Diktatörleri, Savaşı, Distopyaları ve Katliamları Anlatan ve Barış Yanlısı Olan 14 Film
1- Paths of Glory (1957)
Humphrey Cobb’un aynı adlı romanından uyarlanan bu savaş karşıtı filmin yönetmeni Stanley Kubrick. Baş rolünde Kirk Douglas’ın oynadığı film bir intihar görevine gitmeyi reddeden askerlerini savunan albayın hikâyesini anlatıyor.
2- The Deer Hunter (1978)
Robert De Niro, Christopher Walken ve Meryl Streep’i buluşturan dev kadrosuyla ve en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscarları’yla hem çok iyi hem de etkileyici bir savaş karşıtı film. Savaş sonrası travma bozukluğu yaşayan karakterlerini bir de sınıf mücadelesi içinde gösterip travmalarını iyice beter eden yönetmen çok iyi iş çıkarmış.
3- 1984 (1984)
George Orwell’in aynı adlı romanından üstelik de 1984 yılında uyarlanmış film. Baş rollerinde John Hurt ve Richard Burton’un harikalar yarattığı ve romana en sadık kalmış uyarlamalardan biri. Tam bir distopya filmi, alegorik bir şaheser.
4- Platoon (1986)
Çok sevdiğimiz yönetmen Oliver Stone’a ait tam bir başyapıt. Kadrosundaki büyük oyuncularla, kazandığı dört ve aday olduğu üç Oscar’la taçlandırılmış bir Vietnam savaşı filmi. Savaşın korkunçluğu hakkında adeta bir ders niteliğinde.
5- Schindler’s List (1993)
Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykırımdan bahsedince ilk akla gelen film. Spielberg’in yönetmenliğinde yine bol ünlü oyunculu baş rol ekibine sahip bir büyük prodüksiyon, sayısız ödül ve siyah beyaz karelerin arasındaki kırmızı elbiseli küçük kız çocuğuyla hafızalarımıza kazıdığımız bir eser.
6- The Crucible (1996)
Arthur Miller’in tiyatro oyunundan beyazperdeye uyarlanan bu filmin Türkçe adı Cadı Kazanı. 1692’de Amerika’nın Salem adlı kasabasında yaşanan cadı avını anlatan film aslında 1950-60 yılları arası yaşanan anti-komünist propaganda ve komünist kıyımının öyküsü. Bu olayı başka bir atmosferi seçerek anlatan yazar ve yönetmen hem siyasete, hem savaşa hem de belli hedeflerin kıyımına çok güzel değinmiş.
7- Life is Beautiful (1997)
Savaşa bir babanın çocuğunu kurtarma hikâyesiyle bakan, o küçücük çocuğun masumiyeti, babasının oğlu etkilenmesin diye çırpınması, parçalanan ailesinin dramıyla yüreklerimizi hem yakan hem de ısıtan bir film. Üç Oscar kazandığını hatırlatalım.
8- Elephant (2003)
Gus Van Sant’ın 2003 yapımı bu filmi sessiz sakin okuluna giden öğrencilerin hayatının bir anda nasıl karardığını anlatıyor. Columbine Lisesi’nde yaşanan katliamdan yola çıkan film gerçek olmayan bir okulda geçer ama gerçekleri anlatır ve son derece etkileyici bir şekilde yapar bunu.
9- Hotel Rwanda (2004)
Hutu ve Tutsi kabileleri arasındaki savaşı ve Ruanda’da yaşanan katliamı duymayan yoktur sanırız. Tüm bu ölümler yaşanırken hem kendisini hem de etrafındakileri kurtarmaya çalışan bir otel müdürünü merkezine alan film din, ırk, siyaset ve çıkarlar için gözünü kırpmadan birbirini öldüren insanların korkunç hikâyesini anlatır.
10- Shooting Dogs (2005)
Yine Ruanda Katliamı ama bu kez bir gazetecinin gözünden. BBC muhabiri David Belton yaşadıkları filme aktarılırken kendisi de yazar ve yapımcı olarak katkıda bulunmuş. Bir okulda yaşanan katliamı anlatan film dönemi en iyi aktarabilmiş filmlerden biri sayılıyor.
11- V for Vendetta (2006)
Maskesini takıp sokağa çıkan insanlar hâlâ varken filmi çok anlatmaya gerek yok aslında. Ama şunu söyleyelim filme konusunu veren aslında İngiltere tarihinden bir hikâye ve kahramanının adı da Guy Fawkes. “Hatırla, 5 Kasım’ı hatırla. Barutu, ihaneti ve komployu.” diye başlayan replikleri ezbere bildiğinize eminiz.
12- The Last King of Scotland (2006)
Uganda diktatörü İdi Amin’in hayatından ve yaptıklarından bir kesit sunan bu film Amin’i İskoçyalı bir doktorla yaşadığı dostluk ilişkisine bakarak, karakteri, ailesi ve deliliğinin altındaki nedenleri göstererek tanıtıyor bize. Forst Withaker’ın nefes kesen performansı bir Oscar kazandırdı kendisine.
13- Pan’s Labyrinth (2006)
Dahi yönetmen Guillermo del Toro savaşa öyle bir yerden ve öyle farklı bir şekilde bakmış ki hayran olmamak elde değil. İspanya’da yaşanan iç savaş sırasında annesiyle birlikte üvey babasının yanına taşınmak zorunda kalan on yaşındaki bir kız çocuğu acılarından hayalleri yardımıyla kaçacaktır, film de bunun fantastik öyküsüdür.
14- The Act of Killing (2012)
Son filmimiz bir belgesel. Jashua Oppenheimer’ın yönettiği bu film Endonezya’da 1965-66 yılları arasında yaşanmış ve bir milyona yakın komünist ve muhalifin ölümüne sebep olmuş olayları anlatıyor. Film içinde film gibi tanımlayabileceğimiz film son yıllarda izleyeceğiniz en etkileyici şeylerden biri olacak ve günlerce aklınızdan çıkmayacak eminiz.