Mistik DJ: Mercan Dede
Arkın Ilıcalı, nam-ı diğer Mercan Dede. Mercan Dede deyince hepimizin kafasında yaşını
başını almış, beyaz sakallı, yaşlı bir amca portresi çiziliyor ancak kendisini
gördüğümüz zaman ''bu muymuş?'' deyip biraz şaşırıp, hayal kırıklığına
uğruyoruz.
Arkın Ilıcalı, ilk 5 yaşında dolmuşta duyduğu ney sesiyle, ikincisi ise 13
yaşında Bursa'da semazenleri izlerken etkilenmiş. Semazenleri 'meleklerle
uzaylılar arasındaki varlık' olarak benzetmiş. Ney'e gönül verişi ise
İstanbul'da üniversite okurken ney'in sesini tekrar duymasıyla başlamış. Ney'in
boyutlarını alıp, su borusundan ney yapmaya çalışmış. Kendisine ney'i ise 1 yıl
7 ay 18 gün boyunca dükkanına gittiği Konyalı Ömer ''Evladım ney parayla alıp
satılmaz, ancak talip olana hediye edilir, bu da benim sana hediyem.'' diyerek
vermiş.
Gel gelelim Kanada macerasına. Kanada'da yaşayan bir arkadaşı, ülkeleri
fotoğraflarla anlatan bir sergi açması ve bu sergideki fotoğraftan etkilenen
Paul Hamilton adında bir öğretim görevlisi Mercan Dede'ye ebru sanatını
öğretmesi karşılığı burs vereceğini söyleyerek başlamış. Ancak parasız pulsuz,
İngilizce bilmeden gitmiş Kanada'ya.
''Ney bulunduğu topraktan koparıldığı için inler.''
Arkın Ilıcalı'nın Arkın Allen'e dönüşmesi ise yine Kanada'da oldu. Allen,
Kanadalı eski eşimden aldığım bir soyadı. Kanada’da böyle bir durum var. Sen
eşinin soyadını, o da seninkini alabiliyor. Kısaca o, Jennifer Ilıcalı oldu;
ben de Arkın Allen. Dj'lik işi ise çalıştığı gay barda çalan Dj'in hastalanması
sonucu kendisinin kabine geçip, çalmasıyla başladı.
''Benim annem aşk, babam aşk, benim peygamberim aşk. Ben aşk ülkesinde
yaşıyorum. Benim her şeyim aşk.''
Peki ya o acayip saç stili. İşte saç olayı da mahalle berberine ''Ne istiyorsan
yap.'' demesiyle başlamış. Eee berber de şaşkınlıkla beraber girişmiş saç
kesimine. Mercan Dede'nin saçını ilk berberin babası görüp ''Saçların gün
batımında suyun yüzeyine çıkan balinalar gibi olmuş.'' diyerek güzel de bir
eleştiri de bulunmuş.
Mercan Dede'nin havaalanındaki polisle de ilginç bir anısı olmuş. ''Yıllar evvel, henüz Türkiye'de hemen hemen hiç tanınmazken, yurt dışından Türkiye'ye geri dönüşte, bütün müzisyen kardeşlerimizle birlikte Atatürk Havaalanı'nda pasaport kontrolüne girdik, en önde benim ve arkada tüm
grup var. Görevli memur, saçlarımı, küpelerimi, kısaca görünüşümü beğenmemiş
olmalı ki bana bayağı kinayeli ve alaycı bir şekilde sorular sormaya başladı,
ben her birine sabırla karşılık verdim, ne iş yaptığımı sordu: 'Müzikle
uğraşıyorum' dedim, 'Ne müziği metal filan mi?' diye sordu,
bende 'Hayır, Mercan Dede isminde grubumuz var. Daha ziyade doğu müzikleri
ile uğraşıyoruz' dedim, bana 'Mercan Dede kim, nerde?' diye
sordu, bende 'O benim takma ismim' dedim, onun üzerine, sol kaşını
kaldırıp 'Yani sen Mercan Dede'sin' dedi. 'Evet'' diye cevap
verdim, sol omzumun üstünden arkadaki ekibe bakıp 'Peki bunlarda kırk
haramiler mi?' diye sordu, her ne kadar alaycı bir halde sorulduysa da ben
çok güzel bir espri olduğunu düşünmüşümdür hep.''
Yorum Yazın