Ortada Hiçbir Neden Yokken Uykuda Hayatımızı Kaybetmemize Sebep Olan Kabus Ölümü Sendromu
Gençlerin kâbuslarında gizlenen ve uykularında bıçaktan elleriyle onları deşen Freddy Krueger efsanesinin başladığı Elm Sokağında Kâbus filminin gerçek olaylardan esinlendiğini biliyor muydunuz? Filmin yapımcısı Wes Craven'ın filmi beyaz perdeye kazandırmasına neden olan o gazetede gördüğü ürkünç ölüm vakalarını merak ediyorsanız içeriğimize buyurun. 👇
1970 ve 80'li yıllarda ABD'ye göçen kimi Güneydoğu Asyalılar ilginç bir şekilde uykularında can veriyordu.
Ölenlerin herhangi bir gözle görülür sağlık sorunu olmamasına rağmen durduk yere uykularında bağırdıkları, sonrasında ise oracıkta can verdikleri görülüyordu. Hem halk hem de makamlar bu ölümleri şaşırtıcı bulunduğundan medyada sık sık bunlara değiniliyordu. Wes Craven da bu ölümlerden etkilenerek filmin konusuna yön verdi.
1980'li yıllarda bu şekilde vefat eden insan sayısı endişe verici derecede yüksekti.
ABD makamları 1981 itibarıyla durumu gözlemlemeye başladıktan sonra bu şekilde 117 ölüm yaşandı. Sağlık yetkilileri bu durumu önce Asyalı Ölüm Sendromu, sonra ise Ansızın Gece Ölüm Sendromu olarak adlandırdı. Popüler kültürde ise bir dizi başka isimle anıldığı oldu. Uykuda ölme durumu Filipinler'de bangungut, Japonya'da pokkuri, diğer ülkelerde de daha farklı adlandırılsa da hepsi kabaca 'kâbus ölümü' anlamına geliyor.
80'lerde bu gizem herkes gibi ABD yetkililerini de şaşkına çevirdi.
Bizzat dört ölümle karşılaşan tıbbi tetkikçi Dr. Michael McGee, 'Ölüm sebeplerinin ne olmadığını biliyorum. Başlarından vurularak, kalplerinden bıçaklanarak, çatıdan düşerek ya da zehirlenerek ölmediler. Her vakada otopsi yapmamıza rağmen hiçbir şey bulamadık. Üçüncü ve dördüncü ölümler çok hızlı gerçekleşince sebebini merak etmeye başladık' dedi.
Daha sonra vefat eden 18 kişinin otopsilerinde hepsinin kalplerinin genişlediği görüldü.
1'i hariç hepsinin kalp iletim sisteminde kalp kas kasılmalarına neden olan sıkıntılar olduğu fark edildi. Otopsileri yapan Dr. Friedrich Eckner dramatik bir şekilde 'Hepsinin kalbi sanki kısa devre yapmıştı' açıklamasında bulundu.
1987'de ölümler daha sistematik bir şekilde incelendi ve çalışmanın sonuçları bir dergide yayımlandı.
Çalışma, ABD'deki ve Tayland'daki mülteci kamplarındaki ölümleri inceleyerek bu tür ölümlerin ABD'de daha sık yaşandığı sonucuna ulaştı. Araştırma yalnızca uykusunda ölenlere odaklanırken ölenlerin ailelerinde, arkadaşlarında ve Tayland'daki diğer kamp sakinlerinde de benzer durumların yaşanıp yaşanmadığı üzerinde de durdu.
Ölenlerin çoğunun önceden uyku bozuklukları yaşadığı tespit edildi.
Bu ölümlerin hem genetik temelli olduğunu hem de epilepsi hastalarında daha çok görüldüğü sonucuna varıldı.
Ayrıyeten aniden ölen Güneydoğu Asyalıların ABD'ye yeni göçmüş olma eğilimi gösterdiği, bu yüzden kısa süreli göçmenlerin uzun süreli göçmenlere kıyasla ölüm riskinin daha fazla olduğu açıklanırken stresin de bir faktör olduğunun altı çizildi.
Göçmenlerin kültür ve inancının bir parçası olan kâbus ruhlarının da ölümlerinde etkisi olabileceği vurgulandı.
Dönemki tetkikler, her ne kadar ölümlerin asıl sebebi kalple ilgili bir sıkıntı olduğunu gösterse de inançlarının üzerlerinde oluşturduğu baskının da etkili olduğu konusunda açıklamalar da yapıldı. Wes Craven bu gizemi beyaz perdeye aktardıktan uzun süre sonra olaylar tıbbi ve bilimsel açıdan kesin olarak çözümlendi. Ölen kişilerde Brugada sendromunun görüldüğü belirlendi. SCN5A geninin mutasyona uğraması olarak da bilinen Brugada sendromu, kalp ritmini bozarak hastaların ölmesine neden oluyor. Bu sendromun genetik olarak gelecek nesillere aktarımı ise SUNDS gibi ani bebek ölümü vakalarını tetikliyor.
Yorum Yazın