Keyfinizi Yerine Getirecek 10 Film
En iyi arkadaşınızdan size güzellik.
Pepapp'tan bu sıcak yaz günlerinde keyfinizi yerine getirecek 10 film. İyi seyirler anacım. <3
1- Duyguların Rengi (The Help)
1960’lı yıllar Mississippi’sinde 2 genel ve acımasız kural vardır: 1- Kadınlar evlenip çocuk yapmalıdır. 2- Beyazlar her zaman daha haklıdır. Eugenia Pelan bu tabuları yıkıp yazar olmaya karar verir. İlk kitabının konusu da bellidir: Siyahi kadınların yaşadıkları zorluklar ve buna rağmen bitmeyen neşeleri. Kötü bir gün geçiriyorsanız, Minny Jackson’ın kaka olan şakasını mutlaka görmelisiniz.
2- Kadınlar Ne İster (What Women Want)
Bir erkek bir kadının ne istediğini bilebilir mi? Asıl soru şu: Bunu gerçekten bilmek ister mi? Nick Marshall ağda ya da dedikodu yaparak kadınları daha iyi anlayacağını sanır. Çünkü ona göre kadınlar çoraplarının kaçmasından korkan, minnoş bir türdür. Fakat durumun ne kadar komplike olduğunu, birden kadınların iç seslerini duymaya başladığında anlar. O zaman kadın zekasını ve hassasiyetini fark edecek, beyni patlar gibi olacaktır. Seni düşüncelerimizle döveriz!
3- Şeytan Marka Giyer (The Devil Wears Prada)
Andrea Sachs New York’ta, prestijli bir dergi olan Runaway
Magazine’de çalışmaya başlar. Fakat kibirli ve hiç çocuk olmamış kadar kötü
Miranda Priestly’nin asistanıdır. Bir manikürcüde çalışsa bundan daha az
yorulur ve daha mutlu olur. Kuyu kazmalar, sahte ilişkiler ve taht oyunları
Andrea Sachs’ı canından bezdirir. Neyse ki güç ve hırstan daha önemli şeyler
vardır. Mesela alarmı kurmadan uyanmak gibi.
4- Juno (Juno)
Juno her liseli gibi seksi merak etmektedir. Fakat diğer
liselilerden farklı olarak, yasaklı sitelerde takılmak yerine, seksi direkt
denemeye karar verir. Fakat maalesef bu işin bir de bug’ı vardır. Juno hamile
kalır. Büyük bir olgunlukla, çocuğu doğuracak ve iyi bir aileye evlatlık
verecektir. Film boyunca Juno’yla beraber dokuz doğurur ve olaylara değişik bir
açıdan bakmayı öğreniriz. Ayrıca Juno’nun genç bir kadın olarak bu cesareti
sergilemesine de hayran kalırız. Yürü be kızım!
5- Bridget Jones’un Günlüğü (Bridget Jones’s Diary)
Bridget Jones aslında doğal kadını temsil eder. Kilo
alabilen, dönem dönem sivilceleri çıkan, terk edilen, kafasında deli sorular
olan bir kadını. 32 yaşında bekar ve mutsuz bir kadın olarak, kendisine yeni ve
alışılmadık bir hobi edinir: Günlük tutmak. Onunla birlikte bir kadının hayata
ve aşka nasıl baktığını görür, onunla birlikte rezil ve mutlu oluruz. Bridget
Jones bizimle empati kurar. Çünkü hepimiz kalabalıkta düşmüş, en kötü
kıyafetimizi giydiğimiz bir günde hoşlandığımız adama yakalanmışızdır.
6- Julie ve Julia (Julie & Julia)
Julie ve Julia farklı zaman dilimlerinde yaşayan 2 aşçıdır.
İkisinin de katlanmak zorunda oldukları zorluklar aynıdır: Fakirlik, erkek bir
toplumda kadın olmak, yaratıcı fikirlerinin anlaşılamaması. Fakat yaşça büyük
olan Julia azmiyle Julie’yi etkilerken, Julie de aslında farkında olmadan
Julia’yı etkileyecektir. Çünkü birbirlerini en iyi onlar anlarlar. Hem göze hem
mideye hitap eden, tutkularımızın peşinden götüren bir film.
7- Zamanda Aşk (About Time)
21 yaşındasınız ve zamanda yolculuk yapabiliğinizi fark
ediyorsunuz. İlk iş ne yaparsınız? Geri dönüp o son shot’ı içmezsiniz?
Güvenilmez ve yakışıklı olanı değil de, sizi seven adamı seçersiniz? Birkaç
kilo zayıf olduğunuz zamanlara dönersiniz? Tim Lake de bu özelliğini
keşfettikten sonra seçimlerini, aşk hayatını düzeltmek için kullanır. Ama bazı
şeyleri de akışına bırakmak gerektiğini anlar. Kafası basan bir aşk filmi
izlemek istiyorsanız, bu film tam size göre.
8- Marie Antoinette (Marie Antoinette)
Tüm mesainizi makaron yiyerek, elbisenize fiyonk seçerek ve
partileyerek geçirdiğinizi düşünün. Eğer Rokoko döneminde Fransa’da bir
kraliçeyseniz bu mümkün. Marie Antoinette Fransa’nın zevkine düşkün
kraliçesidir. Fakat o sefa sürerken halkı da sürekli aç kalır. Sonuç, ekmek
yiyemeyen halkın ayaklanması ve Marie Antoinette’in bir daha süslü peruklar
takamamasıdır.
9- Tiffany’de Kahvaltı (Breakfast at Tiffany’s)
New York sosyetesinin biriciği Holly’nin en büyük
alışkanlıkları, istediği erkeği etkilemek ve mücevher mağazası Tiffany’nin
önünde kahvaltı etmektir. Fakat bir gün aşık olur ve hayatı aşırı duygusal bir
hal alır. Artık ışıldayan taşların, sıcak kahvenin onsuz bir anlamı yoktur.
Audrey Hepburn’un tatlılığı ve mutlaka izlenmesi gereken filmlerden biri olması
bu filmin cazibesi. - Seni seviyorum. - (Görüldü).
10- Carol (Carol)
İki kadının, 1950’ler Amerika’sında birbirine duyduğu aşkı
anlatan, şairane bir film. Boşanmak üzere olan Carol ve bir mağazada görevli olan Therese, zor şartlar altında
tutkulu bir aşk yaşarlar. Kadın, erkek hepimizin Therese çekingenliği ve
isteğiyle Carol’a aşık olmamıza neden olan ve ruha hitap eden bir film. Çünkü
love wins.
Yorum Yazın