas etmek için önemli bir baskı altına alındı.

- Çünkü yakın bir müttefik tarafından yapılan böyle bir test, ABD'nin nükleer silah azaltma taahhüdünü zayıflatmakla kalmaz, aynı zamanda Başkan Carter'ın Demokrat Partinin Yahudi kanadını kaybetmesine yol açabilirdi.

- Ayrıca bu olay, nükleer karşıtlarını kızdırarak ciddi oy kaybına neden olabilirdi.

-Tüm bu nedenlerle yönetim, kolay bir yol izlemiş ve gözlemlenen bu ışımaların teknik bir aksaklıktan kaynaklandığını iddia etmiştir.

ABD- İsrail ilişkileri ve Amerika'nın kirli sicili düşünüldüğünde, bu iddialar oldukça inandırıcı gelse de bunlarında kesin kanıtlar olmadığını bir kez daha hatırlatmakta fayda var.

ABD- İsrail ilişkileri ve Amerika'nın kirli sicili düşünüldüğünde, bu iddialar oldukça inandırıcı gelse de bunlarında kesin kanıtlar olmadığını bir kez daha hatırlatmakta fayda var.

Her iki yönde de yapılan araştırmalar ve ortaya sürülen kanıtlar, bu olayınn daha uzun süre tartışılacağını gösteriyor.

Kaynak12, 3

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
54
32
32
14
3
3
3
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?