Mavi Boncuk Filmiyle İlgili İlk Defa Duyacağınız Bu Detaylar Filmi Başka Gözle İzlemenizi Sağlayacak
Kemal Sunal'ın çekimler esnasında yaptıklarını okuyunca göz yaşlarımı tutamadım...
1974 yapımı film, ekipten de anlayacağınız gibi yine bir Arzu Film şahanesi. Filmin yönetmeni, senaryoya da katkısı olan Ertem Eğilmez. Senaryo kaleminde ise Sadık Şendil ve filmde Şeker Kamil olarak gördüğümüz Zeki Alasya var.
Film ilk önce "Sürüsüne Bereket" ismiyle afişlenmiş. Ancak daha sonra Mavi Boncuk olarak değiştirilmiş, ki bizce bu isim filmle çok daha müthiş bir bütünlük sağlıyor.
Filmin konusu Türk Sineması'nda çokça işlenen "kaçırılan kişinin, kaçırana aşık olma" durumu olan Stockholm Sendromu üzerine kuruludur. Fakat Mavi Boncuk, şimdiye kadar bu sendrom üzerinden çekilen filmler arasında en nahif haliyle bu konuyu işlemiştir.
Film çekildiğinde Tarık Akan 25, Emel Sayın 29, Kemal Sunal 30, Halit Akçatepe 36, Metin Akpınar 33, Zeki Alasya 31, Münir Özkul 49, Adile Naşit ise 44 yaşındaydı.
Mavi Boncuk'un ev sahneleri, Yeşilköy Gazi Evrenos Caddesi’nde bulunan ve Stavro’nun eski köşkü olarak bilinen köşkte çekilmiş. Meşhur halı sahnesi ise Beyoğlu sokakları ile başlıyor.
Filmde yaşanan Tarık Akan ve Emel Sayın aşkı ise gerçek. İkili, Emel Sayın eşinden ayrıldıktan sonra yani 1973 yılından itibaren 4 yıl birlikte oluyorlar ancak bu ilişki saklı gizli, afişe olmadan devam ediyor.
Şimdi şu sahneye ve özellikle Tarık Akan'a dikkatli bakın. Metin Akpınar'ın anlattığı, tam bu sahnenin çekildiği gün ve öncesiyle ilgili çok hoş bir anı var:
Filmin sonunda yer alan ekibimizin bir meyhanesi var ya hani, hah işte onu oyuncular kendi elleriyle yapmışlar Yakacık'ta.
Emel Sayın'ın yıllar sonra Kemal Sunal ile ilgili anlattığı anı ise insanın gözlerini dolduracak cinsten...
'O zamanlar tığ gibi delikanlı, cepte para çok.
Oyuncu bir de, Mavi Boncuk filmini çekiyoruz. Bir gün setten çıktık, eve gidiyoruz.
Ben Laleli'de oturuyorum, Kemal benden önce çıktı.
Herkes yevmiyesini almış.
Taksiyle kendi arabasıyla giden gitti. Baktım Kemal yürüyerek gidiyor, üç kilometre var gideceği yere.
Her gün yürüyerek gidip geliyor, merak ettim nereye gidiyor bu adam böyle diye.
Uzun süre yürüdü, sonra bir bankta yatan adamı kaldırdı...
Bir şeyler konuştular, sonra cebinden para çıkarıp verdi.
Şaşırmıştım, ardından biraz daha ilerde bir lokantaya girdi, bir şey yemeden çıktı, oraya da para verdiğini görmüştüm...
Bıraktım takibi, banktaki adama yaklaştım, 'Tanıyor musunuz o az önce size para veren adamı?' dedim.
'Adını bilmem, sormam da, her gün para verir bana...' dedi.
Teşekkür ettim, az ilerdeki lokantaya gittim, 'Az önce gelen beyin borcu mu var size?' dedim, tanımadılar beni...
'Kemal abi'nin mi, yok hayır bize her gün evsizler uğrar, yemek yediririz.
O da sağolsun, onların yemek masrafını öder' dedi.
Ertesi gün Kemal'in yanına gittim, 'Sen ne güzel bir adamsın ya...' dedim, ne olduğunu anlayamadı, sarıldım ağladım.
'Ölme sen benden önce' dedim, dinletemedim.'
Yorum Yazın
O değil de fotoğrafları görünce tek gözü dolan ben miyim?
25-30 yaşlarında, ne güzel olgun, yardımsever insanlar.Birde kendi neslime bakıyorum şimdi.Yanlış zamanda doğmuşum gerçekten çok yanlış.
''...Çoğu zaman, iyi ki bu muazzam insanlarla büyüdüm diyorum... Keşke aynı sette rol paylaşsaydım demiyor da değilim... ''