'İşi Daha Fazla Uzatmasınlar, Başkanlık Sistemine Geçip Terörist Başını Eşbaşkan Yapsınlar!'
'İşi Daha Fazla Uzatmasınlar, Başkanlık Sistemine Geçip Terörist Başını Eşbaşkan Yapsınlar!'
Yeni Akit gazetesi yazarı Faruk Köse, Abdullah Öcalan'ın görüntülü mesaj vereceği haberlerini eleştirerek, 'Hadi sıkın dişinizi, TV’de canlı yayına az kaldı. Peki, herif bir de “Balkon konuşması” yapmak isterse ne yapacaksınız? İmralı’ya balkonlu bir malikane mi yapacaksınız?' ifadelerini kullandı.
Faruk Köse, 1 Eylül 2014 tarihli Yeni Akit gazetesinde yer alan 'Apo’nun sekreteri' başlıklı yazısında, hükümetin PKK'ya meşruiyet kazandırdığını söyledi.
Faruk Köse'nin 'Apo'nun sekreteri başlıklı yazısı şöyle:
Apo'nun sekreteri
Akit'te:Devletin, “terör elebaşısıyla görüşmeyiz” söyleminden, “teröristbaşı”na “özel ada” ve “özel oda” tahsis edip, bir de “özel sekreter” görevlendirmesi eylemine geçmesi ne anlama geliyor?
Sizce bu önemli bir “kazanç” mı, yoksa sonucu yakın gelecekte ortaya çıkacak ve fakat asla geri dönüşü olmayacak “büyük bir kayıp” mı?
Sahi, şu “çözüm süreci” denen çalışmalar niçin “şeffaf” değil; “milleti ilgilendiren bir süreç”in içeriği, ayrıntıları niçin milletten gizleniyor? “Terör unsurları”na açık olan hususlar niçin millete kapalı tutuluyor? Terör unsurlarını ve “ayrılıkçılar”ı tatmin etme hassasiyeti, niye millete karşı gösterilmiyor?
Son günlerde “kamuoyunu hazırlamak için” servis edilen ve gündemde tutulan bir haberi biliyorsunuz. “Teröristbaşı Abdullah Öcalan”, teröristlerine, silahlı unsurlarına ve bunların kuyruğuna takılanlara “görüntülü” seslenecekmiş! Tüm ülkeyi ilgilendirdiği halde “içeriğinin ayrıntıları” ve “nereye doğru gittiği” sır gibi saklanan “çözüm süreci”nde “Hükümetin yol haritası”nın açıklanacağı Eylül ayında, “Teröristbaşı Öcalan’ın bir video kaydıyla mesaj göndermesi” üzerinde “anlaşma”ya varılmış. Böylece, 15 yıl sonra ilk kez Teröristbaşı’nın görüntüleri yayımlanacakmış.
Dikkat edin, hani “teröristle görüşülmez”di ya, işte şimdi aynı teröristle “anlaşmaya varılıyor” artık!
Daha da ötesi var. Meğer bu zamana kadar PKK ile girilen ilişki, sadece “diyalog”muş. Artık “terör örgütü” ile “diyalog sürecinin sona erip müzakere sürecinin başlatılması” bekleniyormuş. Bu süreçte bir yandan Öcalan ile “geniş heyetler arası görüşmeler” yapılacakmış, bir yandan da, artık hazır hale ge(tiri)len kamuoyunda, “çözüm süreci daha somut verilerle tartışılmaya başlanacak”mış.
PKK’nın her istediğinin verildiği bir sürecin “daha somut”u nedir, asıl merak ve endişe konusu bu. Bundan daha somutu “federasyon” ve “federe birimlerin yetkileri ve karşılıklı ilişkileri” olmasın?!... Devlet, terör örgütüyle “heyetler arası müzakere”ye geçmişse, artık muhatap “meşru bir güç” olarak algılanıyor anlamı çıkmaz mı bundan? Hani çözüm süreci sonunda “terör duracak” ve “silah bıraktırılarak PKK tasfiye edilecek”ti?... Peki, şimdi “terör örgütüne meşruiyet kazandırılması” da ne demek oluyor?
Acaba “diyalog süreci”nden “geniş heyetler arası müzakere süreci”ne geçişin ana konusu, federasyon mu?
Şaka zannetmeyin, durum ciddi. İş öyle noktaya geldi ki, “ayrılıkçı terör örgütü” kurup yönettiği gerekçesiyle “ağırlaştırılmış müebbet”ten yatan bir mahkûma bir de “sekreter” tayin edilecekmiş! Yanlış duymadınız, Teröristbaşı Öcalan’ın, “sürecin ilerleyişi” toplumdan saklandığı için daha önce haberdar olmadığımız “İmralı’da bir sekreterya oluşturulması” talebi, kabul görürmüş! Beyimiz bir de “yatılı ziyaret” talep etmiş ama, herhalde “üst üste bu kadar travma millete ağır gelir diye” düşünülmüş olacak ki, şimdilik kabul edilmemiş. Merak etmesin, yakında o da kabul edilir. Bir de anlı-şanlı düğün yaparız, olur biter.
Her neyse, biz şu “sekreter meselesi”ne dönelim.
“Müzakere aşaması”na geçilirken, “Teröristbaşı’nın şartlarının düzeltilmesi”ne karar verilmiş. “Kendisine yardımcı olması amacıyla İmralı’da bir sekreterya oluşturulması” da kabul gören talepler arasında. Öyle ya, herif “Federe Kürt Devleti”ni kuruyor; kendisine “yardımcı” olacak, “yazışmalar”ını yapıp “evraklar”ını dosyalayacak, “anılar”ını tutacak, “Federe Kürt Devleti’nin kuruluş aşamaları”nı kaydedecek bir sekreterinin olmasından daha doğal ne olabilir ki?!...
Dikkat edin; Teröristbaşı’nı önce izole ettiler. Sonra ondan sözlü haberler getirmeye başladılar. Ardından ziyaret edilmesine, ziyaretçilerle mesaj göndermesine izin verdiler. Sonra mektuplarını yayımladılar. Bir süre sonra fotoğrafları yayımlanmaya başladı. Yakında video-konuşmaları da yayımlanacakmış. Hadi sıkın dişinizi, TV’de canlı yayına az kaldı. Peki, herif bir de “Balkon konuşması” yapmak isterse ne yapacaksınız? İmralı’ya balkonlu bir malikane mi yapacaksınız, yoksa alıp HDP binasının balkonunda mı konuşturacaksınız?
Merak ettiğim şu: Apo ile aynı cezayı alan diğer mahkûmlara da talep etmesi halinde sekreter tayin edilir mi? Müebbetten yatan diğer mahkûmlar da ailelerine ve sevdiklerine videolarını gönderebilirler mi? Veya daha hafif ceza alanlar benzer bir haktan/ayrıcalıktan yararlanabilir mi?
Sanmıyorum. Niye? Çünkü onların arkalarında, “dağa çıkmış silahlı güçler” yok!
Peki, şimdi bu durumda, “bu ülkede hak aramanın ve aradığı hakkı almanın yolu silahlanıp dağa çıkmaktır” kanaati oluşmaz mı? Bir kez bu yol açılırsa, bunu kim, nasıl kapatabilir?
“Devlet”in intihar etme hakkı olabilir, ancak ardından “millet”i sürükleme hakkı yoktur! Üstelik, sağda-solda “Osmanlı’nın yeniden doğuşu”ndan söz edilirken...
Yok, bu işi daha fazla uzatmasınlar. Başkanlık sistemine geçip, getirip Teröristbaşı’nı Başkan Yardımcı, hatta eşbaşkan falan yapsınlar.
İş bu raddeye geldikten sonra, yakışır yani!...
T 24